| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Leonce ile Lena: Entelektüel Atraksiyon - Festivallik Oyun
Melih Anık



Tiyatro Oyunevi , 16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Georg Büchner'in Leonce ile Lena isimli oyununu sundu.

Bu oyun üzerine yazılacak eleştirilerin neye yarayacağını merak ediyoruz. Oyunu seyretmeden önce bilgilenmek isteyenler için yeni bir fırsat çıkacağını ummuyoruz. Zira Festival kapsamında sergilenen oyun, önümüzdeki aylarda yurt dışı festivallere(mesela varsa Büchner Vakfı tarafından) davet edilebilir, AB fonlarından desteklenebilir, hatta bazısından "Dünyada böylesi de yapılıyor" diye ödül de alabilir ama Türkiye'deki seyirci ile buluşur mu kuşkuluyuz.

Oyun tiyatro festivali broşüründe şöyle açıklanmış:

"Popo Krallığı'nda nişanlılar beklenmektedir. Düzene girmek istemeyen Prens Leonce yok olmuştur. Devletin zorunlu kıldığı birleşmeyi reddeden nişanlısı Prenses Lena da kaçmıştır. Gençler, rüya ve gerçek arasında; aşk ve ölüm arzusunun karıştığı fantastik, karanlık bir yerde karşılaşırlar. Çağdaş tiyatroyu en çok etkileyen yazarlardan biri olan Georg Büchner'in bu iktidar komedisi, toplumsal rollere bürünerek kendi iradeleri dışında verilen kararlara mahkûm olan genç insanları ele alıyor. Oyun bir aşk komedisi görünümünde olsa da, gülünç maskenin altında genç insanın hüznünü, acısını, çelişkilerini, sıkışmışlığını ve robotlaşmaya, kuklalaşmaya karşı çıkış yolu arayışını ele alır."

Açıklama yapmanın amacı, bir anlamda seyirciyi neyle karşılaşacağına hazırlamaktadır. İki gösteri için planlanan oyun için ek bir gösteri ilave edilmiş olduğuna göre "Festival seyircisi" de oyunu, bir anlamda peşinen ödüllendirmiş; yani kendisine verilecek olandan oyun öncesi hoşnut ve emin. Ama ya oyun sonunda?

Salon girişinde açılmış anı defterinden bir seyirci notu bu sorunun cevabı niteliğinde : "Oyuncular çok iyiydi de oyunun konusu neydi?"

Oyundan önce, yer gösterici, bir türlü açılmayan önce dış kapı sonra salon kapısı önünde bekletilen seyircilere bakıp kendi kendine söyleniyordu:"Bu ne yahu! Tiyatroya mı girilecek törene mi?"

Seyirci, ilk zil ile salona girmeye izin verilince, Hz.İsa'nın son yemeğine benzer bir tabloyu hatırlatan masa çevresinde gerçek mi manken mi oldukları kuşkulu figürler ; masa üzerine boylu boyunca yatmış sırtı görünen yarı çıplak biri ; tepeden sarkan bir idam kemendi önünde sehpa benzeri kitap yığını üstüne oturmuş yüzü beyaz boyalı bir adam; bir cibinlik içinde canlı olduğu kuşkulu ayakları iki yana açık bir manken kız; yanında sandalye üzerinde bir başka birini görünce değişik bir tören-oyun ile karşı karşıya olduğunu anlıyordu. Felsefi içeriği "dolu-ulvi "(!) ama özellikle oyunun metnini bilenler için yadırgatıcı bir görünüm ile karşı karşıyayız.

Melih Cevdet Anday'ın deneme adı altında üzerine başka görevler yüklenen Shakespeare oyunları yapanlar için söylediğini hatırladık: " Ama bu amaçla yeni bir oyun yazmazlar da Shakespeare'in oyunu üzerinde değiştirmeler,eklemeler yapmayı yeğlerler"( Bir Defterden-sayfa 56)

Tiyatro Oyunevi, Leonce ile Lena oyununda, mutlaka, üzerinde çok tartışılmış, entelektüel düzeyi yüksek göndermeler yapmış. Hatta daha ne entelektüel ayrıntı bulsam diye zorlamış gibi. Ama günün sonunda, seyirci, "Konu neydi?" diye soruyorsa bu, o seyircinin Tiyatro Oyunevi'nin entelektüel seviyesine erişemediğini mi yoksa Tiyatro Oyunevi'nin "Festivallik" oyun amaçladığını mı gösterir ? Korkarız bir zamanlar Türk sinemasını da sarmalamış "Sanat filmi yapma" gayretleri Türk Tiyatrosunu da etki altına almış. Ve ortaya "Festivallik" oyunlar ortaya çıkmaya başlamış.

