| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ankara Çankaya Tek Kişilik Oyunlar Festivali (3/22/2013) 27 Mart 2013 Çarşamba Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi Saat 20.00 Yargı / Yazan Barry Collins / Türkçesi Enver Özen / Yüzbaşı Andrei Vukhov Zafer Diper 2.Dünya Savaşı’nda bir hücreye yiyeceksiz, susuz, çırılçıplak bırakılan yedi Sovyet askerin yaşam savaşımı... 11 günde kura çekerek yoldaşlardan birini “yeme” yargısı... Kurtarıldıkları altmışıncı günde geriye sağ kalan iki kişi...Bilincini yitirmiş binbaşı Rubin ve yüzbaşı Vukhov... Vukhov’un başlarından geçenleri rapor etmesi ve hakkında verilecek yargıyı beklemesi... Vukhov’un yaşadığı olağanüstü deney; savaş sırasında Nazilere tutsak düşmesi ve Sovyet ordusunun yaklaşması üzerine Almanların kaçıp, tutsak Rus subaylarını kapalı bir hücrede aç ve susuz bırakmaları, onların da sağ kalabilmek için birbirlerini çiğ çiğ yemeleri. Bu türden olaylar tek tek, yer ve zaman belirterek ele alındığında elbette olağanüstü sayılabilir. Ama bu olayların sayıları arttıkça ve her yerde yaşanmaya başlayınca herkese olağan gelmeye başlar. Asıl korkunç olan da bu olağanüstü deneylerin olağanlaşmasıdır aslında. Vukhov bu yüzden yargılanmak istemektedir. İşlediği suçun onulmaz acısını ceza çekmenin acısıyla dindirmek için değil, işlenen cinayetin bireysel bir suç olmadığını, ortak bir sorumsuzluğun sonucu olduğunu kendisini yargılayacaklara anlatmak, yargının sorumluluğunu bir salgın gibi yayılan ortak suçluluk duygusuyla kendileri gibi düşünmeyen herkesi sorumsuzca yargılayıp cezalandıran yargıçlara insanca bir dille anlatmak için seyircinin karşısına çıkmaktadır... Yargı’nın Barış Yılı’nda (1986) oynanması bence bu yüzden önemli, bu yüzden anlamlı. Cevat Çapan-Cumhuriyet Yargı sona erdiği ve ışıklar yandığı zaman uzunca bir süre oturduğum yerden kalkamadım...”Savaş karşıtlığı” Yargı için yeterli bir tanımlama değil...İnsanın insana tatırdığı acıların, insancıl değerler bütününü savunmada inandırıcılığın yitirilmesi de, bir anlamda Yargı’da yargılanıyor... Zafer Diper, bir övgü süzcüğünün çok ötesinde, olağanüstü! Yorumu, bir bakıma oyunun kendisini de aşan bir düzeyde; çok boyutlu, derinlikli ve geniş bir çerçeveye oturtulmuş. Haldun Armağan-Çağdaş
Yaşamayı sürdürebilmek için birbirini yok eden “kader birliği etmiş” askerler ve ülke politikalarının insanlara yansıması bir bakıma, yüzyılımızdaki adalet anlayışının sorgulanmasına dönüşüyor..Zafer Diper, Vukhov’u, bu sarsıcı hayat kesitini, hiçbir kaçamağa yer bırakmayacak ölçüde vurguluyor. Yargı’yı görmemek, 20.yy ait bilgilerinizde ciddi boşluk yaratabilir. Orhan Alkaya-Güneş
Vukhov, yargıçlar kurulunu simgeleyen seyirciye yedi subayın yaşadığı insanlık dışı serüveni tüm ayrıntılarıyla anlatırken, “savaş” ve “insan” olgularının uzlaşmaz karşıtlığını dile getiriyor... Yargı, “anlatan”la, “dinleyen” arasına korkunç bir uzaklık koyan bir oyun...”Dinleyen”, dile getirilen her ayrıntıda, tiksintiyle yargılamaya yöneliyor “anlatan”ı; çünkü “anlatan”ın yaşadıklarını yaşamamış; bunun için de inatla “insanca değerler”e sarılabiliyor, savaşa ödün veren bir insanlığın “insanlık” adına biriktirdiği değerlerden vazgeçmiş olduğunu düşünmeksizin...Yargı alışılagelmiş oyunlardan değil. Zafer Diper, seyirciyi en az anlatılan öykü denli “şaşırtan” bir oyunculuk sunuyor. Seyirciye “tanıdık” geldiği için “tiyatro tadı verecek” tüm “yasallaşmış” oyunculuk biçemlerinin dışına çıkarak...Seyirci yaşanan korkunç serüvenin “insanca dehşet duygusu” içinde “dolu bir yürekle” dile getirilmesini beklerken, Vukhov öyküsünü “beyninin” süzgecinden geçirerek anlatıyor. Diper, kıl payı dengeler üstüne kurduğu oyunculuk sistemini bu yönde, şaşmaz bir düzen içinde çalıştırıyor. Ayşegül Yüksel-Cumhuriyet Yargı yıllardır sahnede. Nedeni, konunun çarpıcılığı ve Zafer Diper’in psikolojik derinlikler içinde, yoğun bir inandırıcılıkla, olayı sahnede yaşaması ve seyirciye de yaşatması...Savaş aleyhtarı mesajı ise, güncelliğini sürekli kılan bir öğe. Necati Güngör-Hürriyet
Yargı, insana dair düşünmek için onlarca veri sunuyor...Harcanan emek, sorgulayıcı ve üretici olması, oyunu en değerli kılan etmenler...Oyunu izlerken, tiyatro salonunda duramıyorsunuz. Sovyet askerleriyle cepheye, Vukhov’la taş hücreye gidiyorsunuz... Oyunu alışılmadık kılan birçok öğenin bir arada bulunmasının yanı sıra; savaş gerçeğinin insanlığa yaşattığı uçsuz bucaksız acıları, yıkımları, suçun ne olduğunu irdelemesi bakımından, bir çok anlamı birden içeriyor. Atılım
Hukuğun tutunamadığı uç noktalar...Savaşın korkunçluğu, bugün, ancak Zafer Diper’in ortaya koyduğu gibi bir oyunculukla bu kadar inandırıcı olabilir! Erdir Zat-Nokta
Bu sahnede, yok olan insan kadar yok edilen de yer alıyor. Yok olacak olan, yok olmamak için yok ediyor. Doğanın şaşmaz yasası olan bu durum, tiyatro sahnesine yansıdığında daha da ürkünç bir anlam kazanıyor. Çünkü yok eden, doğa ya da hayvansal içgüdü yerine insan bilinci, asıl trajik olan da bu. İşte insanın bu en acımasız, korkunç yanını Zafer Diper olağanüstü bir gösteriyle sahneye taşımış.. Savaşın öldürü üzerine koşullandırdığı insanların birbirlerini öldürmelerinden yola çıkıp, bütün insanlığın ortak dramı "ölüm bilinci"ne gönderme yapan oyun, bu bilincin yargılanmasını da gündeme getiriyor... Öyle bir oyun ki, güncelliğini hiç yitirmemiş, dünya durdukça da yitirmeyecek bir başyapıt. Tansu Bele-Türk Dili Dergisi
“Tüm klasikleri okumuş, mühendis olmak üzere yetiştirilmiş, atomu tanıyan”, ama insanlığın ürettiği bir savaşta, kendi aralarında aldıkları bir kararla yoldaşının etiyle beslenmek zorunda kalan; onurlu bir yaşamın değerini herkes kadar bildiği halde yaşamayı, toplu intihara yeğleyen savaş suçlusu! İbrahim Berksoy-Folktur Sanat
Romalı düşünür Juvenalis “içimizde gizli bir kırbaç taşıyan cellat”ın yaşadığına inanır.Doğrudur çünkü yaşama karşı takındığımız davranıştır yargılamak… Hüküm giydiririz belki de hiç hakkımız olmadan. Bunu yaparkan çoğumuzu yöneten değer yargıları ve normal insan donanımının bir parçası olan “vicdan”dır. Hukukçular içinse durum biraz daha karışıktır. Onlar için bir de kanunlar vardır; kimi zaman dayanak noktası olan kimi zamansa kendi değerleriyle çeliştiren… Yargı, hukukçu olan ve olmayanlardan, hepimizden hüküm giydirmemizi bekliyor. Değer yargılarını vicdanla karşı karşıya getiriyor. Ve içimizdeki cellatlardan yüksek sesle karar vermelerini istiyor… Olan bitenden sıyrılıp gerçeklerle yüzleşmeye çalışan seyirciyi Vukhov’un şu sözleri duraklatır: “Dehşetiniz gerçek değil. Sizler, beni yargılayanlar hiçbir şey görmediniz, sizi ürküten sözcükler yalnızca.” Hüküm vermenin neredeyse imkansızlaştığı o anda Vukhov suçunun niteliğini öğrenmek ister ve ekler: “Benim kendi varlığım, gerçekliğim savunmamdır. Yargıçlar yargınızı bekliyor, benimle ne yapılacak diyorum…” Işık sönüyor ve seyirciler alkışlıyor. Alkışladınız ama nedir gerçek yargınız? İçinizdeki cellat kime yönelmek istiyor? Savaşa neden olanlara mı, duyarsız kalanlara mı? Başkasına mı, kendinize mi? Yoksa sizi yargılayan Vukhov’a mı? Rita Ender-Güncel Hukuk
Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|