| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Altı Haftada Altı Dans Dersi: Sıcacık bir dostluk öyküsü
Rengin Uz




Gencay Gürün’ün Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığı Tiyatro İstanbul’un yeni oyunu ‘ Altı Haftada Altı Dans Dersi’ Cihan Ünal’ın rejisi ile perdesini açtı. Dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenen Richard Alfieri’nin yazdığı Yücel Erten’in Türkçe’ye kazandırdığı, güldürse de içinde büyük bir hüzün barındıran oyunun başrollerinde Nevra Serezli ve Cihan Ünal var. İkisi de dans ediyor, ikisi de başarılı oyunculukları ile alkışı hak ediyor.

Dans öğretmeni ve yaşamındaki boşluğu ‘Dans’ la doldurmak isteyen öğrencisinin yaptıkları dansa göre altı tabloya ayrılan ve her bölümde karakterler hakkında yeni şeyler öğrendiğimiz ‘Altı Haftada Altı Dans Dersi’ni ben de bu dans bölümlerine göre yazmak istedim. Nasıl her dansın ayrı bir öyküsü varsa, kadınla adamın buluştukları her dans dersinde birbirlerine anlatacakları ayrı hikayeleri, kişiliklerini ele veren ayrı özellikleri, ayrı yalanları, ayrı itirafları, ayrı acıları var…

1.Ders: Swing
Florida’da, körfeze bakan, aydınlık, zevkli döşenmiş bir apartman dairesi. Orta yaşın üzerindeki Bayan Lilly’nin ilk dans günü. Kapı çalar, ‘Altı Haftada Altı Dans Dersi’ adlı şirketten kendisine ders verecek öğretmen gelir. Giyimi, hali tavrı, aşırı rahatlığı, özellikle bol küfürlü konuşması ile sıra dışı bir adam olduğu hemen anlaşılmamaktadır. Aynı zamanda paragöz biri gibidir. 68 yaşında olduğunu söyleyen ve 30 yıllık öğretmen olan Bayan Lilly biraz tedirgin gibidir. Çabuk parlar. Dans öğretmeninin daha ilk dakikalarda saygı kurallarını aşan küstahlığı sonucunda dersten vazgeçmez ister. İşte o zaman dans öğretmeni, veteriner olan karısının çok hasta olduğu için çalışamadığını ve sadece kendi maaşına kaldıklarını söyler. Yani bu işe çok ihtiyacı vardır. Sert bir izlenim veren Bayan Lilly’nin merhamet duyguları uyanır ve ders dersi gergin bir atmosfer içinde başlar. Adam, her danstan önce, yapacakları dansın sosyolojik yapısını anlatacağını söyler. Swing 2. Dünya Savaşı’nda bir tepki olarak doğmuştur. Dansta ruhun önemli olduğunu ve adımların sadece birer taşıyıcı olduğunu anlatır. Lilly dansa gayet güzel ayak uydurunca adam şaşırır. Yanıt çok sevimlidir ‘Ben bu dansı yarım yüzyıldır yapıyorum…’ Lilly’nin alt kat komşusu olan, kulakları ağır işiten Aida ise, gürültü yaptıkları gerekçesiyle telefonla ikaz eder. Bu telefonlar bundan sonraki derslerde de hep gelecektir.Ta ki…

2. Ders: Tango
Dans hocası kapıdan içeri Zoro gibi girer! Onun neşesine ve güler yüzüne karşın kadın çok sinirlidir. Adamın yalanı ortaya çıkmıştır. Eşi veteriner falan değildir zaten eşi de yoktur. O zaman adam mecburen itiraf etmek zorunda kalır. Evet yalan söylemiştir, çünkü bu işe çok ihtiyacı vardır. O bir İtalyan’dır ve küfürbaz olması da ondandır. Adı Michael Minetti’dir ve bekar bir gay’dir. Zaten oyunun başında adamın cinsel tercihinden şüphelenen seyirci için artık taşlar yerine oturmuştur. Kısa da olsa sohbet ederler. Kadının kocasının bir papaz olduğunu öğreniriz. O günkü dans tangodur. Sığır çobanları tarafından ortaya çıkartılan tango, tüm danslar içinde en şehvetli ve en romantik olanıdır. Bütün dansların kökeninde seks vardır ama tango hepsinden çok başkadır. Bir müzikal ön sevişmeye benzetir bunu hoca. Tango yaparken sanki aralarındaki buzlar eriyor gibidir…

