| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Fenerbahçe'li Alex ve Tiyatro -Sıla-dır
Melih Anık



Yaklaşık altı yıldır Türkiye’de olan Fenerbahçe’li futbolcu Alex kendisi ile yapılan bir söyleşide “Buradaki hayat Brezilya ile aynı. Sadece en çok tiyatroyu özledim. Lisan bilmediğim için tiyatroya gidemiyorum" demiş.

Bizim hayalimizdeki(?) futbolcu, cebi para görünce en son model ve pahalı arabayı satın alır, evini değiştirir, evliyse boşanır sevgili bulur, akşamları moda kulüplerde dolaşır, sarhoş olur kaza yapar, gece âlemlerine katılır rezil olur, kebapçı açılışında kurdele keser vs. vs… Bu Alex tuhaf(!) bir adam, tiyatro özlemiş. Darısı bizim futbolcuların başına. Düşünüyorum da yurt dışında yıllarca kalan ‘bizimkiler’ tiyatroyu özlemişler midir acaba? ‘Buradakiler’den tiyatroya gidenler kimlerdir? Bu yazının çıkış noktası Alex’in ‘tiyatroyu özledim’ ifadesidir.

Globalleşen dünya gitgide birbirine benzeyen köşelerden oluşuyor. Dünyanın her ülkesinde alışık olduğunuz bir yemeği , içeceği bulursunuz . Dini ibadetinizi yapabileceğiniz bir mekân vardır. Yani dinen ve bedenen ‘aç’ kalmazsınız. Bir eş bulur evlenirsiniz, çocuklarınız olur, onlar için bir okul bulursunuz. Evinizde memleket minderi üzerine bağdaş kurar, memleket çorbasını kaşıklarsınız. Konsere gidersiniz, cd’lerden memleket havalarını dinlersiniz, filmlerini seyredersiniz. İnternetten memleket haberlerini okursunuz, sevdiklerinizle haberleşir hatta yüz yüze görüşürsünüz. Yapamayacağınız tek şey kendi ülkenizin tiyatrosunu seyretmektir.

Alex “Lisan bilmediğim için tiyatroya gidemiyorum” demiş ama siz ona bakmayın Türkçe bilse de çok şey fark etmez. Kaldığınız ülkenin dilini bilmek o dilde seyredeceğiniz oyuna kendi dilinizdeki oyun kadar hâkim olmanızı, oyundan o ölçüde keyif almanızı sağlamaz. Yabancı mekânlarda seyrettiğiniz turne ile gelen tiyatrolar ya da yerel gruplar ayni keyfi vermez. Çünkü tiyatro, 'tanıdık' salonlarda seyircilerle yaşayan, yaşanan, ‘anadilli’ bir sanattır. Kapıdaki bilet keseni, yerinizi göstereni, ses çıkaran koltuğu, oyuna sokaktan 'katılan' bir sesi bile özler insan. ‘Yerinde ağırdır’ tiyatro. Yanınızdakinin nefesi, kıpırtısı etki eder seyre. İnce bir esprinin zamanlaması, bir damla göz yaşının sırası, alkışın nerede geldiği önemlidir. Oyun sonunda ayağa kalkarak alkışlamak ‘global’dir ama bizim seyircinin ‘ayaklanması’ hiçbirine benzemez.

Tiyatro salonlarının etkisi ve dili vardır, anlayana. Bazı salonların ‘ana kucağı’ gibi kokusu vardır. İçlerinde beni en çok etkileyen –elimizde son kalan- Fatih Reşat Nuri Sahnesi’dir. Ne oyunlar seyrettim ne oyuncular gördüm o sahnede. Onların seslerini duyarım o salonda. O havayı yaratan, ‘yaşanmışlık’, perdelerine sinen replikler, oraya gelen insanlardır. O salona gittiğimde, artık gitgide azalsa da özel bir seyirci bulurum . Kadını erkeği ile tiyatro için özenle giyinmiş orta halli insanlardır onlar. Fısıltıyla konuşurlar, beğenilerini gönülden alkışlarıyla gösterirler. ‘Cebi’ açık kalanlar onlar değildir, öksürmesini ‘ara’ya saklar onlar, ceplerinde nane şekeri vardır zamansız bir ‘gıcığa’ karşı. O salona gidilince, oyundan önce veya sonra Vefa Bozacısı’nda bir mola verilir, ailece boza içilir, bir ‘ritüel’ tamamlanır sanki. Üsküdar Musahipzâde Tiyatrosu da böyle bir salondu. Onu yıktık, sanırım sırada Fatih Reşat Nuri Sahnesi var. Daha yeni ve modern salonlar yapılıyor ama eski tat yok oluyor. Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu “sahne” oldu. AKM tarih olma yolunda.

