Bilgesu ERENUS’un 17 yıl önce sanki yaşadığımız bu günleri görmüş gibi yazdığı “Acılar Şenliği” oyunu, geçmişin izini taşıyarak şimdiye tanıklık ediyor. Bugün Özkan SCHULZE’nin rejisini yaptığı oyun Sovyet Bloku’nun çökertildiği yıllarda yazıldı. Ogünlerde “Acılar Şenliği” oyunundan, tiyatrolar ve rejisörler haberli olsalar da uzak durmuştu.
Siz bu fotoğrafın neresindesiniz?
Arama Tiyatrosu eski bir fotoğrafın öyküsünü taşıyor sahneye!
Fotoğrafta, dağda sürgün vermiş çiçekler benzeri üç genç görüyoruz…
Bir benzerleri daha var, o görünmüyor, fotoğrafı çeken…
Acılar Şenliği’nin sorusu açık ve net.
Ne oldu da bu dört genç artık birbirlerine benzemez haldeler?
Biri, karşı olduğu sistemle uzlaşmış ve muhteşem bencilliğini büyütüyordur artık; bir iş adamı ve parolası, daha fazla kâr, hemen şimdi burada!
Diğeri, devrimci bir derginin editörüdür, kendini tekrar etme pahasına direnmeyi sürdürenlerden…
Acılar Şenliği’nde, Küçük Prens ya da Che diye adlanan genç ise, yok artık! Sol düşüncenin tutsak alındığı hapishanelerden birinde, diş macunu tüpüyle damarlarını delerek intihar etmiş.
Ya fotoğrafı çeken? Dördüncü benzer? O ne uzlaşıp ne de direnebildiği için beynini alkole yatıran biri. Acılarla eğlenirken, aslolan acılar da direnmektir, deyip yeniden gün yüzüne çıkabilecek mi peki? Kendisini Küçük Prens’in hiç doğmamış kızı ve Che’nin eşi diye adlayan ve “ölenler boşuna mı öldü?” sorgusundaki genç kuşaktan biriyle yapacak belki bunu?
Acılar Şenliğinin sonunu bilmenizde hiçbir sakınca yok. Yüzer gezer çoğunlukları temsil eden bu iki kişi, ne uzlaşabilen ne de direnebilenler yani, oyunun sonunda, Shakespeare’in sonesine adımlarını uydurarak hak kavgası adına yeniden sokağa çıkabilecek gücü kendilerinde buluyorlar. Ve her yaştan çocuklar ve çocuklar peşlerine düşüyor onların!
17 yıl önce yazdığı “Acılar Şenliği” oyununu seyreden yazarımız Bilgesu ERENUS, oyundan sonra şunları kaleme aldı:
“Ön kapağında Mengü Ertel Usta’nın, Objektif - Göz’ün Gözbebeği’nden bizleri seyreden gençlerin bir desenini taşıyan Acılar Şenliği, toz değilse de, koyu pembe rengiyle, şu an masamda duruyor. On yedi yıl önce 1991’de Akış Yayıncılık’tan çıkmış. Arka kapakta, bir sokak eyleminde çekilmiş siyah giysili fotoğrafımın altındaki paragrafta şu sözler yer alıyor:
“Seni seviyorum sokaktaki adam, her şeye karşın seviyorum seni, bütün kusurlarına karşın... Ölme, ölme sakın, iyileşeceksin tamam mı, güzel yanların baskın çıkacak çünkü; senin bile ayırdında olmadığın o yanların, direnç bile sayılabilir bir anlama...”
Basılmış olsa da Acılar Şenliği’ni, uzun bir süre, yazdığım oyunlar arasında saymakta zorlandım. Mesleksel anlamda şöyle bir kusurum var; Bir oyunumun yazılıp bittiğini anlamam için, onu mutlaka ve mutlaka, seyircisinde seyretmem gerek!
Sovyet Bloku’nun çökertildiği yıllarda, tiyatrolar ve rejisörler, haberli olsalar da Acılar Şenliği’nden uzak durmuştu. Aslında, oyunlarımdan çok, ismimden uzak durulan günler… Sürekli gözaltına alınıyor, yargılanıyordum. “Acılar Şenliği’ni keşke Bilgesu yazmamış olsaydı da oynasaydık!” diyen tiyatroların yanı sıra, başlayıp vazgeçenler de oldu. Şikayetçi değilim, onlar bana inatta sabrı yaşatıp, farklı bir güç kattılar.
2008 yılının sonunda, hem seyredenler hem de yazarı için Acılar Şenliği’ni görünür kılan, Özkan Schulze ve Arama Tiyatrosu’na, kucak dolusu sevgiler...
Şimdi ben, Acılar Şenliği’nde, seyirciyi seyrederken, bu yaşanan günleri daha o günden nasıl olup da gördüğümü görüyorum.
Şimdi ben, içimizdeki son yargıç, vicdan, giderek toplumsallaştığı için, devrim’i ve kaçınılmazlığını görüyorum.
Şimdi ben, sokaktaki adamın yada uyuyan devin –dünyada ve bizde- uyandığını görüyorum.
Demek ki, her yaştan çocuklarla yeniden devrimin peşine düşülecek!
İçimin rahatlığı bundan geliyor, mutluyum.”
Yazarımız Bilgesu ERENUS, şehir dışında olmadığı taktirde, oyunlardan sonra, kalmak isteyenlerle yapılacak olan sohbet toplantılarına katılacaktır.
Acılar Şenliği bir anlama da günümüze yönelik bir vicdan taramasıdır! Arama tiyatrosu olarak bizler, seyirciye ulaşmak için sansasyon yaratmayı bilmiyoruz, öğrenmeye de pek niyetimiz yok. Günümüzde Acılar Şenliği’yle vicdan taraması yapacak kadar toplumsal anlamda gerilemiş olmamız yeterli bir sansasyon değilse eğer, şunu söyleyebiliriz. Arama tiyatrosu, elli kişilik bir salon! Her cumartesi saat 20:30 da oyunumuz var. Yerlerimiz numarasız olduğu için zamanında gelmenizde yarar görüyoruz. Seyircilerimize vaktinde gelmelerini farklı bir nedenle de öneririz. Eğer sahnedeki rahat koltuğun sol köşesinden başka yer bulamadığınız takdirde başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz. Kaybolan Vicdan’ın tüm yükü bir anda sizin omuzlarınıza binebilir…
Oyunun yönetmenliğini Özkan SCHULZE, müziklerini Ali ERENUS, ışık tasarımını Ulaş YATKIN yaptı. Fotoğrafları Özcan Yaman ve Eren TOYDEMİR çekti. İnan AMBARKÜTÜK, Özlem AKTAŞ, Emsal YEŞİLBİNGÖL ve Eren TOYDEMİR ise oyunu her hafta cumartesi günü saat 20:30’da Arama Tiyatrosu sahnesinde oynuyor.
www.aramatiyatrosu.com