| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
İstanbul Devlet Tiyatrosu - Beğendiğiniz Gibi, Beğenilecek Gibi Değil !
Melih Anık




Doğrusu ne yazacağımı bilmiyorum. Biliyorum da nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum desem daha doğru. Oyundan çıktıktan sonra, kendimle fena halde dalga geçilmiş olmasının öfkesini yumuşatarak twitter’da “Çok kötü bir Shakespeare sahnelemesi” yazdım.

Gerçi eleştirmenlerin nasıl yazdığı bunca yıldan sonra kulağıma küpe ama gene de oyun öncesi okuduğum eleştirilere kandım mı desem yoksa oyun, oyuncular ve de yönetmen Hakan Çimenser’in isimleri yanılttı beni mi desem. Ama “Devlet Tiyatrosu” bu, adı bile insanı bir beklentiye sokmaz mı!

İnsanın aklına gelir mi “Devlet’in tiyatrosunda”, ödüllü bir yönetmen ve büyük isimli , bazısı ödül almış oyuncular, artık amatör tiyatrolarda bile görmeyeceğiniz bir sahnelemeyi Shakespeare diye, oyun diye ortaya çıkarsınlar. Böyle zamanlarda tiyatronun, sinema olmayışına seviniyorum. Bu oyundan geriye bir şey kalmayacak. Ama keşke bu oyunu tiyatronun, kaydetmesine izin vermeden ve çok tanık bırakmadan tarihe gömseler.

Sanki birileri oyuncuları “toplamış” ve son dakikada seçtiği yönetmene “al şu oyun bunlar da oyuncu, yönet” , o da -belki de yönetmek istediği başka bir oyun yerine bu “görev” verilince- “Al sana oyun” demiş! Oyuncular da aldıkları maaş hatırına “dizi aralarında” gelip gitmişler, provalarda “hazır” bulunmuşlar. Sanki kimsenin içine sinmemiş.

Daha geçen sene İmparatorluk Kuranlar gibi bir oyunu, katılmasam da üzerinde uğraştığını, düşündüğünü gösteren bir yorumla (ama “yalnız” başına) yönetmiş olan ödüllü Hakan Çimenser bu değil ! Çok Uzak ve Karatavuk’daki oyunu ile övgüyü hak eden Mine Tugay “harcanmış” , “duruşunu” beğendiğim Murat Karasu “uğraşmamış”, Cem Kurdoğlu zihnen “emekli” olmuş, Zeynep Erkekli “abartmış”… Direnmeye çalışan Deniz Bolışık, Ezgi Yenitürk ve Şamil Kafkas ile “kendine oynayan” Gözde Çetiner dışında oyun “dökülüyor”. “Oyuncu sanatı” tiyatroda, yönetmen “çoban” rolünü oynarsa oyuncular “kuzu” mu oluyor acaba ?

Bu oyunu görünce yönetmen oyunu okumamış diye düşündüm. Dikkat isterim okumak fiilinden bahsediyorum daha , ”oyunu okumak” çok çok ileri bir çabadır.

