Fatih Akın’ın bol ödüllü filmi Duvara Karşı, İsveç Ulusal Tiyatrosu tarafından sahneleniyor. Filme birebir sadık kalan uyarlama İsveç’in 24 şehrinde sahnelendikten sonra aralık ayında İstanbul’da
Sinemaya damgasını vuran ve peş peşe ödülleri toplayan Sibel ve Cahit’in tutku dolu, baş döndürücü aşklarının öyküsü şimdi de tiyatro sahnesinde. İsveç Ulusal Tiyatrosu tarafından çok ödüllü yönetmen Fatih Akın’ın aynı adlı filminden tiyatroya aktarılan Duvara Karşı’nın yapımcısı Figen Solmaz, yönetmeni Dritero Kasapi. Başrollerini Elmira Arıkan ve Peter Perski’nin paylaştığı oyunun müziklerini ise Stockholm’de kısa zaman önce popüler olan Hakan Vreskala och Dj Deleey yapıyor. 20 yaşındaki Sibel yaşamı ve dünyayı tanımak aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Hayatını yaşamak konusunda önündeki tek engelse muhafazakâr ailesidir. Bir gün Sibel ve eski rock müzisyeni Cahit’in yolları bir klinikte kesişir. 40’lı yaşlarındaki Cahit bir gece kulübünde boş şişe toplama işiyle uğraşan, yaşama sevincini yitirmiş bir insandır ama sadece Türk kökenli olması Sibel’in onu özgürlüğünün anahtarı olarak görmesine yetecektir. Sibel, Cahit’i evlenmeye ikna eder. Ondan tek beklentisi bir evlilik belgesi ve ortak bir adrestir. İkili evlenirler ve aynı daireyi paylaşmaya başlarlar. Aralarındaki tek ilişki budur. Ama Sibel’in yaşama sevinci Cahit’e bulaşmakta gecikmeyecek ve düşünülmeyen başa gelecek, Sibel ve Cahit arasında bir aşk doğacaktır. Filmdeki hikâye aynı şekilde sahneye aktarılmış.
Peki, neden bir filmin hikâyesi taşınmıştı sahneye; Bir göçmen hikâyesi olduğu için mi, bir aşk hikâyesi olduğu için mi, yoksa insanı koltuğa çaktığı için mi? Yapımcı Figen Solmaz öykünün çok iyi olması etkiledi bizi diyor ve şöyle devam ediyor: “Çıkan birçok eleştiride hikâye 2000’li yılların Romeo ve Juilet’i olarak tanımlandı. Ama onun dışında göç kavramını incelerken insanın çok yönlülüğü açısından bakmayı düşündük. Özgürlükten bahseden bir insanın özgürlüğü farklı zamanlarda farklı şekillerde algılayabileceğini de anlatmaya çalıştık”.
Duvara Karşı iyi bir öykü olduğu kadar, iyi anlatılmış bir hikâye olduğundan sahnelenirken belli çekinceler de olmuş. “Çok iyi bir film üzerinden yola çıkmıştık ve bu proje için bir araya gelmiş insanlar olarak her birimizin kafasında oluşmuş farklı resimler vardı. Hikâyeyi hepimiz çok seviyorduk ve inandık bu işe.” Filmden bir oyun uyarlamanın bir nedeni de gençleri tiyatroya çekmekmiş. Sinemaya giden, konsere giden ama tiyatroya gitmeyen...
İNSAN NEREYE AİTTİR
Yapımcı Figen Solmaz Duvara Karşı oyununun İsveç ve Türkiye arasında gerçekleştirilen Home not Home adlı projenin bir parçası olduğunu söylüyor. Projenin ortak amacı ise aşk, kimlik, güç, nefret gibi temaları global bir perspektifle ele alarak var oluşa ilişkin sorulara dikkat çekmek. Duvara Karşı, İsveç’in 24 şehrinde 30 kez izleyiciyle buluştuktan sonra 17 - 21 aralık tarihlerinde yapılacak Türkiye turnesiyle son bulacak. Projenin Türkiye’de iki ayağı var, biri Diyarbakır diğeri İstanbul. Figen Solmaz Diyarbakır’daki oyunun teknik nedenlerle iptal edildiğini belirtiyor: “Biz oraya gittiğimizde amatör tiyatro oyuncularının oyundan çok kendilerini geliştirecek workshoplara ilgisinin olduğunu gördük. O nedenle oyunu orada oynayamasak da diğer etkinlikleri gerçekleştireceğiz.”
Solmaz, projenin beş ayrı kurumun biraraya gelmesiyle oluştuğunu vurguluyor. “Bu sene Avrupa Birligi’nin ilan ettiği Kültürlerarası Diyalog yılı için her ülke kendi ulusal projesini yapıyor. Bizde İsveç’te beş ayrı kurum olarak biraraya gelip bu projeyi oluşturduk. Bu kurumların kültür meselesine bakışı açısından arayışları var. Ulusal tiyatro demokrasi meselesini çok irdeleyen toplumsal tartışma platformu yaratmaya açık bir tiyatro. Bu anlamda çalışan farklı kurumlar biraraya gelerek yeni bir bakış getirebilir miyiz diye bakmak istedik. Ortak temamız evdi. İnsan nerede evindedir, nerede değildir? Bir ülkeden başka bir ülkeye gelinmesi çok büyük görünse de aynı mahallede ev değiştirmek bile insanın yaşamını çok etkileyebilir. Bir jenerasyon perspektifi düşündük. Şimdi yeni bir jenerasyon gelişiyor çok farklı kültürlerin arasında kendini evinde hisseden.”