| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
İstanbul Modern Sinema, Avusturyalı Yönetmenin Tüm Filmografisini Sunuyor (2/22/2013) İstanbul Modern Sinema, 28 Şubat – 14 Mart 2013 tarihleri arasında Avrupa sinemasının en büyük çağdaş yönetmenlerinden Michael Haneke’nin tüm filmografisini sunuyor. Goethe Enstitüsü, Avusturya Kültür Ofisi ve Fransız Kültür işbirliğiyle gerçekleşen “Haneke Hakkında Her Şey” başlıklı programda, Michael Haneke’nin 2012 Cannes Film Festivali'nden Altın Palmiye ile dönen ve “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Film” de dahil beş dalda Oscar adaylığı bulunan Aşk filminin de aralarında bulunduğu ödüllü sinema filmleri ve televizyon filmleriyle birlikte 21 çalışması gösterilecek. Film gösterimlerinin yanı sıra 28 Şubat Perşembe günü, “A Companion to Michael Haneke” kitabının yazarı Roy Grundmann ile bu yıl Altın Portakal’da “En İyi Film” seçilen Güzelliğin On Par’ Etmez filminin yönetmeni, aynı zamanda Haneke’nin öğrencisi olan Hüseyin Tabak’ın katılacağı bir söyleşi gerçekleşecek. Avusturyalı yönetmen, 1973 yılında yaptığı ilk filmi Liverpool’dan Sonra ile başlayan televizyon kariyerinde 11 uzun metraj çekti. 1989’daki ilk sinema filmi olan ve sonraki filmlerinin de şablonu hale gelen Yedinci Kıta’da susturulmuş duyguların katı şiddetle sonuçlandığı rahatsız edici bir aile portresi çizdi. Bu orta sınıf mutlu aileyi daha sonra çok daha büyük bir işkenceye maruz bıraktı ve sinemanın şiddetini 1997 yılında Ölümcül Oyunlar ile perçinledi. Michael Haneke Avusturyalı yazar Ingeborg Bachmann’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan Göle Giden Üç Yol filminde 1950 kuşağının kaybolmuş ideallerini sorguluyor. Son filmi Aşk’tan 36 yıl önce çektiği Çöp Yığını’nda yine 80’lerinde çifti ve çocuklarını konu alıyor. Haneke’nin gençlik yıllarını geçirdiği Viyana-Neustadt’ta geçen Kemirgenler, 1. Bölüm: Pasajlar’da İkinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya’daki “kayıp gençlik” üzerinde duruyor. Kemirgenler’in ilk bölümünde gösterilen ailelerin günahları, filmin ikinci bölümü olan Kemirgenler, 2. Bölüm: Yaralar’da çocuklarına geçiyor. Bu çocuklar yetişkin olduklarında sevgisiz aileler kuruyor ve istenmeyen çocuklar dünyaya getiriyorlar. Varyasyon Veya Ütopyalar Olduğunu Ben de Biliyorum, bir öğretmen ile bir gazeteci arasındaki yasak aşkı konu alıyor. Film, çiftler arasında zor kurulan denge ve ilişki dinamiklerine değiniyor. Peter Rosei'nin postmodern gerilim romanı ile aynı adı taşıyan ve 1985 yılında televizyona uyarlanan Edgar Allan Kimdi? filminde, yönetmenin daha sonraki yıllarda da üzerinde duracağı medya, görünmezlik, denetim ve burjuva aileler gibi temalar öne çıkıyor. Haneke, 1950’lerde geçen Fraulein: Bir Alman Melodramı’nda acı bir savaş sonrası Almanya portresi çiziyor. Haneke’nin “Toplumsal Buzlanma” üçlemesinin ilk filmi olan Yedinci Kıta, gerçek bir hikayeyi konu alıyor. Film, akşamları yemek masasında hiç konuşmadan sessizce toplanan, televizyona anlamsızca bakan, ufak rekabetlerle uğraşan orta sınıf bir aile olan Schoberleri konu alıyor. Üçlemenin ikinci filmi olan Benny’nin Videosu, televizyonun gençler üzerinde oluşturduğu travmayı ve medyatik gerçekliğin yarattığı belirsizliği gözler önüne seriyor. Üçlemenin ilk iki filmi gibi, üçüncü film Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası da gerekçesiz