“Okumuş” olsa, Jacques’in ‘Jaques’ olduğunu ve oyunda iki ‘Jaques’ olduğunu bilmez miydi; Jaques’ın o muhteşem tiratının, bilgece bir onurla değil arabesk bir ağlama içinde okunmasına izin verir miydi (seyrettiğim gün ‘Jacques’ sahnede kazaen mi düştü mü yoksa rol gereği hep mi düşüyor ? Hep düşüyorsa işler daha vahim! ) ; Touchstone’u palyaço olmuş soytarı haline getirir, “yedi sebep” ve “kavganın kitabı” tiratlarını böylesine geçiştirir miydi; seyirci arasından, sahne dışına, önüne çıkmanın anlamı bu kadar gelişigüzel olur, sahneyi ve salonu bu kadar gelişigüzel kullanır mıydı ; “güreş” sahnesini “es” geçer miydi ; Aral Seskir’den Charles yapar mıydı; güreşi ‘Şarlo’yu kıskandıracak bir komedi haline getirir miydi; Büyük Dük’ün yemek masasının anlamına aldırmaz mıydı; sofra kurulurken sahne arkasından tabak çanak verilmesi mizanseninin anlamını sorgulamaz mıydı; ilk perdenin sonunda, Adam’ı “kucakta” bırakır mıydı; Arden ormanını plastik ağaçtan ibaret sanır mıydı; sahneye sahne yanından plastik yaprakları, sofitadan kağıtları attırır mıydı; seyirci arasından Orlando’yu getirir miydi; ormana sandalye taşıtır mıydı, sandalyeyi oyunun oyuncusu yapar mıydı; canlı müzik varken olur olmaz yerde fondan müzik verir miydi; sahneyi kereste ile kapatmaya gerek duyar mıydı ve oyun boyunca ses çıkaran tahta döşemede iki sokak lambası bir üzüm ezme teknesi getirmekten başka işe yaramayan ve de kaydırmayan yarıkları açar mıydı; loş ışıkta yürüme bandı üzerinde insanları yürütür müydü; Rosalind’in eline kum saati, Charles’in eline püskül(ip mi?) verir miydi; Orlando’nun sofraya hücumu sahnesini öyle yorumlar mıydı; Adam yerde ölü gibi yatarken Orlando’nun tıkınmasına izin verir miydi; sözü olmayan oyuncuların sahne üzerinde ne yapacaklarını şaşırmış hallerini görüp uyarmaz mıydı; oyunun temelindeki aşk, barış, yaşamdan duyulan mutluluk , neşe, umut yok sayılır mıydı, tüm bu duygular kuş sesleri efektinde kalır mıydı; pişmanlık ve barışın intikamdan daha iyi olduğu vurgusu yapılmaz mıydı ?

Okumuş olsa “Gidin Jaques’i çağırın” diyen Büyük Dük’ün sözü biter bitmez sahneye Jaques’in girmesi üzerine “Kendiliğinden gelmekle beni zahmetten kurtarıyor” diyen Lord’un sözünden neler neler çıkarırdı.

Okumuş olsa “Fakat bu tenha şehrin yerlileri olan bu biçare çatal başlı benekli zavallıların yuvarlak kalçalarını kendi vatanlarında delmek bana azap veriyor” diyen Büyük Dük’ün bu söyleminden Avatar hikâyeleri çıkarmaz mıydı ?

Okumuş olsa Arden ormanı ve dışını böyle mi yorumlardı(?) ?

Okumuş olsa oyun içinde yapılan klâsik göndermelerin değerini vermez miydi?

Okumuş olsa Shakespeare’in “tatlı zamanlar komedileri “denen dönemine ait bu oyunun içindeki canlılık ve neşeli ruhu ortaya çıkarmaz mıydı?

Okumuş olsa hareket ve olaylardan çok hislerin ve sözün ağırlığını görmez miydi?

Okumuş olsa Frederick’in sarayında bir köylü olan hiç okul görmemiş Orlando’nun Arden ormanında nasıl şair bir âşıka dönüştüğüne dikkat etmez miydi?

Okumuş olsa aslında kuvvet kullanmayı simgeleyen güreşin, sözün gücünü ve davranışın nezaketini vurgulamak için bir karşıt-oyun olduğunu görmez miydi ?

Okumuş olsa oyundaki “güreş” sahnesinin anlamını, tarih boyuncaki sahnelemelerde değişen şeklini ve bu oyundaki “güreş” üzerinde yapılan tartışmaları bildiğini göstermez miydi ?

Okumuş olsa oyunun bilgesi “melankolik” Jaques’in felsefeci kimliğini , felsefenin teselliye ihtiyacı olanın yanında olması gerçeği ile “okumaz” mıydı? Tövbekâr Frederick’in yanına neden gittiğini çözmez miydi?

Okumuş olsa oyundaki iki ‘Jaques’in anlamı üzerinde durmaz mıydı? “Biri gelince diğeri neden gidiyor” sorusunun cevabını merak etmez miydi?

Yönetmen “yönetmiş” olsa, Murat Karasu gibi deneyimli bir oyuncu, “Tövbekârlardan dinlenecek ve öğrenecek çok şey vardır” ifadesinin yerine “Sonradan dine dönenlerden öğrenilecek çok şey vardır” ifadesi ile alkış alır mıydı?

Epilogda Rosalind’e “Rosalind giysisi” içinde “rica ediyorum, beğenin” dedirtir miydi?

