| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Size Öyle mi Geliyor?
Melih Anık



İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları, Luigi Pirandello'nun "Size Öyle Geliyorsa Öyledir" isimli oyununu sahneliyor. İlk kez 1938 yılında İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynanan oyun ilk oynanışından  70 yıl sonra tekrar seyirci karşısına çıkıyor.(*)

Pirandello deyince hemen akla gelen (adı ile nerdeyse özdeş olan) "Altı Kişi Yazarını Arıyor" isimli oyun, 1921 yılında yazılmış, ,Türkiye'de İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatro'larının (Darülbedayi) sahnelerinde 1928 de seyirci karşısına çıkmış.(*)

Bir tesbiti de yapmış olalım: Pirandello'nun bir eseri, (1949 da kurulan Devlet Tiyatrolarından önce)  , o günün koşullarına göre  nisbeten kısa sayılabilecek bir süre içinde Avrupa'dan alınıp, Darülbedayi tarafından Türk seyircisine sunulmuş. Umarız yetkili kişiler, Şehir Tiyatroları'nın Türk Tiyatro tarihi içindeki yeri ve önemine uygun bir anlayış içinde olacaklardır.

Oyunu bu kez,Füsun Günersel (M.Fuat Carım, A.Muhip Dranas, Memet Fuat çevirileri var) çevirmiş , Engin Gürmen yönetmiş. 

İtalyan edebiyatının "filozof" yazarlarından Luigi Pirandello,1867 yılında doğmuş 1936 yılında ölmüş ; 1934 yılında Nobel edebiyat ödülünün sahibi olmuştur.

Oyun, yazarın "Signora Frola and Signor Ponza, Her Son-in-Law," (Bayan Frola ve Damadı Bay Signor Ponza) adlı hikayesinden sahneye uyarlanmıştır. Hikaye 1915 yılında,oyun ise 1918 yılında basılmış. (*)

Oyunun tartıştığı konuya ısınabilmek için o yılların kültür ve felsefe ikliminden bahsetmek gerekli.

"1857 yılında Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı romanının, realizmin, romantizm karşısında üstünlük sağladığı kabul edilmektedir

Özel görecelik teorisi, 1887 yılında A. Michelson ve E. Morley tarafından gerçekleştirilen bir deneyin sonucunun yorumlanmasıyla elde edilmiştir.

Darwin'in "Türlerin Kökeni"nin basım tarihi 1859'dur.

Freud, "Rüyaların Yorumu" ile 1899 da gündemdedir.

Einstein , genel görecelik teorisini 1905' de oluşturmuştur." (*)

Pirandello'nun, 1867 de doğmuş ve hikayeyi 1915 yılında yazmış olduğu dikkate alınırsa , yazarın içinde yaşadığı kültür ve felsefe ikliminin nasıl bir etki alanı yarattığını anlamamız daha kolay olur.

Oyun, gerçekçilik , gerçeğin ve doğrunun göreceliği gibi konuları, hala dünyanın tartışma gündemini oluşturan Darwin ve Freud teorileri ile beslenen zengin bir fikirsel çerçevede , edebiyatın kapsama alanı içine alır ve tartışır.

"Pirandello tiyatrosunun kökenleri commedia dell'arte'ye uzanmakla birlikte, çıkış noktası "Verga" örneğinde natüralizm olmuş, ancak daha sonra Chiarelli'nin "Teatro del grottesco" (Grotesk Tiyatro) bağlamı içinde yer almış; yaşam ve insan kişiliğinin gizini, yaşam kaosunu ve bilinmezliğini temel alışla, saçma tiyatrosuna öncülük etmiştir. Pirandello'ya göre nesnel gerçeklik, bilinmezliğine varan bir mutlak görecelik içinde olup, yaşam maddi varlık-tinsel varlık ikilemenin yarattığı karşıtlık ve çatışıklıklardan başka bir şey değildir; gerçek yalnızca görünüştür, çünkü insan kendini tanıyamaz, gerçeklik bilmenin dışında kalır, bilme ise kişiden kişiye değişir; o yüzden, insan gerçeği aramaya kalkmamalıdır. Çünkü yoktur o, yokun kendisidir.