şiddete odaklanıyor. İsyan’da, Andreas Pum karakteri üzerinden modern bireyin bürokratik düzen içerisinde yaşadığı sancıları anlatılıyor. Ucu açık hikaye tarzıyla izleyiciye sonsuz uyarlama olanağı sunan Haneke, Şato’da Franz Kafka’nın tasvir ettiği memur zihniyetli, geleneklere körü körüne bağlı ve endişeli toplum yapısını başarılı bir şekilde aktarıyor. Yönetmenin seyirciyi en çok rahatsız eden ve dehşete düşüren filmlerinden biri olan Ölümcül Oyunlar’da ise göl kenarındaki tatil evine gelen aile, iki davetsiz gencin gelişiyle gerilim dolu saatler yaşıyor. Juliette Binoche’un başrolünü üstlendiği, işaret dili de dahil olmak üzere farklı dillerde konuşan çok etnikli oyuncu kadrosu, sarsıcı gerçekçiliğin usta anlatımı, ekran dışında kalan bölümün ve sesin radikal kullanımıyla Bilinmeyen Kod insanları hızla içine çeken 21. yüzyılın modernleşmesini anlatıyor. Kıyamet gününün resmini çizen Kurdun Günü, bir ailenin hikayesi olarak başlıyor ve bir dizi kolektif trajediye dönüşerek, bir efsanenin yazılmasına da ön ayak oluyor. Daniel Auteuil ve Juliette Binoche’un oynadığı, 2005 Cannes Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü alan Saklı’da, Haneke izleyiciyi her an tetikte tutarak, bir bulmacanın içine sürüklüyor. 1997'de çektiği Ölümcül Oyunlar’ın orijinal versiyonundan 10 yıl sonra, 2007 yılında kendi filmini yeniden yorumlayan Haneke, Naomi Watts, Tim Roth ve Michael Pitt rol aldıkları Ölümcül Oyunlar ABD’de ile burjuvaziye olan kızgınlığının şiddet yoluyla dışa vurumunu yansıtıyor. Prömiyerini 62. Cannes Film Festivali’nde yapan, 2009 Altın Palmiye ödüllü Beyaz Bant, Birinci Dünya Savaşı öncesi bir Alman köyünde yaşananları anlatıyor. Michael Haneke'nin son filmi, Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva’nın oynadığı Aşk, kısmen otobiyografik öğeler içeriyor. Michael Haneke Filmleri Liverpool’dan Sonra (Und Was Kommt Danach?), 1974 Orijinali James Saunders tarafından radyo oyunu formatında yazılmış olan Liverpool’dan Sonra, Haneke’nin ilk filmi. Birbirine tamamen yabancı olan kişilerin tanışması, aşık olması, kavgaları, anlaşmanın zorluğunu fark etmeleri, muhtemelen kavga etmeleri ve ayrılmaları ile sonuçlanan ilişkilerinin soyut bir yansıması. Filmde çiftler arasında iletişimsizlikten doğabilecek tüm sorunlar işleniyor. Liverpool’dan Sonra, oyuncuların ve sinematografinin gerçekliği ile kameranın yarattığı dramatik üslubun başarılı sunumu ile öne çıkıyor. Gösterim izni için SWR‘e (Südwestrundfunk) teşekkür ederiz. Göle Giden Üç Yol (Drei Wege Zum See), 1976 Gösterim: 8 Mart Cuma saat 13.00, 10 Mart Pazar saat 15.00 Avusturyalı yazar Ingeborg Bachmann’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan Göle Giden Üç Yol filminde başarılı bir savaş fotoğrafçısı, babasının evini ziyarete gitmesi ile hayatına ve yaşadığı aşklara dönüp geçmişini ve karakterini irdelemeye başlar. Sosyal kimliğini sorguladıkça kendini ahlaki bir bunalımın ve krizin eşiğinde bulur. Michael Haneke bu filminde 1950 kuşağının kaybolmuş ideallerini sorguluyor. Gösterim izni için SWR‘e (Südwestrundfunk) teşekkür ederiz. Çöp Yığını (Sperrmüll) 1976 Haneke son filmi Aşk’tan 36 yıl önce, yine 80’lerinde çifti ve çocuklarını konu alıyor. Yaşlı bir çift, sağlık sorunları yüzünden yıllardır oturdukları evlerini bırakıp yeni bir eve taşınmak ister. Ancak bu taşınma uzun ve sancılı bir sürece