Biteviyeleşen müzik, aydınlatmanın ötesine geçemeyen ışık, derme çatma dekor , kostüm ve mizansen yönetmeni vezir etmemiş Beğendiğiniz Gibi’de. Ben tüm kadronun yerinde olsam bu oyunu silerim hemen, hafızamdan anılarımdan. Aksi takdirde kariyerde diken gibi duracak.

Yeniden yeniden düşünüyorum ben neden anlamadım “ dört dörtlük Şekspir’i” diye. İkinci defa mı seyretsem , yerine oturtmak için! Allahtan twitter’da ayni fikri paylaştıklarımız var, yalnız değilim. Benimse ne galayı bekleyesim ne de “işine yarasın” diye tiyatro ve oyun/cu için yazasım var.

Keşke ne yaptığına katılmasam ama yönetmen kendi içinde tutarlı bir yorumla, oyunu “okumuş” olsa ve “tiyatro” olarak önüme koysa . Sorun benim sevip sevmemem değil, sorun “oyunu okuma”daki ufuk ve çaba. Bu ufuk bana uymasa da olur, alkışlarım. Ne yazık ki seyrettiğim “Beğendiğiniz Gibi”de beğenilecek birşey yok.

Melih Anık
http://melihanik.blogspot.com

Not:

Okunmayacağını bile bile uyarıyı yapayım:

Eyyy Sayın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü! Sözüm sizedir..
Cevahir’deki tiyatro sahnelerinizin (özellikle Cevahir 2 sahnesinin) güvenlik/yangın kaçışları uygun/ yeterli değil gibi geliyor bana. Bir panik halinde o salonlar sağlıkla boşalamaz. Zaten tiyatro salonu olarak sevimsiz ama sizin doluluk oranınızı arttıran bu gibi salonlar (ve de diğerleri) ile ilgili sözleşmeleri yeniden gözden geçirin lütfen!
Kamunun dikkatine sunuyor ve İhbar ediyorum!
(Destek için imza istemez. “Yalnız” kaldığım ortaya çıksın istemem. )
Ayrıca engellilere önlerde yer verin lütfen.

Kaynak:
Nasıl Hoşunuza Giderse- Halide Edip Adıvar ve Vahit Turhan çevirisi ve önsözü
“Wrestling as Play and Game in As You Like It”- Cynthia Marshall
“The Doubled Jaques and Constructions of Negation in As You Like It” - Cynthia Marshall
The Complete Works of William Shakespeare- Hamlyn 22.Baskı(1983)


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Faruk Karasaban - ( 11/26/2010 )
Sayın Anık, aynı oyunu ben de izledim. Evet yönetmenin yorumunda eleştirecek çok şey var. Ama siz, kendinizi rejisör saydığınız için, bu oyunu sahneye koysanız nasıl koyardınız düşüncesine saplanarak; oyunu, yönetmeni kıskanan bir başka yönetmen söylemi ile dile getirerek kendinizi de haris göstermişsiniz. Başka bir kadını kıskanan, kıskanç bir kadının dili var yazıda. Üstelik bu kompleksle beğenerek izlediğimiz birçok oyuncuyu da yermişsiniz. Zeynep Erkekli’nin, Murat Karasu’nun fena halde hakkını yemişsiniz. Hele, Cem Kurtoğlu’na, Zihnen emekli demeniz, eleştiri değil, hadsizlik, hatta terbiyesizliktir. Hakaretle, eleştiriyi ayırmayı öğrenirseniz; belki bir dahaki yazılarınızda ben de sizi, önce eleştirmen, sonra adam yerine koyarım.Eleştiri nasıl yapılır öğrenmek isterseniz, arşivleri karıştırıp Sevda Şener’in ve Ayşegül Yüksel’in yazılarını okumanızı tavsiye ederim.

Melih Anık - ( 11/28/2010 )
Faruk Karasaban
Oyunda eleştirecek çok şey bulmuşsunuz. Siz rejisör müsünüz ? Eleştirmen misiniz? Haris misiniz? Komplekssiz misiniz? Hak dağıtan mısınız? Had bilen misiniz? Terbiyeli misiniz? Hakaret koklayan mısınız ?
Benim adım ve adresim açık, beni bulmak , bir yere koymak kolay. Siz, kendisine kolaylıkla ulaşılır, bir yere konulabilir adam mısınız ?


