Cumartesi sabahı ince kazağımı, üzerine kont montumu giyip, sonbahar serinliğine karşı tedbirimi aldıktan sonra Cihangir kahveye doğru ilerliyordum ki dondum kaldım. Tanrım, acaba savaş mı çıkmış, nükleer patlama mı yaşanmış ya da bir salgın tehdidi, hatta daha da kötüsü askeri darbe neticesinde sokağa çıkma yasağı mı ilan edilmişti; Cihangir kahve kapalıydı! Yaşadığım şoku daha belirgin hale getirmesi için elimdeki poğaçaların yere düşüp hüzünlü bir şekilde yuvarlanmalarına izin verdim ve o esnada yerden bir kameranın bu hüzünlü sahneyi kaydettiğini hayal ettim. Eskiden masaların olduğu betona bir kazmanın hunharca çarpmasıyla kendime geldim. Bir süredir tüm cihangirde hayatı kabusa çeviren ‘düzenleme’ çalışmaları sonunda kahveyi de vurmuştu. Birileri oraları da kazıp yeniden betonlaya-caktı ve Türkiye entelejansiyası bir süre görme ve görülme faaliyetlerinde sıkıntı yaşayacaktı. Caminin yanından kıvrılıp Galatasaray’da Ara Cafe’ye gitmeye karar verdim. Ağa Bilardo’nun sokağına girdiğimde Deneme Sahnesi’nin önünde bir tiyatrocu arkadaşıma rastladım. Oturmuş kaldırıma sigara içiyor. “Burda mı oynuyorsun” dedim. “Hayır, prova yapıyorum” diye cevapladı. Meğer Deneme Sahnesi, son yılların en gözde prova mekânıymış. Sahne sıkıntısı çeken Türk tiyatrosu, provalar için büyük sahneleri meşgul etmiyor, böyle küçük mekânlar oluşturuyormuş. Aslında çıkmış bitmiş oyunların izleyiciyle de buluştuğu ‘Deneme’ sahnesi artık özellikle provalara tahsis edilen bir mekân olacakmış, adı da ‘Prova’. Peki prova burada, oyun nerede? O da ‘Sahne’de... Durumu biraz açayım, efendim bu işin arkasında kendi tiyatrosunda kendi ekibiyle kendi üslubunu geliştiren, ‘alternatif’ yolundan da ‘muhalif’ olmaktan da vazgeçmeyen, yüzüne hasret kalıp da tiyatronun yolunu bilmeyenler için aralarda dizilerde de görünmemezlik etmeyen Mahir Günşiray var. Günşiray, İstiklal Caddesi’ndeki Garibaldi Binası’nda bir sanat merkezi açmak üzere kolları sıvamış. Deneme sahnesinin adını ‘Prova’, Garibaldi’nin adını da ‘Garibaldi Sahne’ yapmak niyetindeymiş. Malum, bir kaç sene öncesine kadar Günşiray’ın Tiyatro Oyunevi, Tarlabaşı’ndaki Ermeni Manastırı’nda sürekli bir sahneye sahipti. Sonra manastır, (demir tavına gelince otel olmak üzere) içindeki tüm sanatçıları çıkartmıştı. Oyunevi artık bir başka tarihi binayı, bir zamanlar şehrimizde aktif bir cemaat olan İtalyan’ların, opera ve balolar için kullandığı Garibaldi diye bilinen binayı kullanacak. Bina adını İtalyanlar’ın ulusal kahramanı General Garibaldi’den alıyor, kendisi gençliğinde de İstanbul’daki İtalyanları örgütlemiş... 140 yıllık bina, ortada öyle aman aman bir cemaat kalmasa da iyi durumday-mış. Yine de, balo salonu bir elden geçirilip ışık sistemleri kurulup, kulisleri yenilenecekmiş. Yıllardır ufak tefek etkinlikler için kapılarını açan Garibaldi, bundan sonra enerjik bir merkez olacak, belli. Anlatılanlara bakılırsa Günşiray şu sıralar durmadan toplantılar yapıp ekibini oluşturmaktaymış. Konserler, söyleşiler, sergiler ve her tür performansın gerçekleşeceği, başka toplulukların da oyunlarını sahneleyebileceği bir kültür merkezimiz daha olacak, Beyoğlu ahalisinin gözü aydın. Hadi herkesin aklına geleni ben söyleyeyim de olsun bari; Daltabanlar, Avkıranlar... derken Günşiraylar da devreye girdi ve Beyoğlu’nda üç kenarı farklı bir tiyatro üçgeni oluştu. ***
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...