Eğer öyle düşünüyorlarsa bile, biz ,tiyatrocularımızı haksız bulmuyoruz. Hiç değilse Tiyatro Festivalini fırsat bilerek içlerinden fışkıran tiyatro heyecanını , gişe kaygısı olmadan, festivalin yarattığı sinerjiyi kullanarak (sınırlı sayıda da olsa) doldurdukları salonlarda , yurt dışından alabilecekleri davetler ve hayalleri ile tatmin etmek istiyor olabilirler. Ama bu tür denemeler , belli bir bütünlüğe ulaşamayınca ve düzeyi aşamayınca , bizim profesyonel tiyatrocularımızın da öğrenme süreci içinde deneme –yanılma yöntemlerini kullandıklarını gösterir..

Bu kişisel-tatmin-denemeleri İKSV üzerinden yapılırken asıl kaygı duyulması gereken, Festivalin uzun süreçte alacağı yoldur.(Festivaller ve seçimleri konusunda iyi bir değerlendirme yapılmasının zamanı gelmiştir.)

Bu değerlendirmeyi İKSV'ye bırakarak, tiyatrocularımızın neden bu kadar karanlık ,neden bu kadar özgünlükten ve içinde yaşanılan toplumdan uzak "entelektüel" denemeler yaptıklarını araştırmamız gerekmez mi? Hem de yerelden yararlanmadan, festivalin uluslararası ama seyircisinin yerel olduğuna ve hergün yığınlarca sorun ve baskı altında olduğunu da dikkate almayarak ; Büchner'in oyununa kaldıramayacağı yükler yükleyerek! M.Cevdet Anday'ın dediği gibi insanın, " Bu yüklemeleri yapacağınıza kendi oyununuzu yazsanıza!" diyeceği geliyor.

Büchner'in bir tiyatro dehası sayıldığını söylemek istemiyoruz.Ancak Büchner'in kısacık hayatında(24 yıl) tiyatro dünyasına, yıllardır unutulmamış eserler(Danton'un Ölümü, Woyzeck,Leonce ile Lena ) verdiği ve Alman Tiyatrosunun temellerinden biri sayıldığı da bir gerçek.



Büchner, Leonce ile Lena da ustaca bir derleme yapmış. Biraz Shakespeare biraz Clemens Brentano biraz Alfred de Musset…. Naturalizm, "Absurd" Tiyatro ve Ekspresyonizmi hatırlatan öğeler, ilave olarak romantik yazarlardan alınma oyunun komedi atmosferini destekleyen söyleyişler…."Parodivari" diyaloglar.. Romantizmin eleştirisi sayılabilecek gerçek hayat ile ilgisiz söyleyişler.. Varsılların yaşamlarını eleştiren eğlenceli mutlu sonlar, dönemin satirik eleştirisi. Seyirci ile dialog kurmaya yatkın bir metinsel düzenleme. (http://www.litencyc.com/php/sworks.php?rec=true&UID=10377)

Eseri okumaya başladığınızda sempatik, eğlenceli bir metin ile baş başa kalırsınız.Bu, içinde humor olan satirik(müstehzi), muzip ve zeki bir oyundur.

Tiyatro Oyunevi, oyunun metninde yaptığı değişiklikler, eklemeler ile özgün metni yetersiz görmüş ve eklemelerle düzeltmesi gerektiğini düşünmüş olmalı.Yazara bu tepeden bakışı, "yorum" diye algılamak mümkün mü? Kaldı ki tiyatro metnini sahneye getirenin, seyirciye karşı sorumluluğunun sınırı nedir? Eseri sınır tanımadan değiştirebilir mi? Tiyatro sahnesi tiyatrocunun kendi tatminlerinin peşinde koştuğu bir mekan mıdır? Böylelikle seyirciye de tepeden bakılmış olunmaz mı?