Sema Nur Sevilkaya - ( 11/28/2010 )
Merhabalar, İngiltere’de yani Shakespeare’in topraklarında 2 yıl yaşamış bir edebiyat ve tiyatro takipçisi ve aynı zamanda bu ve diğer Shakespeare oyunlarını bizzat Globe Theatre’da izlemiş biri olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Türkiye’de şimdiye dek yapılmış en özgün Shakespeare yorumlarından birine bu denli kabaca saldırmanızın altında nedense başka nedenler varmış gibi geliyor.O neden her ne ise beni pek ilgilendirmediği aşikar.
Açıkçası günümüzde sanat eleştirmenliği icra edilmesi zor bir meslektir.Neden zor oldugunu şöyle açıklayayım; öncelikle objektif bir tutumla değerlendirme yetisine sahip olmalıdır o kişi.Aynı zamanda sanat algısı yüksek ve bu alanda ciddi bir sanat eğitimi söz konusu olmalıdır.Ve belki de en önemli özelliklerinden biri de özgür bir düşünce biçimine sahip olmasıdır.Güncel sanat olaylarını yalnızca kendi coğrafyasında değil tüm dünya platformunda değerlendirebilecek bir kapasiteye sahip olması beklenir.Eğer günün birinde bu niteliklerden bir tekine dahi sahip oldugunuzu düşündürtürseniz, bir seyirci olarak, sizin de -tiyatro eleştirmeni- sıfatıyla yazılarınızı ciddiye alacagım. Saygılar.


Melih Anık - ( 11/29/2010 )
Sema Nur Sevilkaya
İngiltere’de 2 yıl yaşamış ve bizzat Globe’da Shakespeare seyretmiş olmanıza dayanarak “Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış en özgün Shakespeare yorumlarından birine kabaca saldırıldığını” belirten kolaycı ve kestirmeci yaklaşımınızı , (muhtemelen) gençliğinize ve de Türkiye’de(ve dünyada) yeterince Shakespeare seyretmemiş olmanıza bağlıyorum. Bence Shakespeare’i seyretmiş olabilirsiniz ama yeterince okumamışsınız.
Kaldı ki Türkiye’de Shakespeare tercüme edenler, yönetenler eminim ki sizden daha fazla ve de bizzat işin içinde olarak İngiltere’de kalmışlardır. Ama öyle yanlışlar yaptılar ki. Kimse bizim onların yaptıkları hakkında düşüncelerimizi açıklamak hakkımızı elimizden alamaz.
Yurt dışında kalmak Shakespeare’i seyretme olanağı vermiş olabilir ama sanırım 2 sene İngilizce düşünmüş olmanız düşüncelerinizi Türkçe olarak ifade etmeniz önünde engeldir. En azından bir Avrupa ülkesinde yaşamanın insana öğretmesi gereken şeyler vardır.
Eleştirmen tanımınıza eleştirmenler karar versin. Ama beni eleştirirken sizin eleştirmende aradığınız özelliklere sahip olduğunuz vehmine kapıldığınızı anlıyorum. Düşüncelerinizi yazarken karşınızdaki hakkında yeterli bilgiye sahip olmanız gerekir. Kendimden bahsederek, kendimi bir başkasına kabul ettirmek gibi bir çaba içinde olmadığımı belirtmek isterim.
Yazımı ve düşüncelerimi beğenmemiş olmanıza bir şey demiyorum ama en azından Avrupa’da geçen 2 senenin , tanımadığınız kişi hakkında olur olmaz ifadeler kullanılmayacağını öğretmiş olmasını beklerdim. Bu , “Shakespeare’i yerinde seyrettim” snobluğu yanında daha iyi olurdu.
Bir başkasını eleştirirken kendini övmek de ayıptır. Bunu hatırlatmak zorunda kaldığım için de üzgünüm.Ayrıca, Türkiye’den 2 sene uzak kalınca “ciddiye almadığınız” birine saygı sunulmayacağını unutmuş olmalısınız.
Anlıyorum ki yerinde Shakespeare seyretmek, bazı şeyler için yeterli değilmiş.


