Sanatçının kazandığı ilk başarılarıyla sanatının kişisel olmayan ününü paylaşmasına, giderek içgüdüsel ve olabildiğince alaylı biçimde başarı denilen olguyu geri çevirmeye doğru yöneldiğine ilk kez Metin Serezli’de tanık oldum.
(Bizi terk edip giden, ama iyi beslenmiş duyularının, duygularının bizleri ondan hiç mi hiç ayırmayacağına yürekten inandığım) Metin Serezli, sanatının kişisel, kazançsız, özgür olduğu; kendi kendinin farkına varmadığı, kendi kendine güldüğü, kendi kendini alaya aldığı evreyi elden bırakmamıştı.
Ve bunun böylece sürüp gitmesini diliyordu.
İstediği, kaskatı bir yüzle, kendine sunulan ünleri payeleri alarak gençliğine hainlik etmek değil, kendi kendine gülüp durmaktı. Yaşamının, iradesi dışında ağırbaşlı bir duruma getirilebilecek olmasından, olasılığından korkar gibiydi.
Bir sanatçının sanat karşısındaki alçakgönüllülüğünü de, ilk kez çeşitli zamanlarda (havada uçuşan, dölleyici birkaç çiçek tozu taneciğinin, onun sevgi dolu yüreğinin, yüceliğinin simgesi olarak yıllar boyu üstümüze konacağına inandığım) Metin Serezli’nin ışıltılı gözlerinde gördüm.
Çok üzgünüm.
Üstün Akmen
TİYATRO ELEŞTİRMENLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI