| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Haldun Dormen: Keyif Adamıyım Ben (Röportaj)
Onur Şimşek



Bazı insanlar vardır; onları tanımış olmaktan, onlarla tanışmış olmaktan, aynı yıllarda yaşamış olmaktan gurur duyarsınız. Bu duyguyu en yoğun biçimde hissettiklerimden birisi Haldun Dormen… Nezaketi, kibarlığı, espritüelliği, çalışma azmiyle hayran bıraktırıyor kendisine. Hayatı boyunca hiç düşmeyen çalışma temposunu konuştukça, ‘verimli bir hayat nasıl geçirilir?’ i en iyi cevaplayabileceklerden birisiyle sohbet ettiğimi anlıyorum. Böylesine ağır bir tempoda çalışması sonucu, üzerinde “yılların verdiği yorgunluk”tan çok “yılların verdiği gençlik ve dinçlik” var. Dormen bunu her yaptığı işi eğlenerek yapmasına bağlıyor. Pazar Günkü Cinayet oyunu öncesinde buluşup, tüm merak ettiklerimi sordum, o da her zamanki nezaketiyle, içtenlikle cevapladı.



-İlk önce soyadınızla başlamak istiyorum. Dormen’in ne anlama geldiğini çok araştırdım ve bulamadım ne yazık ki.
Haldun Dormen:
Ben de araştırdım ben de bulamadım. Babamın ifadesine göre eski bir Çin kumandan ismiymiş. Bunun tamamen bir fantezi olduğuna inanıyorum. Bizim ilk soyadımız Ender’miş. Babam Amerikalılarla, İngilizlerle iş yaptığı için ve Ender’in zor telaffuz edileceğini düşündüğü için daha kolay telaffuz edilen Dormen’i bulmuş. Neden Dormen onu bilmiyorum.

-“Haldun Dormen”’in söylenişinde bile bir estetik var. İnsanlar isimleriyle müsemmadır derler. Başından itibaren belli miymiş acaba sanatçı olacağınız?
H.D. : Valla babam bu soyadı aldığında böyle bir şey yoktu ortada ama ben doğduğumdan beri ne olacağımı biliyordum. Yani böyle doğdum diyorum ben. Çünkü bizim hayatımızda sanatçı yoktu. Ailem çok sanata meraklı bir aileydi ama sanatçı değillerdi. Bütün oyunlara bütün konserlere giderlerdi. Annem klasik piyano çalardı, o da amatör olarak. Ne büyükannem ne büyükbabam ne ondan öncesi… Hatta babam Kıbrıs’ta tek bir oyunda oynadı diye okulda, dedem 6 ay suratına bakmamış. Yani böyle bir aileden geliyorum.

SANATÇI OLMASAM EĞİTMEN OLURDUM
-Hangi aşamadan sonra yönetmen olmaya karar verdiniz?

H.D. : Öyle bir geçiş olmadı. Ben Yale Üniversitesi Tiyatro Bölümüne girdiğimde zaten yönetmenlik bölümüne girdim. Yönetmenlik bölümüne girince aktörlük de yapmak zorundasın. Hem yönetmen hem aktör olarak ikisine birden eğitildim. İkisini birden yapmaya başladım yani, ayrı ayrı yapmadım. Tabii aktörlüğü daha önce yapıyorsunuz ama aynı zamanda yönetmenliğe de başladım.

-Her iyi oyuncu yönetmen olabilir mi?
H.D. : Her iyi oyuncu yönetmen olamaz, her iyi yönetmen de oyuncu olamaz. Ama mutlaka her yönetmenin bir oyunculuk tecrübesinden geçmiş olması gerekir.

-Sanata yönelmeseydiniz hangi mesleği seçerdiniz?
H.D. : Hiç düşünmedim ama hoca olurdum herhalde. Çünkü ben eğitmenliği de çok seviyorum. Yıllardır eğitmenim tiyatroda.

