| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Meyhanede : MEYHANE Mİ TİYATRODA, YOKSA TİYATRO MU MEYHANEDE? Üstün Akmen O, bir tiyatrocu, ama tiyatrocuları pek sevmiyor. Oda Tiyatrosu’nun kurucusu. Ayrıca “Yan Masadaki Kadınlar”, “Mum Işığında Opera Öyküleri”, “İhanet Kadar Zevkli Bir Şey Var mı?”, “Kadınları Aldatmanın 50 yolu”, “Hiç Aslında Çok Şeydir”, “Her Kentin Yabancısı”, “Aşkımızın Öyküsünü Yazdık Satıyoruz”, “İstanbul, Kaos ve Seks”, “Mutsuz Kadın Masalları”, “El Yazması Aşk Mektupları” ve Aya Kitap’tan şu günlerde çıkan “Madam Darla’nın Paris Yakınlarındaki Hanı” kitaplarının da yazarı.
KENDİ VARLIĞINDA ANLAMLAMA BİÇİMİ OLUŞTURMAK İlginç, hatta belki de “marjinal” diye tanımlanabilecek tiyatrocu-yazar Kaan Erkam’dan söz ediyorum. Bir yerde daha yazmıştım, hani profesyonel anlamda oyunculuk kendi özlemlerini, kendi varlığını anlamlama biçimi oluşturur denilir ya!.. Bunun, yeteneğin olanak verdiği ölçüde oluşunda sanırım hemfikirizdir. Çünkü bu, böyle bilinir. Bana soracak olursanız, hem tiyatrocu hem de yazar olarak Kaan Erkam, işte tam da böyle biridir. KAAN ERKAM’IN ELİT YANLARI Öyle değil mi ama? Ben bilirim, Erkam, kendini ifade etme aracı olarak her daim özlemlerini, kaygılarını, toplumumuzla ve dünyayla ilgili sevinçlerini öne çekmekte, paylaşmayı istemekte ve yeteneğini ortalık yere sermektedir. Kaan Erkam’dır bu ve bu tanım yakışmazsa, hangi tanım yakışır ona? Orasını bilemem. Bakışlarında cinlik yatar, çözünürlüğü zor algılanır gibidir, ama gerek kitaplarında, gerekse oyunlarında, Stand-Up’larında onun insanı insan yapan elit yanları benim her daim dikkatimi çekmiştir. KAAN ERKAM’IN İLGİNÇLİĞİ Gün olur, imgesel kadınlar üretir, onları yazar. Günü gelir, İstanbul’un Taksim Meydanı’ndaki “Taksimoda Café”de oturup, on beş gün boyunca mekâna gelen kadınların öykülerini yazmayı üstlenir. Oraya birbirinden ilginç kadınlar gelmektedir. Her birinin farklı bir öyküsü olduğunu gözlemler. Kadının yan masasında konuşlanır, arada bir ama hiç sezdirmeden o kadına bakar. Kadınların, kendilerini izlemediğiniz zamanlarda bütün açıklarını verdiklerini saptamıştır. Kaan Erkam, işte böyle ilginç bir adamdır. BU KERE DE KABARE YAZMİŞ Bu kere, Türkiye’de yıllardır yapılmayanı, yapılamayanı, yapıldığı zaman suyu çıkarılanı denemiş. Egemen sınıf ve toplum düzenine karşı çıkma amacıyla, güncel politik konuları, toplumsal ve kültürel yaşamdaki yozlaşmayı “şakayla karışık” acı, iğneleyici bir dille ve sivri bir biçimde taşlayan, toplumsal eleştiri getiren, doğmacaya açık bir gösteri türü olan kabare biçeminde bir oyun yazmış. KABARENİN İSTANBUL’DAKİ GEÇMİŞİ 1967'de Haldun Taner, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan tarafından kurulan Devekuşu Kabare tiyatro topluluğunun, Taksim Sıraselviler’deki Club 12’nin altında bulunan lokallerinde küçük yuvarlak masalarda içki içilerek oyun seyredilirdi, çok iyi anımsarım. Bu tür, Devekuşu Kabare tarafından yanılmıyorsam seksenli yılların ortasına dek başarıyla sürdürüldü. Sonrasında kulvar değiştirdiler. Gösterileri, Konak Sineması’nda kapalı gişe yer almaya başladı. “Üç Maymun”, “Çuvaldız”, “Marko Paşa” kabare tiyatroları hemen onların arkasından pıtrak gibi türedi, ancak ömürleri pek kısa oldu. 21. yüzyılın İstanbul geceleri de yıllar öncesinin modası kabarelere yönelmeyi denedi. Günay Restaurant'ta Nükhat Duru-Cenk Eren ikilisi, Park Orman'da Ferhan Şensoy ve Gayrettepe'deki Happy Times Bar kabareli eğlenceler düzenlemeye başladı. Nilgün Belgün, Volkan Severcan ve Necati Bilgiç gibi ülkemizdeki komedi türünün önemli tiyatrocularının yer aldığı kabare şovlar ilk günlerinde yoğun ilgi gördü, sonra unutuldu gitti. Derken, Mehmet Teoman, herkesin "dış dünyada" edinmek zorunda kaldığı yapay kimliğini, etiketini, sosyal konumunu kapıda bırakarak içeri girmesi sloganıyla Beyoğlu Ayhan Işık Sokağı’nda yanılmıyorsam üç yıl önce Coco Palace'ı açtı. Yalçın Menteş, Anadolu'dan gelip batı kültürüne uyum sağlayamayan, varoş değerlerini üzerinden atamayan bir tipi canlandırıyor; Ayça Varlıer, Selen Uçer, Selin Türkoğlu, Ebru Aykaç, Özgür Efe müşterilerin arasında oynuyorlardı. Figen Şakacı kusura bakmasın, ama