2012 yılında sahnelenecek oyunların Demokrasi teması işlenmesi kararını vermiştir.
Bu nedenle dilim döndüğünce, belki katkı olur diye, bir şeyler söyleme gereği duydum. Yaşamda bulunan her şeyin “yazı” ve “tura”sı vardır. Demokrasinin de “tura”sı çoğunluğu kapsayan işçi demokrasisi, “yazı”sı ise burjuva demokrasisizidir. Fransız devriminden bu güne dek burjuva demokrasisi azınlık adına süregelmektedir. İşçi demokrasisi ise yazılıp söylenmesine karşın uygulaması tam olarak yaşanmamıştır.
Demokrasiye inanmış kişi ve kuruluşlar öncelikle, onu kendi içinde yaşayarak, uygulayarak topluma da sunabilirler. Bu pencereden bakıldığında demokrasinin motorize gücü hayata geçirme yükümlülüğü, aydın, yazar ve sanatçılara düşmektedir. Oysa bunun siyasal öncülüğünü yapan sanatçı, yazar ve oyuncuların büyük bölümü burjuva kökenli insanlar olduğu bir gerçektir.
Bugün aydınlar, yazarlar ve oyunculara bakacak olursak bu katmanların içinde köy kökenli aileden gelelerin sayısı belki de %5 geçmez. Bu da işçi demokrasisini oluşumunu zayıflatacaktır. Bu entelektüel kesim, kendilerini halktan üstün görmektedir. Bu da kendileriyle halk arasında büyük bir set oluşturmaktadırlar.
Kapitalist yapı içinde tiyatro sanatını yürütenler bu kopukluktan dolayı sahnede de demokrasiyi uygulamak ve bu yaşama biçimini halka kabul ettirme konusunda yetersiz kalmaktadır.
Bugün Tiyatrolar giderek “alaylı” ların olmadığı, tamimiyle eğitimli insanlardan oluşmaktadır.
Bu oluşum teknik ve teknolojiyi iyi değerlendirme açısından olumlu olmasına karşın Yazar, Yönetmen ve oyuncu arasında büyük uçurumlar oluşturması nedeniyle Tiyatroda demokrasiden bahsetmek biraz zor, çünkü yazar telif hakkını almayı, yönetmen Yönet men bedeli para almayı , oyuncu ise oynayıp parasını almayı kısaca oyunun her alanında görev yapanlar parasını alıp işini yapmaktan başka bir iş yapmayı düşünmemektedir. Bu ise bir oyunun kolektif bir çalışmayla sahneye koymayı sağlayamadığından demokrasiyi de pratik yaşamda yok saymaktadır.
Böylesi bir gerçeklik içinde Tiyatronun asıl amacı olan sanatı sanat için mi, sanatı halk için mi yapıldığı açık olarak ortaya çıkmıyor. Resmi tiyatrolar ise bu tiyatro sanatının sadece sanat için yapsa dahi hiç yapılmamasından yanadır. Özel tiyatrolar ise para kazanma amacına hizmet etmesinden dolayı sanatı halk için yapma derdine düşmemektedir. Çok az bir özel tiyatro ile amatör tiyatrolar sanatı halk için yaparken halkın ufkunu açma çabaları da pek değer kazanmamaktadır.
Sahne birey ile ona bir şeyler vermeye çalışan oyuncu arasında sıcak hatta oyuncunun ve seyircinin nefeslerinin sıcaklığını yüzlerinde yaşamayı sağlayan bir olgudur. Sahnede anlatılmaya çalışılan oyunu canlı yaşayarak alan ve yayan seyirci ile canlı olarak veren oyuncu için çok önemli ve inandırıcı gerçekçi bir olaydır.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım olaylar çerçevesinde bakarsak Yazar, Yönetmen ve oyuncu halkla iç içe olmalı ki en sağlıklı demokrasiyi verebilsin. Ortaya konan bir oyunda her kesimin katkısı olmalı ortak üretilmelidir.
Şöyle şemalardır mak istersek, yazar oyunun omurgasını yazar, Yönetmen oyunun kılavuzu olur, oyuncu oyunun iletilmesini salar, seyirci ise bu oyunun taşıyıcısı ve uygulayıcısı olmalıdır.
Bu şemayı uyguluya bilmek için yazarın, yönetmenin, oyuncunun ve teknik görevlilerin öncelikle birer birey olduklarının bilincine varmaları ve ekonomik özgürlüklerine sahip olmaları ile mümkün olacaktır.
Tiyatroda ve hayatın her alanında demokrasiyi geliştirmek uygulamak için alternatif alanlar oluşturulmalı. Özellikle yazarları, oyuncuları ve sanatçıların örgütleri öncülüğünde görsel bir şeyler yapmaktan geçer. Derneği çalışmaları bir örnek olarak alınabilinir.
Bu konuya en iyi örnek olacak 70 li dönemde İşçi Kültür Hepimize özellikle tiyatro alanında demokrasinin tüm kurallarının yerleşmesi dileği ile tümümüze kolay gelsin.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...