Öncelikle yapılmak istenen uygulamanın bir tür AB uyumu olacağı ancak bu uyum konusunda yerel kültürümüzde tiyatronun hâlâ bir meslek olarak çalışma yasalarında yer almamış olmasından kaynaklanan hatalar yapılacağını düşünüyorum.
Çünkü öncelikle tiyatro, sonra sanat kültürü hâlâ ülkemizde DEMOKRASİ kültürünün gelişmesinde var olması kaçınılmaz unsurlar olarak görülmemektedir. Bu tutum ve kültür eksikliği nedeniyle, söz konusu alanları etkili kullanılması, kültürlerinin geliştirilmesi ve gönendirilmesi değil, bir tür lüzumsuz israftan kurtulmak istercesine tahribe uğratılacağı endişesindeyim.
Bu temel endişemden yola çıkarak, söz konusu alanların kültürlerinin geliştirilmesi ile ülkemizde demokrasi kültürünün geliştirilmesi sorunlarını paralel görmekteyim.
Bu paralellik doğrultusunda ;
A-Ülkemizde tiyatro alanında çalışan oyuncuların ve sahne gerisinde çalışan meslek guruplarının tanımları yapılarak, çalışma yasalarımızda yer almaları için sistematik çalışmalar yapılması gerektiğini savunuyorum. Bu gereklilik doğrultusunda, gönüllü çalışan uzman kuruluşlarının, meslek birliklerinin ve alanı temsil eden sendikaların yapılacak yeni yasa tasarıları ve oluşum sürecinde doğrudan yer almaları gerektiğini düşünmekteyim.
Bu düşünceler doğrulusunda;
-5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun sadece mülkiyet hakkı için değil, fikri mülkiyetin oluşumunda, koruyucu etkisinin de bulunması gerekmektedir.
-UNESCO ya bağlı merkezi Cenevre de bulunan WIPO (dünya düşünce hakları örgütü) ile, fikir ve sanat eserleri ile ilgili hakları savunacak, meslek birlikleri, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının aynı düşünsel hak talebinde bulunacak örgütlenme modelleri haline getirilmesi veya bu hakları doğrudan savunabilecek resmi donanım ve güç sahibi olmaları gerektiğini düşünüyorum.
-Ülkemiz de 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası, düşünce özgürlüklerinin korunmaması nedeni ile, hapishanelerde yattığı bilinen bir gerçektir.
-Ülkemizde gerçek anlamda bir demokrasi kültüründen söz edilecekse, bu anlamda, düşünce özgürlüğünün korunacağı ve gelişmesinin özendirileceği bir sistemler zinciri kurulması zorunluluğu vardır. Bu, 12 Eylül koşullarının bir daha yaşanmaması için bir zorunluluktur. Aynı zorunluluk bu gün düşünce suçundan yıllardır tutuklu yargılanan yurttaşlarımızın, özgürlüklerine kavuşturulması anlamında da önem taşıyacaktır.
-Devlet tiyatrolarının ve onunla aynı yasal düzenleme ilişkisi içinde bulunan belediye tiyatrolarının özelleştirilmesi söz konusu olmamalıdır.
-Bu konu ilk gündeme geldiği anda da belirttiğim gibi, esas konu, özerkleşme olmalıdır.
-Özerkleşme, kamu yatırımı olarak düşünülmeli, devlet destek verdiği alanlarda, siyasi nitelikte olup, uzman olmayan kişi ve kuruluşların gerek polis yetki ve salahiyeti ile gerekse tiyatroların iç işleyiş ve repertuvarına müdahale edememeleri anlamına da gelmelidir. Bu anlamda, kurulacak özerk sanat konseyi bir uzmanlık kuruluşu olarak tüm ülkede örgütlenmelidir. Bir tür demokratik sanat gelişimi ve işleyişinin sorumluluğunu üstlenmesi söz konusu olan bu "KONSEY", çalışma biçimi, aldığı sorumluluklar ve bu sorumluluklar ile ilgili proje geliştirme, koordinasyon, bütçe vermek, alanın özerkliğini korumak, siyaset ve sanat yaratıcı ve icracıları arasında sanat lehine koruma da bulunan bir yapı haline getirilmelidir. Ülkemizde KONSEY, KURUM gibi sözcükler, kavramların yanlış kullanılması nedeniyle, yıpranmış kelimeler olarak görülebilir. Ancak uluslararası alana bakılacak olursa bu kelimeleri isimlerine almış son derece başarılı yapılanmalar görülecektir.
