| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
SANATIN İÇİNDEN GEÇEN KENT ESKİŞEHİR’DEN TİYATRO İZLENİMLERİ/2
Üstün Akmen



Geçtiğimiz Salı günü yazdıklarımın dışında, Eskişehir’deki son akşamımda Behiç Ak’ın “Fay Hattı” başlıklı oyununu da izledim. "Fay Hattı"nı, ilk bakışta deprem üzerine bir oyun olduğunu biliyordum, 2003-2004 sezonunda Dostlar Tiyatrosu yapımı olarak seyretmiştim. Oyun kişileri, uzun yıllardır evli Sibel ile Ahmet ve on iki yıldır üst katlarında oturduğu halde, ancak deprem vesilesiyle tanıştıkları Murat idi. Karı koca, sıcak ve "güvenli" yuvalarında deprem felaketzedelerine gönderecekleri giysileri seçerlerken, yeni bir sarsıntı oluyor, bu sarsıntı, aynı zamanda onların bir anlamda yaşamlarının da sallanması anlamını taşıyordu. Sahip olduklarını sandıkları hemen hiçbir şey esasında "sahici" değildi. Ne son model bilgisayarları, ne dört güvenlik kilitli cipleri, ne hırsıza karşı üstün korumalı çelik kapılı evleri, ne de çok mutlu görünen evlilikleri. Hiçbir şey...

 

BEHİÇ AK’IN ATILIM YAPTIĞI OYUN

Behiç Ak’ın, bu oyunuyla, önceki oyunu “Tek Kişilik Şehir”e oranla müthiş bir atılım yapmış olduğunu daha önce “başka bir vesileyle” yazmıştım. İnce, insanın nesnel gerçekleri algılama yetisini doğrudan devindiren, sonuç çıkarma yeteneklerinin tümüne birden seslenen, temiz Türkçe’siyle kolay kapılan/kapılınan  bir oyun bu. Yönetmen Erol İpekli, depremle ilgiliymiş gibi görünüp de, aslında insanlar arasındaki ilişkiler ya da ilişkisizlikler üzerine kurulu metni iyi yoğurup; komedinin altındaki trajediyi öne çıkarabilmeyi başarmış. Malın, mülkün, fonlara, repolara yatırılan paraların felaket karşısındaki değersizliğinin altını da iyi çizince ve de metinde vurgulanan “öylesine yalnız insanlarız ki” iletisini sertleştirerek verince, doğrusu ortaya iyi iş çıkmış. Erol İpekli, tüm tiyatro uygulamalarından yararlanması; gövdenin diline, ses ve hareketin  koreografisine önem vermesi, sahnede düzen tanımaz, kendiliğindence yaşamsallık yaratması metne gerçekten güç katmış.

 

GİYSİ-DEKOR-IŞIK-OYNANIŞ

Giysileri kim yapmış bilmiyorum, kötü değil, göz de tırmalamıyor. “İmece” usulü hazırlanan dekor tasarımı, tiyatro dekoru için yapılan “zenginlik sadece bolluk değildir,” tanımına hiç mi hiç uygun değil. Gene elbirliğiyle kotarıldığı anlaşılan ışık düzeni de ne yazık ki aydınlatmadan öteye geçememiş. Gölgeler felaket…

 

Oynanışa gelirsek, Süleyman Karaahmet’in, kol ve bacak hareketlerinde fevkalade kontrollü olduğunu söyleyeceğim. Uygun durumları iyi saptıyor, vücuduna uygun pozisyonlara imgeleminde yarattığı Murat’ı sindiriyor. İlle de: “Eleştir beni,” derse, gülüş ve gülümsemelerinde bu oyunda daha cimri davranmalı derim. Genç oyuncu Arzu Turan, vücut yapısı, iç ve dış aksiyonun yansıması için uyarıcı etkilere mükemmel karşılık vermesiyle dikkat çekiyor. Burada “mükemmel” tanımını abartmadığımdan, son derece bilinçli olarak kullandığımdan emin olabilirsiniz. Aksini savlayacaklarla her ortamda karşılaşmaya hazırım. Arzu Turan, vücut yapısını bir atlet kadar iyi tanıyor. Sibel’in özelliklerini önceden ve titizlikle saptamış; saptadıklarını saptan samandan ayırmış. Enis Yıldız ise, fiziksel aksiyonları içsel özlerle süsleyerek Ahmet’e can veriyor. Enis Yıldız, Ahmet’i ruhsal yaşamıyla doldurmak için elverişli ve yeterli malzemeye sahip bir oyuncu. Oyunun içsel içeriğini iyi incelediği, iyi irdelediği de belli olmakta. Oyunun çok yüksek sesle oynanması sanırım yönetmenin yeğlemesi, ama bence yanlış. Yanlış çünkü doz aşılmış. Bence yeniden gözden geçirilmeli. 

