| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Mustafa Kemal'ler Asla Seyirci Kalamaz Tuncer Cücenoğlu 17 Mayıs tarihinde Ankara’da bir milyona yakın insanın katılımıyla gerçekleştirilen büyük yürüyüşün ardından, l8 Mayıs tarihinde de İstanbul’da yaklaşık bin kişinin katıldığı çok anlamlı bir eylem yapıldı. Bu yürüyüşün gerçek mimarlarını sıralayacak olursak Gülriz Sururi, Genco Erkal, Füsun Akatlı, Tilbe Saran, Hülya Karakaş ve Nedim Saban’ın adlarını öncelikle belirtmek gerekir. Kuşkusuz fitili ateşleyenler onlar oldu ama diğer sanatçı dostların katkılarıyla gelişti serpildi bu anlamlı eylem. Yürüyüş’ün başlangıç/toplanma yeri Galatasaray Lisesi’nin önüydü. Saat onbir’ de başlayacaktı yürüyüş. Yarım saat öncesinde ordaydım. Hüseyin Köroğlu’nun yanına yürüdüm hemen. Sarıldık, öpüştük Hüseyin dostla. “Tuncer abi…” dedi hınzırca Hüseyin. “Biz tiyatrocuların konuşmadan yürümek zorunda kalmamız çok tuhaf geliyor bana.” Gülüştük. Defne Halman daha önce hazırlanmış olan pankartları dağıtıyordu. Yanıma geldi… “Size hangisini verelim?” diye sordu bana. “Hangisini uygun görüyorsan” dedim. Ayrıldı yanımdan, geldiğinde elindeki pankartı uzatarak “Bu size yakışır.” dedi. “Düşünce Özgürlüğü” yazıyordu pankartın bir yüzünde. Çevirdim diğer yüzünü. “Bu Hasret Bizim” 27 Mayıs Devrimi sonrasını çıkartırsak yıllardır özlemini çektiğimiz bir şey değil miydi bu? Teşekkür ederek aldım pankartı Defne’den. Hemen arkamda Nedim Saban vardı. Bu yürüyüşün gerçekleşmesi için büyük çaba göstermişti. Nerdeyse sekretaryasını yapmıştı eylemin, Palin’le birlikte. “Katılım çok yüksek olacak” dedi mutlulukla… Beyni ve yüreğiyle hep aydınlık bir Türkiye için çırpınıyordu her zamanki gibi Nedim. Kalabalığın arasında dolaşıyordu Genco Erkal… Büyük oyunculuğunun yanı sıra aydın olmanın da gereğini yapıyordu yani. Tarık Akan’sa sırım gibi boyuyla giderek çoğalan kalabalığın içinde seçiliyordu her zamanki gibi. Giderek daha da yakışıklı mı oluyor ne? TOBAV Başkanı Tamer Levent, bir gün önceki Ankara yürüyüşünün yorgunluğuna aldırmadan koşup gelmişti bu önemli yürüyüşe. “Tanıklığımız önemlidir” diyordu inançla… Tamer dostumla bir kez daha gurur duydum. Yürüyüşün gerçek mimarlarından Gülriz Sururi geldi yanıma. Çok üzgündü. Türkan Saylan’ı yitirmiş olmanın acısıyla nerdeyse ağlayacak gibiydi… Bütün mal varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne vermekte bir an bile duraksamayan yiğit bir kadındır Sevgili Gülriz. Teselli etmek zorunda kaldım Gülriz Sururi’yi.. Engin Cezzar “Cücenoğlu, iyi ki bu yürüyüş için toplandık burada da gördüm seni” diye laf attı durduğu yerden... Sarılıp öpüştük… Rutkay Aziz ve kızı Doğa Rutkay, Beklan Algan, Levent Kırca, Ayça Bingöl, Berhan Şimşek, Sezai Altekin, Rengin Uz, Erdoğan Akduman, Tilbe Saran, Murat Karasu, Zafer Algöz, Ali Poyrazoğlu, Celile Toyon, Ersan Uysal, Zühal Olcay, Yıldız Kenter, Ferhan Şensoy, Macide Tanır, Erol Günaydın, Emre Kınay, Hakan Altıner, Işık Yenersu, Bennu Yıldırımlar, Barış Dinçel, Metin Serezli, Zeynep Oral, Seçkin Selvi, Osman Şengezer, Yılmaz Onay, Orhan Aydın, Özen Yula, Ahmet Leventoğlu, Levent Üzümcü, Bülent Emin Yarar, Metin Belgin, Erol Keskin, Naşit Özcan, Nedret Güvenç, Hakan Gerçek, Hale Akınlı, Günay Karacaoğlu, Çolpan İlhan, Dikmen Gürün… Birden Müjdat Gezen’i gördüm. Sarıldık birbirimize büyük bir coşkuyla… Nasıl da benzemeye başladı Aziz Nesin’e… O’nun gibi yiğit ve sorumlu biri oldu çıktı. Tek tek herkesi anlatmaya, adını geçirmeye sayfalar yetmez. Ama genel görünüm bir inanç topağı gibi olmalarıydı sanatçılarımızın. Nasıl da kararlıydılar. Nasıl da diktiler? Türkiye’nin kalburüstü