| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sözleşme: Değişenlere değil! Değişmeyenlere... (Betül Memiş) (4/25/2012) Oyun tanıtım sayfası: Sözleşme ------------- “Etna Bedendeki Kuyular” adlı oyundan sonra Gimp Tiyatro’nun yeni seyirliği “Sözleşme”… “Bu oyun; hızlı, korkunç ve acımasızca gösterilen on dört buluşma üzerinden, büyük şirket çalışanlarının, özel hayatına yapılan ve giderek artan saldırıları gözler önüne seriyor. Oyun, bulundukları mevkiyi kaybetmemek için maaşlarını ödeyenlere, yaşamlarının en özel alanlarını, kontrol etme izni veren insanların, yaşadığı toplumun başına gelecekleri öngörüyor. Burada tanık olduğumuz şey, kibarlıkla kaplı bir çeşit işkence.” Diyor The Independent’ta oyun eleştirileri yazan Paul Taylor, ülkemizde ilk defa tiyatro sahnesinden, biz tiyatro tutkunlarına merhaba diyen “Sözleşme” oyunu için… Çağdaş İngiliz yazar Mike Bartlett’in yazdığı, Pınar Fidan’ın dilimize çevirdiği, insanların sıkıştırılmış ve yaşamlarının artık kendileri tarafından kontrol edilemediğinden dem vuran “Sözleşme”, İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan Aziz Sarvan’ın rejisiyle Gimp Tiyatrosu tarafından karşımızda… (Oyun, ilk kez 2007’de, BBC Radyo’da radyo tiyatrosu olarak sahnelendiğinde izleyicisinden hatırı sayılır bir ilgi toplamış, 2008’de ise Londra Royal Court Theatre’da Lyndsey Turner tarafından dünya prömiyeri yapılmış.) HER ŞEY YOLUNDA’LAR?! Pınar Fidan ve Derya Şahan’ın rol aldığı oyun; “İmzalanan iş sözleşmelerinin, özel hayatın yansımaları üzerinden, sistemin vahşetine gönderme…” alt metninden ilerleyerek, tam da bu yüzyılda, vahşi kapitalin yarattığı son halleri, sözleşme dilinden, su yüzüne çıkarmayı hedeflemiş. Dayatmalar, kurallar, yasaklar ve ortaya çıkan son modelde; ‘her şey yolunda’lar… “Sözleşme”nin maddeleri-kuralları, öyle acımasız bir sistemi işaret ediyor ki, sevmek, evlenmek, çocuk yapmak yahut farklı bir dünya yaratma algısında (gafletinde) bulunmak yasak! (Kaç yasak paklar bizleri, diyesim geliyor akabinde?! Hadi üşenmeyelim, biraz beyin loblarımızı parlatalım: 1914’te Darülbedayi, 1934’ten itibaren de Şehir Tiyatroları adıyla sanatseverleri ağırlayan Şehir Tiyatroları’nın son hali ortada... Hoş, hafıza dehlizlerimizi yoklamayı, hep sonralara ertelediğimizden ve arşivcilikle pek alâkamızın olmadığımızdan mütevellit, eskilerden tiyatroyla haşır neşir olan bir üstadımın bana hatırlatmasıyla, siz de hatırlayın-ız istedim. 2008 yılında kaybettiğimiz Metin And, 1983 tarihli “Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu” adlı kitabında Şehir Tiyatroları’nın iç dinamiğindeki çekişmelerden bahsediyor… 1992’de hayata veda eden Vasfı Rıza Zobu’nun “Yürü Ya Kulum” oyununun yasaklanmasını da es geçmemek lazım tabii. Son kertede, Alain Decaux’un yazdığı “Rosenbergler Ölmemeli”, Marco Antonio De La Parra’nın yazdığı “Günlük Müstehcen Sırlar” yahut Özen Yula’nın yazdığı “Yala Ama Yutma”nın başına gelenler… Zaman, mekân ve isimler evrimleşme sürecindekini yerini alsa da bazı mevzular sanırım asla değiş-e-miyor?! Uzun bir es notu oldu ama kıvamında bir tiyatro izleği olarak, ben de ses edeyim istedim.) BÖYLE YOK’LAR İÇİNDEYKEN… Bartlett’in ‘sözleşme’sinde çözüm ararsanız da yanılırsınız, çünkü çözümü yok. Aslında Bartlett’in ‘sözleşmesi’nde çözüm yok, evrende çözümler tükenmez yamacında duranlara ise mütemadiyen saygılar! ‘Sözleşme’ adeta, bir insanın kendi benliğini bir kenara bırakıp, robotlaşmasını ön görüyor. (Böyle yok’lar içindeyken, kafa hissiyatım hep; Avustralya Aborjinleri’nden yana; deniz huzurunda, bir parça toprağa konuşlanıp, ürik asitimle patates ve domates yetiştirmek, ohh miss. Bu minvalde, 22 yıllık dostuma da selam edeyim; sevgiler şelale modunda...) “Etna Bedendeki Kuyular” adlı oyundan sonra, yine bu söylem tarzında bir oyunla selam eden Gimp’in sade ama etkileyici anlatımı takdire şayan! (Gimp’in bu dördüncü oyunu. 