-Eğitiminizi Yale Üniversitesinde tamamladınız. Yurtdışında eğitim görmenin ne gibi avantaj/dezavantajlarını gördünüz?
H.D. : Babamın şartı buydu, babam çok medeni bir adamdı. “Tamam, tiyatrocu ol ama en iyisi olacaksın, en iyi eğitimi alacaksın.” dedi. Yurtdışında okumanın en büyük faydası burada nerde olduğunuzu görüyorsunuz. İnsanlar yurtdışını Türkiye’den çok ayrı görüyorlar. Tiyatrocular diyor ki “Yurtdışında tiyatro apayrı bir şey”. Değil! Okul da aşağı yukarı aynı, tiyatro da aşağı yukarı aynı, aktör de aşağı yukarı aynı. Çok farklı değil yani.

“İLLE DE TİYATRO EĞİTİMİ” DİYE BİRŞEY YOK

-Alaylılara karşı bakış açınız nasıl?

H.D. : Ben eğitimsiz oyunculara eğitimli oyuncular kadar önem veriyorum. Çünkü eğitimsiz oyunculara önem vermezsek Adile Naşit’ler, Metin Serezli’ler olmazdı. Metin Serezli eğitimli bir adam, Nevra Serezli eğitimli bir kadın. Ama tiyatroda eğitim görmediler. Başka enstitülerde. Sonra benle çalışmaya başladılar, tiyatrocu oldular. İlle de tiyatro eğitimi diye bir şey yok. Adile Naşit gibi kadın babasının yanında çalışarak tiyatrocu oldu.

-Yurtdışı eğitiminiz sırasında başınıza gelen ilginç anılarınız vardır muhakkak…
H.D. : O kadar çok var ki şimdi hangi birini anlatayım. Benim için çok ilginç ve önemli olan, Racine’in Britannicus isimli bir oyununu sahneye koydum Yale Üniversitesindeyken, 2.sınıftaydım. Yönetmenliğime bu olaydan sonra tam anlamıyla karar verdim, iyi bir yönetmen olacağıma inandım. Çok takdir ettiğim çok da inandığım bir aktörlük hocam vardı, Miss Welch. O oyunu seyrettikten sonra, çok da zor bir oyun, geldi sahne arkasına beni tebrik etti. Ve herkes şaşırdı. 30 yılda 2.kez sahne hayatında gelip bir yönetmeni tebrik etmiş. O gün bana çok büyük bir güç verdi. Onun yönlendirmesiyle iyi bir yönetmen olduğumu sanıyorum.

-Tiyatroya ilk başladığınız dönemler-50’lerle-şimdiki tiyatroyu ve seyircisini karşılaştırsanız hangisini tercih edersiniz?
H.D. : O zaman tabi tiyatroya yoğun bir merak vardı, şimdi o yok. Ama seyirci daha sofistike şimdi. Çok daha seçici, çok daha kolay ayırıyor, çok daha kolay eleştirebiliyor. O zaman daha gayet masumane şekilde geliyorlardı, şimdi daha bilerek geliyorlar. Televizyon tabii çok etkisi oldu, iyi ya da kötü. En iyisini görüyor insanlar.

-Türkiye’de tiyatro denince akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Bu da “Dormen Tiyatrosu”nun gerekliliğini arttırıyor gibi. Hiç ihtimali yok mu yeniden perdesinin açılmasının?
H.D. : Yok, bence artık görevini gördü ve bir efsane oldu. O efsanevi vazifesini yaptı bence, hala o çizgide devam eden insanlar var, inşallah ederler. Şimdi çok daha mutluyum. Çünkü sorumluluk olmadan Kedi tiyatrosunda çalışıyorum 3 yıldır. İstediğim oyunları oynuyorum, güzel roller teklif ediyorlar. Onlar memnun ben memnunum. Çok mutluyum. Başka işlere de vaktim olmuyor. Çok iş yapıyorum çünkü. Yetişemiyorum her tarafa birden. Altan Erbulak’ la Erol Günaydın’ın çok enteresan bir şeyleri vardı, hafta yetişmiyordu onlara. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi, Pazar, Zerandi, Pazartesi… Zerandi diye bir gün yaratmışlardı. Bana galiba birkaç tane Zerandi lazım.

-Özlüyor musunuz eski Dormen Tiyatrosu kadrosunu?
H.D. : Yok, ben kapıyı kapatırım. İleriye bakarım, geriye hiç bakmam. Görevini yaptı diyorum, bitti. Çok mutluyum.

