İstanbul Devlet Tiyatrosu 'Ellerimin Arasındaki Hayat' Oyununun seçmeleri... (8/28/2014)
Ellerimin Arasındaki Hayat adlı oyunun oyuncu seçmeleri 15 Eylül 2014, Pazartesi, saat 11:00 Cevahir A Sahnesi'nde yapılacaktır.
Peter Ustinov’un yazıp Cevdet Arıcılar’ın yöneteceği 'Ellerimin Arasındaki Hayat' adlı oyunda rol alabilmek için 20-25 yaşlarında tecrübeli genç erkek oyuncuya ihtiyaç vardır.
Üniversite ve Konservatuvarların tiyatro bölümü mezunları başvurabilir. Toplam 1 erkek oyuncu alınacaktır.
- Aşağıdaki sahnede bulunan tiradın ezberlenerek gelinmesi rica olunur.
BAKAN – Bu akşam pek iştahlı görünmüyordun
JOHN - Sen de öyle.
BAKAN – Genellikle ben akşamları az yiyorum.
BAK. K. – İkiniz de ağzınıza hemen hemen hiçbir şey koymadınız.
(Uzun bir sessizlik)
Biraz müzik dinlesek
BAKAN – İstemez.
JOHN – Benim yüzünden kendinizi bu zevkten yoksun bırakmanıza gerek yok. Ben sadece şurada oturup önümüzdeki yarım saati nasıl geçireceğinizi görmek istiyorum. Eğer müziğin….
BAKAN – Hayır Helen. Oğlumuz bu geceki olayların son derece etkisi altında. Bizim de, duygularını hafife almamamız gerekir.
JOHN – Teşekkür ederim.
BAKAN – John saat tam 10’a kadar karşında oturacağım. Hakkımda ne istersen söyleyebilirsin. Zaten bu tatsız süre içinde ne yapacağımı ben de bilmiyorum.
JOHN – Saat 10’dan sonra ne yapacaksınız?
BAKAN - Yatmaya gideceğim. Unuttun mu dün akşam çok geç yattım. Senin yaşında değilim.
BAK. K. – Tatsız şeylerden bahsedecekseniz, ben şimdiden yatmaya gidiyorum.
JOHN – Martovsky’nin olsa idin ne yapardın, anne?
BAK. K. – Ben Martovsky’nin annesi değilim John.
JOHN – Doğru, sadece benim annemsin. Pekala eğlenmek için şehre insem ve bir kızın ırzına geçmekten tutuklansam ve kızcağız da ölse ne yaparsın, anne?
BAK. K. – Saçmalama John.
JOHN – Babamın tutumu ne olur acaba?
BAKAN – Martovsky’ye olanın aynı.
BAK. K. – Yani oğlunun ölüme gitmesine göz yumacaksın öyle mi?
BAKAN – Tabiatiyle, yasa önünde fark gözetmeme imkan yok.
BAK. K. – Kendi oğluna bile!
BAKAN – (Memnun) Evet kendi oğluma bile. Fakat ben de senin gibi oğlumun böyle bir şey yapmayacağını gayet iyi biliyorum.
JOHN – Bundan çok eminsiniz değil mi?
BAKAN – Evet, hem de fazlasıyla.
JOHN – Ya bir kızın ırzına geçtiğimi söylersem?
BAKAN – Böyle bir şey yaptığını mı ima etmek istiyorsun?
(Bir süre sustuktan sonra)
İnanması imkansız.
JOHN – Bilmem ki.
BAKAN – (Rahatlamış) Demek ki bilmiyorsun. Bu çok iyi hem de endişe uyandırıcı bir durum. İstersen sondan ileriye doğru gidelim, ne dersin? Mesela kız hayatta mı?
JOHN – Bilebildiğim kadar evet.
BAKAN – O halde böyle bir kız var.
JOHN – Sadece sizden sormak istediğim bir nokta var. Irza geçme deyimi ile ne kastediyorsunuz? Yani kız karşı koyarsa mı suç sayılıyor?
BAKAN – Sana bu konuda daha hukuki bir tarif verebilirim ama annenin yanında bu konunun tartışılmasına taraftar değilim.
BAK. K. – Bütün bunları hayalinden yaratıyor.
JOHN – Genç bir adamın bir kızla yalnız kaldıklarını düşünün. Sahilde, kumsalda.
BAKAN – Sahilde mi? O halde belirsiz bir olaydan bahsetmiyorsun.
JOHN – Bu çeşit oyunlar için zamanımız yeterli değil. Saat 9.33, sadece 27 dakikamız kaldı.
BAKAN – Bu anlattığın olay ne zaman oldu?
JOHN – Orası hiç de önemli değil. Grup halinde yüzmeye gitmiştik. Arkadaşlardan biri bir kız getirdi. Kız üniversiteden değildi. Galiba kavga etmişlerdi, kız bir acayip hareket ediyor, hepimize olağanüstü ilgi gösteriyordu. Akşama doğru çocuklar sinemaya gitmeye karar verdiler. Filmi gördüğümü ileri sürüp onlardan ayrıldım. Kız da buna benzer bir mazeret uydurmuş olacak ki, öteki çocuklar gittikten sonra kumsalda ikimiz kaldık. Kızı hiç de çekici bulmamıştım. Güzel olmasına güzeldi ama, bana göre değildi. Ama bir yandan da kızın gözlerinin içine bakmaktan kendimi alamıyordum. Kızın gözleri yarı kapalı idi. Hızlı hızlı nefes alıyordu. Nasıl oldu bilemiyorum –belki bizi hayal kırıklığına uğratmamak için, belki de o an her şey kolay göründüğünden- hareketlerimi kontrol edemez olmuştum. Şimdi olanları bir türlü berrak olarak hatırlayamıyorum. Sadece keskin bir yosun kokusu bu olayı hatırladıkça hala genzimi yakıyor. Önce romantik öpüşmelerle işe başladık. Sonra birden bire kendimi tamamen kaybettim. Kollarımın arasında kıvranan, çırpınan bir şeklin bulunduğunu hissettim… dengemizi kaybederek kumlarını üzerine yıkıldık… tırnakları başıma, yüzüme batıyor, son derece canımı acıtıyordu… Sonra kız yüksek sesle bağırmaya başladı. Vahşi bir hayvan gibi yüzümü tırmalıyor, gelişi güzel vurmaya çalışıyordu… Terleyen yanaklarına kumlar yapışmıştı, kendimi ondan kurtarmaya çalıştım ama şiddetle karşı koydu. Kendimi kollarından sıyırdım yüzüme karşı bir sürü küfür savurdu. Şaşırdım kaldım. Birden kumların üzerinde kan lekeleri gördüm. Elbiselerimi kavrayarak koşmaya başladım. Dakikalarca koştuktan sonra durup elbiselerimi giyeyim dedim. Ellerim titriyordu. Doğru dürüst giyinemedim bile. O sırada yanıma bir adam geldi. Haykırmalar duyup duymadığımı sordu. Adama hiçbir şey duymadığımı söyledim.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...