2011 Aralık’ta sahnelenmeye başlayan ve gişeye açılan ilk oyun olan Etna’dan önce festivallerde kelam edenler: “İçerdekiler” - 2009, “Penceredeki Atlar” – 2011.) Oyunun; müzik tasarımında Mustafa Özdemir, sahne tasarımında Nihal Burakgazi, afiş tasarımında Emre Özerden, ışık tasarımında Cihat Suvarioğlu ve sahne amirliğinde ise Sinem Bayraktar’ın imzası bulunuyor. Yazarın, hiciv sanatını en dokunaklı ve en absürd biçimde, beyin loblarımızdan içeri sızdırırken ki metnini, uyumlu ve sade oyunculuklarıyla pekiştiren Pınar Fidan ve Derya Şahan’ın performansları dikkat çekici. Biz izleklerde, sıkışmışlık ve kızgınlığı hissettiriyorlar, âlâ… SÖZLEŞME’NİN MADDELARİNDEN YARATILAN HAYAT Bir odanın içinde ve bir masanın etrafında, iki kadın arasında şekillenen oyun; Kadın müdürün, her sabah odasına çağırdığı ve ilk başlarda absürd görünen sorularını, çalışanı Emma’ya sormasıyla başlıyor. Bu çağrılma ve sanki sorgulama hali, mütemadiyen belli aralıklarda gerçekleşiyor ve biz izlekler, çaresiz bir dejavu’nun içinde savruluyoruz gibi. Tüm hikâye, iş görüşmesi sırasında, Emma’nın imzaladığı “sözleşme”nin maddelerinden doğuyor aslında. Daha sonrasında bu “sözleşme”nin Emma’nın hayatında nelere mal olduğunu görüyoruz. Emma’nın ofisten Darren ile yakınlaşması, (Darren’ın tüm yaşadıklarını kendi algısında, kadın müdüre anlatması ise, ayrıca sinir bozucu) hamile kalması, sonrasında ‘Sözleşme’ gereği uzaklaştırmalar, atamalar, çocuğunun vefatı, ölüm raporu olmasına karşın mezarının kazılmasının istenmesi. Kısacası çaresizlik…Tüm oyun boyunca; Emma’nın çaresizliğini, bu saçma iş güzergahından çıkamamasını ve işe karşı basiretinin bağlı olmasını, sorgulayıp durdum. Fakat sınır noktam, oyunun finalinde oldu: Emma’nın kutunun içinde getirdiği bebeğinin cesedine, kadın müdürün, bir et yığınıymış gibi sadece kalemiyle dürtmesi ve Emma’nın hiçbir şey yapmaması. Çünkü ister istemez oyun sonunda, Emma’nın her şeyi kendi lehine çevirip, bir şekilde intikamını almasını bekledim ama o da ‘sözleşme’nin bir parçası olmuştu artık. TİYATRO PAKETLENİP SATILAMAZ Tiyatrodan dem vurmuşken sözü yine oyunun yazarından bir alıntı ile sonlandıralım o vakit: “… Avatar vizyona girdi, bize gösterilen neyse oydu; onlar kazandı. Fakat tiyatro, seyircilerin hayal güçlerini kullanmaya zorlayan acayip bir şey. Aslan Kral müzikali buna çok güzel bir örnek. Bu, televizyonun ve sinemanın asla yapamayacağı bir şey. Tiyatro, insanları bir araya getirir. Tiyatro, paketlenip satılamaz. Tiyatro, yaptığımız başka hiçbir şeye benzemez.” Oyun programı için: http://www.t-gimp.com/ Tel: (536 870 06 53) İçimden geldi notu: Oyun çıkışı aklımda; Salah Birsel’in “İçi Kapalı Balo” şiiri vardı. Ne diyordu üstat; “Bir ileri üç geri / Üç geri bir ileri / Otursan da kalksan da / Aklında bunu tutacaksın / Yaşam bazlama suratlıdır / Düşünce değiştirir bıkmadan / Sıkı durmazsan bastığına yapışmazsan / Seni olmayacak işlerde çürütür / Niye kızdınsa dün / Bugün de ona kızacaksın / Sallak sullak giyinecek / Sallak sullak hoplayacaksın / Bir ileri üç geri / Üç geri bir ileri / Değişenlere değil / Değişmeyenlere koşacaksın.” Betül Memiş HABERTÜRK Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|