 

Evet... Öyle ya da böyle, “Fay Hattı,” seyrederken sahnedekinden ayrı bir dünyada olmak isteyeceğimiz, bu dünyada bütünüyle düzensiz bir yaşamın fantastik psikolojisiyle dolu insanların bulunmasını dileyeceğimiz, bu insanların yanlışlarına, yanılgılarına, aldanışlarına, aldatışlarına katıla katıla güleceğimiz trajikomik bir oyun. Kendiliğinden doğan mizahın bir örneği. Yani bir anlamda bizim öykümüz, bizim oyunumuz!..

 

SAAT KAÇ?: “KIYAMET SULARI”

Bu arada, zaman yarattım Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın da bir oyununu izleme olanağını buldum. Ne yalan söyleyeyim, bu grup da son yıllarda başarılarını gözlem altında tuttuğum tiyatrolar arasında yer almaktaydı. Civan Canova’nın 1996 yılında “Avni Dilligil” ve “İsmet Küntay” tiyatro ödüllerine değer görülen “Kıyamet Suları” başlıklı oyununu oynuyorlardı. “Reprisè” möpriz, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yener Büyükerşen ile geçmiş yıllarda giriştiğimiz polemik molemik hepsi bir anda vız geldi, tırıs gitti. Özellikle genç oyuncuların gelişmesine tanık olmak benim için asla vazgeçilmezdi. 1996 yılı yapımını da görmemiştim. Gittim. 

 

CİVAN CANOVA’NIN İLK OYUNU

Civan Canova, kıyameti “hiçlik”, “yok oluş” olarak algılamıştı. İnsan soyunun, insan emeğinin, düşüncenin, duygunun yok olmasını, hatta bir daha var olmamacasına karanlığa gömülmesini kurgulamış, yaşayan bizlerin yıllardır hem kendimize, hem de birbirimize yaşattıklarımızı konu edinmişti. “Kıyamet Suları”, gene Civan Canova’nın olan  “Ful Yaprakları” kadar sağlam temele basmıyordu, ama ne de olsa Canova’nın içinden çıkan  “ilk çocuktu”. Sahneleme anlayışındaki ayrıntılar ve aile bireylerinin iç yaşantılarından  kesitler seyirciyi önce zorladı, sonra yanıt aramasını gerekli kıldı. Düşündüm de yüz yüze yakınken ne kadar da uzak düşüyorduk birbirimizden! En yakınımızdakiler, aile bireyleri bile olsak nasıl da uzak yaşıyorduk.

 

YARATICI KADRO BAŞARILI

Enver Başar’ın ışık tasarımı yerli yerinde, Ayçın Tar’ın dekor tasarımı konuyu hazmettiren düzeydeydi. Gönül Sipahioğlu, kostümlerin tersini yüzüne çevirerek deforme etmişti. Neden böyle etmişti, anlamadım. Tolga Çebi’nin müzikleri yönetmenin yorumuna katkı sağlar nitelikteydi ve Turgay Kantürk, yazarın çizgisini bozmadan metni sahneye taşımıştı. Turgay Kantürk’ün altı oyuncudan dördünü çok bağırtarak oynatmasını, seyirciyi silkelemek adına dahi olsa yadırgadığımı söyleyebilirim, ama gerisi için “emeğine dirlik” derim.  

 

OYUNCULAR

Benim her keresinde içime sindirerek izlediğim oyunculardan 2004-2005 sezonunda, 30. İsmet Küntay - En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü hak eden Özlem Akdoğan, Mete Ayhan, Murat Danacı, Özlem Baykara, E. Savran Perk, Hakkı Kuş gene kusursuza yakın oyun vermekteydiler. Hamile Kadın karakterine can veren Özlem Baykara’nın koşmasındaki atikliği, Murat Danacı’nın yün örer gibi ve babasının başını okşar gibi yapmasındaki “gibi”leri eleştirdim. İçimden dahi olsa, başka bir şey demedim, geçirmedim. Ammaaa… İstanbul’a dönüş yolunda Nazan Yerli’yi, Arif Pişkin’i, Süleyman Karaahmet’i, Yonca Ender Sekmen’i, Mustafa Sekmen’i, E. Savran Perk’i, Polat Bilgin’i, Arzu Turan’ı,  Enis Yıldız’ı, Mete Ayhan’ı, Özlem Akdoğan’ı, Murat Danacı’yı, Özlem Baykara’yı, Aylin Aydoğdu’yu, Ümit Aydoğdu’yu, Gökhan Soylu’yu, Hakkı Kuş’u yeniden ve uzun uzun düşündüm. Tümünü birden başarının “iyi” yolunda görmüştüm. Onları gönlüme süzdüm.