Böylece, Pirandello, grotesk tiyatronun maske (görünüş) – yüz (öz) ikilemine bilinmezci gizemci felsefi öğeler yükleyerek, kişinin varoluş koşulunun ancak kendine yabancılaşma olacağını söyler, insan ancak kendine yabancılaşarak varolabilir; bu da en sonunda "oyun içinde oyun"la olanaklıdır.

Pirandello'nun oyunları, genelinde, bu maske-yüz ikileminin değişik örnekleri ve uzantıları olup, sanat ile yaşamın, oyun ile varoluşun, hayalsi ile gerçeğin, pisişik ile fizikselin, mutlak ile görecenin bitmeyen çelişmesini, sonu gelmez paradoksal tartışmasını içerir; oyun kişileri, saçma ve kaotik bir dünyada çaresizlik içinde çabalarlar." (*)

Pirandello oyunlarında işlenen sanat ve taklidi ; insanlar nasıl bakar ve görür; gerçek hem doğru hem yanlış olabilir ; kelimelere nasıl güvenilmez gibi  tezler, "saçma" (absurd) tiyatronun yıllar sonra işlediği konulara açılım sağlar.

"Pirandello'nun ilgilendiği kimlik sorunları; gerçek ve doğrunun belirsizliği konularında İbsen, Strindberg, Beckett ve İonescu ile bağlantı kurulabilir." (*)

Hatta Pirandello'nun fantazi ile gerçek arasında gidip gelerek zekasınının ,nekre(nükteci) tabiatının keyfini çıkardığını söylemek de olası.

Oyunun konusu kafa karıştırıcıdır. Tiyatro sahnesinde tartışılması ise seyirci için ilave zorluklar taşır. 

Oyunda, iki kişi(Bayan Frola ve Bay Ponza), şahısları ayni gibi görünen bir olayı farklı açılardan anlatırlar. Dinleyenler için her iki anlatım da akla yatkın ve inandırıcıdır. Gerçek ise dinleyene , anlatana bağlı bir görecelik taşımaktadır.

Hikayeden uyarlanan tiyatro eseri, edebi türlerin nitelik farklılaşmasından dolayı zorluklar  içerir. Örneğin hikayedeki "Bayan Frola'nın kızı / Bay Ponza'nın ikinci karısı geldi" cümlesinin tiyatrodaki karşılığı "Bayan Frola'nın kızı / Bay Ponza'nın ikinci karısı, sahneye girer" ile ayni etkide değildir.  Oyunda, kişi sahnede göründüğünde, "gerçeği" bilen bir kişinin var olduğunu düşünebilirsiniz.O halde gerçek de bilinebilir. Oysa hikayede, okuyanın zihninde soyut  ve kuşkulu bir "gerçeklik" izi bırakma olasılığı vardır. Bu nedenle oyunun sonunda    "Bayan Frola'nın kızı / Bay Ponza'nın ikinci karısı" sahnede görünmesi ile oyuncular tarafından  görüldüğünün belirtilmesi arasında önemli bir fark vardır. İkinci durumda, seyirci için "müphem"(belirsiz) olan daha da müphemleşecektir. Bu nedenle, oyun sonunda Ponza'nın karısının sahnede gösterilmemesi belki de daha uygun olacaktır.Böylelikle tüm oyun boyunca "Gerçek var mıdır? Nedir?" gibi soruların cevabı, gerçeğin varoluşu üzerindeki belirsizlikle, yeni bir boyuta taşınacaktır.

Engin Gürmen oyuna nisbeten sadık bir sahnelemeyi tercih etmiş. Oyunda ince ayrıntılarla betimlenen dekor ve kostümleri kendi yorumuna uygun oluşturmuş..

Bayan Frola ve Bay Punzo'yu hiç de gerçek gibi görünmeyen bir kapıdan geçirerek sahneye alıp, çıkarmış ; Ponza'nın karısını (beklenen gerçek)  ise seyircinin arkasından sahneye getirmiş. Yazarın sahnedeki karşılığı olan Lamberto Laudisi'yi de seyirci yanına oturtmuş ; seyircinin tepkilerini onun ağzından vermiş ya da seyirciyi yazarın tarafına çekmeye çalışmış. Aslında bu seyircinin kendi gerçeğini sorgulamasının önünü tıkamış.