kısır bir dramaturgiydi, kıytırık kurguydu… Tutmadı. YAŞAM PASTASININ PAYLAŞILMASI Kaan Erkam, sanırım bütün bu deneyleri de gözünün önüne tutarak kabare türünü ters yüz etmeyi denemiş. Kimsenin kimseyi hor görmediği, herkesin ama herkesin, onun, bunun, şunun “biz”i oluşturduğu geçmiş dönemlerde bir Ermeni meyhanesinde yaşanmış olası bir saatlik süreci konu edinmiş. Seyircisini, fuayede salataları yapmakta olan kocasından yediği dayaktan sol gözü morarmış Mina Abla’ya (Ahu Zübeyde Doğan) karşılattırmış. Sonrasında salona girdiğinizde Garson (Kaan Basmacıoğlu) masanıza beyaz peynirinizi, salatalığınızı, domatesinizi, zeytininizi bırakacak, içki siparişinizi alacaktır. Sevroş Aris (Aris Bayraktaryan) sahnede sızmış, Meyhaneci (Ararat Mor) Ermeni meyhanelerinin olmazsa olmazı barbunya pilaki tabaklarını, Acem Garson (Arash Arkravi) ile birlikte masalara dağıtmaktadır. Gedikli (Erhan Akçalan) kahvede son kağıdını masaya atmaktayken, Külhani Davut (Kaan Erkam) belinde saldırmasıyla az sonra narasını patlatarak meyhaneye dalacaktır. Udi (Yüksel Lekesizgöz) ara taksimini yapmakta, pavyon şarkıcısı (Tuğba Çelik) melûl mahzun köşesinde oturmaktadır. Külhani Davut ile Moşe’nin (Levent Aykul) sohbeti başlar, kadehler birbirini kovalar. Bu arada, Garson (Roy Kehyayan) sizin kadehinizi tazeleyecek, Katil de (Serkan Kayacık) az sora aranıza katılacaktır. Derken bir yosma (Elçin Fakir) düşer meyhaneye. Başlar Meyhaneci ile Davut’a yaşam öyküsünü anlatmaya. Anlatır, çıkar gider. Bir silah sesi, intihar… Veee… Yaşam pastasının paylaşılmasından kesitler…
DÜZENİN GETİRECEĞİ ACILAR Kaan Erkam’ın metninde, İstanbul’un geçmişte var olan meyhane kültürü ile günümüz meyhane kültürü çarpıştırılmaktadır. Bu çarpışmayı sağlayabilmek için, Kaan Erkam, seyircisine eleştirel yoldan yönelmekte, bu yönelişin sahnede biçimlendirdiği insansa, tarihsel ve toplumsal süreç içinde kültürel, sınıfsal, politik, cinsel bağlamlarda koşullandırılmış ya da koşullandırılmaya yatkın bir görünüm içinde verilmektedir. Kardeşlik, dostluk, yaşamı bölüşme hepsine eyvallah da, bu tür koşullandırma(lar)dan kurtuluş için en ufak bir çaba göstermeyen insan, hem düzenin sağlıklı gelişimini engelleyecek, hem de bu düzenin getirdiği acılardan hiç kuşkusuz etkilenecektir. Öyle değil mi ama? EYYY ELEŞTİRMEN! HİÇ Mİ ELEŞTİRİN YOK Oyunun sonunda Kaan Erkam, bir zamanlar Fulya’da sahibi Ermeni olan “Tarihi Balıkçı” nam bir meyhaneye gittiğini, ancak küçükken, kimliği yüzünden yediği dayaklar nedeniyle meyhanecinin Ermeni vatandaşı olduğunu açık etmediğini, bu sindirilmişlikten çok etkilenerek bu oyunu yazdığını anlattı. Erkam, aynı dinamikle gitmiş, Harbiye’deki Getronagan Cep Sahnesi’ni kiralamış. Ermenilerin, Türklerin, Yahudilerin ve diğerlerinin hep bir arada dostça yaşamalarının anısına bu oyunu sahnelemiş. Bana sorarsa pek de iyi etmiş. Oyunun sonunda oyuncuların da masalara dağılarak oyunu geç saatlere kadar sürdürmelerini de iyiki akıl etmiş. Eee… Şimdi siz: “Eyyy Eleştirmen Efendi” diyeceksiniz, “”yahu hiç eleştirin yok mu?” Olmaz olur mu, var. Ahu Zübeyde Doğan’ın canlandırdığı karakterin kocasından dayak yediği falan belli olmuyor. Alçak taburede oturarak meze hazırlaması da kimsenin ilgisini çekmiyor. Tuğba Çelik’in neden öylece orada dikilip durduğu anlaşılmamakta. Oyundan önce fuayeye son derece yüksek volümle yansıyan ve oyun başlamazdan önce aynı “forte”likle ve en tiz tonda çalınarak insan beynini çığırından çıkartan müziğin meyhane müziğiyle ilgisi yok. Eee… yar Kaan erkam’a bir çare. Işığa, dekora, kostüme, gelinceee… Hay Allah! Yerim dar. O halde, bir dahaki sefere. Oyunculuklar ise, tamamıyla sizin kararınıza “vâbeste”… (Oda Tiyatrosu – Getronagan Cep Sahnesi - Prof. Celal Öker Sokağı, No. 2 / Rezervasyon: 0212 240 41 28; 0212 241 35 45 – Haziran ayı boyunca her Çarşamba Saat 20.00’da)
Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet yaşar - ( 4/11/2008 ) Kafayı bulan seyircinin yorumu nasıl olabilir? ...Elbet herşey tozpembe...İki gözün biri kadehi, diğeri oyunu seyredecek herhalde... Eğer sarhoşluktan kapanmazlarsa tabi... |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|