Türkiye'de uzun zamandır böyle özel bir oyun sergilenmedi. Bir Ermeni meyhanesinde o zamanlar kimsenin kimseyi hor görmediği herkesin " biz" dediği dönemlerde yaşanmış olması olası bir sohbet. Oyunu izlemeye geldiğinizde fuayede salataları yapmakta olan ve kocasından dayak yemiş Mina hanıma rastlayacaksınız. İçeride acem garson yarım Türkçesiyle siparişinizi alıyor. Sevroş Aris sahnede sızmış. Kevork efendi henüz hariciyedeki odasının ampulünü söndürmemiş, az sonra çıkıp gelecek. Gedikli, kahvede son el kumarını oynuyor. Külhani ise belinde saldırma, salınarak yolda meyhaneye geliyor. "Meyhanede" toplanıyorlar; içiyorlar; kederlerine, mutluluklarına, dertlerine ortak oluyorlar.
Oyundaki tiplemeler, Türk – Ermeni dostluğunu ispatlar türden... Külhani, haraç değil, racon kesen zenginden alıp fakire veren, yürekli delikanlı; Ermeni Meyhaneci, meyhaneciliğe sadece işi olarak değil, bir zevk olarak bakan; müşterilerine ve dostlarına yedirip içirmesini seven bir babacan. Moşe ise, evden kovulunca, tek sığınağı meyhane olan; Gedikli, iş çıkışı meyhaneye uğrayan, kendi halinde bir adam; Yosma, feleğin çemberinden geçip, tokadını yemiş bi kadın, Sevroş, meyhanenin müdavimi... Sahne meyhane ama salon da meyhane. Koltuklar yerine masalar var. Hem seyircisiniz, hem oyuncu... Ve sadece 50 kişi izleyebiliyor bu oyunu! Az sonra yan masanız gibi sergilenecek bir oyun. Sahneden salatalarınız gelecek ve siz müzik dinleyip, içkinizi içerken bir de bakacaksınız ki 1,5 saat geçip gitmiş. Böyle sıradışı bir oyun izlemeye ne dersiniz? O zaman sizi "Meyhanede" bekliyoruz...
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...