Kostümlerde de bu yorumu destekleyen bir tutumu benimsemiş. Kafalarını komşularına "takmış"  ,çevreleri ile ilgili(?), dedikodu meraklısı kadınların kafalarına birer çiçek oturtmuş. Kadın giysileri gündelik yaşama göre oldukça süslü.. Bayan Frora,Bay Ponza ve de Ponza'nın karısı için çevredeki karakterlerle zıt gibi görünen siyah renk seçilmiş. Lamberto'nun diğerlerine göre daha gündelik giysisi, kadınların süslü giysileri yanında bir fark oluştursun diye yapılmış besbelli. Sanki karakterler gerçek gibi durmasın diye yapılan bir tercih bu. Kadınlar için seçilen giysi tarzının erkekler için düşünülmemiş olması eksiklik yaratıyor. Kadın tiplemelerindeki standart, erkeklerde yok.

Dekor da soyut  anlatıma uygun, ancak ödenekli bir tiyatroya yakışmayacak kadar eski (özensiz)duruyor, aynen giysiler gibi.

Oyun için seçilen müzikler ise popüler olmalarının ve de kolay tanınan besteler olmanın ötesinde oyunla bütünleşmiyor,yönetmenin sembolik yorumuna uymuyor.

Tiyatro ışıklandırmasının da artık sahne aydınlatmasının ötesinde değerlendirilmesi gerekmiyor mu?

 Frola'yı canlandıran Ayşe Kökçü'nün yorumu, yönetmenin sembolik öğeler kullanan sahnelemesi ile uyum içinde. Özellikle sahneye ilk girişi ve ilk sözleriyle "gerçek" gibi durmuyor.

Lamberto Laudisi rolünde Kubilay Penbeklioğlu, geleneksel tiyatroya uygun bir oyuncu. Sahne sempatisi yüksek, sıcak bir oyunculuk sergiliyor. Onun oyunculuğu eserin içine sinmiş Commedia Dell'arte'yi ortaya çıkarıyor. Bu tür bir oyunculuk, geleneksel Türk Tiyatrosu kalıplarına da uygun. Ama onun da tıpkı Ayşe Kökçü gibi, sahnede yalnız kaldığını söylemek ;  genel yorum içindeki "yalnız"lığını belirtmek gerekiyor.

Nerden bakarsak bakalım biraz da yönetmenin tutumundan dolayı oyun, radyo tiyatrosu haline gelmiş. Gerçi buna, hikayeden yapılan uyarlamanın neden olduğu söylenebilirse de, yönetmen de sanki yeni bir yorum katmamayı tercih etmiş. Ama gene de radyo tiyatrosunu andıran sahneleme, çağın sorunlarını , düşünce tarzını da dikkate alan bir yorumla bambaşka bir gösteriye dönüşebilirdi. Ama sahneden salona geçen yorum, konunun çağı için olduğu kadar bugün de güncel  ve de zengin olan "ruhu" için  derinliksiz bir yaklaşım olmuş.

 Bugünün seyircisi için bu oyun nasıl bir ufuk açar?

Klasik oyunların seyircisine ulaştırılması elbette güzeldir, iyidir;hatta zorunludur.  Ancak bu tür eserler, salt bir yazarı ,oyunu tanıtmanın ötesinde günün koşullarına özgü değerler ile yeniden ele alınıp yorumlanmalıdır. Hele eser "dolu" bir felsefe içeriğini çağlar ötesine taşıyor ve de tiyatro tarihinde önemli açılımlara kaynaklık ediyorsa. Bizim seyrettiğimiz "Size Öyle Geliyorsa Öyledir" , maalesef böyle bir ufuktan(derinlikten) yoksun, bir "radyo tiyatrosu" kalıpları içinde sunulan ve de lise edebiyat ödevlerine cevap verebilecek bir niteliktedir.

Ödenekli bir tiyatro bundan daha çoğunu yapamaz mı? Bu sorunun cevabını da herhalde onu yönetenler verecektir.

