Siyasi propaganda aracı olarak hemen akla gelen "beyin yıkama"nın zihinlerde çok da olumlu bir çağrışım yapmadığını biliyorum. Psikolojik savaşta kitlelerin yönlendirilmesinde, reklâmcılıkta, tıbbi metotların benimsetilmesinde, dini ya da kültürel konularda yeni fikirlerin aşılanmasında “beyin yıkama”nın bir araç olarak kullanıldığı herkesin malûmu. Bu hususlarla ilgili olarak çağın insanı, çok daha bilinçli ve ne yapıldığının farkında ise de bu çemberin dışında da kalamıyor. J.A.C. Brown’un “Beyin Yıkama” isimli kitabının sayfalarını karıştırırken beni cezbeden bölüm “kanaatlerin değiştirilmesi” ile ilgili. Bölümün başlığı altında o bölümün özeti sayabileceğim bir ifade var: “Bir şahsın kanaatini, bu kanaatin yanlış olduğunu söyleyerek değiştiremezsiniz. Korkutmak ise geri tepen bir silah olur.” Türkiye’de “korkutma” temelli olarak yapılan uyarıların yarar sağlamadığı tecrübe ile sabittir.
Bölümün içinde bir sınıflandırma yapılmış.
“1. Köklü kanaatler güçlü bir inanç sisteminin unsurlarıdır ve tek tek değiştirilmeleri mümkün değildir. Bunlar kaynağını az-çok esas karakter vasıflarından yâni gerçek benlikten almaktadır.
2. Sosyal kanaatler ise gurup tarafından oluşturulmuştur. Bunların değiştirilmesi ancak bütün gurubun kanaatini kolektif olarak değiştirmek ile mümkündür.
3. Bir şahsın kanaatini doğrudan doğruya kanaatin yanlış olduğunu söyleyerek değiştirmeye çalışmak da iyi sonuç vermeyecektir. Zira böyle bir teşebbüs, o şahıs tarafından inançlarına bir saldırı olarak yorumlanabilir. Gordon Allport’un da belirttiği gibi insanlara bu yolla hiçbir şey öğretmek mümkün değildir.”
“Kanaatin değiştirilmesi amacına en iyi hizmet eden yöntem şudur: Üyelerine gerçek bir ait olma duygusu uyandıran bir gurup teşkil etmek ve bu yolla ferde yeni bir değer ve inançlar sistemi kabul ettirmektir.” Günümüzde bazı modern eğitim sistemlerinde bu metot kullanılmakta.
Kitapta ABD’de yapılan bir araştırmadan bahsedilmiş. Lisede yapılan bir çalışmada üç gurup kurulmuş. Diş çürümesi konusunda birinci guruba kuvvetli bir endişe yaratmak amaçlanarak konferans verilmiş; ikinci guruba daha yumuşak bir dille diş çürümesi ve tehlikeleri; üçüncü guruba günlük diş bakımı anlatılmış. Birinci gurupta dişçiye gidenlerin oranı %8, ikinci gurupta %22 üçüncü gurupta ise %36 olmuş. “Gerçekleri yalın bir biçimde ifade etmek, tez’i etkili kılmak için meseleyi korkutucu ve abartılı bir tarzda ele almaktan çok daha iyi sonuçlar vermektedir.”
Tiyatronun “kanaat değiştirme” amacına yönelik bir tür “beyin yıkama”yı içerdiğini kabul edersek özellikle sahnelemede yukarıdaki hususların dikkate alınması hiç de fena olmaz. En azından bir piyes metninin hak ettiği gibi “okunması” yanında içerdiği ya da hedeflenen mesajın nasıl iletileceği üzerinde yaratılacak seçeneklerle zengin bir ifade biçiminin oluşması sağlanır.
“Beyin Yıkama” kitabının, bu anlamda kendi üzerimizde oynanan oyunların bilmediğimiz taraflarını öğrenmek; bildiğimiz taraflarını tekrar ederek hatırlama, iyi ve bilinçli bir şekilde ifade edebilme fırsatı sunduğunu düşünüyorum. Tiyatro ile ilgilenenler açısından da yararlı bir “beyin jimnastiği” olabileceği hususunda “kanaat oluşturduğunu” söyleyebilirim.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...