Aşk yokmuş sizde beş paralık! (Betül Memiş) (1/1/2012)
Kemal Kocatürk’ün kurduğu Tiyatro Kumpanyası’nın ilk seyirliği “Can”; ozan Can Yücel’in hayatını yeniden hatırlamamızı ve keşfetmemizi sağlıyor…
“Anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan / Kelebek gibi girdim kelebek camınızdan / Taksinize mülkünüze dairenize... / Heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın / Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi... / Gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize / Vesairenize... / Şiir fenerimle de baktım, son çığlık! / Aşk yokmuş sizde beş paralık! / Gidiyorum ben boşçakallar / Sıçmışım ortalık yerinize / Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık!” Kimler, nasıl ve ne şekilde aydınlatıyor kafasını bilemem ama vaktinde böyle demiş, şahsına münhasır üstad Can Yücel, ‘Kibar Hırsızın Türküsü’ adlı şiirinde. Bazı kokular, görüntüler ve anlatım halleri vardır, sadece ‘o’ insanla özdeşleşir ve değer kazanır hani. Can Baba’nın yazdıkları da çevirdikleri de bu türdendir; okuduğunuzda hemen anlarsınız ve derinden bir tebessüm hâsıl olur yüzünüzde. İroniyi en samimi haliyle eserlerinden okurlarının bünyesine geçiren bir çınardır o… Öyküsü 1940’lı yıllardan 1990’lara uzanan…
Şairliğinin yanında en âlâsından Shakespeare, Brecht ve Lorca çevirileriyle de meşhurdur üstat. “Vazgeçtim bu dünyadan / Tek ölüm paklar beni / Değmez bu yangın yeri / Avuç açmaya değmez / Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini / Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz / Değil mi ki ayaklar altında insan onuru / … Vazgeçtim bu dünyadan / Dünyamdan geçtim ama / Seni yalnız komak var ya o koyuyor adama!” şeklinde çevirdiği Shakespeare’ın ‘66. Sone’si nasıl unutulabilinir?! 7 gün, 24 saat, Can Baba iyi gelir ilaç niyetine, dozunu bildikten sonra da ‘can’dır. Benden söylemesi!
TİYATRO KUMPANYASI’NDAN “CAN”
“Başka türlü bir şey benim istediğim / Ne ağaca benzer, ne de buluta / Burası gibi değil gideceğim memleket…” diyerek, ömür dediğim payı-mı özetleyen Can Yücel’in bir hastası olarak ben, içime küçük bir çocuğun edası kaçmış şevkiyle izlediğim ‘Can’ı, bu sezonun en’leri arasına koyuyorum. Ve mecburi istikamet olarak, ‘Can’a gitmenizi salık veriyorum. ‘Kafamız açılsın da, içimize umut doğsun’ diyorsanız, lafıma kulak kabartmanızda fayda var! Ama öncesinde yolluk niyetine ‘Can’a bi göz atalım…1964 doğumlu, yönetmen, yazar, oyuncu, İstanbul Halk Tiyatrosu ve Tiyatro Kumpanyası’nın kurucularından Kemal Kocatürk, şimdi “Can” adlı oyunu ile biz, üstadın müdavimlerine gamlı bir selam çakıyor. “Definesini, sırrını kendine değil, ülkesine ve insanına armağan etmiş bir ozanı mezarında bile rahat bırakmamış bir toplumun bireyi olarak, 85. doğum yılında onu anmanın haklı gururunu yaşıyoruz... Ölüsünden bile bu denli korkan insanların varlığı onun bir kez daha ne kadar haklı ve büyük bir ozan olduğunun göstergesidir” diyen Kemal Kocatürk, 2000’li yıllarda usta Genco Erkal’dan izlediğimiz ‘Can’ı hem yönetmiş, hem de oynamış. Genco Erkal’ın uyarladığı, Can Baba şiirleri kadar muzip, sert, dik ve duyarlı, resmin desen virtüözlerinden Mehmet Güleryüz’ün hazırladığı çalışmaların arka fon yaptığı ‘Can’ın, hissiyatı damardan veren müzikleri Ayça Kocatürk’e, dekor-ışık tasarımları ise Sırrı Topraktepe ve Aslı Atasoy’a emanet.
ÖLÜLER YAŞAMADIKLARI İÇİN ÖLÜRLER…
Siyah bir sahne… Arka perdede ona eşlik eden çizimler… Ve Can Baba’nın bazen cezaevindeki ranzası, bazen Datça’daki yatağı, bazen de yürüdüğü meşakkatli hayat yolu olan kırmızı bir merdiven… Bir meddah işçiliğinde, yer yer Can Yücel’in sesine benzeyen sesiyle ve usta yorumculuğuyla Kemal Kocatürk’ün tüm ekipmanı bunlardan ibaret. İki perdeden oluşan, hafıza dehlizlerinde tadında bir gezinti yaptıran oyunda sadece şu kısa ömrü, en yalın ve samimi haliyle yaşamış sosyalist bir aydın, usta bir şair olan Can Yücel yok; dostları, çok sevdiği eşi Güler, kızları, Nâzım Hikmet ve Deniz Gezmiş de var… Oyun boyunca yakın sol tarihimize en demlisinden bir yolculuğa çıkıyoruz. Dile kolay sözünü sakınmadan yazdıkları, kendine özgü hayatı, yaşamını fikirleri uğruna harcaması o’nun sadece edebiyat alanında farklı kılan birkaç özelliğinden bir kaçı. Can Yücel, taşlamalardan, toplumsal problemlerden oluşturduğu şiirleriyle, döneminin en büyük hiciv ustalarından bir tanesine dönüşmüş, argo şiirlerinin vazgeçilmezini oluşturmuş, edebi eserlerinde açık yüreklilikle fikirlerini savunmuş, 99’da Ağustos ayında yaşama veda edene kadar, başından birçok dava geçmiş, dönemin sağ görüşlü politikacılarının korkulu rüyası haline dönüşmüş… Ne diyordu Can Baba; "Canlıyız, canlı mı canlı / Ölüler yaşamadıkları için ölüler / Yaşam adına ölenler / Kıyamete kadar yaşayanlar"…
Biz ne kadar ölüyüz ya da canlıyız bu tartışılır ama şimdilik bu noktadan ‘can’ın yeniden ‘can’ bulmasının şahaneliğini yaşayabiliriz. Oyunu; 22 Aralık Perşembe, saat 20.30’da, Akatlar Kültür Merkezi’nde, 24 Aralık Cumartesi, saat 20.30’da ise CKM’de izleyebilirsiniz.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...