dönüşür. TV için çekilmiş, Haneke usulü bir aile dramı. Gençlik yıllarını geçirdiği Viyana-Neustadt’ta geçen filmin ilk bölümünde yönetmen İkinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya’daki “kayıp gençlik” üzerinde duruyor. Burjuva aileleri tarafından bastırılmış ve baskılanmış gençler, savaşla ilgili konuşmaların yasaklandığı, ailelerine ve tanrıya sorgusuzca bağlandıkları, hoşgörünün zayıflık olarak algılandığı ve cinselliklerinden utanmaları gerektiği bir dünyada yaşıyorlar. Ailelerinin ikiyüzlülüğü ve zayıflıklarının zehirlediği bu gençlerin hem etraflarına hem de kendilerine zarar veren isyanlarına odaklanıyor. Haneke’nin ilk çalışmaları içinde oldukça önemli bir yere sahip olan Kemirgenler, daha sonraki yıllarda geliştireceği pek çok konuya işaret etmesiyle dikkat çekiyor. Kemirgenler, 2. Bölüm: Yaralar (Lemminge,Teil 2: Verletzungen), 1979 Kemirgenler’in ilk bölümünde gösterilen ailelerin günahları, filmin ikinci bölümü olan Yaralar’da çocuklarına geçiyor. Bu çocuklar yetişkin olduklarında sevgisiz aileler kuruyor ve istenmeyen çocuklar dünyaya getiriyorlar. Umutsuzluk ve arzunun içi boş nezaket kavramı ile kesiştiği dünyalarını dualarda kısa süreli rahatlamalar, ilaçlar, alkol, gayrimeşru ilişkiler ve televizyon oluşturuyor. Öfkelerini yanlış yerden çıkartmaya çalışan bu yetişkinler, yaşamlarını yeni yaralar açarak devam ettiriyorlar. Varyasyon Veya Ütopyalar Olduğunu Ben de Biliyorum (Variation - oder Daß es Utopien gibt, weiß ich selber!), 1983 Varyasyon Veya Ütopyalar Olduğunu Ben de Biliyorum, bir öğretmen ile bir gazeteci arasındaki yasak aşkı konu alıyor. Film, çiftler arasında zor kurulan denge ve ilişki dinamiklerine değiniyor. Birbirini çok seven insanların aynı zamanda birbirlerine verdikleri zararlara dikkat çeken Haneke, karakterlerin duygusal yaşamlarındaki karmaşık gelgitlere değinerek, sonunda biten bir aşktan geriye kalanları izleyiciye sunuyor. Edgar Allan Kimdi? (Wer war Edgar Allan?), 1984 Peter Rosei'nin postmodern gerilim romanı ile aynı adı taşıyan ve 1985 yılında televizyona uyarlanan filmde, babasının isteğine karşı gelip Venedik'te okumaya giden bir öğrenci, Edgar Allan adlı gizemli bir adamla tanışır. Temel öğeleri arasında esrarengiz ölümlerin, tuhaf yanlış anlaşılmaların ve sıra dışı bir baba figürünün olduğu bu televizyon filminde yönetmenin daha sonraki yıllarda da üzerinde duracağı medya, görünmezlik, denetim ve burjuva aileler gibi temalar öne çıkıyor. Fraulein: Bir Alman Melodramı (Fraulein: A German Melodrama), 1985 Yapımcı: Saarländischer Rundfunk Yedinci Kıta (Der Siebente Kontinent), 1989 Günümüzde insanlar, bilgi ve sorumluluklar altında boğuluyor ve her gün daha mükemmel olmak için çalışıyorlar. Bireyler arası iletişim azalıyor ve sonunda kişi, yaşadığını hissetmek için kendini bir takım kararlar almaya zorunlu hissediyor. Haneke’nin “Toplumsal Buzlanma” üçlemesinin ilk filmi olan Yedinci Kıta, gerçek bir hikayeyi konu alıyor. Film, akşamları yemek masasında hiç konuşmadan sessizce toplanan, televizyona anlamsızca bakan, ufak rekabetlerle uğraşan orta sınıf bir aile olan Schoberlere odaklanıyor. Benny’nin Videosu (Benny’s Video ), 1992 Hollywood filmlerindeki vahşet sahnelerinin ketçap ve plastikten ibaret olduğunu düşünen 14 yaşındaki Benny, hayatı keşfetmek için aksiyon filmlerini ve odasında bulunan gözetleme kameralarını tercih eder. Gördüklerinin doğruluğunu test etmek için, eve çağırdığı kız arkadaşını soğukkanlılıkla vurup videoya kaydeder. Cinayeti öğrenen ailesine verdiği cevap ise oldukça basittir: “Nasıl olduğunu merak etmiştim.” Haneke’nin “Toplumsal Buzlanma” üçlemesinin ikinci filmi olan Benny’nin Videosu, televizyonun gençler üzerinde oluşturduğu travmayı ve medyatik gerçekliğin yarattığı belirsizliği gözler önüne seriyor. İsyan (Die Rebellion), 1993 Andreas Pum, ülkesi uğruna bir bacağını kaybetmiş emekli bir askerdir. Ordudan ayrıldıktan sonra onur madalyası alır. Bir gün, iyi giyimli bir adamla kavgaya tutuşup, kamu düzenini bozmakla suçlanarak hapse girince madalyasını kaybeder. Hapishaneden çıktıktan sonra hayatının geri kalanını Halali adlı bir kafede tuvalet temizleyicisi olarak geçirir. Ancak sona yaklaşırken gereksiz kibarlığının ve kurallara bağlılığının tüm hayatını heba ettiğini anlar. Haneke, Andreas Pum karakteri üzerinden modern bireyin bürokratik düzen içinde yaşadığı sancıları anlatıyor. Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası (71 Fragmente einer Chronologie des Zufalls), 1994 Michael Haneke’nin “Toplumsal Buzlanma” üçlemesinin ilk iki filmi Yedinci Kıta ve Benny’nin Videosu gibi, Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası da gerekçesiz şiddete odaklanır. 1993 Noel gecesinde, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi bir bankaya girerek ve silahı kendi kafasına dayamadan önce üç kişiyi öldürdü. Peki, bu bizi niye ilgilendirsin ki? Haneke, birbirini tanımayan insanların rastlantısal olarak aynı bankada toplanmasını, çözümü olmayan gizemli ve rahatsız edici bir bilmeceye dönüştürüyor. Ucu açık hikaye tarzı ile izleyiciye sonsuz uyarlama imkanı sunan Haneke’nin, Franz Kafka’nın tamamlanmamış baş yapıtı olan Şato’yu seçmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Kaleye ulaşmaya çalışan K isimli mimar, ufak tefek fakat bitmek bilmeyen bürokratik entrikalarla karşı karşıya kalır. K’nin uğraşmak zorunda kaldığı şüpheli ve meraklı köy halkı, içinden çıkamadığı karmaşık bir coğrafya ve esrarengiz bir kadın vardır. Haneke, Kafka’nın tasvir ettiği memur zihniyetli, geleneklere körü körüne bağlı ve endişeli toplum yapısını başarılı bir şekilde izleyiciye sunuyor. Ölümcül Oyunlar (Funny Games) 1997 yapımı Ölümcül Oyunlar, kuşkusuz Haneke’nin seyirciyi en çok rahatsız eden ve dehşete düşüren filmlerinden biridir. Göl kenarındaki yazlık evlerine gelen orta sınıf bir ailenin rahatı, iki gencin çıkagelmesi ile bozulur. Bu iki genç, aileye psikolojik ve fiziksel şiddet uygulayarak onları sadistçe bir oyunun içine sürükler. Evde terör yaratan bu gençler film boyunca kameraya yönelerek izleyiciyi de bu sadist oyunun içine çekmeye çalışır. Amaç, izleyicinin de bu oyundan zevk almasını sağlamaktır. Bilinmeyen Kod: Birkaç Yolculuğun Bitmemiş Hikayesi (Code Inconnu: Recit incomplet divers voyages), 2000 Paris sokaklarında, rastgele yapılmış acımasız bir davranış farklı etnik kökenlerden gelen insanların karşılaşmalarına neden oluyor. İşaret dili de dahil olmak üzere farklı dillerde konuşan çok etnikli oyuncu kadrosu, sarsıcı gerçekçiliğin usta anlatımı, ekran dışında kalan bölümün ve sesin radikal kullanımıyla Bilinmeyen Kod insanları hızla içine çeken 21. yüzyılın modernleşmesini anlatıyor. Piyanist (La Pianiste), 2001 2001 Cannes Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “Jüri