| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu ve Çeşme’nin Anfi(!) Tiyatrosu… Üstün Akmen Yıldız Kenter’den iki gün sonra, yani geçtiğimiz cumartesi akşamı, Laurent Baffie’nin “Tak Tak Takıntı (Tok Tok)” başlıklı oyunuyla Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu da geldi Çeşme Amfi Tiyatrosu’na. 35. Sanat Yılı’nı kutlayan ve oldum olası “obsesif kompulsif (saplantı hastalığı)” olan bu toplumun içinde yaşayan Ali Poyrazoğlu, oyundan sonra seyirciyi selamlarken, Çeşme’ye böylesi “enayi” bir tiyatronun yakışmadığını söyledi. “Gerekirse gelelim, ücret almadan oyunlar oynayarak katkıda bulunalım, ama Çeşme’yi adam gibi bir tiyatroya kavuşturalım” dedi. Takıntılılar Çeşmeli seyircilerin, oyunu izlerlerken ellerini yıkamadan duramayan, hiçbir yere dokunamayan Melek Pakyüz’ün (Şebnem Özinal); her sözü, her tümceyi iki kez yineleyen Söğüt Kurugürültü’nün (Berrak Kuş); her şeyi sayan, kafasından süper hızla hesap yapan sayı hastası taksi şoförü Kamil Çakmak’ın (Özdemir Çiftçioğlu); çizgilere basamayan, simetriyle kafayı bozmuş Eylül Çimen’in (Eser Ali); “tourette sendromu” denilen küfretme takıntısı olan Şuayip Kibar’ın (Bülent Kayabaş); evindeki elektriği, suyu, gazı açık bıraktığını düşünen, çantasındaki anahtarı sürekli kontrol eden, bakire olduğunu her fırsatta açıklayan sarışın Ermeni Madam Arşaluz Taşaklıyan’ın (Ali Poyrazoğlu) öykülerine bir yandan kahkahalarla gülerken, diğer yandan da “Yahu, bunların hepsi-ya da şu ve bu- bende de var” dediklerine eminim. Tüm olumsuzluklara rağmen… Ali Poyrazoğlu, oyunu sahneleyiş biçeminde de hepimizin takıntılı olduğuna; takıntılarla iyi geçinmesini öğrenemezsek, o geçinemediğimiz takıntıların giderek ruh sağlığımızı bozacağına işaret etmiş; takıntılarımızla, hatalarımızla yüzleşmemizi sağlamış; bir anlamda, onları yenerek kendimizi değiştirmemizi, yenilememizi önermişti. Bu arada, sahne üzerinde ritim ve temponun açık hava olumsuzluklarına, sıcağa karşın tüm oyuncular tarafından başarıyla gerçekleştirilmesine de tanık oldum, alkışladım. Oyun ile ilgili değerlendirmelerimi, eleştirilerimi daha önce (Bkz: “Evrensel” 6 Mart 2007 ve “tiyatro… tiyatro Dergisi-Nisan 2007) yazdığımdan, burada detaya inmekten doğal olarak kaçınıyorum. “Servet’in Yeri” Oyundan sonra, Ilıca’daki “Servet’in Yeri”ne gittik. Çöp şiş, köfte, roka, tulum peyniri, kesme yoğurt, salata… “Servet’in Yeri” Servet Bıçak’ın yeri. O da Ali Poyrazoğlu gibi, meslek yaşamının 35. yılında. Topçu’da bulaşıkçı olarak işe başlamış, zaman içinde komilikti, garsonluktu derken sekiz yıl önce Türk sinemasının kötü adamı olarak ünlenmiş (üzerine ışıklar yağsın) Bilal İnci ile birlikte İzmir’de kendi işyeri “Servet’in Yeri”ni kurmuş. Çeşme’deki “Servet’in Yeri”, İzmir’dekinin şubesi. “Servet’in Yeri”nde Kerem Coro, Özdemir Çiftçioğlu, Şebnem Özinal, Eser Ali, Berrak Kuş, Bülent Kayabaş, Ali Poyrazoğlu ve Sevgilim Şaylan ile dikdörtgen masanın iki yanına sıralandık. Gerçekten de Çeşme Amfi Tiyatrosu’nun hali yürekler acısıydı. Kulis sıcaktan yanıyor, kulis tuvaletleri leş, akustik yok, bir spot ayağı bulmak bile olanaksız, çevrenin gürültü kirliliği had safhada... Bunları konuştuk. Amfiteatr’ın olmazsa olmazı Dahası, Çeşme Amfi Tiyatrosu’nun amfi tiyatroyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledim. Amfi tiyatro yapılarının, bir izleyici yeri, koronun şarkı söylediği çember biçimli bir orta alan ve oyuncu yerini kapsadığını bilememiş burayı yapan her kimse. Bilemediği için de, doğal olarak amfi tiyatroların, sahne ile oyuncu yerinin bütünleştiği tiyatro yapıları olarak, perspektifli Barok çerçeve sahneli tiyatro yapılarının karşısında yer aldığını da atlamış. “Yahu, amfi tiyatro, oyuncu ile izleyiciyi bir yerde birleştirir. Bu anlamda amfi tiyatro, izleyicilerin toplumsal katman olarak birbirlerinden ayrılmadığı tiyatro yapısı biçimini oluşturur. Amfi tiyatronun bu yapısal özellikleri olmazsa olmazdır” dedim, gülüştük. Gülüştük, çünkü Çeşme Amfi Tiyatrosu’nda amfi vardı, amfi vardı da önündeki gereksiz düzlüğe plastik koltuklar yerleştirilmekteydi ve sahne, koltukların önündeki yükseklikte yer almaktaydı. Böyle yapı olamazdı. Alt katında ile “body salonu” ve Alcesu’nun (Alaçatı Çeşme Su İşletmeleri AŞ) tahsilat bürosunun bulunduğu, gişesi olmayan bir amfi tiyatro… Gel de gülme! Ya yol gösterme tabelalarındaki “Anfi Tiyatro” yazısına ne demeli! Türkçede “anfi” diye bir sözcük var mı? Kapitalizmin çöp kutusu Ali (Poyrazoğlu), “Sen buradasın, gidip konuşsana belediye başkanı ile” dedi. Evet, gitmeli Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu’na her bir yana Türk bayrağı dikmekle, ilçenin anayollarına kenarı nağmeli kocaman Atatürk posterleri yerleştirmekle ülkeye, kente, ilçeye, bucağa, insana hizmet edilmiş olunamayacağını anlatmalıydım. “Ülkeye hizmet etmek, kültür-sanatla başlar, gelişir. Popçuların ‘halk’ konserleri, dünyanın hiçbir yerinde kültür-sanat hizmeti anlamına gelmez” demeliydim. Çeşme’nin Cumhuriyet Halk Partili başkanına, popüler kültürün hızlı yayılışından, bu yayılışın yaşam stilimizi ve duyarlılığımızı kapitalizmin çöp kutusuna yuvarladığından söz etmeliydim. Bayraktar Faik Bey… Faik Tütüncüoğlu da aynen İstanbul’da olduğu gibi, Çeşme’nin yüksek tepelerini, meydanlarını, Sheraton Oteli’nin ikiye böldüğü Ilıca Plajı’nın kumsal boyunu bayraklarla donatmış. Bayrağın güzelliğine, dalgalanışındaki haşmete; ulusal varlığın, onurun, gururun, bağımsızlığın, egemenliğin, özgürlüğün simgesi oluşuna sözüm elbette olamaz, ama bayrağın anlamının da bu denli dejenere edilmesine karşıydım. Masada bu düşüncemi de dile getirdim. Sabahın ilk saatlerine girdiğimizdeyse masada bulunanlara, Faik Tütüncüoğlu ile görüşme olanağı bulursam Prof. Dr. Erol Manisalı’nın: “... Bayrak siyasi, iktisadi, kültürel ve askeri anlamda ulusal çıkarların bizim egemenliğimizde olduğunu göstermesi gereken bir simgedir. Eğer saydığım bu değerler yoksa, bayrak sadece bir bez parçası haline gelir” demesini anımsatacağımı da söyledim. Manisalı’nın dedikleri Şöyle devam ediyordu Manisalı: “Bütünlük yoksa, bağımsızlık yoksa, özgürlük yoksa; ülke siyaseti, ekonomisi, güvenliği ve kültürü başkalarının elinde ise bayrağın bulunması bir anlam taşımaz. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerde dev bayraklar asılmaya başlandı. Bayrakların büyümesi ne anlama geliyor? Bayraklar büyüdü; iktisadi olarak daha güçlü mü olduk? Yoksa yabancılar ülkeyi şirketleriyle denetim altına alıp işgal ederken bayraklarla bir şeyleri örtmeye mi çalışıyoruz? Ülke topraklarını, yeraltı madenlerini, en stratejik iletişim tesislerini Batı devletlerinin eline bırakırken, acaba bu işgali örtmek için mi bayrakları büyütüyoruz?” Bay Tütüncüoğlu! Sözüm sizedir! Şimdi diyorum ki; Tütüncüoğlu, Prof Dr. Erol Manisalı’nın bu sözlerindeki gerçekleri iyi bellemeli, altında dönen kirli dolapların gizlenmesi için kullanılmakta olan son zamanlardaki “en yükseğe bayrak dikme”, “en büyük bayrak” soytarılığına kendini alet etmemeli. Ucuz popülizmden kendini soyutlayarak sadece hizmete eğilmeli. İlk iş olarak da “amfiteatr” işini üstlenmeli. Ya da “Çeşme Açık Hava Tiyatrosu”, “Çeşme Amfi Tiyatrosu” olarak tanımlanan üç bin kişilik “mahal”in adını, “Çeşme Pop Müzik Konserleri Yeri” olarak değiştirmeli. Tiyatroya ve tiyatroculara daha fazla ayıp etmemeli! Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet cihan bektaş - ( 2/19/2009 ) oyun nefis,herkese tavsiye ederim... Hüseyin KARA - ( 4/17/2009 ) Eğlenmek isteyen bu mükemmel oyunu izlemeli :) Gürsel ATALAY - ( 12/5/2010 ) Sn.Üstün AKMEN Çeşmedeki Amfi Tiyatro eleştirilerinizi dikkate alarak,Ağva ve Kandıra Bileşiminde Uygulamış olduğum ATA COUNTRY CLUB Projem içerisinde 2.500.Kişi Kapasiteli ve oturma dizaynı hariç bitmiş durumdadır çevresi tamamen taş duvarlarla çevrili bir alandadır projem 14.mayıs 2010 Tarihinde bitecektir amacım ,tiyatromuzu hiç bir ücret talep etmeden ve istenilen eksikler tamamlanarak tiyatrocu dostlarımıza ve tiyatro sevenlerin hizmetine sunmaktır,projemizde her türlü sosyal etkinliklerimiz ve osmanlı mimarisi ahşap konaklarımız inşaatları devam etmektedir,çeşitli senaryolara ev sahipliği yapabilecek taş ve ahşap yapıtlarımız bitmiş ve kullanılabilecek düzeye erişmiştir,bir sanat sever olarak tesislerimizi görmenizi ve konuyu gündeme getirmenizi rica ederim,teşekkürlerimle, |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|