Yahya Kemal’e Şehir Tiyatroları’nda Sansür! (Mehmet Nuri Yardım) (4/8/2009)
Şehir Tiyatroları’nda büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın en güzel eserlerinden birisi olan “26 Ağustos” şiiri sansürlendi. Hiç kimseden ses seda çıkmadı. Bir tiyatro sanatçısının dışında tepki gösteren de olmadı. Nedim Saban’ın bir internet sitesindeki iki yazısını hariç tutacak olursak, bu mesele sanat dünyasında konuşulmaya bile değer bulunmadı.
Peki sansürlenen Yahya Kemal değil de Nâzım Hikmet olsaydı ne olurdu acaba? Maazallah! Tahmin etmek hiç de güç değil. Ülkemizde yer yerinden oynardı, gökkubbe üstümüze çökerdi inanın. Çok tirajlı bütün gazeteler, en çok seyredilen televizyonlar bangır bangır olayı cümle âleme duyururdu. Dağdaki çoban bile duyardı Nâzım’a sansür uygulandığını. Toprak altındaki karıncalar yukarıdaki şamatadan rahatsız olur, kulaklarını tıkardı. Mesele büyütülür ve iş merhum Sultan Abdülhamid Han’ın sansürcülüğüne kadar götürülürdü. Belki de Avrupa Birliği’ne bile şikâyet edilirdi Türkiye. Büyük bir ihtimalle televizyonlarda açık oturumlar yapılır, ana haberlerde ‘sansür olayı’ mutlaka yer alırdı. Güzide gazetelerimizin bir kısmı, meseleyi manşete taşımasalar bile birinci sayfadan genişçe verirlerdi. Böylelikle bütün zamanların her daim gündemdeki ismi Nâzım Hikmet, birkaç hafta daha konuşulur dururdu. Ama mağdur edilen şair, Aziz İstanbul’un bilge şairi Yahya Kemal olunca tıs yok!... Böyle konularda kulağı delik olan sanat baronları sağır. Niçin peki? Yahya Kemal en az Nâzım Hikmet kadar önemli bir şair değil mi? Bu çifte standart neden? Niçin bu aymazlık, bu lâkaytlık, bu taraflı haksızca duruş…
İsterseniz meseleyi kısaca anlatayım. Yaklaşık on sene önce İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatının anlatıldığı “Kendi Gök Kubbemiz” isimli oyun sahnelendi. Oyunu Sönmez Atasoy yazdı ve yönetti. Oynayan ise Toron Karacaoğlu. Her ikisi de usta birer tiyatro sanatkârı, Muhsin Ertuğrul’un iki kabiliyetli talebesi ve saygıdeğer takipçileridir. Bugün ise tiyatromuzun kıdemli ustaları olarak icrayı sanat etmektedirler. Bu oyunu birkaç defa büyük bir sevgiyle seyrettim. Toron Bey oyuna bütün benliğini veriyor. Sahnede âdeta canlanmış bir Yahya Kemal’i heyecanla seyrediyor, dikkatle dinliyoruz. Oyun, bu on sene içinde bazı yıllar kaldırılsa da istek üzerine yeniden sahnelendi. Geçen sene Yahya Kemal’in vefatının 50. yılı münasebetiyle tekrar sahneye konuldu.
Yahya Kemal’in hayatından ve eserlerinden kesitler verilen oyunun orijinal metninde olmamakla birlikte şairin bir şiiri, esere uygunluğu münasebetiyle eklenmiştir: “26 Ağustos”. Yahya Kemal’in en çok sevilen ve okunan bu dörtlüğünde, İstiklâl Harbi’nin en hararetli anlarında Türk ordusunun gösterdiği üstün cesaret ve kahramanlık anlatılır.
Hem şiir tekniği üstünlüğüyle, hem de son derece anlamlı muhtevasıyla okuyucuyu kendisine hayran bırakan şiir şöyle:
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi, Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi, Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.
Toron Karacaoğlu tek kişilik bu eserde şiiri büyük bir coşku ile okumaktadır. Türk tarihine büyük önem veren Yahya Kemal bu kısa şiirle şahit olduğu bir destanı özetle anlatmaktadır. 26 Ağustos’ta Yunan kuvvetlerine karşı hücuma geçen şanlı Türk ordusu için yazılmış bir dua şiirdir. Evet şair, “İslâm’ın son ordusu”nu över ve muzaffer olması için Rabbine yalvarır. Çünkü o devirde kurtuluşu için savaşan tek İslâm kuvveti, Anadolu’daki Müslüman Türk askerleridir.
İşte bu oyun 2008-2009 sezonunda tekrar sahneye konulur ve Ocak 2009’da “Kendi Gök Kubbemiz” için yeni bir gala daha yapılır. Ne var ki, daha önce seyircilerin Toron Bey’den dinlediği yukarıdaki şiir seslendirilmez bu sefer. Metinden kaldırılmış, açıkçası sansürlenmiştir. Birileri Yahya Kemal’in “İslâm’ın son ordusu” olarak tanımladığı Türk ordusuna ithaf edilen bu şiirden rahatsız olmuş ve kaldırılması için emir vermiştir. Yahya Kemal’in Atatürk’ün huzurunda okuduğu ve takdir gördüğü bu muhteşem kıt’ayı birileri beğenmemiş ve kestirip atmıştır. Oyunun geliştirilen metninde Toron Bey’in elyazısıyla bu şiir vardır, daha önceki sahnelenişlerde bu şiir okunmaktadır, bunun da kaydı bulunmaktadır. Peki yeni sezonda bu şiir niçin kaldırıldı derseniz, onu da Şehir Tiyatroları yetkililerine sormak lâzım herhalde. Gala gecesinde oyunun başlamasına yarım saat kala şiirin yasaklandığı doğru mudur? Bu fiili durumdan, bu müdahaleden Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’nın haberi olmuş mudur, kendisi bu konuda direktif vermiş midir, yoksa başka kişilerin mi makasları devreye girmiştir, bilmiyoruz, bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu iddialara birilerinin cevap vermesi gerektiğidir.
“Kendi Gök Kubbemiz”, 1 Nisan Çarşamba günü Fatih Reşat Nuri Güntekin Tiyatrosu’nda sahnelenecek. Toron Karacaoğlu, Yahya Kemal’i “sansürlenmiş” olarak mı canlandıracak yoksa “26 Ağustos” şiirini de yine coşkuyla seslendirecek mi? Bunu merak edenlerin sayısı az değil. Bekleyelim göreceğiz.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...