Özel Ödülü” alan bu filmde Isabelle Huppert, gündüzleri soğuk ve acımasız bir piyanist geceleri ise annesinin baskısı altında yaşayan röntgenci ve sapkın bir karakter olan Erika Kohut’u canlandırıyor. Kendisinden 20 yaş küçük öğrencisinin onu baştan çıkarmasıyla Erika’nın klostrofobik dünyasında ördüğü duvarlar sarsılır. Erica, daha önce dışa vurmadığı, kontrol edemediği en uç cinsel arzuları ile yüzleşmek zorunda kalır. Kurdun Günü (Le Temps du Loup),2003 Haneke bu en karanlık öyküsünde, bir kıyamet gününün resmini çiziyor. Felaketten kaçan Anna ve ailesi yazlık evlerine geldiklerinde, evlerinin başkaları tarafından işgal edilmiş olduğunu görürler. Bu gerçekle yüzleşmek, acı verici deneyimlere dönüşür. Hiçbir şey eskisi gibi değildir. Yalnızca bir ailenin hikayesi olarak başlayan filmin ilerleyen dakikaları bir dizi kolektif trajediye dönüşür. Fakat yaşanan bu trajediler, bir efsanenin yazılmasına da ön ayak olur. Bir azizin fedakarlık hikayesi Kurdun Günü ile karşımıza çıkıyor. Saklı (Caché), 2005 2005 Cannes Film Festivalinde “En İyi Yönetmen” ödülünü alan filmde, ünlü talk şovcu Georges, bir tacizcinin hedefi olur. Tacizci, George’un evininin içini çektiği videoları kendisine göndermeye başlar. Gönderilen bu videoların mesajı oldukça açıktır: “Takip ediliyorsun”. George’un bir yayınevinde çalışan karısı Anne’in endişeleri arttıkça aile içindeki dram derinleşir. Aile bireylerinin suçluluk hissi, videoları kimin yolladığı sorusunun ikinci planda kalmasına sebep olur. Haneke bu filminde izleyiciyi her an tetikte tutarak, bir bulmacanın içine sürüklüyor. Ölümcül Oyunlar ABD (Funny Games US), 2007 Haneke, 1997'de çektiği Ölümcül Oyunlar’ın orijinal versiyonundan sonra, 2007 yılında Amerikan versiyonu "Ölümcül Oyunlar ABD" ile filmini yeniden yorumladı. Ölümcül Oyunlar, yönetmenin burjuvaziye olan kızgınlığının şiddet yoluyla dışa vurumu işleniyor. Ann, George ve oğulları Georgie kısa bir tatil için göl kenarındaki yazlık evlerine giderler. Vardıklarında komşuları Fred ve Eva'da bir tuhaflık sezerler. Onların misafiri olarak tanıştıkları genç ve kibar görünümlü Peter, Ann'i şüphelendirir. Beyaz Bant (Das Weisse Band: Eine Deutsche Kindergeschichte), 2009 Prömiyerini 62. Cannes Film Festivali’nde yapan, 2009 Altın Palmiye ödüllü Beyaz Bant, Birinci Dünya Savaşı öncesi bir Alman köyünde yaşananları anlatıyor. Çıkar ilişkileriyle örülmüş , ahlaki bir çöküş yaşayan köyde çocuklara masumiyet öğretilir. Bunun için kola takılan beyaz bir bandın işe yarayacağından emindirler. Aşk (Amour), 2012 80'lerinde emekli müzik öğretmenleri Georges ve Anne, ilerlemiş yaşlarına rağmen geride kalan ömürlerini huzur ve mutluluk içinde geçirmekte olan bir çifttir. Kendileri gibi müzisyen olan kızları Eva, Avrupa'da onlardan uzakta yaşamaktadır. Yaşlı çiftin sakin hayatı bir gün Anne'in boyundan aşağısının felç olmasıyla altüst olur. Georges sevgili karısına elinden geldiğince iyi bakar ama onun da yapabilecekleri sınırlıdır. Şimdi onca yıldır süregelen evlilikleri, bir daha bağlılık sınavı verecektir. Usta yönetmen Michael Haneke'nin son filmi kısmen otobiyografik öğeler içeriyor. 2012 Cannes Film Festivali'nden Altın Palmiye ile dönen filmin, “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Film” de dahil beş Oscar adaylığı bulunuyor.
Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|