Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yıkımı ve açılışı gerçekten de çok kısa zamanda gerçekleşti. Açılışa Başbakan Erdoğan da katıldı ve bir konuşma yaptı. Başbakan, iki yıl önce tiyatro binasının yıkımına karşı çıkanların bir bölümünün -inanılması zor ama gerçek!- dile getirdiği "Tiyatroyu yıkıp yerine cami yapacaklar" itirazını hatırlatarak, sözlerine "Sanki biz tiyatro düşmanıyız. (…) Bizim sanata karşı bir düşmanlığımız olamaz" diyerek sürdürmüş. Başbakan, iki yıl önce kendilerine yöneltilen ağır ve temelsiz eleştirileri hatırlayarak "genel"e ilişkin şu açıklamayı da yapmış:
"Kimsenin yaşam tarzına bir kastımız, bir kısıtlamamız olamaz. İnsanları eleştirebiliriz ama bunların bir saygı içerisinde olması gerek. Bunu bir zenginlik olarak kabul ediyorum. İrademizle seçtiğimiz veya doğal olarak sahip olduğumuz her kimlik özelliğini korumak, geliştirmek ve özgürce yaşamak en tabii hakkımızdır…."
Son olarak, Başbakan'ın açılıştaki konuşmasının şu bölümünü de aktaralım:
"AKM gibi kullanışsız bina olamaz. Taksim'e uygun dev bir eseri inşa edelim dedik. Ona da inanmadılar."
Açılışa ilişkin haberlerde karşılaşmamıştım; Mehmet Altan'ın (Star) yazısından öğrendim. Açılış töreninde meğer bir de "belgesel" izletilmiş. Altan, bu konuya ilişkin şu bilgiyi veriyor: "Açılış, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun kapandığı sırada kimin ne söylediğine dair bir belgeselle başladı. Daha ziyade yeminli AK Parti düşmanı gibi gözüken kültür ve sanat dünyasının bir bölümü, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nun yıkımını, iktidar partisinin tiyatroya olan bir düşmanlığı olarak takdim ediyor, tiyatronun asla bir daha geri gelmeyeceğini kesin bir kanaat olarak dillendiriyordu. Belgeselde o grubu izledik…"
Bu kadar bilgi yeter… Gelelim bu bilgilerin değerlendirilmesine.
Meselenin kolay tarafına değinerek başlayalım: Evet gerçekten de, tiyatro binasının yıkımı gündeme geldiğinde "Yıkıp cami yapacaklar" türünden hepten münasebetsiz eleştiriler ile karşılaşmadık değil. Ancak -burada- unutmayalım ki tiyatro binasının yıkımına taraftar olmayanlar sadece bu münasebetsiz eleştirileri dile getirenlerden ibaret değildi.
İkinci olarak, "belgesel"in açılış töreninde izlettirilmesi:
Bana göre bu da bir başka münasebetsizlik örneği. Milleti açılış töreni için salona toplayıp, "Bakın ne tür iftiralarda bulunuyorlardı, oysa iki yıl içinde yükselttiğimiz tiyatro binasına bakın!" dercesine iki yıl öncesinin bazı protestocularının belgeselini izlettirmek fikri kimin aklından çıktı acaba? Her şeyden önce tatsız-tuzsuz, işin ciddiyetinden uzak bir "teşhir" yöntemi bu.
Tamam anladık; Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin yıkılıp yerine yenisinin yapılmasına karar verilince bir takım önyargılı, bir takım "kötü niyetli", bir takım "fazla takıntılı" insanlar ortaya olmayacak iddialar attılar… Ama bu iddialar artık geride kalmadı mı? Ne zaman konu açılsa bu iddiaların tekrar hatırlatılmasına, olmadı bir "belgesel" ile ölümsüzleştirilmesine ne gerek var?
Üçüncü olarak, Başbakan'ın konuşmasında altını özenle çizmeye çalıştığı hususlar:
Aktardım biraz önce; Başbakan, Ak Parti'nin "iddialar"da dile getirildiği gibi "sanat düşmanı", farklı "yaşam tarzlarına kastı olan", "kimlikler"e saygısız bir parti olmadığını söylüyor. Bana göre, Başbakan'ın kendisi ve partisi hakkında bu bilgileri vermesi de çok gereksiz.
Tamam, belki diyeceksiniz ki, "Ama kimileri Allah'ın her günü bu ve benzer iddiaları sıralıyor ise dolayısıyla Başbakan'ın bu ağır iddiaları kendilerini anlatarak cevaplaması çok tabii bir hakkı değil mi?"
Bence değil… Değil, çünkü siyaset, "sahne" açılışında şahit olduğumuz gibi, kimin haklı olduğunun-çıktığının "belgeleri" ile ortaya konulmaya çalışıldığı bir münazara sahnesi değil ki… Bırak millet ne düşünürse düşünsün; olması gereken, iddiaları ve ithamların yürütülen "siyaset"le yalanlanmasıdır.
Son olarak da, iki yıl önce AKM ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi etrafında yoğunlaşan tartışmalar çerçevesinde mutlaka dikkate alınması gereken birkaç değerlendirmeyi aktarmak istiyorum.
AKM'nin yıkılıp yenilenmesine ilişkin Doğan Tekeli, "Kanaatim AKM'nin kesinlikle yıkılmaması yönünde. Dünyada 30 senede yakılmış böyle bir opera binası yok.(…) Kentin hafızasında yer ettiğinden, yıkılması için kuvvetli bir gerekçe olmadığından ve değer ifade ettiğinden dolayı AKM yıkılmamalıdır" diyordu.
Tekeli'nin Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne ilişkin değerlendirmesi ise farklıydı: "Bu (AKM) değerli bir şey değil ve gözden çıkarılabilir."
Bir başka değerli mimar, İhsan Bilgin ise, "AKM'nin kullanılmayan pek çok kapasitesi" olduğunu, asıl sorunun işletmeden kaynaklandığını söylüyordu: "Yani çok bürokratik bir devlet dairesi izlenimi veriyor. İnsanlar oraya bir çok kentsel fonksiyon için gelebilmeli. Yani AKM yıkılmasın ama işletme şekli yenilensin."
Bilgin'in Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne ilişkin değerlendirmesi Tekeli'inkinden farklıydı:
"Muhsin Ertuğrul'in ise yeri biraz daha kenarda, orada şehir tiyatrosu olarak varlığını sürdürmeli, yıkılması için hiçbir neden görmüyorum. Kongre vadisi içinde çok şey yapılabilir ama olanlara müdahale edip yıkmak akıl kârı değil."
Görüyorsunuz; AKM ve Muhsin Ertuğrul Sahnesi hakkında bu işi bilen çevreler -malum "iddialar" ile uzaktan yakından ilgisi olmayan- önemli değerlendirmeler yapmış.
Demek ki, şehrin önemli bir yapısına ya da bulvarına dokunulması gündeme geldiğinde kulak verilmesi gereken birbirinden farklı birçok ses vardır.. Mühim olan "kötü sesler"in sık sık ifşa edilmesini bir saplantı –hatta "belgesel"!- haline getirmek yerine bu farklı sesler içinde yer alan "güzel sesler"i ciddiye almak, gerektiğinde onlara da kulak vermek değil midir?
Kürşat Bumin
Kaynak: Yenişafak