3. Ders: Vals
Kadın, şık bir tuvaletle karşılar dans öğretmenini. Aslında tatlı sert bir kadındır o. Sırtı açık tuvaleti için kendisine iltifat eden partönerine ‘bayatlamış çörek gibi ’ diye espri yapar. Dansın adı Vals olunca, doğduğu yer olan Viyana’dan Nazilere ve ‘Öteki’ olana saldırıya kadar gider konu. Bir gay olarak her zaman sistem dışına itilmiş olan Michael, Güney Carolina gibi Amerika’nın en dindar bölgesinde yaşam savaşı vermektedir. Birlikte çay içerler ama tam yine de öğretmen ve öğrencisi arasında tam bir uyum söz konusu değildir. ‘Küstah, çatlak, serseri’ gibi kırıcı sözcükler havada uçuşur. Bu kez de adam kadının yalanını yakalamıştır. Lilly’nin sürekli sözünü ettiği ama evde hiç bulunmayan papaz kocası aslında 6 yıl önce ölmüştür. Yani Lilly onca yıl hayali bir kocanın varlığına inanmış, başkalarını da inandırmak istemiştir. Kocasının ona sağladığı koruyucu pelerini çıkarmak istememiştir. Yaşlandıkça zaten kaybolmaya başlayan Lilly bir de kocası olmayan yaşlı bir kadın olmanın ağırlığını kaldıramaz. Şimdi gel de üzülme bu kadına! Bir kavalyeye ihtiyacı olduğunu itiraf eder. Artık bu yalnız ve yaşlı kadının neden dans dersi almak istediği iyice belli olmuştur. İkili arasında artık sadece dans figürleri değil duygular da paylaşılmaya başlanmıştır.

4. Ders: Foxtrot
Kadın, kapıyı açtığında giyinmemiştir, soluk görünür. Hasta olduğunu, ders yapamayacağını ve iptal etmek için şirketi aradığını söyler. Haberi olmadığını söyleyen adam ona kremalı patates çorbası getirmiştir. İlerleyen dakikalarda öğreniriz ki, şirketten Lilly’nin hasta olduğunu öğrenen Michael onu merak etmiş ve çorba getirmiştir. Artık dans öğretmeni- öğrenci durumu aşılmış, birbirlerinin varlığından, sohbetinden hoşlanan iki dost konumuna gelmişlerdir. Dans süreleri azalırken paylaştıkları özel dakikalar çoğalmıştır. Michael sohbet sırasında, kadının merakını giderir. Broadway’da çalışmıştır ama dansçı olarak değil, koroda görev yapmıştır! Alzheimer olan annesiyle ilgilenmek için dönmüştür New York’tan. Ölümüne kadar da şefkatle bakmıştır. Şimdi gel de sevme bu adamı! Bu duygu yoğunluğu içinde bir itiraf da kadından gelir. 68 değil 72 yaşındadır. Dans öğretmeninin ısrarı ile içeri gider ve şık bir siyah tuvaletle salona döner. Kasıklarda hissedilen dans olan foxtrot’a hazırdır artık. Dans dersleri artık ikisi için de birlikte zaman geçirmek için bir bahaneye dönüşmüştür.

5. Ders: Ça Ça
Her zamanki gün ışığının ve deniz manzarasının yerini gece ve ay ışığı almıştır. Michael ve Lilly birlikte danstan dönerler. Yalnızlıklarını paylaşan iki çok iyi arkadaştırlar artık. Lilly yaşamındaki en büyük acıyı açıklar arkadaşına. Papaz karısı olarak tüm yaşamı boyunca duygularını nasıl bastırmak zorunda kaldığını anlatırken, otuz yıl önce, 20 yaşındaki kızını kaybettiğini söyler. Biricik kızının, ortalıkta görmeye dayanamadığı için bir kutuda sakladığı fotoğrafını gösterir. Bu kadın hiç mutlu olmamıştır. Hayata dokunamadan yaşarken, akıl sağlığını koruyabilmek için öğretmenliğe sığınmıştır. Aşk hakkındaki fikirlerini paylaşırlar. Adam için aşk, ‘Yetişkinler için bir Noel Baba’ dan başka bir şey değildir. O da çok sevdiği insanı kaybetmiştir. Kadın ‘Ben yaşlı bir kadınım’ derken adam, ‘ Sen de benim kadar yalnız ve asosyalsin’ der. Müziksiz, sessiz, birbirlerini anlayarak ça ça yaparlar. Ve telefon çalar. Yine meraklı yaşlı komşudur derken, arayan onun oğlu Robert’dir. Annesinin ölüm haberini verir. Sessizlik daha da derinleşir.