Her edebi eserin bir ruhu, bir rengi vardır. Leonce ile Lena'nın boyandığı renk ona hiç yakışmamış. Eğlenceli bir güldürü olan oyun, Tiyatro Oyunevi tarafından "Bir Komedi Kara"ya(?) dönüştürülmüş. "Bir Komedi Kara" yı ise yadırgadığımızı söylemeliyiz. Bu yorumla kara komedinin ilklerinden biri olan Godot'yu Beklerken'in giysisinin Leonce ile Lena'ya giydirilmek istenmesi ortaya tuhaf bir durum çıkarmış. Bunu metinler arasındaki farklara bakarak söylemek mümkündür. Leonce ile Lena ,Karl H.Ruppel'in belirttiği gibi commedia dell'arte türüne daha yakındır,metin de bunu doğrular.

Mesela Kral Peter'in giyinme sahnesi tiyatro dünyası için unutulmayan sahnelerden biridir. Yukarda anlatılan bakış açısı ile bu sahnenin de hakkının verildiğini söyleyemiyoruz.

Tiyatro Oyunevi bu yorumuyla elitist bir tavır içinde. Biçimsel öğeler o kadar ağırlıkta ki sözler değerini kaybediyor.

Bu tür oyunlarda dekor,kostüm ve ışık çalışması , yönetmenden ne kadar ayrı bir değerlendirmeyi hakediyor? Oyunun tümüne bakınca seçilen atmosferin tümüyle yönetmenden çıkmış olabileceğini tahmin etmek zor değil. Teknik kadro kendinden istenileni vermiş.

Oyuncular için ilave bir övgüyü hak edecek performans görmedik. Yönetmen istemiş, onlar ellerinden geleni yapıyorlar. Ama zor bir işi üstlendikleri de gerçek.

Çok da başarılı bulduğumuz tercüme (Adalet Cimcoz) yerine yapılan yeni tercümeyi de yeterli bulmadık. Kaldı ki mevcut bir tercüme varken yapılacak yeni tercümeler özgün sayılamaz. İster istemez birincinin tesir alanı içinde kalır.

Oyun sürerken, yönetmenin dilinden dolayı çoğunluğun anlama zorluğu çektiği anlarda, tepkileri ile sahnede olanları şıp diye anladıklarını ortaya koyarak oyun beğenisi yerine kendi entelektüel düzeylerini(!) açığa vuranlara; oyun sonunda sahne arkasına koşuşturarak sevinçlerini taşıranlara, heyecanları köpürtenlere aldırmadan, bizzat Tiyatro Oyunevi, kendini eleştirerek bir tartışma başlatsa keşke. Böylelikle "Neden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları her geçen gün daha da tiyatrosuz yaşamaya alışıyor?" sorusunun cevabına daha anlamlı cevaplar ve çözümler bulabiliriz. Hem de festivallerimiz, şenliklerimiz, ödül törenlerimiz, oyuncularımız, "platform"larımız, "çevre"lerimiz çoğalırken?

Melih Anık


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

sinem - ( 10/13/2008 )
george buchner genç yaşına rağmen fevkalade eserler yaratmıştır. leonce ile lena da çok başarılı bir oyun. toplumda geçmişte var olmuş,şimdi var olan ve muhtemelen gelecekte de var olacak yönetici tipi hoş bir uslup ve harika bir oyunculukla anlatılmış.oyunculuk ve oyunun güzelliğinin yanı sıra makyaj ve maskelerde çok güzeldi.george buchner’in fanatik bir hayranı olarak başta oyunun yönetmeni yiğit sertdemir daha sonra oyuncuları kutluyorum.emeğinize sağlık...
umarım yakın zamanda istanbul’da woyzeck’i de izlemek nasip olur.