-Yönetmen Haldun Dormen ile oyuncu Haldun Dormen arasında disiplin farkı var mı?
H.D. : Yok, disiplin disiplindir. Ben her şeyi eğlenceli yaparım. Disiplinliyim ama benim disiplinim çok garip, ne bağırırım ne çağırırım; eğlenceli, espriyle yaparım disiplini. İnsanlar da çok keyif alırlar benimle çalışmaktan. 180 tane prodüksiyon yönettim, çok çok çok çok enderdir benim kızıp bağırıp çağırıp terk ettiğim. Belki bir iki kere!


“…3 tane kitap yazdım. Sürç-ü Lisan Ettikse birinci kitap. Antrakt, tiyatroyu kapatıp ikinci tiyatroya geçtiğim devri anlatan ikinci kitabım. Üçüncü kitabım da İkinci Perde, ikinci tiyatronun başlangıcı ve kapanışı…”

SOKAK KIZI İRMA’YI 2011’E UYARLADIM

- 7 yıl aradan sonra tiyatro oyunculuğuna Kibarlık Budalası’yla döndünüz. Şimdi de Pazar Günkü Cinayet. Neden Tiyatro Kedi?

H.D. : Teklif güzeldi, Tiyatro Kedi de doğru düzgün işler yapıyordu, kadro da iyiydi. O yüzden kabul ettim.

-Üzerinde çalıştığınız başka projeler de var ama.
H.D. : Evet, bir sürü proje var. Bir Gece Kulübü projesi var. Gökhan Abur, Keremcem vardı yılbaşında o bitirdi… Hoş bir proje… Ayın 28’inde başlayacak. Şimdi yoluna girdi, asistanlarım onun provasını yapıyorlar. Ben de gidip 3-4 gün yoluna koyacağım sonunda. Ümraniye Belediyesi için bir oyun sahneye koyuyorum, Marikan’ın Altınları diye. Ermeni-Türk ilişkilerini anlatıyor. Sokak Kızı İrma’yı baştan yazdım, 2011 yılının İstanbul’una getirdim. Tarlabaşı’nda geçiyor, aynı müzikleri kullanıyorum ama hafif Türk sazları koyuyorum içine.

-Geçtiğimiz sezon sahneye “Bir Kış Masalı” adında Kürtçe bir oyun sahneye koydunuz. Ne tür tepkiler aldınız?
H.D. : Ben hiç kötü tepki almadım, hep iyi tepkiler aldım, insanlar sokakta görüp öptüler. Arkadaşlarım söyledi, internetten İzmir’den bir tehdit gibi bir şey gelmiş. Ben doğru iş yaptığıma inanıyorum.

-Siz mi istiyorsunuz “MS hastalarıyla ilgili bir oyun yapayım, Ermeni sorununa dokunayım biraz” diye yoksa birileri mi sizi buluyor?
H.D. : Hepsi bana teklif geldi. Ama inandığım bir şey olduğu için hepsini yaptım.

ÇALIŞTIKÇA DİNÇLEŞİYORUM

-Siz ne tür oyunlar seyrediyorsunuz?

H.D. : Valla son bir yıldır pek az oyun seyrettim. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda oynanan Profesyonel’i seyrettim en son, bayıldım. Yine onların bir oyununu seyrettim 4 kişilik. Onu da çok beğendim. Vakit buldukça seyrediyorum, her türlü oyunu sevebilirim.

-Türkiye’de müzikal oyunların azlığını neye bağlıyorsunuz?
H.D. : Türkiye’de müzikal tiyatro olmamasının tek sebebi sahne yetersizliğidir. Türkiye’de müzikaller çok rövanşta olabilir, oldu da. Ama sahne yok, açılıyor sahneler. Bu sene bayağı müzikal çalışmalar yapılmaya başlıyor.

-Sinema kariyerinize çok başarılı adım atmışken devam ettirmediniz, neden?
H.D. : Ödül aldım ama para kazanamadım. Şirketim battı ve tiyatro çok ağır bastı.

-Bu kadar koşuşturmaya rağmen oldukça genç ve dinçsiniz. Nedir bunun sırrı?
H.D. : Koşturmak. Çalıştıkça daha da dinçleşiyorum.

