SÜRGÜN hakkında “Toplum kendi mensuplarını ya da ne pahasına olursa olsun korumak istediklerini vurabilecek olan bir şiddeti, göreli olarak o kadar da önemsenmeyecek, “feda edilebilir” bir kurbana yöneltmeye çalışıyor.” (Şiddet ve Kutsal, Rene Girard)
Üç büyük tragedyada odağımız üç insan/kadın. Erkek egemen ideolojinin ve bu ideolojiyi kanıksamamızın kadına ver(e)mediği payın peşindeyiz. Ve dolayısıyla alternatif olabilecek olanın. Sistemden başlayarak yeni bir önerme getirme şansımız düşük çünkü sistem danışmıyor. Bu yüzden sistemden ziyade sisteme karşı durma biçimlerine ve o alanın ‘kim’ ve ‘nasıl’larına yöneldik. Sistem, doğalında karşı duruşu geliştiriyor. Bu karşı bakış aynı zamanda sistemin ürettiği bir davranma biçimi de. Bu perdele(n)meyi kırabilmek adına bir başkasına karşıdan bakma ve yanlışlama yolu yerine, o ‘başka’yı kendinden başka olanla yargısız bir alanda karşılaştırmayı/buluşturmayı denedik. Doğal hayatta gerçekleşmesi güç olan bu deneyimi kendi kurduğumuz oyun dünyasının temel davranışı olarak benimsedik. Bakkhalar’da tanımayarak (vahşi bir hayvan zannederek) oğlu Pentheus’u öldüren Agaue, Medea’da kendi oğullarını tanıyarak öldüren “barbar” Medea ve Kral Oidipus’ta kendisini öldüren İokaste. Bu üç tragedya diğer her şeyin yanı sıra bir de ‘anneler ve oğulları arasında’ trajikleşiyor. Kanıksanan şiddet uzaktan yakına yürüyor. Agaue’nin oğlunu tanıyamazlığı, Medea’nın bile göre eylemesine; Medea’nın tanıyarak oğullarını öldürmesi, İokaste’nin bilerek kendisini öldürmesine alan açıyor. Oyunun grafiği bu hat üzerine kurulu: Gizil kurbanın (öldürenin) nihayetinde fiili kurbana (öldürülene) dönüşmesine projeksiyon tutmaya çalışıyoruz. Bu iki durum İokaste’de kesişiyor... Toplumsal düzenekler zincirleme gerçekleşen bu kurban etme ve kurban olma devinimiyle dengeyi sağlıyor. Şiddetin “fiilen bulunduğu yere hukuken de yerleşmekte olduğu” bir dünyada yaşadığımızın farkına varmaya ve altını çizmeye çalışıyoruz. (Şiddet ve Kutsal) Bu üç kadının aldıkları pozisyonları haklılaştırma veya yargılama amacı gütmeden, bu üç tragedyada gerçekleşen üç anne ve oğul arasına girmiş mesafeyi yeniden duymaya ve görmeye çalıştık. Bu bizim için kişinin kendisiyle arasına girmiş olan mesafeyle eşleşti.
Kendi kendisinden, kendi hikayesinden ve dolayısıyla başkalarının (bilinen hikayeden) hikayelerinden sürgün edilmiş üç kadına bir alan olsun istedik oyuncu haznemiz. Çünkü oyuncu, başka türlü/yeniden görebilen ve başka türlü/yeniden davranabilen bizim için; oyunu yoluyla talep ettiği davranış biçimine referans oluşturabilen. Uzaklaşmak veya uzaklaştırmak yerine fiziksel ve zihinsel geçirgenliğiyle yaklaşabilen; içine alabilen. İçine aldıkça, anladıkça da sürgünün ıssızlığına bir alternatif geliştirebilen...
Talep ettiğimiz dünyaya doğru, oyun yoluyla hayal kurmaktan, cesaret etmekten ve denemekten taviz vermemeye çalıştığımız, bir yıldır oyuncu benliklerimizde devinen bu sürecin, ancak paylaşarak tamamlanabileceği seyircisiyle karşılaşma anında Sürgün’ün güçlü bir etkileşim yaratabilmesini umuyoruz.
Pınar Yılmaz - ( 01/06/2013 )
8 ve 9 Haziran-da Üsküdar Tekel Sahnesi-nde oynamayı planladığımız -Sürgün Oyunu-na Türkiye coğrafyasında görev yapan tüm polisleri ve Meclis üyelerini davetlimiz olarak bekliyoruz. Pınar Yılmaz Seda Arslan - ( 13/01/2014 )
Gündemdeki olaylara atıfta bulunma yoluyla havuzdan nemalanmaya çalışan aslında atıfta bulundukları insanlardan pek bir farkı olmayan kişi veya kişilerin tasarladığı oyunumsu şey.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...