Nergis - Şerife (Tiyatro Bölümü Öğrencileri) - ( 12/1/2010 )
Sayın Melih Anık,
Eleştirilerinize kesinlikle katılıyoruz.Oyuna dün akşam gittik.Sanki sokaktan çevirdikleri adamları gelin Shakespeare oyunu var siz de oynayın der gibi toplamışlar.Ayrıca 3 saatte oyunu bitirmeleri söylenmiş gibi herkes sahnede ezber geçip çıkıyordu.Dediğiniz gibi Murat Karasu bizi de hayal kırıklığına uğrattı Jaques’in attığı tirat öncesine kadar yine iyi geldi fakat sonra bizi şaşırtacak derecede kötüleşti.Daha bir sürü şey söylenebilir oyun hakkında.Adam konusuna gelince o amcanın sahnede ne işi var anlamadık ilk okulda müsameredeki çocukların durumunu andıran bir hali vardı.Aslında bu oyunu izlememiz bizim açımızdan çok iyi oldu böyle oyunları izledikçe gerçekten çok iyi olmamız gerektiğini görebiliyoruz.Aslında bir an için acaba çok mu abartıyoruz, çok mu ağır eleştiriyoruz diye düşünmüştük ama sizin de eleştirilerinizi okuduktan sonra oyuna doğru baktığımızı anladık.Teşekkür ediyoruz.Sevgiyle Kalın...


murat köybaşı - ( 12/2/2010 )
herkese selamlar sevgiler...
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; evde eşim ve çocuklarımla otururken oğlum bana ’baba tiyatroya gidelimmi?’ diye bir sordu.oğlum ilk defa böylesi bir teklifte bulunmustu. çok hoşuma gitti ve dün ilk kez AİLECEK bir tiyatro izlemeye gittik.
oyun yüksek bir tempoyla başladı.bir ara oğlum ve kızıma baktım.arkalarına bile yaslanmadan, pür dikkat, elleri çenelerinde, hayran hayran bakıyorlardı sahneye.bir baba olarak çok hoşuma gitti.
Melih Bey’in oyun hakkındaki eleştirilerine katılmıyorum. İzlediğimiz ilk Shakespeare eseriydi ve oyun bittikten sonra mutlu ayrıldık salondan. Çeviride sanırım bazı aksaklıklar olmuş, oyunda yer yer hissediliyor bu ancak Shakespeare’in dilindeki şiirsellik bizi oyunu izletmekten çok ilk önce dinletmeye yöneltiyor.
Bu oyunu böylesine eleştirmek ’ki buna eleştirmek denilmiyor sanırım’ beni bir an ’acaba ben başka bir oyunmu seyrettim düşüncesine’ itiyor.Melih Bey; size maalesef katılmıyorum.çocuklarımın bile BU DEVİRDE ’ baba bizi tiyatroya götür’ demesi, hala dimdik ayakta duran bir devlet tiyatrosu oldugunu bana hatırlattı.biz seyirciler olarak Shakespeare izlediğimiz için çok mutluyuz.bravo zeynep erkekli, bravo murat karasu, bravo cem kurtoğlu ve diğer oyunculara hepsine kocaman alkış.
sevgiler...


Melih Anık - ( 12/2/2010 )
Murat Köybaşı
AİLECEK izlediğiniz ilk Shakespeare’den memnun ayrılmış olduğunuza çok sevindim. Siz bana aldırmayın.

Tiyatrocular
Köybaşı ailesine yaptığınızdan dolayı vicdan azabı duyacak mısınız bilmem. Çünkü onlar seyrettiklerinin Shakespeare olduğunu sanıyorlar.

Nergis ve Şerife
Sizin çok çok çok iyi olmanız lâzım.


Aslı - Hilmi Hekimoğlu - ( 12/4/2010 )
Eleştirilerinize katılmıyoruz; bizim tam da -Beğendiğimiz Gibi-ydi!
Sevgiler...


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 912
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • …Söz, yarın uyanırız yine… (Onur Şimşek) - 12/2/2010
  • Tiyatroda Perde Kapanmaz mı? (Tartışma) (Moderatör) - 12/2/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu – Ölüleri Gömün de Yaşayanlar Ne Yapsın? (Melih Anık) - 12/1/2010
  • Nazım'ın Şiiri Tiyatro Olur Mu? Demek Oluyormuş!: Kerem Gibi (Üstün Akmen) - 12/1/2010
  • Yeter Artık! Çarka Çomak Sokmak Gerek (Serkan Fırtına) - 11/29/2010
  • Leyla'nın Evi, Onur'suz Sergilenecek! (Recep Ali Aksoylu) - 11/29/2010
  • Bir Çöküşün Dramı: Vanya Dayı (Metin Boran) - 11/29/2010
  • Onur By (Arda Aydın) - 11/28/2010
  • Levent Üzümcü Söyleşisi (Onur Şimşek) - 11/25/2010
  • Aristophanes'in Eşekarıları Oyunu Üzerine Güncel Bir Yorum (Bilal Akar) - 11/25/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu - Beğendiğiniz Gibi, Beğenilecek Gibi Değil ! (Melih Anık) - 11/25/2010
  • Tiyatro Sıfır Nokta İki'den Oyunculuk Şöleni: Korku Tüneli (Üstün Akmen) - 11/25/2010
  • Üniversite Salonları Misafir Odası Değildir! (Bilal Akar) - 11/25/2010
  • Güven Polis Karakolu - Karakolda Bebek Var (2 Perdelik Komedi) (Mustafa Firuz Bozkurt) - 11/25/2010
  • Ormanda (Çocuk Oyunu) (Hakan Yozcu) - 11/22/2010
  • Folklorcunun Bir Günü (Hakan Yozcu) - 11/22/2010
  • Sevgili Amcam (Hakan Yozcu) - 11/22/2010
  • Tepsi İçinde Yanan Mumlarla Başlamıştı Herşey... - Dört Kişilik Bahçe (Can Murat Yaşar Şengel) - 11/22/2010
  • Vanya Dayı ve Fail-i Müşterek (Üstün Akmen) - 11/22/2010
  • Romeo ve Juliet: Tüketilemeyen Bir Aşk Hikâyesi (Mustafa Göksal) - 11/22/2010
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (Metin Boran) - 11/22/2010
  • Kaygan Zemin (Suat Ünaldı) - 11/15/2010
  • BENİM (Kemal Başar'ın) Romeo ve Jüliet'im – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 11/11/2010
  • -Gömülmeye Razı Olmayı Reddeden- Ölüleri Gömün! (Dilek Öztürk) - 11/11/2010
  • Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye Adlı Oyun Üzerine (Zeynet Öztunca) - 11/10/2010
  • Allah Hayırlara Getirsin, Dün Gece Sabaha Karşı Bir Düş Gördüm (Üstün Akmen) - 11/10/2010
  • Arif Akkaya'nın Cevabına Cevap - Arzunun Onda Dokuzu (Melih Anık) - 11/9/2010
  • Arif Akkaya'dan Melih Anık'ın Arzunun Onda Dokuzu Oyun Eleştirisi'ne Cevap (Arif Akkaya) - 11/8/2010
  • Erkek, Kadın, Özlem, Kin, Sevgi Temalı Bir Mozaik: Dört Duvar (Üstün Akmen) - 11/3/2010
  • Alevli Günler - İstanbul Halk Tiyatrosu (Melih Anık) - 11/3/2010
  • Eda Bingöl Söyleşisi - Opera söylerken hiçbir şeyden almadığım zevki alıyorum! (Onur Şimşek) - 11/3/2010
  • Sûrname (-i Yiğit Sertdemir) 2010 – İstanbul BB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 11/2/2010
  • ÜSTÜN AKMEN: Eleştirinin Evliya Çelebisi (Devrim Büyükacaroğlu) - 11/2/2010
  • Kan ve Ölümle Gelmişti Alemdar (Pınar Çekirge) - 11/2/2010
  • Peynir ve Yumurta; Kocaeli Şehir Tiyatroları (İhsan Ata) - 10/30/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda Ölüleri Gömün (Metin Boran) - 10/30/2010
  • Çocuksuz, Kocasız, Sevgilisiz, Kentsiz, Ülkesiz: Troyalı Kadınlar (Üstün Akmen) - 10/30/2010
  • Samsun Devlet Opera ve Balesi'nden Kontes Mariza (Onur Şimşek) - 10/30/2010
  • İBB Şehir Tiyatroları - Arzunun (Onda Dokuzu) Dokuz Parçası / Dokuz Kadın (Melih Anık) - 10/25/2010
  • Pitchfork Disney: Korku Tüneli (Zeynet Öztunca) - 10/25/2010
  • Engin Alkan ile Alemdar Üzerine (Sinem Özlek) - 10/25/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..