Onurla oturduğum bu makamı, yine onu onurla taşıyacak bir sanatçı arkadaşıma devrediyorum.
Bu kurumda senelerdir şöyle ya da böyle işleyen bir sistem var ve kim otursa masanın arkasına idari işler yine yapılır, oyunlar doğru ya da yanlış asılır, çark döner. Benim yöneticilik anlayışıma göre ise bir makama oturan, oraya kişiliğini, bilgisini, donanımını yansıtabilmeli. Yoksa o makamda bulunmanın hiçbir anlamı yok. Yani eğer bir işi yapıyorsam, elbette yasalar ve yazılı olan ya da olmayan kurallar içerisinde kalarak, olabildiğince özgür, bağımsız çalışabilmeliyim.
Bilinmesini isterim; yönettiğim kişilere karşı her zaman tam yetkili, sorumlu bir amir olarak çalıştım. Genel Müdürlüğün hiçbir talimatını sorgusuz sualsiz yerine getirmedim. Eğer bence doğru olmayan bazı sanatsal ve diğer uygulamalara, örneğin Ankara Devlet Tiyatrosu’nun harcamaları, personel hareketleri, gişesi dahil sorumluluğu olmayanlarca yönetilmesine, yönlendirilmesine direnmeseydim, doğal olarak ortaya çıkacak olan otorite zafiyeti ve senelerdir süregelen çok başlılık, sahnede çalışanlarda ve idari kesimde güvensizliğin, disiplinsizliğin artmasına yol açacaktı.
Amacım nitelikli tiyatro yapan, kamuoyu desteğini arkasına almış bir Ankara Devlet Tiyatrosu’na kavuşabilmekti. Eğer bunu becerebilseydik diğer bölgeler de arkamızdan gelecekti; kısacık yasamızın bize kazandırdıkları, hele şu ortamda değişmesine hiç gerek olmadığı daha kolay anlaşılabilecekti. Birçok konuda mesafe almamıza karşın, buna zaman yetmedi.
Kısa zamanda Ankara Devlet Tiyatrosu’nun tüzel kişiliğini koruyacak, öncelikle sanatçıların ve diğer çalışanlarımızın huzur içinde görev yapabilmelerine ve mesleklerinde daha ileri noktalara varabilmelerine yönelik önlemler almaya gayret ettim. Ekip olduğumuzun anımsanması ve sanatçıların donanımlarının artması için önümüzdeki sezona yönelik workshoplar ve başka çalışmalar planladım. Çalışanlarımıza, emeklilerimize değer verdim; sorunlarıyla ilgilendim ve çözmeye uğraştım.
Yukarıdan ve dışarıdan gelen baskılara karşın, özerk bir tiyatro sanat yönetmeni gibi çalıştım. İdari ve mali işlerde, yönettiğim müdürlüğün tüzel kişiliğine aykırı bulduğum uygulamalara deneyimli müdür yardımcılarımın da yol göstermesiyle, karşı koydum. Kaldıracağım oyunları kendim, sahneye konacakları ve rejisörleri de en yakın çalışma arkadaşım dramaturg Özcan Özer’in önerileriyle, bir tema çerçevesinde seçtim. Bu konuda hiçbir makama ve özellikle dışarıdan, kişisel çıkarları için (alışkanlıktan çoğu zaman küstahça) müdahil olanlara boyun eğmedik, ödün vermedik.
Burada görev yapacak olan arkadaşımı eğer başkalarının dümen suyunda gitmeyecekse, zor bir görev bekliyor. Ankara Müdürlüğü’nü güç odaklarının oyun alanı olmaktan ve çok başlılıktan tam olarak kurtarabilmesi önemli! Gerekli hamleleri yalnızca kendi bilgi ve donanımıyla, seçeceği akil kişilerin de desteğiyle yapması en doğrusu olacak. Çünkü sanat yönetmeni olan odur; bir başkası değil. Biz de eleştirilerimiz saklı olarak, onun düşüncelerine saygı duyacağız; işimizi özveriyle yapacağız.
Ancak bunlar yapıldığında Devlet Tiyatroları’nın neredeyse yarı prodüksiyonunu üreten ve yarı harcamasını yapan Ankara’da nitelikli tiyatroya kavuşabiliriz ve halkın desteğini arkamıza alabiliriz. Yoksa bu destek olmadan, bence bilinçli olarak sürdürülen kurumumuzu yıpratma, küçük düşürme ve deforme etme çabalarına yenik düşeceğimiz açıktır. Bu da Türk ulusal tiyatrosunun öncüsü ve devleti yönetenlerin değil halkın tiyatrosu olması gereken Devlet Tiyatroları’nın sonu demektir. Görev, siyasi atamayla gelen ve çeşitli baskılara sürekli maruz kalan Genel Müdürlerden çok bize düşmektedir.
Hepinizi yeni Ankara Devlet Tiyatrosu Müdürüne destek olmaya ve duruma göre pozisyon almadan, borçlu olduğumuz Devlet Tiyatroları için elinizden geleni yapmaya çağırıyorum.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...