Sokak Tiyatrosu Yapmak ya da Polise -Taş- Atmak (Tufan Taştan) (12/8/2009)
Çocukken, duvarların üzerimize geldiği kapalı alanlarda değil; parklarda, sokaklarda oynamayı severdik. Özgür olmak, sokaklarda koşuşturmak, çamura düşmek, ıslanmak… Fakat büyüdüğünüz coğrafyada oyun alanlarınızı kapatan kocaman tanklar varsa? Çocuk sesleriyle değil de silah sesleriyle inliyorsa sokaklar? Ve sizi zorlayan bu koşullarda attığınız bir ‘taş’ tehdit sayılıyorsa koca devlete, ömrünüzü hapishanede geçirmeye ne dersiniz? Biz yaşanan bu sorunu paylaşan olduk ve “hayır” dedik, düştük yola. Efendilere çocukların yalnızca çocuk olduğunu hatırlatmak için! TMK Mağduru çocuklara özgürlük istemek için bir oyun oynayacaktık Meclis’in önünde, ama müdahale ettiler oynayacağımız oyuna, anlatacağımız masala. Engelledi kolluk güçleri “sokak tiyatrosu” yapmamızı orada. Korktukları bir palyaço, bir kedi, bir prenses, bir kelebek ve masal perisi kostümlü oyunculardık. Kimimiz tiyatro bölümlerinde öğrenci, kimimiz mezun, sokak tiyatrosu ile uğraşan, sanatın sokaklarda olması gerektiğine ve “sanatın geleceği içinde barındıran bir silah” olabileceğine inanan sokak sanatçılarıyız. Bizim, Meclis’in önünde oynamamızdan; sokaklarda tiyatro yapmamızdan korktular. Biz, “sokaklar bir sahnedir” dedikçe, onlar sokakların etrafını duvarlarla çevirip bize ve çocuklara yasak kılmaya çalıştılar. İşte onlar; küçücük çocukların attığı ‘taş’tan korkanlar...
Sahne Dışı’ndayız; sahne dışında kalanlarla!
Tersanelerde gemi yapılır, tabut değil diye düşündük ve 2008 yılında koyulduk yola, tuzla grevi için, sokak çağırmıştı bizi; kostümlerimizi, aksesuarlarımızı alıp Ankara’dan kalkıp gittik İstanbul’a. Derdimiz, “bu bizim de sorunumuzdur” diyebilmekti. Kendimiz bile bilmiyorduk bu sürecin sonrasında “Böyle Düzene Sokak Tiyatrosu”, ardından da “Sahne Dışı” olacağımızı, ta ki Praktiker’de sendika kurmak isteyen işçilere destek olmak için çağrılacağımız ana kadar… Sonra gördük sokağın gücünü, anladık ki “güzellik sokakta…” Boğucu duvarlarla örülmüş, karanlıklar arkasında bırakılmış sahnelerden; ezber metinlerin, planlanmış ışıkların, metrekareli salonların dışına çıkıp temiz bir havayı solumak ve sokağın rengine bürünmek: Kendi kuytularında saklananlara el uzatmak, gel demek, geldim demek için sokaktayız; Sahne Dışı’nda! Sanatın ait olduğu yerdeyiz, insanların ait olduğu güzellikte; sokakta! Hayat Televizyonuyla birlikte sansürlendik, Dikmen Vadisi Halkıyla birlikte evlerimizden olduk… Yemekhane işçileriyle greve giden de, seçimlerin çare olmadığını haykıran da bizlerdik… Ulaşım zammı da vurdu bizi, 12 Eylül darbesi de… Çünkü biz Sahne Dışı’ndaydık, sahnenin dışında kalanlarla beraber… Hisseden olmadık da bilakis yaşanan sorunu yaşayan olduk, kâh sırtlarımıza vurup televizyonları sokağa çıktık, kâh Darwin’den türlerin geçişini alıp, “bu oyunun bitesi YÖK” deyip üniversiteleri dolaştık. “Kayıp Harfler Masalı”nı anlatmak için çocuklara Meclis’in önüne giden de biz olduk, sokaklarda oynaması yasaklanmaya çalışılan da. Ve gördük ki sokak tiyatrosu yapmak ve polise ‘taş’ atmak, ikisi de aynıymış bu memlekette, ikisi de suçmuş bu coğrafyada. Ama biz yine de diyoruz ki: “Sokaklarda oyunlar oynamalı ‘çocuk’lar ve de ‘tiyatrocu’lar…”
Tufan Taştan Ankara Üniversitesi D.T:C.F. Tiyatro Bölümü
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...