İstanbul seyircileri olarak Kenterler ile 1959'da tanışmıştık. 1962'de Yıldız Kenter , Müşfik Kenter ve Şükran Güngör Kent Oyuncuları'nı kurdular. O günden bugüne üç ayrı oyuncu kuşağı, dört ayrı seyirci kuşağına hiç aralıksız tiyatro sundu. Yabancı oyunlar, geçmişten günümüze, Shakespeare 'den Martin McDonagh' a uzanan bir çizgide yer alırken, Türk yazarlarına verilen emek de az değildir. Nâzım Hikmet 'ten Melih Cevdet Anday 'a, Necati Cumalı 'ya, Turan Oflazoğlu' na, Güngör Dilmen' e, Hidayet Sayın 'a, Güner Sümer 'e, Adalet Ağaoğlu' na dek pek çok yazarımızın kimi oyunları ilk kez Kent Oyuncuları'nın yapımlarıyla sahneye çıkartılmıştır.
Yapılması 1968'de biten Harbiye'deki Kenter Tiyatrosu'na taşınılmazdan önce Beyoğlu'nda/Şişli'de çeşitli salonlarda kiracı olarak barınan Kent Oyuncuları'nın yalnızca 18.00 seanslarında oynayabildiği dönemler olmuştur. Yine de sürmüştür yapımlar. Bu süreklilik Kent Oyuncuları'nın çalışmalarının İstanbul seyircisi üstünde İBŞT ya da DT kadar etkili olmasını sağlamıştır. Çehov' un 'Martı' sını, 'Üç Kızkardeş' ini, Brecht' in 'Üç Kuruşluk Opera' sını, Ionesco' nun 'Ders' ve 'İskemleler' ini, Tennessee Williams' ın 'Arzu Tramvayı 'nı ilk kez Kent Oyuncuları'ndan izledim ben. Onca yıl içinde izleyemediklerim ise parmakla sayılabilecek denli az: Harold Pinter 'ın 'Kapıcı' sı, Arnold Wesker' ın 'Kökler' i, Adalet Ağaoğlu'nun 'Kendini Yazan Şarkı' sı, birkaç önemli oyun daha belki, birkaç da bulvar komedisi... Yeri gelmişken söylemeden geçmeyelim, Kent Oyuncuları'nda 'oynanmasa da olur' gişe oyunları da çıkartılmıştır sahneye; sahnelenmesi yararlı sayılabilecek kimi yapıtların boş salona oynandığı da görülmüştür.
'YILDIZ KENTER' OLGUSU
Biliyoruz, Yıldız Kenter, topluluğun sunduğu yüze yakın oyunun pek çoğunda oyuncu ve yönetmen olarak sorumluluk üstlenmiş, tiyatro yazınının bir dolu ünlü karakterine can vermiş, dahası, görev yaptığı tiyatro okullarında yetiştirdiği bir dolu öğrencinin profesyonel sahnedeki ilk deneyimlerini kazanmalarını sağlamış bir sanatçı ve eğitmendir. İlk kez Kent Oyuncuları sahnesinde profesyonel olmuş ünlüler saymakla bitmez. Genco Erkal, Çiğdem Selışık ile 1960'lı yıllarda başlayan liste uzayarak bugünün yıldızları Berna Laçin , Oktay Kaynarca , Hakan Gerçek , Yeşim Koçak , Okan Yalabık , Demet Evgar , Engin Hepileri , Bülent Şakrak ve bir dolu başka genç oyuncuya uzanmaktadır. Yıldız Kenter, Devlet Sanatçısı unvanını da, profesör kimliğini de güzel taşıyagelmiştir doğrusu.
Topluluğun 45. yıl oyunu olarak sunulmakta olan 'Ben Anadolu' 1980'li yıllarda Güngör Dilmen tarafından 'kadın oyuncu için tek kişilik oyun' olarak yazılmıştı. Anadolu'nun en eski tanrıçası Kibele ile başlayıp, bu topraklardan geçmiş uygarlıkları simgeleyen 16 kadının sırayla sergilendiği oyunda, mitolojide yer alan pagan dönemden tarihin Hıristiyanlık, sonra da Müslümanlık dönemlerinden geçerek bugüne ulaşan 'Anadolu'da kadın olma' serüveni şakacı/hüzünlü bir anlatıcı-oyuncu biçemiyle sunulur. Bu özelliğiyle bir kadın-meddah gösterisi niteliği de taşımaktadır. Yıldız Kenter gibi bir ustaya yakışacak türden bir kumaş dokumuştur Dilmen. Yazarın nefis Türkçesi, kısa süre sonra Talat Halman' ın nefis İngilizcesiyle Yıldız Kenter'in ikinci anadiline aktarıldı. Yücel Erten' in sahnelediği, dekor ve giysilerini Osman Şengezer' in tasarladığı Kent Oyuncuları yapımı önce Türkçe ve İngilizce olarak ülkemizde, sonra da Kıbrıs'ta, İngiltere'de, Almanya'da, Hollanda'da, Danimarka'da, ABD'de, Kanada'da, Sovyetler Birliği'nde sahnelendi ve sanatçıya birçok ödül kazandırdı. Dilmen'in oyunu başka sanatçılar tarafından da sahneye çıkarıldı ve çeşitli yorumlarla -söz gelimi Ergin Orbey tarafından bir dolu kadın sanatçının katılımıyla- sahnelendi.
SAHNE BÜYÜSÜ KOTARMAK
Yıldız Kenter, yeni 'Ben Anadolu' yapımında ilk yapımdaki yoruma bağlı kalmış. İlk yapımın Türkçesini izleyemediğim için M. C. Anday'ın (1984'teki) tanıklığına başvuruyorum: "Yıldız Kenter'i (...) sanatının doruğunda gördüm. Öylesine rahattı ki, yükseldiği yerde başı dönmüyordu, bir kişilikten başka bir kişiliğe geçiyor, insanlığın tümünü kavrıyor, birleştiriyor (...) ve ruhunun tüm cömertliğiyle sunuyordu."
Oyunu ilk kez -yine 80'li yıllarda- İngilizce olarak ODTÜ Mimarlık amfisinde izlemiştim. Yıldız Kenter'i sahnede belki de ilk kez gören 200'ü aşkın üniversiteli gencin nasıl büyülendiğine de ben tanığım. Danışmanlığını yaptığım ODTÜ tiyatro topluluğundan öğrenciler sonradan anlattılar. Dakikalarca süren alkış yağmuru öyle güç vermiş ki Yıldız Hanım'a, "Oyunu hemen şimdi bir kez daha oynayabilirim" demiş.
Kent Oyuncuları'nın 45. yılını kutlama oyunu olarak sahnelenen yeni 'Ben Anadolu' yapımını geçenlerde izlerken -şaşırtıcı bir raslantı sonucunda- Sayın Süleyman Demirel' in yanında oturmaktaydım. Perde arasında kendisine Kenter'in yorumunu nasıl bulduğunu sordum. Sanatçıyı yıllardır tanıdığını ve çok beğendiğini, bu oyunda da sahnede tek başına kotardığı enerjiden çok etkilendiğini söyledi. " Matine ve suare düzeninde de oynuyor mu" diye sordu sonra; " Oynamasın, çok yorucu olur."
Oysa Yıldız Kenter o bitip tükenmez enerjisiyle yola çıkmıştı bir kez. Nice yıllara...