 
Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 816
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Mikado`nun Çöpleri (Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu) - 4/27/2007
  • CİHANYANDI KANLI NİGAR'IN TRAJİKOMİK HİKAYESİ (Özge Öztürk ) - 4/27/2007
  • FREDERICO GARCIA LORCA 1898- 1936 (-) - 4/27/2007
  • Harmanyeri 1915 (Tiyatro Prizma) - 4/26/2007
  • Haşin Bir Hikaye (Seyir Tiyatrosu) - 4/26/2007
  • İstanbul Halk Tiyatrosu (İstanbul) - 4/25/2007
  • Can Tarlası (İstanbul Halk Tiyatrosu) - 4/25/2007
  • ETNA: BEDENDEKİ KUYU (Üstün Akmen) - 4/25/2007
  • Röportaj : Bennu Yıldırımlar (Zeynep Rendeci) - 5/17/2007
  • Tiyatro Terimleri (Alıntıdır) - 4/22/2007
  • SANATIN İÇİNDEN GEÇEN KENT ESKİŞEHİR’DEN TİYATRO İZLENİMLERİ/2 (Üstün Akmen) - 4/22/2007
  • SANATIN İÇİNDEN GEÇEN KENT ESKİŞEHİR’DEN TİYATRO İZLENİMLERİ (Üstün Akmen) - 4/17/2007
  • DÖRT KADININ YAŞAMA TUTUNMA SERÜVENLERİ: “KADİFE ÇİÇEKLERİ” (Üstün Akmen) - 4/16/2007
  • TÜRKER İNANOĞLU’NUN GÖNLÜNDE YATAN ASLAN: “ROMANTİKA” (Üstün Akmen) - 4/9/2007
  • TİYATROMUZUN YENİ DON KİŞOT’LARINDAN ESKİ FARS: “KARMAKARIŞIK” (Üstün Akmen) - 4/6/2007
  • Semaver Kumpanya (İstanbul) - 4/5/2007
  • TÜM ÖDÜLLERDEN AFFIMIZI İSTİYORUZ (Semaver Kumpanya) - 4/3/2007
  • KADINLARINA BIYIKLARINI SÜPÜRGE ETMİŞ ERKEKLERİN OYUNU: “TERSİNE DÜNYA” (Üstün Akmen) - 4/3/2007
  • Aşk, bazen vazgeçmektir: (Üstün Akmen) - 4/1/2007
  • Anna Karenina (Kent Oyuncuları) - 3/27/2007
  • Tanıştırayım Burası Türkiye! (Nokta Tiyatrosu) - 3/27/2007
  • Sahne tozunun peşinde (Can Dündar) - 3/27/2007
  • SADRİ ALIŞIK’TA BİR TÜRK FARSI: “BU AŞKTA Bİ’ŞEY VAR” (Üstün Akmen) - 3/27/2007
  • KURTULMAK YOK OLMAKMIŞIN ÜZGÜN KOMEDİSİ: “TİTATİK ORKESTRASI” (Üstün Akmen) - 3/23/2007
  • ANLAMI ELBETTE VAR BÖYLE ÜZGÜN OLMAMIZIN: “ŞEREFE HATIRALAR” (Üstün Akmen) - 3/21/2007
  • 20 MART DÜNYA ÇOCUK VE GENÇLİK TİYATROLARI ULUSAL BİLDİRİSİ (Turgut Özakman) - 3/20/2007
  • 20 MART DÜNYA ÇOCUK VE GENÇLİK TİYATROLARI ULUSLARARASI BİLDİRİSİ (Prof. Penina Mlama) - 3/20/2007
  • BEKLENENDEN ÇOK ÖTE BİR OYUN: SON KUŞLAR (İhsan Ata) - 3/20/2007
  • Vasatların dayanışması (Hilmi Bulunmaz) - 3/19/2007
  • İNTİKAM DUYGUSU UYANDIRAN BİR OYUN: “YILDIZLAR ALTINDA CİNAYET” (Üstün Akmen) - 3/16/2007
  • LEVENDOĞLU’NDAN DÖRT DÖRTLÜK BİR OYUN: “INISHMAAN’IN SAKATI” (Üstün Akmen) - 3/13/2007
  • Gerçek Bir Hikayeden, Sahneye : TEK KİŞİLİK DÜET (İhsan Ata) - 3/12/2007
  • ZATEN TOPLUMSAL YIKINTI İÇİNDEYİZ, BARİ “AKM” YERLE BİR EDİLMESİN (Üstün Akmen) - 3/12/2007
  • DÜNYA TİYATRO GÜNÜ KARŞI BİLDİRİSİ (-) - 4/22/2007
  • AKM YIKILAMAZ ! YIKILIRSA BU NE HAKKA UYAR NE HALKA NE DE AK'LA (İSTANBUL KÜLTÜR VE SANAT SENDİKASI YÖNETİM KURULU) - 3/11/2007
  • ÖVÜL AVKIRAN, BEDENİNİ DEĞİŞTİRİYOR: “KASSANDRA” (Üstün Akmen) - 3/9/2007
  • Kapıların Dışında (ALTIDAN SONRA TİYATRO) - 3/9/2007
  • Tak Tak Takıntı (Üstün Akmen) - 3/7/2007
  • MUSTAFA (Kemal ORUÇ) - 3/5/2007
  • MEVLÜT BABA (Kemal ORUÇ) - 3/5/2007
  • MEHMET (Kemal ORUÇ) - 3/5/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..