-Paralel olarak özel tiyatrolara yapılan desteğin de artırılması ve uygulamanın sistemli bir disiplin anlamında yeniden örgütleyici bir düzene kavuşturulması gerektiğini düşünmekteyim. Bu doğrultuda da özerk sanat konseyi esas yükü üstlenmelidir.
Buraya kadar gelinen noktada bir yapılanma sistematiği oluşturulacak olursa; yukarıda açıkladığım anlayış esasında;
A-SANATSAL
1-Sivil toplum kuruluşları
2-Alanın fikir ve sanat haklarını izleyecek, meslek birliği ve sendikalar
3-Özerk bir yapılanma ile çalışacak, devlet ödenekli tiyatrolar
4-Özel tiyatrolar
5-çocuk ve gençlik tiyatroları
6-ulusal ve uluslararası festivaller
7-buluşmalar, atölye çalışmaları,seminerler
8-oyun yazarlığı gelişimi
9-Proje geliştirme ve sanat yöneticiliği ve idaresi
9-Bu çalışmaların sorumluluğunu üstlenecek, yetkin sanat insanlarından oluşan Özerk sanat konseyi yapılanmasının kurulması.
B-SİYASİ İKTİDAR
1-Sanatsal yaratıcılığa müdahale etmek yerine özerk sanat konseyinden bilgi alacaktır.
2-Mülki idare amirleri, valiler, kaymakamlar, polis yetki ve salahiyet kanununu kullanarak oyun yasaklayamayacaklardır. Kamu vicdanını çok rahatsız eden bir uygulama var ise bu konuda devreye özerk sanat konseyi girecektir. Onun dışında müdahale yapılamayacaktır.
3-Sanatsal alanın yapılanması, verimli ve üretken çalışabilmesi adına, sanat alanının yetkili sendikaları,meslek birlikleri ve özerk sanat konseyinden bağımsız olarak hükümet bürokratlarına yasa yaptıramayacaktır.
4-Yerel yönetimler, yapılmış sahnelerin korunması, ödenekli ve özel tiyatrolara sahne tahsisi ve yapılı sahnelerin tarihsel,kültürel ve kentsel özelliklerini göz önünde bulundurarak korunmasını sağlamalıdır.
5-Yerel yönetimler, kültür fonu olarak kesilen vergilerin sanat kültünü yaygınlaştırma adına özerk sanat konseyinin kent yetkilisi olan konsey tarafından kullanımına tahsis etmelidirler.
6-Yerel yönetimler, kent konseyi gibi özerk sanat konseyinin kendi yapılanma modeline göre kurulmuş kent sanat konseylerini kurmak ve özerk sanat konseyinin işleyiş ilkelerine göre bu konseylerin yetkilerine müdahale etmeden görüş ve önerileri doğrultusunda hareket etmelidir.Tiyatroların yönetimine belediye bürokratları atayamamalıdır
C-İDARİ
1- Tiyatro alanının eser sahibi, yapımcı kuruluş, oyuncu ve teknik çalışanları ile bir bütünlük içerisinde, fikri mülkiyet üretimi içerisinde olduğunun bilincinde olunacak yasal yapılanmalar, mesleki tanımlar oluşturulmalıdır.
2-Bu yasal yapılanmalar ve tanımlarla donanmış yapılara siyasi iktidarlara, kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda müdahale edemeyecekleri anlatılmalı ve bu kültür oluşturulmalıdır.
3-Ödenekli tiyatrolarda kadrolu çalışan personelin müktesep hakları korunarak,tanımı yapılmış bir sözleşmeli çalışma süreci başlatılmalıdır.Anca, bu süreç yukarıda belirttiğimiz kimlik sorunları, mesleki örgütlenmeler ve meslek tanımları ile ilişkili bir özlük hakları bütünlüğü ile birlikte gerçekleştirilmelidir.
4-Söz konusu meslek hakları belirlenmeden sözleşmeli oyuncu ve personel çalıştırma uygulaması, vasıfsız ve güvencesiz bir çalışma olacağı için mesleki gelişmeye de katkısı olmayacak aksine zarar verecektir. Dışarıdan müdahalelere olanak yaratan "boşluk" da hep açıkta ve muğlak kalacaktır.
5-Ödenekli ve özel tiyatrolarda çalıştırılacak oyuncuların mutlaka, haklarını koruyabilecek mesleki yapılanmaların üyeleri olmaları sağlanmalıdır.
6-Özel tiyatrolarda, doğası gereği sözleşmeli çalışan oyuncuların hakları, maaş, haftalık veya yevmiyelerinin ödenmesi, alınan ödeneğin yerinde kullanılıp kullanılmadığı, projenin gerçekleşmesi ve aldığı eleştiriler ile kamudan ve meslektaşlarından aldığı tepkilere göre başarı veya başarısızlıklarının ölçülebilmesi adına düşünceler üretilmesi, bu konudan özerk sanat konseyi ve eleştiri ile ilgili sivil toplum kuruluşları ve meslek birlikleri ile işbirliği yapılması.