Aylin - ( 10/12/2008 )
Sezonun başlamasını sabırsızla bekledim ve ilk olarak Leonce ile Lena oyununu izledim. Tiyatroya ne ünlü görmek ne sadece gülmek ne mesaj! almak ne de ben sosyalim!!! diyebilmek düşüncesi ile gidenlerden değilim. Tiyatroyu çok seven ve sevdiren biriyim.
Kendimi tiyatro eleştirmeni olarak görmüyorum bunu yapabilecek bilgi ve yetkiye sahipte değilim. Oyunun yönetmenine, oyunlarına ve tüm ekibe emeklerinden dolayı teşekkür ederim fakat hikayeyi hiç ama hiç beğenmedim. İlk kez bir oyunu yarım bırakmak istedim, sıkıldım, silah seslerinden korktuğum için ellerim kulaklarımda izledim, ne güldüm, ne düşündüm ne hüzünlendim, oyundan çıktığımda hayal kırıklığı kaldı sadece aklımda ve diğer izleyenlerin yüzlerinden de bu etkiyi aldım. Tiyatroya ilginin azlığı nedeniyle şikayet edilen toplumumuzda bu tip oyunlar bence asla seyirciyi tiyatroya çekemez aksine uzaklaştırır.
Biletleri ucuzlatmak yerine oyun seçimlerinin daha dikkatli yapılmasını özellikle yetkililerden rica ederim.


YALMOR - ( 10/6/2008 )
Lütfen Melih Anık beyefendinin söylediklerine kulak verin; zira kendisi Gayrimenkul Yatirim Ortaklari Dernegi Genel Sekreteri’dir.

mahir günşiray - ( 10/27/2008 )
yorumlarda karışıklık olmaya başladı. sanırım son iki yorumu yazan izleyicilerimiz, tiyatro oyunevi nin Leonce ile Lena oyununu değil, aynı oyunun Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen yorumunu izlemişler. bilgi ve düzeltme için.

arda - ( 11/4/2008 )
oyunu pek beğenmedim. aynı şeyleri vurgulayan daha güzel bir oyun seçilebilirdi.müzik,makyaj,maske kullanımı iyiydi.oyunculardan özellikle lena rolünde özge özder ve valerio rolünde mert turakı beğendim. bir de kralı.ama aynı oyuncuların mükemmel performansı keşke bu oyunla tüketilmeseydi. yinede emeği geçenlere teşekkürler.

Ulas - ( 11/2/2008 )
Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Leonce ile Lena oyununu izledim. Açıkçası oyunu pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Lena rolünde Özge Özder, Leonce’un yardımcısı rolündeki sanatçı ve kral rolündeki sanatçının performansını beğendiğimi söyleyebilirim. Sahne ve kostümleri de beğendiğimi söyleyebilirim. Ama oyunun kendisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yine de emek verenlere teşekkürler, saygısızlık etmek de istemiyorum. Çünkü şehir tiyatrosunun bir çok oyunundan keyif alarak çıktığımı söyleyebilirim.

Mahir Bey, benim açımdan iyi bir sanatçıdır. Tiyatro Oyunevi’nin yorumunu görmek isterim ama açıkçası bugün bu oyundan gözüm korktu.

Leonce ile Lena oyunundan çıkardığım şudur, bir yanda yönetici elit (krallık), bürokratik elit (meclis başkanı), din ve adalet eliti (rahip) bunların arasında sıkışan prens ile prensesin mutlu sonu ve finalde ölen tek ideali et yemek olan insan yani maddi arzu ( Nietsche’nin kırmızı yanaklı hayvanı olan insanın ilk halleri). Tabi bu çıkarımlarımın Büchner ile bir alakası var mı onu da bilemiyorum.

Bir de Grotesk denilen tarzda iki oyun seyrettim, ikisi de sıkıcıydı. fakat gözlediğim şu ki ikisininde sahne ve kıyafetleri iyiydi. Diğer izlediğim oyun Racine’in Bayazıd oyunuydu ve kostümlerden dolayı ödül aldı.