Melih Anık

(*)Kaynak:
Metin And - "50 Yılın Türk Tiyatrosu"

Pirandello - "Güneş ve Gölge"



Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 800
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Trabzon 9. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali izlenimleri (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • ‘Allah beterinden saklasın’ dedirtecek bir çalışma: ‘IV. Murat’ (Üstün Akmen) - 5/7/2008
  • Mizahı Bugüne Çağırmak - Ali Erdoğan Söyleşisi (Birgün) - 5/5/2008
  • Van Devlet Tiyatrosu’nun ayakta alkışlanacak başarısı; "Akide Şekeri" (İhsan Ata) - 5/5/2008
  • Şarapizm (ateist) (Halis Tekel) - 4/30/2008
  • Afife Jale Tiyatro Ödülleri;Türk Tiyatrosu ve Tiyatrocu (Melih Anık) - 4/28/2008
  • Ay Sahiden Yıkmışlar!!! (Ersan Uysal) - 4/27/2008
  • Adana’da, Gürcü yönetmenin Molière yorumu: "Tartuffe" (Üstün Akmen) - 4/27/2008
  • Tiyatro Avesta’dan AYDIN ORAK’la söyleşi (Yaşam Kaya) - 4/27/2008
  • Siz Şabanlaştıramadıklarımızdan Mısınız? (Ali Erdoğan) - 4/24/2008
  • Size Öyle mi Geliyor? (Melih Anık) - 4/22/2008
  • Tiyatro Ödülleri Hakkında Ne Düşünüyorsunuz (Tiyatro Dünyası) - 4/22/2008
  • Basit Bir Ev Kazası – Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 4/22/2008
  • Faşizme inat direnmenin adı Olga Benario 100 yaşında: "Olya" (Üstün Akmen) - 4/22/2008
  • Muhsin Ertuğrul’a İlk Kepçe (Işıl Kasapoğlu) - 4/21/2008
  • NASIL BİR TANE İSTERSİN (Kadınlar Günü ile İlgili) (Hüseyin Manto) - 4/21/2008
  • Kadının fendi sosyalizmi de yenerken: ‘Mutlu yıllar’ (Üstün Akmen) - 4/21/2008
  • Dört embriyonun yaşam savaşı: "9 Ay Son Gün" (Üstün Akmen) - 4/16/2008
  • Terbiyeli İşkence Çorbası (Ali Erdoğan) - 4/15/2008
  • Önlerinde saygı ile eğilmesi gereken oyunculuklar ve bir yönetmenin doğuşu : "Pusuda- Öç" (İhsan Ata) - 4/15/2008
  • Tiyatroda 31 Mart Vakası (Nedim Saban) - 4/13/2008
  • 80 Olmaz - Bir Dönem İzlencesi (Erdinç Yapan) - 4/12/2008
  • Gözlerinizin kulaklarınızın pası için: "Müzikaldeki Hayalet" (Üstün Akmen) - 4/12/2008
  • Bekle ! (Ali Erdoğan) - 4/9/2008
  • Dilek Türker kırk üçüncü yılında ama pes etmiyor: "Var mı sın" (Üstün Akmen) - 4/8/2008
  • Alkışlar eşliğinde Molieré’i sahneye gömerken ; "Hastalık Hastası" (İhsan Ata) - 4/8/2008
  • KÜÇÜK HIRSIZLAR VE ÇIKAR İLİŞKİLERİ İÇİNDEKİ SOSYETE: “LÜKÜS HAYAT” (Üstün Akmen) - 4/7/2008
  • Bizi Bize Nasıl Yıktırdılar? (Nedim Saban) - 4/5/2008
  • Giden Sahnelere Veda (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 4/4/2008
  • KAZANKAYA’DAN TAM ANLAMIYLA “BRAVO”LUK BİR YORUM: “VENEDİK TACİRİ” (Üstün Akmen) - 4/4/2008
  • Karatavuk - "Tecavüzcünüzle ne konuşursunuz?" (Melih Anık) - 4/2/2008
  • Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde Son Oyun Oynandı! (İsmail Can Törtop) - 4/1/2008
  • Aykırı İkili - Adana Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 4/1/2008
  • Hayvanı doğa, insanı kültür korur (Tiyatro Nereye? 3) (Üstün Akmen) - 4/1/2008
  • Çanakkale Masalı (Çocuk Oyunu) (Emel Aygören şen) - 3/31/2008
  • Keşanlı Ali'nin Düşündürdükleri (Engin Yağcılar) - 3/31/2008
  • Bursa’da tiyatro atılımı: ‘Nilüfer Belediyesi Tiyatro Festivali’ (Üstün Akmen) - 3/31/2008
  • ÇOK YAŞA TİYATRO (Seyir Tiyatrosu) (Hasan Ergün) - 3/29/2008
  • 444 - İyi Geceler Nasıl Yardımcı Olabilirim? (Melih Anık) - 3/29/2008
  • Ne Yapmalı? (Boran Doğan) - 3/29/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..