-Zaman kalıyorsa günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?
H.D. : Gündelik hayatımda pek zaman kalmıyor ama gece saat 12 de olsa 1 de olsa toplantıdan, davetten evime gelir 2’ye kadar otururum. İlk ve son sigaralarımı içerim, 3 tane günde zaten. Elimden geldiği kadar seyahate giderim. En son yılbaşında Madrid’e gittim, Göksel (Kortay) , kız kardeşim, Mustafa Alabora falan. Ama ben vakit buluyorum.

-İnterneti takip ediyor musunuz?
H.D. : Hiiç, onunla hiç ilgim yok. Etraftakiler her şeyi bana yetiştiriyorlar zaten.

-Nelerden hoşlanmazsınız?
H.D. : Yalan söylenmesinden hoşlanmam, sahtekârlıktan hoşlanmam. Ben açık bir insan olduğum için, her şeyim de ortada olduğu için öyle yaşamayı isterim. Bana yalan söylendiği zaman, arkamdan bir takım dolaplar çevrildiği zaman ve şayet fark edersem buna çok kırılıyor ve alınıyorum.

-60 yıllık sahne hayatınızın ana fikri nedir?
H.D. : Her zaman en iyisini yapmaya çalışmak. Hiç geriye bakmamak, hep ileri dönük yaşamak!

En büyük mutluluğum; Sahneye koyduğum bir oyunun ilk gece seyirci tarafından başarı kazanması.
En büyük pişmanlığım; Hiç pişmanlığım yoktur hayatta.
En çok oynamak istediğim rol; En çok Şahane Züğürtlerde oynamak isterdim, onu da oynadım 600 kere. Aktörlükte çok fazla hevesim yok zaten, daha çok yönetmenlik.
En kıskandığım kişi; Gıpta ettiğim insanlar olabilir ama kıskandığım kişi olamaz.
Sahnede birlikte çalışmaktan en keyif aldığım kişi; Birçok insan var. Metin Serezli, rahmetli Ayfer Feray, Erol Günaydın var. Yıllarca ben onlarla beraber çalıştım. Bugünkü arkadaşlardan da çok keyif alıyorum. Aslında keyif adamıyım ben. Bunu biraz da keyif olarak görüyorum.

-Çok teşekkür ederim.
(Oyunun başlamasına 15 dakika kala bitiyor röportaj, “Rica ederim, kusura bakmayın” diyip makyaja geçiyor Haldun Dormen. Ve ekip arkadaşları Füsun Önal, Fahri Öztezcan, Eda Gülten, Hilmi Özçelik, Sertaç Erkaçan ile birlikte samimi ve eğlenceli bir oyunla baş başa bırakıyorlar bizi. )

Röportaj: Onur Şimşek
onrsimsek@yahoo.com

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

atakans - ( 12/16/2013 )
Haldun dormen e saygım sonsuzdur. İyi ve basarılı bir tiyatrocudur. Ama sokak kızı irmayı hiç beğenmedim. Belki oyuncular kötüydü bilmiyorum. Ama daha önce başka oyunlarda izlediğim oyuncular vardı bu oyunda aralarında beğendiklerim çokça...İzlerken çok sıkıldım.