YAPILANMA
Yukarıdaki stratejik yaklaşımla oluşturulacak bir lojistik yapının, yürütme ve işletme alanında ödenekli tiyatrolarda kademeli olarak sözleşmeli yapıya geçme konusunda bir hazırlık yaratacağı düşüncesindeyim.Özel tiyatroların devletten alacakları destek bu günkü halinden çok daha ciddi teşvik ve destek verici bir yapıya ulaştırılmalı ancak yine mesleki yapılanmalar tarafından denetimi sağlanmalıdır.Yukarıdaki hazırlıklar yapılmadan, işletme konusunda yapılacak değişiklikler daha çok HÜKUMETLERİN kendi özlemleri doğrultusunda yapılmış değişiklikler olmaktan ileriye gidemeyecektir.
AB UYGULAMALARI VE BALKANLAR
Bilindiği gibi, AB ülkelerinde fikir ve sanat eserlerinin mülkiyet hakkı ile düşünce özgürlüğü yasaları birlikte uygulanmaktadır.Bu nedenlerle, siyasi görüş belirtme hakkı olmayan ancak seçimde oy kullanma hakkı olan 657 sayılı devlet personel yasası gibi bir yasa ile hareket etmek durumunda kalınmamaktadır.Buna karşın, toplumu memurlaştırarak mesleki tanım ve uzmanlıkları da bir kenara iterek, özensiz bir çalışma olarak kendini kanıtlayan 657 sayılı yasa, toplumsal yapıda vurdumduymazlığın da kültürleşmesine neden olmuştur.
Bu gün ülkemizde gerçekleşmekte olan yasal düzenlemeler, AB uyum yasaları ile ilişkili olmasının karşın, ülkemizde bu yasal düzenlemelerin kültürüne uygun hazır bir yapı bulunmamaktadır.
Balkan ülkeleri, bu anlamda gerek dinsel gerek sosyolojik olarak bu kültüre daha yakın görünmesine karşın, yapılan uyum değişikliklerinde sorunlar yaşamaktadır.
Ancak, konumuzu ilgilendiren, tiyatro alanında yapılan değişikler açısından bakacak olursak bu alanda önemli sorunlar yaşanmaktadır.
Bu sorunların dile getirilmesi ve yukarıda belirttiğim diğer konularda balkan ülkelerinde yapılan değişikliklerin olumlu ve olumsuz yanlarını irdelemek için, en kısa zamanda
AB UYUM YASLARI ÇERÇEVESİNDE BALKAN ÜLKELERİNDE TİYATRO YÖNETİMİ VE İŞLETMECİLİĞİ KONUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN İNCELENMESİ, GEÇMİŞ VE BU GÜNÜN KARŞILAŞTIRILMASI İLE TÜRKİYE MODELİNE KATKILAR konulu bir buluşmanın düzenlenmesini önermek isterim.
Balkan ülkelerinde yapılan değişikliklerde, özel ve ödenekli tiyatroların gişe gelirlerinden elde ettikleri oranların bir değerlendirme unsuru olarak göz önünde bulundurulması ile; bu ülkelerde yaşayan ünlü tiyatro insanlarının tiyatronun kalitesinin düştüğü ve ucuz komedilere yönelindiği konusunda şikayetlerine neden olmakta, çok sayıda oyuncu ve yönetmenin işsiz kaldığı,sinema ve TV sektöründe ise yeterli gelişmeler olmadığı için, önemli işsizlik sorunları yaşandığını dile getirmektedirler.
Bu ülkelerden çağrılacak genel idari yapının tiyatro genel müdürleri, tiyatro müdürleri, hatta kültür bakanları ile temas kurup, eleştirilerini burada da gerçekleştirmeleri üzerine kişisel temaslarda bulunmuştum.Önerdiğim doğrultuda bir buluşma gerçekleşecek olursa söz konusu kişileri organizasyon adına davet edebileceğimi de bu vesile ile duyurmak isterim.
Belediyeler çerçevesinde yapılacak yasal düzenlemeler konusunda ise, Almanya ve Fransa örneklerinden yararlanılabilinir. Ancak, bu uygulamalarda da mutlaka kent konseyleri gibi sanat konseyleri sorumluluk üstlenmekte, değişen siyasi iktidarların tiyatrolara her seferinde değişik uygulamalar getirmesi, devamlılık adına, önlenmiş bulunmaktadır.