6. Ders: Çağdaş Danslar
Michael elinde bir Beach Boys CD’si ile gelir. Lilly 50 dolar dans ücreti verip, kendini iyi hissetmediğini, o gün dans edemeyeceğini söyler. Michael, ilk ve en sevgili öğrencisine çağdaş danslardaki yerleşik düzene başkaldırma özgürlüğünü anlatırken, Lilly, kızının hamile olduğunu ve kocasının tutuculuğu yüzünden onu kaybettiklerini söyler. O günden sonra kocasıyla ayrı odalarda yas tutmuşlardır. Michael samimi olarak üzülür. Hayatta çok özel birini bulmaktan söz açıldığında ise adam ona sevgilisini kaybettikten sonra yaşadığı acıyı ve dışlanmışlığı anlatır. Ancak onun için yeniden mutlu olma ışığı yanmıştır. Robert ilgilenmiştir kendisiyle. Ne kadar dost olsalar da ‘Öteki’ne karşı oluşan ön yargı kolay silinemez. Lilly Michael’ın sevdiği erkeğin Aids’ten öldüğünü düşünerek ‘Sen Aids’ misin diye sorabilir. O da kadına, eşcinsellerin de başka hastalıklardan ölebileceğini söyler. Lilly’nin ise sevgili öğretmeninden sakladığı büyük sırrı sonunda ortaya çıkacaktır. Oyunu seyredecekler için en iyisi bunun yine bir sır olarak kalması…

Altı Haftada Altı Dans Dersi, çok sıcak, samimi, dans figürlerinin arasında, ilk kez duymadığımız ama yaşama dair önemli şeyler söyleyen, seyrederken insanı mutlu eden bir oyun. Gülerken, gülmenizin donup kaldığı oyunlar vardır ya işte onlardan. Yalnızlığın, yalnız bırakılmışlığın buluşturduğu iki çok farklı insanın, birbirinden vazgeçememe noktasına kadar varan sıra dışı dostluğu. Broadway’de ve Avrupa başkentlerinde sahnelenen ‘Altı Haftada Altı Dans Dersi’nin çok iyi iki oyuncusu var. Bayan Lilly olarak birkaç yıldır uzak kaldığı tiyatro sahnesine dönen Nevra Serezli, zaten romantik komediler, müzikli oyunlar için yaratılmış bir sanatçı. Oyunculuğuna söyleyecek hiç bir şey yok. Dans performansı da, bu iş bu kadar olur dedirtiyor. Belli ki büyük bir azimle çalışmış, zaten provalar sırasında bacak kası yırtıldığı için oyunu ertelemek zorunda kalmışlar. Beni asıl şaşırtan Cihan Ünal oldu. Ağır rollerde ve klasiklerde seyretmeye alıştığımız, ekranda IV Murat olarak ünlenen sanatçı, tiyatroda canlandırdığı durmuş oturmuş karakterlerden çok farklı bir tiple çıkıyor karşımıza. Dans öğretmeni, üstüne üstlük bir de gay. Yıllardır kendisiyle özdeşleşen sakalını kesmiş. Kilo vermiş. Saçlar uzamış, at kuyruğu. Bu rol için daha genç görünmek istemiş ki haklı. Çünkü Lilly tekste sürekli ‘Sen benden çok gençsin…’ diyor. Aslında iki oyuncunun arasında iki üç yaştan fazla yok. Yani demem o ki, her oyuncu bir kez kalıpları yıkmayı denemeli. Tamam, Cihan Ünal, bu tarz rollerin adamı değil, küfür bile ağzında iğreti duruyor ama çok çalışarak ve isteyerek üstesinden gelmiş. Hem de işi iki kere zor. Aynı zamanda oyunun yönetmeni olarak da büyük sorumluluk üstlenmiş. Her iki görevinin de hakkını vermiş. Koreograf Mikel N. Vidhi de dans yeteneği olan, öğrenmeye çok açık olan iki öğrencisine büyük emek harcamış. Nevra Serezli ve Cihan Ünal’ı bu oyunla dünyanın herhangi bir yerine götürün, meslektaşlarından hiç de aşağı kalmayacaklarını ve çoğu kez onları gölgede bırakacaklarına inanıyorum.