AKM’nin inşaatına 1946 yılında başlandı. 12 Nisan 1969 da açıldı. Bizim neslimizin ömrü ‘beklemek’le geçti. 27 Kasım 1970’de Arthur Miller’in Cadı Kazanı adlı oyun oynanırken çıkan yangında harap oldu. AKM’nin yandığı gece Taksim’de ‘tiyatrodan dönen bir genç’tim. Otobüsün içinden yanışını titreyerek seyrettim, eve ağlayarak geldim. Soluk aldığımız ciğerimiz yandı.

Biz Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nun yandığını da gördük. 1970'in Nisan ayında birinci yangın, yetmedi ertesi yıl ikinci yangın... Kül oldu kentin belleğine nüfuz etmiş en köklü tiyatro binası. Yenisini yapacağız dediler, katlı otopark yaptılar.

Şimdi yıkılmasında sakınca görmeyenler, çocukken o salonlarda hiç oyun seyretmediler, tiyatroya ait bir anıları da yok o salonlarda belki. Aileleri ile birlikte oyun öncesi ve sonrası boza içmediler, leblebi doldurulmuş bardaklardan; Taksim’de sosisli sandviç yiyip, şıra tatmadılar anne babalarının ellerini tutarak. Tiyatroya giderken derli toplu giyinmediler, ceplerinde nane şekeri yoktu.

Çocukluğumuz, gençliğimiz kayboluyor, kaybolan mekânlarla birlikte. Giden, soluklarımızı birleştirerek seyrettiğimiz oyunların büyüsüdür kim bilir.

Şimdilerde bir ‘dünya şehri’ olmaktır gidiyor. 'Dünya şehri' olmak ne demektir bilir misiniz? 'Dünya şehri'nde sevgilinizle altında öpüştüğünüz heykel, gölgesinde soluklandığınız çınar ağacı, önünde fotoğraf çektirdiğiniz tiyatro hep yerinde kalacak; birisi aklına esip ağaçları kesip, heykelleri park park dolaştırmayacak, tiyatroyu yıkmayacak demektir. Zira onlar ‘emanet’tir; şehri yönetenler öyle kabul etmiştir. Önceki seyahatten kalan haritadan geçtiğiniz sokağı 30 sene sonra da olsa bulacak, yemek yediğiniz lokantada tadı damağınızda kalmış yemeği yiyeceksiniz; tiyatroda ayni koltuğa bilet alacak ve salona ayni heyecanla bakacaksınız demektir. ‘Dünya vatandaşı” olmanın yolu “Dünya şehri”ne sahip çıkmaktan geçer. Sizde “tüm dünya insanlarının övündüğü bir şey varsa ve siz ona gözünüz gibi bakıyorsanız” dünya da sizi hatırlar.

İstanbul’a turist gözüyle bakıyorum arada bir. Biz azar azar yaşanan değişime alışıyoruz, kanıksıyoruz da o misafirlere acıyorum. Kim bilir ne zaman, bir daha yolları düşerse, İstanbul’da her şey değişmiş olacak onlar için. Çınar ağacı kesilmiş, heykel (parçalanmamışsa) 'taşınmış', tiyatro yıkılmış, şehir haritasının yeni baskıları yapılmış olacak. (Topkapı Sarayı yerinde duruyor diyen olursa terbiyesizlik etmemek için, “O da dursun artık” derim. Ama o bile ‘yalnız’laşıyor, görmüyor musunuz!)

Tiyatro ‘sıla’dır. Tiyatroyu kalbinin gözüyle göremeyenin şehri “kalp” olur, her şey birbirine bağlı çünkü. Bu duygunun ne demek olduğunu anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar, bilmiyorlar çünkü.

Melih Anık
http://melihanik.blogspot.com

Not: Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Galatasaray’lı futbolcu Arda Turan çorbacının açılışında karşılaşmış. Bir gün tiyatroda karşılaşırlarsa her şey daha farklı olacak.

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

mert - ( 12/22/2010 )
Melih Bey
Yine harika bir yazı....
İyi ki varsınız...


Burak ÖZKAN - ( 12/25/2010 )
Yazılarınızı dikkatle takip ediyorum Melih Bey, gerçekten çok güzel söylüyorsunuz. Şimdiki nesil ki bende bu neslin bir evladıyım, ne zaman anlayacak tiyatronun değerini, -eski-nin değerini ?