inci - ( 11/22/2008 )
dün akşam oyunu izledim, bugün internette yapılan eleştirilere bakayım dedim ve keşke bakmasaydım... Çünkü Melih bey oyun hakkında konuşmaktan çok egonuzu tatmin ettiğinizi görüyorum , üzücü... Herkesten özür dilerim, keyif aldığım oyun hakkında birşeyler yazmaktan çok, bir seyirci olarak söylemek istediğim şeyler var. Öncelikle seyirciyi bu şekilde genelyemezsiniz ki tiyatro Oyunevi nin seyircisini iyi tanıdığını düşünüyorum. Entellektüel, elitist oyun gibi ağızlara pelesenk olmuş kelimeleri bırakın lütfen... Sadece bir kelime, bir figür birşey çağrıştırır, dokunur bana... Anlamasam da olur... İnsan varoluşu itibariyle basit bir canlı değildir. Seyirci olarak edilgen kılındığım tiyatro anlayışı içinde seyircisiyle paslaşarak tiyatro yapan malesef çok az tiyatro var. Ama siz de haklısınız alışmışsınız bir kere herşeyin hazır ve paketler halinde önünüze sunulmasından, zor geliyor şimdi düşünmek, araştırmak, paylaşmak...

Songül - ( 11/25/2008 )
Bir tiyatro oyununu veya bir sinema filmini seyretmeden önce sadece konusuna dair bilgilenirim, bir de yazarı/senaristi, yönetmeni ve oyuncularını öğrenirim. Oyuna ya da filme dair eleştirileri filmi seyrettikten, oyunu izledikten sonra okumayı tercih ederim. Gördüklerimin, algıladıklarımın ve hissettiklerimin bana ait olmasını isterim. 13. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali kapsamında sergilenen, Georg Buchner’in oyunu olduğunu sonradan öğrendiğim ve tiyatrooyunevi tarafından sahneye konan Leonce ile Lena oyununa bilet alma nedenim oyunun Mahir GÜNŞİRAY tarafından yönetilmesiydi. Seyirci sorumluluğumuzun bilincinde olarak Akün Sahnesinde sergilenen oyuna zamanında gittik. Oyun 15 dakika geç başlatıldı ve son anda neler olduğunu anlayamadığımız bir şekilde salon genç seyircilerle dolduruldu, hatta birçoğu merdivenlerde oturmak durumunda kaldı. Önce Akün Sahnesinden bahsetmek istiyorum. Ben Akün Sahnesinin sinema dönemini biliyorum ilk kez bu oyun ile tiyatro sahnesine dönüştürülmüş hali ile tanıştım. Bence oyun için doğru seçilmiş bir sahne. Tiyatronun tasarımını çok beğendim. Sahne ile seyirci koltukları aynı seviyeden başlatılmış ve koltuklar arasındaki mesafede rahatça oturmaya elverişliydi. Böyle bir tasarım bana bütün sahneye hâkimmişim ve içindeymişim hissi verdi. Tabi oyun geç başlatıldığı için sahnede yerlerini alan oyuncuları da hareketsiz bir şekilde tam 15 dakika izlemek gibi bir deneyim yaşadım. Etrafında halkı temsil eden cansız mankenlerin olduğu uzun bir masanın üzerine Roma heykellerini kıskandıracak zarafetle arkası seyirciye dönük şekilde uzanmış üzerinde sadece bir kırmızı mayo olan bir oyuncu, bu oyuncunun sonra kral rolündeki Mahir GÜNŞİRAY olduğunu anlıyoruz, ciltli kitapların üzerinde oturan Popo Krallığının prensi Leonce, hemen yanında kalın bir urganın ilmiğine boynu geçirilmiş bir insan iskeleti, beyaz cibinliğin içinde bacakları açık oyuncak bebekleri andıran Pipi Krallığının prensesi Lena ve hemen yanındaki sandalyede bacaklarını açarak oturmuş annesi. Daha sonra seyircilerin girdiği kapıdan içeri giren ve ön sıradaki koltuğa ilişen Valerio, aylaklığın temsilcisi. Kralı halktan kopuk, ne amaca hizmet ettiğini unutmuş bugünkü yöneticilerin temsilcisi olarak algıladım. Aylaklığın oyunda milyarlarca insanın yoksulluk sınırında yaşadığı sistemi devam ettirmemenin bir aracı olarak taçlandırıldığını düşünüyorum. Oyuncular kukladan çok robot gibi davranıyordu; robotlaştırılmış günümüz insanları gibi. Robotlaştırılmış insanın acısını hiçbir duygusallığa yer vermeden bir gerçeklik olarak sunması açısından da oyunu önemsedim. İnsan rollerinden belki de kaderinden ne kadar sıyrılmaya çalışsa da kaçamayacağı gerçeği oyunda çok ustaca kurgulanmıştı Bir bütünlük hissi vermeyen diyaloglar ve sahneler seyri zorlaştırsa da bu yazıyı yazarken daha da iyi anladığım gibi birçok yaşamsal gerçekliği bir bütünlük içinde sunmayı başarmış bir oyun. Leonce rolündeki Uygar Özçelik ve hizmetkârlar dışında ağır kukla makyajının ifadeyi gölgeleyen engeline rağmen oyucuların iyi performans sergilediğini düşünüyorum. Buchner’in yaşadığı dönemin (1813-1837) üzerinden yaklaşık iki asır geçmiş olmasına rağmen aynı eserin üzerinden bugünkü insanın çıkmazı ve sıkışmışlığı ve sistem eleştirilebiliyorsa bu da o eserin büyüklüğünü gösteriyor.