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 604
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Tıksırıyorum Öyleyse Varım (Yurdagül Yurtseven) - 1/26/2011
  • Selahattin Duman’dan Dumanaltı Aşklar... (İsmail Can Törtop) - 1/26/2011
  • Eğitim ve Tiyatro (Rasim Aşın) - 1/21/2011
  • Yüksek VOLTtaj Hattındaki TİLT (Melih Anık) - 1/21/2011
  • Kent Oyuncuları'nda 50. Yıl Kutlaması: Zorla Güzellik (Üstün Akmen) - 1/20/2011
  • Su Mu Dökeyim Kafanıza? (M. Erkul Eğilmez) - 1/20/2011
  • Bakırköy Belediye Tiyatroları'nda Bir Başkaldırı Öyküsü: Aklı Havada (Üstün Akmen) - 1/18/2011
  • Hikaye-i Surname 2010 (Cüneyt İngiz) - 1/18/2011
  • Oyun Atölyesi'nin Macbeth Çevirisinden İki Dize ve Tiyatroda Saygı (Melih Anık) - 1/17/2011
  • Ahmet Levendoğlu ve Tiyatro Stüdyosu 20 Yaşında (Melih Anık) - 1/17/2011
  • Haldun Dormen: Keyif Adamıyım Ben (Röportaj) (Onur Şimşek) - 1/17/2011
  • Çocuk Tiyatrosuna Bakışımız (Rasim Aşın, Nurdan Özgür) - 1/12/2011
  • Geçmiş Yılı, Hıfzı Topuz ile Birlikte Paris'te -HAM- Eyledim... (Üstün Akmen) - 1/12/2011
  • Kavuklu'nun Muhtarlığı (Halil Aksoy) - 1/10/2011
  • Ahududu (Komedi Oyunu) (Saniye Demirel'in Çevirisi) - 1/10/2011
  • Salaklar Sofrası (H. Can Utku'nun çevirisi) - 1/10/2011
  • Postmodernist Kültür Üzerine Bir İnceleme (Serkan Fırtına) - 1/10/2011
  • Kenter Tiyatrosu'nda Zorla Güzellik (Metin Boran) - 1/10/2011
  • Tarlakuşu Muydu, Bülbül Müydü Jülyet? (Cüneyt İngiz) - 1/10/2011
  • Sözcükler Can Yücel'i Özler (Yurdagül Yurtseven) - 1/9/2011
  • Tiyatro Gerçek'in Yeni Oyunu: Annem Yokken Çok Güleriz (Arda Aydın) - 1/7/2011
  • Ahmet Cemal, Shakespeare ile Oyun Atölyesi Arasında ve Seyircinin Korunması (Melih Anık) - 1/7/2011
  • Tiyatro Sahnesi ya da Kuaför Lobisi (Gizem İbak) - 1/7/2011
  • Şaha kalkan Küheylan… Kocaeli Şehir Tiyatroları (İhsan Ata) - 1/7/2011
  • Üstün Akmen'den Vanya Dayı ve Marat/Sade Eleştirisi (Üstün Akmen) - 1/7/2011
  • Dışardakiler - Girne Amerikan Üniversitesi Tiyatro Kulübü (Hakan Yozcu) - 1/7/2011
  • 2. Ulusal Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali Üstüne Bir Değerlendirme (Burhan Gün) - 1/7/2011
  • Engin'lere Yelken Açmış Bir Grande Dame Oya Palay (Can Murat Yaşar Şengel) - 12/31/2010
  • Öğretmenliğe Dair Bir Oyun: Ben Öğretmenken (Mustafa Acar) - 12/31/2010
  • Benim Bu Tiyatroya Borcum Var (Arda Aydın) - 12/31/2010
  • İşsizler Cennete Gider (Metin Boran) - 12/29/2010
  • 2010'un Son Gününde Vacip Olan Vicdan Muhasebesi (Üstün Akmen) - 12/29/2010
  • Cezmi Ersöz'ün Hesaplaşması: Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk (Üstün Akmen) - 12/28/2010
  • Fenerbahçe'li Alex ve Tiyatro -Sıla-dır (Melih Anık) - 12/22/2010
  • Bana Aşkı Öğreten Şarkıcı İstanbul'dan Geçti: Peppino Di Capri (Üstün Akmen) - 12/22/2010
  • Metafor Denizinde Bir Oyun : Alemdar (Tohum ve Toprak) – İBB Şehir Tiyatroları (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Ali H.Neyzi'nin Shakespeare Tercümelerinden Yola Çıkarak (Melih Anık) - 12/21/2010
  • Karışan insan hayatları: Bavul (İhsan Ata) - 12/21/2010
  • Nejdet Erdem'den 3 Skeç (Nejdet Erdem) - 12/19/2010
  • İstanbul Devlet Tiyatrosu – Üsküdar Tekel Sahnesi'nde Bir Ötekileşme Tragetyası; Baştan Çıkarma (Savaş Aykılıç) - 12/19/2010
  • -Kelimelerin Efendisi- LaBute'dan Zorla Güzellik - Kent Oyuncuları (Melih Anık) - 12/16/2010


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..