Haşmet Zeybek kimdir?
1948 yılında Tarsus'da doğdu.Ortaokulu Karaisali yatılı okulunda okudu ve bu dönem benim oyun yazmaya başladığı dönemdir.kendi ağzından der ki “Bu dönemin en önemli yanlarından birisi o yıllarda bizim hem halk oyunları hem de içimizde güreşçilerin olması nedeniyle her hafta ayrı bir köye şenlik ekibi olarak davet ediliyor olmamızdı”. Liseye geldiği yıl ilk yazdığı oyun "KALEM TUTAN ELİ ÖP"tü lise temsili olarak sahnelendi. Aynı yıl Tarsus halk evine yönetici oldu. Burada "IRGAT" isimli oyunu oynandı.Lisede , halk evinde ve de yaz oyunlarında tülüat oyunlarında yer aldı.Aynı yıllarda "DÜĞÜN YA DA DAVUL"U yazmaya başladı ve bu oyunu üç gün üç gece olarak tasarlamıştır.Birinci güne "DÜĞÜN YA DA DAVUL" , ikinci güne kız oyunları ağırlıklı DÜĞÜN , üçüncü güne gece oyunlarına da DAVUL demiştir. ODTÜ şenliklerinde 1968 yılında oynanan ve başarıya layık görülen oyun ödül aldı. İşçi tiyatroları kurslarına katıldı."ALPAGUT OLAYI" isimli oyununu o dönemde yazdı.12 Mart sonrası Ulvi URAZ tiyatrosunda proesyonel oyuncu oldu.Bu sezonun bitiminde Güzin ÖZYAĞCILAR ve Erdal ÖZYAĞCILAR ile birlikte GAZETE tiyatrosunu kurdular.Burada da "DÜZENBAZ", "ŞAŞKIN POLİTİKACI ABİDİN BEY", "BU KAÇINCI BASKI" isimli oyunları yazdı.1974 yılında Muhsin ERTUĞRUL Beyin tiyatroya dönüşü ile şehir tiyatrosuna girmiştir. Sinema çalışmalarında bulunmuştur."HALKALI KÖLE", "KİMLİK", "ÇARK", "ŞAŞKIN ÖRDEK", "APTAL KAHRAMAN1", "HANIM ÇİFTLİĞİ" sinema çalışmalarından örneklerdir.1990 yılında tiyatroya döndüm. Gençlik günleri için "KİMLİK" isimli oyunu yazdı.1992 yılında "AYRAN GEVEN" isimli oyununu sahneledi.1996 yılında TAL içinde "ANADOLU KİMLİĞİ'NDE OYUN" isimli bölümün başkanlığını.Özellikle meddah, karagöz ve orta oyunu üzerine yoğunlaşmış, şamanizmi araştırmıştır,ardından "BİR" isimli oyunu sahnelemiştir.Bu dönem çalışmaları iki cilt halinde kitaplaştırıp Eylül 2002'de yayınlandı .
Köy Seyirlik Oyunları
Köylülüğün oyunları; köylüler tarafından köylerde, köylüler için oynanan seyirlik oyunlar. Köylü Seyirlik Oyunlarının kökenleri, tarih öncesi bolluk törenlerine, ölüm-yeniden dirilme, yıldönümü ve doğanın canlandırılması gibi doğa kültlerine; Isis-Osiris, Kybele-Attis, Dionysos, Semele gibi eski Ortadoğu, Anadolu ve Batı Anadolu tapını ve söylenceleri ile animist inançlarına, Orta Asya Türklerinin getirdikleri inançlar ile Anadoluda Türklerden önce yaşamış uluslar törelerine kadar uzanır, bunların kaynaşmasının törensel ve büyüsel kalıntıları olarak günümüze kadar sürüp gelir. Köylü Seyirlik Oyunları, köy üretim ilişkilerinin bir yansısı olan inançlara bağlılığı, bu inançların kapalı geleneksel toplum yapısı gereği bozulmadan sürmesiyle ayırt edici özelliğini kazanır. Köylü Seyirlik Oyunları, meslekten kişilerce oynanmaması bakımından amatör, kendi doğal gereği yöresel, ortaklaşacılık taşıması bakımında da anonim oyunlar olup, dans ve sözsüz oyuna dayandığı gibi, geleneksel doğaçlama halk edebiyatına dayalı sözlü oyunlar da olabilmektedir. Göstermeci tiyatro ve açık biçim özellikleri taşıyan, doğaçlama ve kendiliğinden, özellikle de doğanın doğrudan doğruya saf yüreklice taklidine, sahiciliğe dayanan Köylü Seyirlik Oyunlarının başlıca iki ana konusu vardır:
1. iki hasım arasında savaş, bunlardan birinin ölmesi, ölenin büyüyle ya da kendi kendine dirilmesi, kendisi için yas tutan izleyicinin de sonradan bu dirilmeyi sevinçle kutlaması;
2. bereketle, kin bolluğuyla ya da ölüp dirilme ile sona eren kız kaçırma olayı. Çeşitli bölgelerde değişik çeşitlemeleri olan bu oyunlar dışında, tören kalıntısı olmayıp, efsanelerden, masallardan, tarih sel öykülerden ya da doğrudan doğruya köy yaşamıyla ilgili oyunlar ile belli bir oyuna katışan ya da başlı başına bir oyun olan hayvan benzetmeleride yer alır: Arap Oyunu, şeytan çık Oyunu, Deve Oyunu, Saya Gezmesi, Karakancalos, Keloğlan, Köse ile Gelin, Koyun Gütme, vb. Meydancı, Oyuncu başı, Kadı, Kahya vb. gibi adlar alan bir oyun yöneticisinin yönetiminde yer alan bu oyunlar, genellikle açık havada, kimi zaman davul zurna ve dans eşliğinde oynanır; (hayvan postuna girmek, çıngırak takmak, phallusu simgeleyen sopa ya da tokmak takmak; yüze is, un sürmek; ilkel maske takmak, vb. gibi) doğa törenleriyle ilgili ilkel dekor, giysi ve donatım kullanılır. Oyunlarda, şeytan, Arap, Dede, Nine, Gelin ve Efe gibi başlıca kişilerin yani sıra, Kaymakam, Muhtar, Jandarma, Doktor ve Baytar gibi ikinci dereceden kişiler de canlandırılır. Köylü Seyirlik Oyunları, bugün için de Anadolu törensel kalıpları içinde oynanmaktadır. Özlü tiyatrosal anlatımı, izleyici ile bütünleşmesi, açık biçim ve göstermeci özellikleriyle, Köylü Seyirlik Oyunları, son dönemlerde M. Ulusoy gibi yönetmenleri etkilemiş, H. Zeybek gibi yazarlarca da çağdaş uygulamalar içinde ele alınmıştır.
