Ayın en güzel battığı yerlerden biri olan Bodrum-Gümüşlük de, ayın bütün renkleri ve ihtişamıyla batışını, bir çizgi haline dönüşünü izliyorum. Seni düşünüyorum Ayça… Ayça,”ay yüzlü” demekmiş. Bu tamamen bir tesadüf mü bilmiyorum. Bilmeyi öteliyorum. Ay dağın arkasında kaybolurken, senin de aramızdan sessizce kaybolmana ağlıyorum. Ay battığı için göz yaşlarımı fark etmiyor…
Nereye gittin sarı kız? Sarılara sarınıp, diğer renkleri içinde saklayarak nerelere gittin? Bilmez misin gittiğin yer karanlık… Karanlıkla ne zaman kardeş oldun “ay yüzlü” Ayça? Yoksa aydınlık yüzünü bize göstererek aslında hep karanlığı mı düşlerdin? Yine bize nanik mi yaptın? Sevecen kasvetinle, kötümser gülüşün mü karıştı birbirine?
Nereye gittin sarı kız? Kendi aydınlığınla karışırken karanlığa, asıl bizi cehennem karanlığına hapsettin. İyi mi yaptın bilmiyorum… Bilmeyi öteliyorum…
Gittin… Derdi, kasaveti, saçmalığı, ahmaklığı, yenilgiyi, zaferi, umudu, umutsuzluğu arkanda bıraktın… Ama bizi attın bütün bunların içine. Cehennem azabında yanmak böyle bir şeymiş demek ki.
Hayat öylesine benzersiz, ölüm öylesine kıymetli… Hayat öylesine çetrefil, ölüm öylesine karmaşık… Ama her ikisi de bir hayli ağır. Sen bu ağır yükü sırtımıza yükleyerek sessizce gittin. Arkanda bıraktığın güruh gürültüyle çırpınmakta…
Kime benzediğini düşünerek vakit mi harcıyorum ne… Aslında seni çok şeye benzettiğimi sanarak yanılmışım. Hiç kimselere benzemediğini batan ay söylüyor bana. Batıp giden Ayça”yı dinleseydim eğer eminim o da çok şey söyleyecekti bana. Dinledim mi bilmiyorum… Bilmeyi öteliyorum…
Bıraktın kendini bulutsu bir yok oluşun kucağına. Ne heyecan tetikliyor kalbini, ne de hüzün tırmalıyor beynini. Adım adım ilerledin ölüme. Artık ne beklentin kaldı, ne de şikayetin. Düşmedin,sadece yavaşladın. Kuruman imkansız, sadece soldun. Sarı saçların donuklaştı, güzel yüzün durgunlaştı… Sen güzel doğdun, yine güzel öldün. Asıl geride kalanları bıraktın çirkinliğin, çamurun tam orta yerinde.
Bende ki seni herkes okuyabilsin diye. Amacım iki çift laf etmekti seninle. Muhabbetimiz sürsün istedim ki idrakımız artsın.
Nereye gittin sarı kız? Amacın neydi? Alıp başını giderken bu diyarlardan; her türlü kavgadan, hırstan, arzudan arınmak mı istedin? Peki arındın mı? Söyleme…Bilmek istiyor muyum bilmiyorum… Bilmeyi öteliyorum…
AYÇA TELIRMAK…
Bir kadın… Sarışın… Güzel bir kadın… Tiyatrocu…
Erkeklerin ağzının içine bakan bir kadın hiç olmadı. Kendi kimliğini daima önde tuttu. İlk bakışta kötümser, pesimist bir kadın imajı çizse de, aslında özü gözünden belliydi. Onu herkesin gözünde çekici kılan çok önemli bir özelliği daha vardı: Beyni. Akıllıydı, kültürlüydü, yetenekliydi… Bilim, felsefe, sanat, edebiyat gibi konularda her türlü mecliste rahatlıkla konuşabilecek kadar birikimli ve donanımlıydı.
Benim gözümde “erkeklerin tekelinde olan bilgi ambarını delebilmiş nadir kadınlardan…” biri olarak kalacak her zaman. Ayı her batırışımda onu hatırlayacağım.
Işıklar alkış olarak düşsün o güzel yüzüne…
Toprakla muhabbetin bol olsun…
SeD@ - ( 7/9/2008 )
gerçekten çok hoşuma o kadar güzel anlatmışsınız ki okumaya doyamadım.Bir insan ancak bu kadar güzel anlatılır diyorum.çok beğendim.Bu güzel yazınızı sizin için önemli olan bir insanı sizin gözünüzde, ömrünüzde, hayatınızda yer etmiş bir insanı bizimle böylesine güzel bir şekilde paylaştığınız için teşekkürler...
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...