tüm tiyatro ve sinema oyuncuları, yazarlar, ressamlar, müzisyenler, rejisörler ve birçok dalda ürün veren sanatçılar, ellerindeki pankartlarla İstiklal Caddesini adımlamaya başladılar tam zamanında. Tiyatro disiplini bunu gerektiriyordu zaten. Perde zamanında açılmalıydı. En ön sırada öğrencim olmasıyla hep övündüğüm Dolunay Soysert ve eşi. Yanında Demet Evgar… Yanımda Haldun Dormen, Suna Keskin, Göksel Kortay, İzzet Günay. Hemen arkamızda Trabzon’da bir arabanın altından az bir hasarla çıkmayı başaran Üstün Akmen dostum, zorlukla da olsa seke seke yürümekte. Yanında Engin Cezzar… “Geçmiş olsun” diyorum Üstün’e. “Beni bırak sen. Arabanın ön bölümü çok hasar aldı” diyor gülerek. İstiklal Caddesi boyunca, Semaver Kumpanya’nın ritm ekibinin müziği eşliğinde Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı'na doğru yürüyoruz. Efdal Gülbudak sanki topluluğun daha düzgün bir yol haritasıyla yürümesi için hünerini gösteren bir rejisör gibi yönlendiriyor sanatçı ağbilerini/ablalarını. Özellikle son zamanlarda ülkemizdeki yargının siyasallaşması, bilimin ışığının karartılması, aydın onurunun çiğnenmesi, laik Cumhuriyetin tehlikeye girmesi, çağdaş eğitimin darbe yemesi gibi gerekçelerle ve yaşanan son gelişmelere duyarsız kalınmadığını göstermek amacıyla gerçekleşiyordu bu anlamlı yürüyüş. Cadde boyunca toplanan halkın bu tanıdık yüzleri görüp alkışlaması ise görülmeye değerdi doğrusu. Alkışlıyorlardı içtenlikle, çünkü bu tanıdık yüzler güldürüyor, ağlatıyor, düşündürtüyordu onları yıllardır. Halktan bazılarıysa alkışlamakla da yetinmiyor, katılıyorlardı bu tarihi yürüyüşe. Yaratılan korku ortamına karşın nerdeyse tüm sanatçıların, eski kırgınlıklarını unutarak aynı saflarda omuz omuza Çağdaş Türkiye hedefinde kenetlenmeleri ve ilk kez böyle bir birlikteliği gerçekleştirmeleri, üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur. Hemen herkesin telefonunun dinlenir olması, karşı ses çıkartan bu ülkenin gerçek aydınlarının dalgalar halinde yaka paça Silivri’ye götürülmesi ve ülkenin gerçek bir belirsizlik ortamına doğru sürüklenmesi, özellikle sanatçı kesimini iyice tedirgin ediyordu zaten. Sonunda Taksim Cumhuriyet Anıtı’na ulaşıldı ve Gülriz Sururi bildirisini okudu bir Halide Edip kararlılığıyla. . Sonrasındaysa Atatürk Kültür Merkezi önünde sonlandırıldı bu etkili yürüyüş. Sanatçıların kararlılığı benim gibi herkesin yüzünü de güldürmüştü sonuç olarak. * * * Bu önemli yürüyüş Mustafa Kemal’in 19 Mayıs l9l9’da Samsun’a çıkışıyla başlayan yürüyüşünün bir uç noktasıdır aslında. O gün Mustafa Kemal, nerdeyse tek başına çıktığı bu yolculukta, düzenli orduyu kurarak ülkeyi işgalden kurtarmayı başarmış ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni da bir avuç aydın ve askerle kurmayı gerçekleştirmişti. Geldiğimiz bu günkü noktada ise, hemen hemen Cumhuriyetin tüm kurumları gericiler tarafından ele geçirilmiş, bu ülkenin en yiğit insanları, derin devletin üstüne gidiyoruz bahanesiyle göstermelik birkaç katilin arasında Silivri’ye doldurulmuştur. Acıklı olan durum ise kendilerinin demokrat olduğunu söyleyen üç beş aymazın gerçekleri görmemekte direnmesi ve böylece de mevcut iktidarın “demokratikleşmemizin önündeki engelleri kaldırıyoruz” yalanına ortak olmalarıdır. Oysa gericilerin hedefi bellidir. Bu da ayakta kalan tek güvenilir kurum olan TSK’yı da etkisizleştirmek ve önlerinde kalan bu tek engeli de aşarak çağdışı bir gerici düzeni sürekli hale getirmektir. Bunun için de her türlü yıkıcı propagandayla halkın en çok güven duyduğu bir güç olan TSK yıpratılmaya çalışılmaktadır. Asıl hedefleri bu engeldir çünkü. İşin istedikleri gibi