Sıkıldığım halde yapabildiğim tek şey tiyatro (9/28/2007)
Çok renkli bir kişilik Akasya Aslıtürkmen. Başarılı oyunculuğunun yanı sıra müzikle ilgileniyor. Şan dersi ve koreografi ağırlıklı dans dersi alıyor. Tai chi, yoga, pilates ve sporu da ihmal etmiyor. Büyük bir trafik kazası atlatan ve kaza sonrası içinde bir şeylerin harekete geçtiğini hisseden güzel oyuncu, yeni projesiyle de bunu kanıtlayacak gibi
“Sıkıldığım halde yapabildiğim tek şey tiyatroydu. Baktım bu işi seviyorum, oyuncu olmaya karar verdim" sözleriyle anlatıyor mesleğe başladığı dönemi Akasya Aslıtürkmen. Oyunculuğu gerçekten o kadar çok sevmiş ki, hiçbir ayırım yapmadan çocuk oyunlarında, tiyatroda, dizilerde, sinemada, reklamlarda, kliplerde ve kısa filmlerde yer almış oyuncu kimliğiyle. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden mezun olduktan sonra da Semaver Kumpanya ile çalışmış 3 yıl. O dönemi büyük bir keyifle anlatsa da yaşam şartları, geçim kaygısı ve tek başına ayakta kalma arzusuyla birey olarak hareket edebileceği projeleri tercih ederek ayrılmış aralarından. Bundan sonrası ise pek çok projeyle renklenmiş. ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’, ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’, ‘Araf’ ve ‘Sahne’ filmlerinin yanı sıra birçok televizyon dizileri de var. Vega’nın ‘Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı’ adlı klibi, Tuna Kiremitçi’nin ‘Başyapıt’ ve Barış Bayraktar’ın ‘Pamuk Prenses 2’ adlı kısa filmi örneklerden birkaçı. Hatta Göksel’in ‘Hastasıyım’ şarkısının sözleri de ona ait. On parmağında on marifet olan Asıltürkmen, aralık ayı itibarıyla her salı günü Aya İrini’de sahneye çıkacak ve Shakespeare’in ‘Othello’ oyunundaki Desdemona karakterini canlandıracak. Oyuncunun bu projeye katılma hikayesi de hayli ilginç.
Yeni sezonda Desdemona karakterini canlandıracaksınız. Proje size nasıl geldi?
Bu yaz Eidenburg Tiyatro Festivali için İskoçya’ya gittim. Londra Globe Tiyatrosu’nda Shakespeare’in iki oyununu izledim ve ‘Venedik Taciri’ ile ilgili bir atölye çalışmasına katıldım. "Biz niye böyle şeyler yapamıyoruz" diye geçirdim içimden. Türkiye’ye dönerken uçakta okuduğum gazetede Dilek Öztekin’in ‘Shakespeare Sahnede’ diye bir projesi olduğunu ve Shakespeare’in tüm karakterlerinin aynı sahnede görülebileceğini anlatan bir röportajını okudum. Çok özendim ve aklımın bir köşesine yazdım. İki hafta sonra Dilek Öztekin beni aradı. Ve Desdomona’yı oynamamı teklif etti. Çok şaşırdım ve kabul ettim. Desdomona, Shakespeare’in hoşuma giden ve içimi parçalayan karakterlerindendir. Güçlü rolleri seviyorum. Ama yine de Shakespeare oynamak biraz ürkütüyor beni. Hele ki deneyiminiz varsa... Çünkü bilgi insanı korkaklaştırır. Cahil cesaretiyle kendimi ortalara atmıyorum.
O projenin içerisinde yer almak istemeniz teklif gelmesinde etkili olmuş olabilir mi?
İçimde bir şeylerin harekete geçtiği bir dönem ve bu tür şeyleri kendime çekiyorum. Şu aralar popüler olan kuantum fiziği, benim için de geçerli. Hayatımda etkilerini görüyorum. Yaşadıklarımızın seçtiğimiz olayların sonucu olduğunu düşünüyorum. Ve çekim yasasına inanıyorum. Bunun popüler kültür tarafından tüketilmesi hoşuma gitmiyor. Ama insanlar bunu en basit haliyle algılasa hayatlarında çok şeyi değiştirebilirler. Çözüm noktasında durup, olayların biraz dışına çıkıp bakmak gerekiyor.
Olayların dışına çıkmak çok da kolay bir şey değil...
Meditatif şeyler, yoga burada etkili olabilir. Sosyal hayatımız bizi baskı altında tutuyor ve gerçeklikten uzaklaşıyoruz. Büyük bir trafik kazası geçirdim. Dalağım yok, 7 kemiğim kırıldı. Uyandığımda ilk söylediğim şey ‘Ne zaman sahneye çıkacağım’ oldu. Doktor bana ‘olumsuz olasılıkların çokluğu’ diye başlayan bir cümle kuruyordu ki hemen susturdum. Olabileceklerden bahsedelim’ dedim. 2 ay sonra ‘Süleyman ve Öbürsüler’ adlı oyunda sahneye çıktım. İnsan isterse yapamayacağı hiçbir şey yok. Hastanede çok iyimserdim ama o pencere hızla kapandı, bunun da farkndayım. Bunun için meditatif yöntemler var. Mesela namaz kılmak ciddi bir meditasyon. Zaten bence Hz. Muhammed çok zeki bir insan. Namaz için günde beş vakit Allah’a dönmek, bence insanın kendine dönmesi çok faydalı bir şey.
Hiperaktif, mesleğine âşık ve bunun için sürekli kendini geliştiren bir kişi izlenimi verdiniz bana…
Doğru. Ben 3 yıl Semaver Kumpanya’da çalıştım. Çalışılabilecek en iyi gruplardan biri olmasına rağmen tek başına ayakta kalma arzusuyla aralarından ayrıldım. Konservatuvardan sonra kendimi geliştirmek için pek çok eğitim aldım. Haftada bir gün şan dersi, koreografi ağırlıklı dans dersi alıyorum. Tai chi, yoga, pilates yapıyorum, spora gidiyorum. Bunları yapmak zorunda olduğum için yapıyorum. 15 yaşındayken metal müzik yapan bir grubum vardı. Ayşe Mestçi’nin oyunlarının müziklerini yaptım. Tiyatro ağır bastı. Sıkıldığım halde yapabildiğim tek şey tiyatroydu. Baktım seviyorum bu işi. Rastlantılar birbirini kovaladı.
Komediyi tercih ediyorum
‘Pamuk Prenses 2’ adlı filmdeki rolümle ilgili ekşisözlük’te ‘Kendini güzel zanneden şey’ diye yazmışlar. Eğer o karakter kendini güzel zannediyorsa ve ben onu seyreden kişinin güzellik kavramına uymuyorsam bu onun bileceği iş.
Bir filmde oynadığınızı söyleyebilmek için galasına gitmelisiniz. Ya da film çekilip sizin bölümleriniz atılmış olabilir. ‘Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’ filminde başıma geldi. Çok ağlamıştım.
‘Gemide’ filminde Azize’yi canlandıracaktım. Senaryonun ilk hali çok sertti, korktum. Sonra başka projelerde karşılaştık Erkan Can’la.
Dramalardan çok komedilerde oynuyorum. Çünkü komedide bir konfor alanınız oluyor. ‘Saklambaç’ dizisini çekmiştik. Ekipte Sibel Can, Talat Bulut ve Yıldız Kenter vardı. Proje başta Sibel Can’ın gönlünü alıyordu ama onun yanında biz de geri planda kalmıyorduk.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...