Özgür müyüz?

Oyunun sonunda oyuncular seyirciyi selamlarken kim olduğunu bilmediğimiz bir beyefendi tüm oyuncuların elini sıkarak bir buket çiçek takdim etti, bu esnada Mahir GÜNŞİRAY sürekli kimsiniz diye soruyordu. Absurd oyuna absurd bir final oldu.

Oyunun sonrasında Mahir GÜNŞİRAY ile yapılacak söyleşiye katılamadık, komşuya bıraktığımız kızımız için eve acil dönmek durumundaydık.


Metin Boran - ( 6/23/2008 )
Yazık. Çok yazık.Melih bey siz oyunu anlamadınız diye yapılan işi tukaka etmek ayıp olmuyor mu? Anlamadıysanız şuna açıkça ’anlamadım, benim bilgi ve entellektüel birkimim bu oyunu kuşatmaya yetmiyor’ diyebilme erdemini göstermeli ve hemen Georg Büchner okumaya başlamalısınız.Bir de lütfen eleştirileriniz de biraz olsun tiyatro ile ilgili terimler kullanın da biz de sizin eleştiri yazabilecek düzeyde bir birikime ve derinliğe sahip olduğunuzu anlayalım ve sizi ciddiye alalım.

mahir günşiray - ( 6/23/2008 )
Affedersiniz, Melih Anık kimdir?
Büchner’in bir deha yazar olmadığını düşünen, oyun hakkındaki fikirlerini ancak internetten aldığı alıntılarla açıklayan; tiyatro oyunevi hakkında hiç bir fikri olmayan, muhtemelen 11 yıldır hiçbir oyunumuzu seyretmeyen, dramaturginin ne olduğunu bilmeyen; yorumlama, "yeniden okuma" kavramlarından bihaber, sadece göz ucuyla görüşler defterimize bakıp, onlarca yazının içinden bir cümle seçip, seyircinin düşüncesiymiş gibi oyunu seyretmeyenleri yanıltan, çeviri konusundaki gördüğüm en tuhaf bakış açısına sahip bu kişiyi tanıyabilirsek "Neden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları her geçen gün daha da tiyatrosuz yaşamaya alışıyor?" sorusuna da yanıtı bulabiliriz belki. Şimdiden bir kaç neden sıralayım: ilgisizlik, cehalet, sığlık, dar kafalılık, muhazafakarlık, ego, zevksizlik...
Oyunun yönetmeni ve oyuncusu olarak, yeni çalışmamın provaları bittiğinde daha detaylı cevap vereceğim.


Abdullah Güllaç - ( 6/23/2008 )
Eklemeler:
Hamlet.(Leonce:Ah,bu katı,kaskatı beden bir dağılsa,
Eriyip gitse bir çiy tanesinde sabahın!)
Hessen Köylülerine Bildiri.(Valerio’nun güya ayakkabısına yapışmış olan bildiriler)
Woyzeck.(Dadı’nın,Lenayı hazırlarken anlattığı masal)
Çıkarılan yerleri de Melih Anık bulsun.


sena - ( 1/29/2009 )
Ben oyunu dün seyretim ve ilkkez bir oyundan hemen çıkmak istedim inanaılmaz agır inanılmaz sıkıcı bir oyun okadar başarılı oyuncularında yönetmenin de zamanını boşa harcadığını düşündüm kimseye saygısızlık yapmak istemem ama gerçekten kötü bir oyundu.

merve - ( 3/2/2009 )
merhabalar
izledikten sonra da yorum yapmak istediğimi yazmıştım kısmet oldu.Hep kötü,sıkıcı olduğunu okuduğumuz yorumlarla tiyatroya gittik tam bir hüsran bekliyorduk ama yine de izleyip kendimiz karar vermek istedik .Ve çıktıktan sonra iyiki de gittik diyoruz ! Oyuncular oldukça neşeliydi,ayrıca dekorlar tam bir harika.. Bu derece emek sarf etmek güç olsa gerek emeği geçen tüm herkese teşekkürler . Dilerim emekler layığını bulur .


Abdullah Güllaç - ( 2/24/2009 )
Her koyun kendi bacağından asılır

nusret karataş - ( 4/7/2009 )
Mahir Günşirayın oyuncu yönetimi çok iyi ancak metnin seyirci tarafından algılanmasına izin vermeyecek derecede entelelktüel ve ben yaptım oldu tarzında bir yaklaşımı var.Yanlış bir dramaturji ve yorumla karşı karşıyayız. Seyredilen oyun görsel ve içsel olarak başarılı ama hiç kimse oyundan bir şey anlamıyor.
Oyunla ilgili konuştuğum tartıştığım en az 20 kişi bu şekilde düşünüyorsa Mahir Beyin seyircinin algısını düşünmek zorunda olduğu da aşikar


merve - ( 2/17/2009 )
bu tiyatroya yeni bilet aldık üniversite öğrenciyiz biraz araştırayım derken yazınızı okudum Melih Bey fakat oldukça sıkıcı olduğunu söylediğiniz tiyatro yazınıza da yansımış tamamını okuyamadım bile. umarım oyunu beğeniriz.izledikten sonra da yorum yapmak isterim.saygılar

ayça - ( 3/2/2009 )
oyun bekldğim gibi değidi..başarı özellikle sıkıcıydı..fakat lena rolndeki özge özder sanrm birde valerio yu çok beğendim..sahne arkası sürekli gözüküyordu dekorlar sarkmıştı sağa sola dikkatimi dağıttı açıkcası

nejdet erdem - ( 5/16/2009 )
disavurumculuk nedir duymamis insanlar buhner ve oyunlariyla ilgili yorum yapmasin bence. tek bir oyunu uzerinden de degil kisa omrune ragmen,disavurumculuktan absurde varolusculuga kadar bircok akima onculuk etmis butun eserleriyle birlikte dusunulmeli.woyzeck okumamis biri maske kavramindan nasil bahsedebilrki zaten. oyun iyi algilandiginda metni cok agir onemli bilgileri basit bir kurguda verildigi gorulecektir

Abdullah Güllaç - ( 12/8/2009 )
Sayın Nusret Karataş;
Oyunu nerede ve ne zaman izlediniz?
Ben Nisan 2008 tarihinde İzmir Atatürk Kültür Merkezinde izlemiştim.
Bildiğim kadarıyla en son Kasım 2008 tarihinde Ankara Tiyatro Festivalinde oynandı.
Sizin üzerinden neredeyse 1 yıl geçtikten sonra yorum yapmanızı anlayamadım.
Kusuruma bakmayın.


Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 212
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Emre Koyuncuoğlu’ndan sonsuz bir şimdi oyunu: Irk Bitig (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Euro Ya Kulum.. (Ulaş Tuzak) - 6/22/2008
  • Ama gene de herkes sevdiğini öldürür (Oscar Wilde) (Cihat Faruk Sevindik) - 6/22/2008
  • TİYATRO MERDİVEN’İN “HIYARAPOL” OYUNUNUN ELEŞTİRİ VE İNCELEMESİ ! (Savaş Aykılıç) - 6/22/2008
  • YILDIZLARIN BULUŞTUĞU GECE : GECE MEVSİMİ (İhsan Ata) - 6/22/2008
  • Sanat, Sanatçıların Değil Ona Sahip Çıkanlarındır ! (Ulaş Tuzak) - 6/22/2008
  • Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda Yücel Erten imzası: Deli Dumrul (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • İtalyan- Geyikler Lanetler ile Tiyatro Gecesi (Melih Anık) - 6/22/2008
  • 1970-1973 Dönemi Yazarları ve Ele Aldıkları Konular (Cihat Faruk Sevindik) - 6/22/2008
  • Susmayan Nefes Pir Sultan Abdal - Anadolu Meydan Sahnesi (Gılman Kahyaoğlu Peremeci) - 6/22/2008
  • Leonce ile Lena: Entelektüel Atraksiyon - Festivallik Oyun (Melih Anık) - 6/22/2008
  • Gitme Godot Daha Karpuz Kesecez ! (Ali Erdoğan) - 6/22/2008
  • MEHMET ERGEN İLE YAZARLIK YÖNETMENLİK VE OYUNCULUK ÜZERİNE… ! (Savaş Aykılıç) - 6/22/2008
  • Bizim Ahdevefamız Bu Şekilde Hocam…! (Cihat Faruk Sevindik) - 6/22/2008
  • Özdemir Abi’ye Mektuplar: Afife Ödülleri, Tiyatroya Zarar Vermeye Mi Başladı? (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Sergi Sorgu (Erdinç Yapan) - 6/22/2008
  • Trabzon 9. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali izlenimleri (3) (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Antalya ve Konya' dan Festival İzlenimleri (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Trabzon 9. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali izlenimleri (2) (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • Daire 4 - Gaziantep STO (Ümit Söğüt) - 6/22/2008
  • Trabzon 9. Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali izlenimleri (Üstün Akmen) - 6/22/2008
  • ‘Allah beterinden saklasın’ dedirtecek bir çalışma: ‘IV. Murat’ (Üstün Akmen) - 5/7/2008
  • Mizahı Bugüne Çağırmak - Ali Erdoğan Söyleşisi (Birgün) - 5/5/2008
  • Van Devlet Tiyatrosu’nun ayakta alkışlanacak başarısı; "Akide Şekeri" (İhsan Ata) - 5/5/2008
  • Şarapizm (ateist) (Halis Tekel) - 4/30/2008
  • Afife Jale Tiyatro Ödülleri;Türk Tiyatrosu ve Tiyatrocu (Melih Anık) - 4/28/2008
  • Ay Sahiden Yıkmışlar!!! (Ersan Uysal) - 4/27/2008
  • Adana’da, Gürcü yönetmenin Molière yorumu: "Tartuffe" (Üstün Akmen) - 4/27/2008
  • Tiyatro Avesta’dan AYDIN ORAK’la söyleşi (Yaşam Kaya) - 4/27/2008
  • Siz Şabanlaştıramadıklarımızdan Mısınız? (Ali Erdoğan) - 4/24/2008
  • Size Öyle mi Geliyor? (Melih Anık) - 4/22/2008
  • Tiyatro Ödülleri Hakkında Ne Düşünüyorsunuz (Tiyatro Dünyası) - 4/22/2008
  • Basit Bir Ev Kazası – Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu (İsmail Can Törtop) - 4/22/2008
  • Faşizme inat direnmenin adı Olga Benario 100 yaşında: "Olya" (Üstün Akmen) - 4/22/2008
  • Muhsin Ertuğrul’a İlk Kepçe (Işıl Kasapoğlu) - 4/21/2008
  • NASIL BİR TANE İSTERSİN (Kadınlar Günü ile İlgili) (Hüseyin Manto) - 4/21/2008
  • Kadının fendi sosyalizmi de yenerken: ‘Mutlu yıllar’ (Üstün Akmen) - 4/21/2008
  • Dört embriyonun yaşam savaşı: "9 Ay Son Gün" (Üstün Akmen) - 4/16/2008
  • Terbiyeli İşkence Çorbası (Ali Erdoğan) - 4/15/2008
  • Önlerinde saygı ile eğilmesi gereken oyunculuklar ve bir yönetmenin doğuşu : "Pusuda- Öç" (İhsan Ata) - 4/15/2008
  • Tiyatroda 31 Mart Vakası (Nedim Saban) - 4/13/2008


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    12 Şubat'tan itibaren her PAZARTESİ Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..