Yazdığı tiyatro oyunları Türkiye’nin her tarafında amatör ve profesyonel tiyatro gruplarında oynanıyor, Aynı zamanda şair ve müzisyen yanıyla da öne çıkıyor.
Yazar – Yönetmen – Şair – Besteci…
Röportaj: Mehmet KOÇAK / MERSİN
Erdinç Aydın ile Mersin Şehir Tiyatrosunda sahne alacak oyunu, "Kir”in provaları sırasında sohbet ettik. Kendisine bu yoğun temposu arasında bize vakit ayırdığı teşekkür ederiz.
Mehmet Koçak - Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Erdinç Aydın – Mersin doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Mersin'de tamamladıktan sonra, yüksek öğrenimimi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yaptım. Halen, Mersin H.Okan Merzeci Anadolu Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olarak görev yapıyorum. Kendimi bildim bileli bir şeyler yazarım. Şiir, öykü, denemeler... Oyun yazmaya zorunluluktan başladım. Öğretmenliğimin ilk yıllarında, öğrencilerle bir oyun sahnelemek istedik ancak uygun metin bulamadık. Bunun üzerine, bir de ben deneyeyim dedim. O gün bugündür deniyorum. Oyunlarım, lise grupları, amatör ve profesyonel gruplar tarafından hemen hemen Türkiye'nin her yerinde oynandı. Halen de oynanıyor. Profesyonel bir grup tarafından sahnelenen ilk oyunum, fantastik bir dram olarak nitelendirdiğim Kırmızı Işık adlı oyundur ve Mersin Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Grubu tarafından sezon oyunu olarak sahnelenmiştir.
M.K- Peki yönetmek mi daha keyifli yoksa yazmak mı?
E.A - Öncelikle kendimi bir yönetmen olarak görmediğimi belirteyim. Hayallerini yazan, bundan da büyük keyif alan biriyim. Yönetmenlik yaptığım oyunlar da sadece kendi yazdığım oyunlardır. İkisi birbirini tamamlayan şeyler olsa da, sahne tekniğini bilmek yönetmenliğin baş kuralıdır. Bu işin eğitimini almış, yılların deneyimli yönetmenleriyle kendimi bir tutmak istemiyorum. Yönetmenliğin çok ayrı bir keyfi olduğunu da söyleyebilirim.
M.K - Yazarlık hakkında belli bir birikiminiz var, sinema yazarlığı veya yönetmenliğini düşünür müsünüz?
E.A - İşin mutfağında kalmak koşuluyla sinema sektörünün içinde yer almak isterim. Şu an üzerinde çalıştığım bir senaryo var. Ama acele etmiyorum. Yönetmenlik, bilgi, birikim ister. Bu konuda kendimi yeterli görmüyorum.
M.K - Erdinç Aydın ne tür oyunlar yazıyor, ne tür oyunlar yönetmekten keyif alıyor ve kimlerle sahneyi paylaşmak ister?
E.A - Genelde komedi yazıyorum. Karakterime daha yatkın olduğunu düşünüyorum. Ama dram, gerilim oyunlarım da var. Son dönemde psikolojik gerilim oyunlarına ağırlık verdim. ''Kir'' ekibiyle bu tarz bir oyunu sahnelemek isterim açıkçası.
M.A - Müzikle ilgilendiğinizi biliyoruz. Bu ilginiz hobi olarak mı kalacak yoksa profesyonel hayata geçecek mi?
E.A - Bu konuda hiçbir iddiam ve beklentim yok. Kendi şarkılarımı söylemeyi seviyorum. Dostlar arasında söylemeye de devam edeceğim.
M.K - Nasıl bir Tiyatro izleyicisiniz?
E.A - Mersin'de sergilenen amatör ve profesyonel oyunları koşullarım elverdiğince izlerim.
M.K - Bir Tiyatro oyununda neler ararsınız?
E.A - Elbette ki önce oyunculuk... İyi oyuncular kötü yazılmış bir metni izlenebilir hale getirebilirler. Kötü oyuncuya asla tahammül edemem.
M.K - Sahne sizin için ne ifade ediyor? Bu kadar yorgunluğa değecek ne var sahnede?
E.A - Sahne, içinde yaşamaktan keyif aldığım, kendimi ifade edebildiğim, hayallerimi yaşatabildiğim bir dünya benim için. Yazdıklarımın can bulmasını izlemek, tüm yorgunluğumu unutturan inanılmaz bir mutluluk. Akıl sağlığım yerinde olduğu sürece yazmaya devam edeceğim.
M.K - Tiyatro mesaj vermeli mi, nedir tiyatronun rolü günümüzde?
E.A - Elbette her metnin bir iletisi vardır. Ama bu iletiyi verirken slogan edebiyatı yapmamak gerek. Seyirci aptal değil ki. O zaten alacağını alır. Ben, yalnızca eğitici ya da yalnızca eğlendirici tiyatro anlayışından değil, ikisinin karışımı, dozu iyi ayarlanmış bir tiyatro anlayışından yanayım.
M.K - Tiyatronun yaşamınızdaki yeri nedir?
E.A - Tiyatro benim için bir aşktır. Terk etmeyi asla düşünmediğim bir sevgilidir.
M.K - Neden tiyatro yazarlığı?
E.A - Şarkılar, şiirler, öyküler yazıyorum. Hatta bitirmek üzere olduğum bir roman bile var. Karikatür çiziyorum. Kendimce kısa filmler çekiyorum ama tiyatro metni yazmak, o metni sahneye taşımak; provalar esnasında yaşanan o eğlenceli devinim, sürekli yeni şeyler öğrenme süreci çok daha keyifli. Birlikte üretimden keyif alıyorum. Sebep bu olsa gerek.
M.K - Son olarak bize biraz ‘KİR’ oyununuzdan bahseder misiniz?
E.A - Kir, yazdığım ikinci dram. Birincisi olan Kırmızı Işık'ı da yine Mersin Şehir Tiyatrosu oyuncuları sahnelemişlerdi. O oyunun provaları sırasında yazılmıştır Kir. Akıl kirlenmesini, insana asla yakıştıramadığım bağnazlığı anlatmaya çalıştım. Çok iyi oyuncularla çalışıyoruz. Mehmet Tekkanat gibi, bu kentin tiyatro tarihine damgasını vurmuş bir ustanın oyunumda olması benim için büyük şans. Oyunda, Özgür Ahmet Gönenler, Güvenç Gümüş, Riyadhan Kartal gibi ileride adlarından çok söz ettirecek genç oyuncuların yanı sıra, oyunculuğu amatör ruhla ama çok başarılı yapan Dilek Tokhay ve Yüsra Akman rol alıyorlar ve ben her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Umuyorum ki, oyunumuza gelip izleyenler memnun ayrılırlar. Söyleşi için ben de size çok teşekkür ediyor, Mersinli sanatseverleri oyunumuza davet ediyorum.