(örneğin, Düğün ya da Davul) .
Oyun Anadolu düğün geleneklerinden de yararlanarak "seyirlik oyun" üslubunda sahneye taşınıyor. Fukara evliliğinin "düzene karşı", para evliliğinin ise "düzene uygun" olduğunu gösteren oyunda ahlak-para ilişkisi siyasal düzene bağlanıyor. Gelin mutsuzdur çünkü gönlü fakir bir adamdadır...Müzik ve dansla sunulan oyunda zaman zaman seyirciyle söyleşerek sosyal, siyasal taşlamalar yapılıyor. Oyunda göstermeci (Tiyatronun tiyatro, oyunun oyun olduğunu vurgulayan, kişileri ve olayları canlandırmadan gösteren, seyirci ile sahne arasında estetik uzaklık (yabancılaştırma) koyup seyircinin oyuna ussal yoldan katılmasını sağlayan tiyatro anlayışı) öğelerin kullanıldığı ve seyirci- oyuncu ilişkisinin ortadan kalktığı, seyircinin gözlemci, oyuncunun ise gösteren olduğu Özellikle Türk gösteri öğelerinin sıkça kullanıldığı seyirlik bir biçemdir.
İzletme- ders alma- hicv etme, odağından yola çıkılarak yazılan oyun, dönemselliği üzerinde kesin bir yargı olmamasına rağmen, her döneme ve her düzene(ğe) uygunluğu bir gerçektir. Oyunculuk ve yazım anlamında da açık biçim tercih sebebidir. Oyuncunun “ben şu anda rol yapıyorum” gerçekliğini vurgulaması önemlidir. Göstermeci- Açık biçimin en önemli özelliğidir. Düğün ya da Davul bu düzlem üzerine oturtularak inşa edilmiş bir oyundur. Son olarak eklemek gerekirse, köy seyirlik oyunlar, adı üzerinde seyirlik oyunlardır. Oyuncu - seyirci ayrılığı hem vardır hem yoktur. Oyuncuları oyuna seyirciler hep beraber hazırlar. Bir tas, bir şapka, bir baston, bir deve, bir sopa, bir tüfek olabilir. Sırası gelen oyuncu seyirci içinden çıkarak oyuna katılır, oyundaki görevi bittikten sonra yeniden seyircilerin arasına karışır. Köy seyirlik oyunları göstermeci, özdeşleşmeci tiyatro gibi kapalı değil, epik tiyatro gibi açık biçemdedir. Açık biçem, yani anti illüzyonist bir üsluptur. Açık biçemde illüzyon yaratılmaz, diğer bir deyişle seyirciye yalan söylenmez, seyirci kandırılmaz, konvansiyon anlamında da olsa seyircide bir büyü yaratılmaz. Tam tersi, açık biçemde, her şey seyircinin gözü önünde cereyan eder, oyuncular gizlenme gereği duymadan seyircinin gözü önünde rollerine (kılığına) girerler.
Aksesuar çok önemlidir. Köy yerinde çokça bulunan nesneler oyun içerisinde oyuncunun kullanımıyla bir başka anlam kazanırlar.
Halk tiyatrosu, dünyanın her yerinde konuşulan, her çağda geçerli bir dil gibidir. Epeyce içli dışlı olduğumuz, oyunlarının öykülerini bildiğimiz Shakespeare, Çehov gibi dünyaca ünlü yazarların yapıtları, çeviri hatalarıyla tadını yitirip küçük yorum farklarıyla seyir keyfimizi kaçırabilir. Ancak hangi halkın içinde, hangi dilde var olursa olsun halk tiyatrosu daima keyifle izlenir. Bunun ilk akla gelen nedenlerinden birkaçını hemen söylemek gerek; Halk tiyatrosu, öncelikle eğlenme-eğlendirme (seyirlik mi desek?) amaçlı bir tiyatrodur. Sonra, halk tiyatrosunda yaşamla tiyatro arasındaki kan dolaşımı doğrudan ve daha sıcaktır. B. Brecht, “eğlendirmeyen tiyatro hiçbir amacına ulaşamaz” derken bu sıcak bağa işaret etmiş olsa gerek