Oyunbaz, bu tiyatro sezonunda iki oyun ile izleyici karşısında olmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz sezon ortasında sahnelemeye başladığı “Bernarda Alba’nın Evi” ile izleyicisine merhaba diyecek olan Oyunbaz, bu yıl düzenlenen 18. İstanbul Tiyato Festivalinde ilgi ile izlenen bir diğer oyunu “Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler” adlı eseri de önümüzdeki günlerde izleyicisi ile buluşturacak.
“Bernarda Alba’nın Evi” 11 ve 30 Ekim tarihlerinde Kumbaracı50’de izlenebilir.
1 “Bernarda Alba’nın Evi”
Klasik eserlere getirdiği yorumlarla seyircisinden olumlu eleştiri alan Oyunbaz, tiyatro tarihinin bir başka klasik başyapıtını daha Oyunbaz yorumu ile sahneye taşıdı: Federico Garcia Lorca’dan "Bernarda Alba’nın Evi".
Yönetmenliğini Abdullah Cabaluz’un üstlendiği; A.Turan Oflazoğlu, Hale Toledo ve Caridad Svich çevirilerinden faydalanarak Oyunbaz tarafından derlenen Bernarda Alba’nın Evi, 20. yüzyılının en büyük İspanyol şairlerinden biri olarak kabul edilen Lorca’nın öldürülmeden önce kaleme aldığı son oyun.
Oyun Üzerine
İspanya İç Savaşı’nda faşist rejim askerleri tarafından “eşcinsel bir komünist” olduğu gerekçesiyle infaz edilen Lorca, bu oyunda kurguladığı “ev”ile iç savaş öncesi maruz kaldığı toplumsal yapıyı adeta yeniden betimler. Bu kendi içine hapsolmuş yapıda tutkularının peşine düşenler için trajedi kaçınılmazken, arzularını dizginleyebilenler, sustukları sürece, ne kendilerini ne de düzeni tökezletirler.
Evin “erkeğinin” ölümü üzerine sekiz yıl sürecek bir yas ilan eden Bernarda, beş kızını ve kendini ata ocağına hapseder. “Artık kapılardan, pencerelerden hava bile sızmayacaktır içeri”. Çünkü “dedesinin evinde de böyle olmuştur, babasının evinde de”.
Babaları ile birlikte diri diri gömülen bu beş “dilsiz kurbağa” için ise susmak ve beklemek dışında bir seçenek yoktur. Ne yapmaları gerektiğini bil(e)mezler, eyleme geç(e)mezler. Yaşarken yavaş yavaş çürürler.
Bernarda Alba'nın Evi, insanın kendi elleriyle inşa ettiği bir cehennemin tasviridir.
2 “Rosencrantz ve Guildenstern Öldüler”
18. İstanbul Tiyatro Festivalinde ilk kez sahnelenen oyun önümüzdeki günlerde seyircisi ile tekrar buluşacak.
Yönetmenliğini Abdullah Cabaluz’un üstlendiği ve Hamit Çalışkan’ın çevirisi temel alınarak Oyunbaz tarafından derlenen oyun, Çağdaş İngiliz Tiyatrosunun dahi isimlerinden Tom Stoppard’a ait.
Oyun Üzerine
Dünya Tiyatro Tarihinin başyapıtı Hamlet'in iki önemsiz figürünü merkezine yerleştiren oyun, en basit haliyle "tiyatronun tiyatrosu" olarak tanımlanabilir. Yazgıları Shaekspeare tarafından yüzyıllar öncesinde yazılmış iki oyun karakterinin, Hamlet metni içerisinde varolma çabasına şahit oluruz. Ancak, bir tiyatro oyununun parçası olduklarının farkında bile değildirler. Kim olduklarını bilmezler; bir geçmişleri yoktur; bir geleceklerinin olmadığını da er ya da geç anlayacaklardır. Amaçları hakkında ise ancak "diğerlerinin kendilerine aktardığı" kadar fikir sahibidirler.
Modern toplumların trajik koşulları düşünüldüğünde "tek başlangıcın doğum, tek sonun ise ölüm olduğu" bir iz sürme macerasına dönüşmüş olan çağdaş insan hayatına salvolar atan oyunun bu iki "küçük" kahramanı, belirsizliğin içinde endişe ve korku ile yaşamaktansa, belirlenmiş bir dünyada özgürlüklerinden ve iradelerinden vazgeçmeyi göze alarak, her replikte mutlak sonlarına doğru adım adım ilerlerler... Hamlet'in trajedisi parodiye, kahramanlarımızın parodisi ise trajediye dönüşür.
"...çakıl taşı suyun üzerinde, "özgürce" kayarak ilerliyordu fırlatıldığını bilmeden. uzun bir süre ilerledikten sonra kendi kendine "hah" dedi: -artık durup suyun altını gezmenin zamanıdır. halbuki bir doğa kanuna uyduğunun farkında bile değildi dibe doğru süzülürken..."
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...