Aşk Kokusu: Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar (12/19/2010)
Kokulara takıntılıysanız, hele ki aşkın büyüsünden çok kokusu var diyorsanız; güzergâhı Tiyatro Şenay’ın ikinci oyunu Aşk Kokusu’na çevirmenizde fayda var!
BETÜL MEMİŞ / memisbetul@gmail.com HABERTÜRK
“Ben değil çevremdekiler garip” dedi yamacımdaki bünye. Şimdi İstanbul’un afili soğuğunda her kelimenin ağızda sindirime geçtiği, Moda Sahili’nin akşam sefasında tek söyleyebildiğim elimdeki kitaptan bir bölüm okumak oldu: “Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun, ne de ben seninkileri... Ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin.” Böyle diyordu ya has adamım (Franz) Kafka. Üstüne çok da kelâm etmek anlamsız... Şu anlık elimdeki tek sermaye ne yazık ki buydu ve o da az önce yamacımdaki bünyeden denize karıştı. Aklımda ise; biraz evvel çıktığımız mekânın fonundan kulaklarıma yadigar kalan Tom Waits’ten “Walking Spanish” şarkısı... Günü şereflendiren mevzu ise (2008’de “Sadece Arkadaşız” adlı oyunlarıyla tiyatroseverlere merhaba diyen) Tiyatro Şenay’ın yeni seyirliği; “Aşk Kokusu”ydu. (Kokulu da olsa, kokusuz da olsa daha aşk mevzusunu kimse çözememiş. Ki çözülmeli mi o da tartışılır. İlk önce dünya ile münasebetimizde bulunan çiziği iyileştirmek, daha akıllıca gibi görünüyor ama neyse.. Şimdilik Kafka’ya hak verelim, yavaştan akalım güne...)
ABD’li oyun yazarı, senarist Neil Simon’un kokudan yola çıkarak, insanların âşık olması üzerine, 1968’lerde yazdığı hikâyeyi yöneten Özdemir Çiftçioğlu. Zeynep Küpeli’nin dilimize çevirdiği “Aşk Kokusu”nun müziklerinde Kenan Doğulu’nun imzası bulunuyor. Arda Aktaş’ın afiş tasarımlarını üstlendiği oyunun fotoğraflarını ise nevi şahsına münhasır Mehmet Turgut çekmiş. Gelelim “Aşk Kokusu”nun kıvamında oyunculuklarına; Onur Şenay, Akasya Asıltürkmen (tiyatro sahnesinde döktüren bir enerjisi var) ve Cemal Hünal (beyazperdeden sonra tiyatro sahnesinde de izlemek itiraf etmeliyim başta yadırgadığım bir durumdu, -kanaatimce- sahneye yakışmış)... Şenay ve Asıltürkmen, üstad Ali Poyrazoğlu’nun öğrencilerinden. O yüzden oyunculuklarının üstüne kıvamlandırıcı cümleler kurmak gereksiz gibi. Hoş oyunun içinde üstad Poyrazoğlu’nun söylemlerini duyuyor gibi olduğumu hissettim bir ara. (Nerede derseniz, gidip izlemeniz gerek oyunu, diyorum. )
“Koku-Bir Katilin Öyküsü” (Patrick Süskind’in yazdığı) romanından mütevellit, hat safhalarda olan koku durumu-m, bu oyunda da aşka vurduruyor fanileri... Oyunun iki erkek karakteri, 28 yaşında, kafa itibariyle bir ergen, ani kararlar veren, biraz anarşist, biraz muhalif Devrim ve aynı yaşlarda, hayata daha gerçekçi bakan, amaçlarını gerçekleştirmek için fazla kural tanımayan ama aynı zamanda kurallara Devrim’den daha bağlı olan İlker… Kahramanlarımızdan Devrim yazar. İlker de onun yazması için gerekli ortamı sağlamaya çalışan ev arkadaşı. Bir gün hayatlarına Ankara’dan yeni İstanbul’a gelen, adeta kurallardan yaratılmış, hayattaki her şeyin, kendisinin ve toplumun çizdiği çizgiler dahilinde olması gerektiğini savunan ve bu yüzden de hem hayat, hem de siyasi açıdan muhafazakâr bir tip olan milli karateci Çağla girer. Çağla’nın hayatı, Kurtuluş’ta yaşayan, sevimli, âşık olacağının rüyasını bile görmüş Devrim ve de kızlar açısından oldukça popüler bir konumu olan İlker’le kesişiveriyor... Bize de tebessümü bol, kokusundan aşk süzülen iki perdelik izlenceyi seyir-eylemek düşüyor. Bu aralar kendinize bir güzellik yapmak isterseniz, işte rotası: Tel: (212 240 43 44)
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...