Nilgün Gürkan, en büyük özelliği panaromik deniz ve ufuk manzarası olan, yansıtma makinesi ile hareketli kılınmış görüntüsü ile ferah, aydınlık, insanın içini açan bir salon dekoru yapmış. Hiçbir masraftan kaçınılmadığı belli oluyor. Cihan Ünal’ın, her dans bölümü için ayrı hazırlanan kostümleri Faruk Saraç imzasını taşıyor. Hepsini beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Nevra Serezli’yi kimin giydirdiği ise nedense oyun broşüründe belirtilmemiş. Her dans dersi arasındaki karartma insanın içini biraz karartsa da o kadar kusur da olur artık. Oyunun başarısında önemli katkıları olan, akıcı çevirisi ile Yücel Erten’in, görüntü tasarımında Fırat Giraygil’in, projeksiyon’da Aytekin Saday’in, ışık tasarımında Yakup Çartık’ın, efekt’te Cafer Hekim’in adlarını saymazsak olmaz.

Tiyatro İstanbul, çağdaş yeni oyunları keşfetmek ve onları ülkemizde ilk kez sahnelemek konusunda bugüne dek başarılı örnekler verdi. Altı Haftada Altı Dans Dersi de onlardan biri. İnsanların bunaldıkları bir dönemde böyle oyunlara ihtiyaçları var. Altı Haftada Altı Dans Dersi’ni seyrettikten birkaç gün sonra gazetelerde iki haber gözüme ilişti. Biri ‘Kriz ortamı dans kurslarına ilgiyi arttırdı’ şeklindeydi diğerinde ise kez Alzheimer hastalığına karşı ‘Dans edin’ deniyordu. Hadi bakalım gel de bir dans kursuna yazılma şimdi… Zaten benden söylemesi, oyun insanda böyle bir duygu uyandırıyor. Altı Haftada Altı Dans Dersi’ni seveceksiniz ve duygulanacaksınız…

Rengin Uz

Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

murat taşkın - ( 10/22/2009 )
Tek kelimeyle mükemmel

EMİNE YILMAZ - ( 12/11/2009 )
ÇOK BEĞENDİM GERÇEK SANATÇILARI SAHNEDE SEYRETMEK HARİKA BİR DUYGU CİHAN ÜNAL VE NEVRA SEREZLİYE HAYRAN OLDUM KUTLUYORUM

hicran Baykal - ( 2/4/2010 )
muhtesem

esra güman - ( 2/21/2010 )
çok güzel danslar var bn beyendim

ESRA TAŞ - ( 2/21/2010 )
ÇOK GÜZELLLL

ayşegül şenyurt - ( 2/27/2010 )
oyunu dün gece izledim.hem de Ordu’da:)mükemmel.her iki oyuncuyu da performanslarından dolayı yürekten kutluyorum.dans dersi almak istedim:)

sibel - ( 3/13/2010 )
çok çok güzel oyun boyunca güldüm ama sonlarda çok duygusaldı ağladım ve oyuncular müthişti

MİHRAP - ( 8/11/2010 )
ÇOK GÜZELDİ BAYILDIM NEVRA SEREZLİYE BİR KEZ DAHA HAYRAN KALDIM

okşan - ( 8/13/2010 )
Harika..
Böyle oyunlar ve böyle oyuncular oldukça tiyatro hep yaşayacaktır....


ahmet - ( 9/22/2010 )
antalyadaki oyuna nerden bilet bulabiliriz

mira uluç - ( 9/24/2010 )
Tek kelime ile müthiş. Güldüm ağladım duygulandım. Cihan Ünal ve Nevra Serezli’ye yeniden aşık oldum.

Zeynep - ( 11/29/2010 )
Güldüm, ağladım, gözüm gönlüm açıldı :) harikaydı, HARİKAYDINIZ :)

nazlı buhur - ( 11/30/2010 )
tek kelimeyle muhteşemdi ankara ya tekrar gelse tekrar giderim herkeze izlemelerini tavsiye ederim

Burak Yand - ( 12/4/2010 )
Bazı sanatçıların neden büyük olduklarını böyle oyunlarda anlıyorsunuz. Mükemmel bir oyun. Sağolun.

selina bol - ( 12/18/2010 )
mukemmel otesı dun aksam ızledım profıloda bukadar samımı bu kdar sevencen tıytro ıcın saolun o dans edısınız o ahenk benı bıtırdı zatennn sızı sevyrum