Erdal Uzunoğlu - ( 1/2/2011 )
Bu nefis yazınız bloğunuzu izlemeye başlattı beni.
Ne güzel ifadeler.
Belli ki dünyamı zenginleştireceksiniz.
2011 bloğunuzdaki nazik karşılama yazınız eşliğinde güzel başladı.
Sevgiler.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 609
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Şaha kalkan Küheylan… Kocaeli Şehir Tiyatroları (İhsan Ata) - 1/7/2011
  • Üstün Akmen'den Vanya Dayı ve Marat/Sade Eleştirisi (Üstün Akmen) - 1/7/2011
  • Dışardakiler - Girne Amerikan Üniversitesi Tiyatro Kulübü (Hakan Yozcu) - 1/7/2011
  • 2. Ulusal Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali Üstüne Bir Değerlendirme (Burhan Gün) - 1/7/2011
  • Engin'lere Yelken Açmış Bir Grande Dame Oya Palay (Can Murat Yaşar Şengel) - 12/31/2010
  • Öğretmenliğe Dair Bir Oyun: Ben Öğretmenken (Mustafa Acar) - 12/31/2010
  • Benim Bu Tiyatroya Borcum Var (Arda Aydın) - 12/31/2010
  • İşsizler Cennete Gider (Metin Boran) - 12/29/2010
  • 2010'un Son Gününde Vacip Olan Vicdan Muhasebesi (Üstün Akmen) - 12/29/2010
  • Cezmi Ersöz'ün Hesaplaşması: Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Üstün Akmen) - 12/28/2010
  • Fenerbahçe'li Alex ve Tiyatro -Sıla-dır (Melih Anık) - 12/22/2010
  • Bana Aşkı Öğreten Şarkıcı İstanbul'dan Geçti: Peppino Di Capri (Üstün Akmen) - 12/22/2010
  • Metafor Denizinde Bir Oyun : Alemdar (Tohum ve Toprak) – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Ali H.Neyzi'nin Shakespeare Tercümelerinden Yola Çıkarak (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Karışan insan hayatları: Bavul (İhsan Ata) - 12/21/2010
  • Nejdet Erdem'den 3 Skeç (Nejdet Erdem) - 12/19/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu – Üsküdar Tekel Sahnesi'nde Bir Ötekileşme Tragetyası; Baştan Çıkarma (Savaş Aykılıç) - 12/19/2010
  • -Kelimelerin Efendisi- LaBute'dan Zorla Güzellik - Kent Oyuncuları (Melih Anık) - 12/16/2010
  • Savaşlar Ölüler Gömülünce Kazanılırın Oyunu: Ölüleri Gömün (Üstün Akmen) - 12/16/2010
  • Düşüşen Maskeler (Nejdet Erdem) - 12/16/2010
  • Tiyatro Ayna'dan Bir Kadirşinaslık Örneği: Türkan Işık Yolcusu (Üstün Akmen) - 12/16/2010
  • Apolitikleştik (Erkul Eğilmez) - 12/16/2010
  • Perde Açılsın mı? (Melih Anık) - 12/13/2010
  • Hangisi Karısı (Cüneyt İngiz) - 12/13/2010
  • Ustalardan Bir Tangoya Ne Dersiniz?: Temiz Ev (Can Murat Yaşar Şengel) - 12/13/2010
  • Dünyanın Ortasında Bir Yer (Duygu Tekin) - 12/12/2010
  • Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin… (Yurdagül Yurtseven) - 12/12/2010
  • İstanbul'da Tragedyanın Başına Gelen Tragedya: Bakhalar (Üstün Akmen) - 12/12/2010
  • Aldatan kim? (İhsan Ata) - 12/12/2010
  • Önce İnsan Önce Tiyatro (İlkay Sevgi) - 12/12/2010
  • Dünyanın Suyu Çıkmış (Skeç) (Yunus Emre Akgünler) - 12/8/2010
  • Dünyanın Suyu Çıkmış (Skeç) (Yunus Emre Akgünler) - 12/8/2010
  • Mış Gibi... (Tek Perde) (Burak Küçük) - 12/8/2010
  • Unutmak İstediğim Marat-Sade (2010) – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 12/8/2010
  • Bir Evet İki Hayır Arası Hayat (Esra Sancak) - 12/8/2010
  • Çocuklara Vurmayın (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Çöpiş ile Kıpkıp (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Başka Dünya Yok! (Ç.O.) (Aysel Sarıca) - 12/8/2010
  • Fazıl Say, Mussorgsky Çalarken Resim Yaptı… (Üstün Akmen) - 12/8/2010
  • Eğlence Garantili Tiyatro Ekibi: Espri Standartları Enstitüsü Kurumu (ESEK) (Onur Şimşek) - 12/6/2010
  • Arzunun Onda Dokuzu (Cüneyt İngiz) - 12/6/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..