sonlanmasının da ancak buna bağlı olduğunun bilincindedirler. Eğer Silivri’de darbeciler yargılanıyorsa Kenan Evren’in ne işi vardır Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde? Neden heyecanla kabul edilmektedir Makama? Neden Silivri’de değildir? Kimse kimseyi kandırmasın, asıl gerçek budur. Kaldı ki “darbe” ile “devrim” in farklı şeyler olduğunun da ayırtındayız biz. Önderimiz Mustafa Kemal, “darbeci” değil, “devrimci” dir çünkü. * * * Bu sözüm ona Korku İmparatorluğu’nu yaratanlar, bunun nedeninin kendilerine yapılacak bir müdahale korkusundan kaynaklandığını gizliyorlar. Ya da kendilerine bile açıklamaktan çekiniyorlar bu gerçeği. Tek yaptıkları ise korkmadıklarının sanılması için arada sırada ıslık çalmalarıdır. En küçük bir ses duyduklarında ise yaptıkları tek şey bir adım geri çekilmektir. Bilmedikleri ya da bilmezden geldikleri diğer durum ise Mustafa Kemal’in tek başına çıktığı bir uzun yürüyüşle gerçekleştirdiği Laik Cumhuriyetin, bugün milyonlarca Mustafa Kemal’le güç kazandığı gerçeğidir. Kuşkusuz bu doğrultuda düşünen sanatçı kardeşlerimin de bu kötü gidişe bundan böyle asla seyirci kalmayacakları da gericiler tarafından iyice öğrenilmelidir. Çünkü biz inanıyoruz ki, milyonlarca Mustafa Kemal, bu kötü gidişe artık seyirci kalmayacak ve bugüne kadar yaşamadığımız, kardeş kavgasının tümüyle bitirildiği ve Türkiye’lilik bilincinin her türlü şoven yaklaşımın önüne geçtiği, insan haklarına dayalı, gerçek bir demokrasiye, her türlü gericiliğin bitirildiği çağdaş ve güçlü bir ülkeye dönüşmesini sağlayacaklardır. Aksini düşünmek eşyanın tabiatına aykırı olacaktır. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Not: Bu yazı Aydınlık Dergisi’nin 24 Mayıs 2009 gün ve 1140 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- tcucenoglu@hotmail.com cucenoglutuncer@gmail.com www.tuncercucenoglu.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet şebnem - ( 5/26/2009 ) sanki bunlardan başka memleketi seven yok bir bunlar vatansever biz hainiz.yaşamları ne kadar türklüğe uyuyor ki çıkıp bişeyler söylüyorlar.yazık yazık artık kullanmayın atatürkü rahat bırakın.birde türkan saylanın bu vatan için çok büyük değer olduğunu söylüyorlarya benim kadar onlarda iyi biliyorki kadının tek amacı türkşlerin parasıyla kürtleri eğeitip kürdistan kurmak başka bir amacı yok zaten yurtdışından çok büyük destek alıyolar.o yüzden çydd kimse yardım etmesin ben meslek lisesi mağduruyum türkan saylan ve onun gibilere hakkımı helal etmiyorum türkan saylan şimdi versin yaptıkalarının hesabını verebilirse şebnem mansur türkali tanbay - ( 5/27/2009 ) bana bak şebnem, sanatçıların bir araya gelmesi çok mu dokundu sana. çok iyi biliyorsun ki onikinci dalgada tek amaç türkan saylanın okuttuğu kızları fethullaha peşkeş çekmekti. yoksa onbeş gün sonra ölecek türkan saylanın edith piaf kasetlerini kim ne yapsın. ama bu ülkenin aydınları size bırakmaz bu güzelim memleketi. sen git lale mansur, deniz türkali, zeynep tanbayla ikinci cumhuriyeti başka yerde kur. orada taraf gazetesi tiraj rekorları kırabilir ama bu memlekette taraf satmak istiyorsan yanında üç tane dce türban promosyonu vermen lazım. hadi başka kapıya BASRİ - ( 5/29/2009 ) Çağdaş Türkiye,özgürlük,demokrasi yenimi aklınıza geldi?...Madem öyle 12 EYLÜLDE YÜRÜSEYDİNİZ...(1980) şebnem mansur türkali tanbay - ( 5/29/2009 ) biz yürüdük basriciğim ama ya barış derneğinden içeri girdik ya aydınlar dilekçesinden sorgulandık. o sırada senin kahramanın ahmet altan aşk romanı yazarak cebini doldurmak ve fethullah hocayı pışmışlamakla meşguldu çocuğum |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|