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 257
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Yanıtı Olmayan, Bol Sorulu Bir Oyun: KARATAVUK (Üstün Akmen) - 2/7/2009
  • Caza Kanunu - Diyarbakır Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 2/7/2009
  • Dinmeyen Alkışlar - Cahide Sonku (Cüneyt İngiz) - 2/6/2009
  • Pera Güzel Sanatlar'da Öğrenci Olmak (Yurdagül Yurtseven) - 2/5/2009
  • Tiyatroadam’dan adam gibi tiyatro: Albay Kuş (Rengin Uz) - 2/4/2009
  • Tiyatro Benim Adım (İsa Karslı) - 2/2/2009
  • Neden Tiyatro (Kemal Oruç) - 2/2/2009
  • Yılın Oyunu ve Yönetmeni'nde En iyi'ye Aday Olabilecek bir Oyun : İNEK (Melih Anık) - 1/30/2009
  • Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu (OBKT) tam 45 yaşında... (Üstün Akmen) - 1/30/2009
  • Gar (Erdinç Yapan) - 1/30/2009
  • Altı Haftada Altı Dans Dersi: Sıcacık bir dostluk öyküsü (Rengin Uz) - 1/29/2009
  • Gecenin Kulları (Yazan-Yöneten : Dinçer Sümer) – Antalya Devlet Tiyatrosu (Öznur Çetin) - 1/29/2009
  • Suç, insanın en karanlık olgularındandır: Nehrin Solgun Yüzü (Üstün Akmen) - 1/28/2009
  • Nazım Hikmet Zaten Memleket ve Sahneler Sansürlenmesin (Yurdagül Yurtseven) - 1/28/2009
  • İzmir'de Tiyatroculara Destek Kampanyası (Ulaş Tuzak) - 1/28/2009
  • Tiyatronun Önemi (Serkan Fırtına) - 1/28/2009
  • Çehov - Vişne Bahçesi / İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBŞT) (Melih Anık) - 1/23/2009
  • Şarkıların Annesi Aysel Gürel, Çocuk Tiyatrosunda da Yaşamaya Devam Ediyor (Yurdagül Yurtseven) - 1/23/2009
  • Verin bir önyargı, dünyayı yerinden oynatsın: Kırmızı Pazartesi (Üstün Akmen) - 1/21/2009
  • İzmir Sanat Kulesi (Ulaş Tuzak) - 1/19/2009
  • Bürokrasi dolambacında bir vatandaşın öyküsü: Deri Ceket (Üstün Akmen) - 1/16/2009
  • Kel Oğlum Keleş Oğlum (Çocuk Oyunu) (Fevzi Günenç) - 1/16/2009
  • Eşik - Ankara Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 1/15/2009
  • Şehir Tiyatroları bir ailedir edebiyatı (Feridun Çetinkaya) - 1/14/2009
  • Ful Yaprakları ~ Civan Canova (Karin Kökciyan) - 1/14/2009
  • Eşkıya dünyaya hâlâ hükümdar olmakta: Rahat Yaşamaya Övgü (Üstün Akmen) - 1/13/2009
  • Dopdolu Bir Geçmişin Damıtılmışı: Eski Testi Doktorunun Anıları (Üstün Akmen) - 1/13/2009
  • Fiko Baba Özledik Seni (Yurdagül Yurtseven) - 1/12/2009
  • Bir Şubat Gecesi (Çocuk Oyunu) – İstanbul DT (İsmail Can Törtop) - 1/11/2009
  • Balıkesir Muhasebecisi: Para istemeyiz, namus isteriz! (Rengin Uz) - 1/11/2009
  • Aklımızın gerisindeki diyaloglar: Dolu Düşün Boş Konuş (Üstün Akmen) - 1/10/2009
  • oyun atölyesi’nin tek muhatabı var: seyirci! (Oyun Atölyesi) - 1/9/2009
  • Yaban Ördeği (H. Ibsen) – Antalya Devlet Tiyatrosu (Öznur Çetin) - 1/9/2009
  • Oyun'un Oyunu Mu? (Yurdagül Yurtseven) - 1/8/2009
  • Brecht Gecesi ve Sayın Site Yöneticisi (Aslı Nişancı) - 1/8/2009
  • Yedi Tepeli Aşk Oyunu Yasaklanırken Kim Nerede Ne Yapıyordu? (Nedim Saban) - 1/8/2009
  • Tiyatroda Kurban Geleneği (Savaş Aykılıç) - 1/8/2009
  • Her türlü insan davranışı suç olabilir: İstanbul’da Bir Dava (Üstün Akmen) - 1/8/2009
  • Erhan Yazıcıoğlu Söyleşisi - Tiyatrolar Alkıştan Yıkılsın! (Yurdagül Yurtseven) - 1/7/2009
  • Çılgın Dünya - Van Devlet Tiyatrosu (Ahmet Olcay) - 1/6/2009
  • Can Doğan'dan Feridun Çetinkaya'ya Cevap Yazısı (Can Doğan) - 1/6/2009


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..