| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Adana’da, Gürcü yönetmenin Molière yorumu: "Tartuffe" Üstün Akmen 17. yüzyıl Fransa’sının büyük mizah dehası Molière’in bütün dünyada hem en sık sahnelenen; hem üzerinde en çok konuşulan, tartışılan; hem de genel olarak büyük yazarın başyapıtı olarak kabul edilen oyunu “Tartuffe, ou L’Imposteur”ünü geçtiğimiz ay içinde Adana Devlet Tiyatrosu yapımı olarak Sakıp Sabancı Kültür Merkezi Sahnesi’nde izledim. İlk kez 1664’te sahnelenen oyunun, aynı yazarın daha önce beğeni kazanan “Kadınlar Mektebi” oyunundan da büyük bir gürültünün kopmasına yol açtığını, oyunun, kilisenin ve dindarlar grubu “Compagnie du Saint Sacrement”in baskısıyla yasaklandığını, ancak 1669’da yeniden oynanma olanağı bulduğunu biliyordum elbette. Molière’in en önemli oyun yazarlarından biri olduğuna bu kez de Adana’da tanık olurken, yazarın komediyi bir araç olarak nasıl başarıyla kullandığına, toplumsal eleştiri biçimine yuvarladığına yeniden şaştım. Sizi Tartuffe’ler siziii... Hiç kuşkum yok ki, canlı karakterleri, güldürücü durumları ve Molière’e özgü şiirsel dili kadar, öyküsünün güncelliğini hiçbir dönemde yitirmeyişi ile ünlenmiş “Tartuffe”ün konusu, dini inançlarına körü körüne bir saflıkla bağlı zengin bir adamın evine yerleşen ve ona, kendini dine adamış bir sofu rolü oynayarak malını, mülkünü, kızını ve hatta karısını elinden almaya çalışan bir sahtekarın öyküsünden ibaret. Dindarlığı bir maske gibi kullanarak içindeki şehvet ve açgözlülük dürtülerini dış dünyadan gizlemeye çalışan Tartuffe karakteri, özellikle Fransız toplumunun kolektif bilincinde öyle etkili bir yer bırakmış ki, “Tartuffe” günümüzde dahi “ikiyüzlü” anlamında bir sözcük olarak Fransız diline yerleşmiş. Dorine’in kurnazlığı Bir yandan Tartuffe karakteri aracılığıyla din tacirliğini ve ikiyüzlü softalığı eleştiren Molière, öte yandan ona gülünç bir sadakatle bağlı olan Orgon karakteri ile de toplumun ileri gelen kesimlerinde bu türden yobazlığın nasıl destek gördüğüne dikkat çekmekte. Molière’in hemen hemen bütün komedilerinde olduğu gibi bu oyununda da doğruları görebilen ve gördüklerini söylemekten çekinmeyen bir hizmetçi var: Keskin zekalı ve sivri dilli Dorine, kendinden çok daha eğitimli ve çok daha soylu kimselerin göremediklerini, halka özgü bir sezgiyle hemen görmekte ve her yakaladığı fırsatta çevresindekileri iğnelemekten geri durmamakta. Zaten oyunun sonunda Tartuffe’ün maskesinin düşmesi de, gene Dorine’in kurnazlığından kaynaklanmakta. Günümüzde ne de çok Tartuffe var! İlk oynanışında Kral XIV. Louis tarafından, yakın çevresindeki din büyüklerinin etkisiyle ve din düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle yasaklanan “Tartuffe”, daha sonraki yüzyıllarda da sıklıkla engeller ve yasaklarla karşılaşmış. Molière’in dehasının bir kanıtı da, yaklaşık dört yüzyıl önce yazdığı bir oyunla, bugün bile kızdırmak istediklerini kızdırabiliyor, eğlendirmek istediklerini eğlendirebiliyor olmasında. Gerçekten de, 2008 yılından bakıldığında, Molière’in gözüyle görülmüş XIV. Louis Fransa’sının, cumhuriyet Türkiye’siyle benzerliği büyük yazar adına hayranlık, insanlık tarihi adına ise dehşet verici boyutta. Bu bakımdan, Adana Devlet Tiyatrosu’nun “Tartuffe” seçimi, günümüz siyasal ortamına uygunluğu açısından pek yerinde. Adana Devlet Tiyatrosu yapımı ‘Tartuffe’ Adana Devlet Tiyatrosu yapımı “Tartuffe”ü Gürcü Yönetmen Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Giorgi Antadze sahneye koymuş. Neden Gürcü bir yönetmen? Bilemem! Ama sonuç olarak bütünlüğü olmayan, klasik bir oyunu neredeyse izlenmez kılabilecek, ileti kaygısı olmayan bir oyun çıkmış ortaya. Uyaklı dille işlenmiş o güzelim tekst, insanlığın ve toplumların her dönemde başının derdi din kisvesi altındaki döndürülen dolaplar, farklı yorumlara açık evrensel mi evrensel konu kaynamış gitmiş, buhar olmuş. Antadze, Molière aracılığıyla seyirciye ileti verememiş. Keşke, gerçek yaşamın gösterilmesine dayanan belirli yabancılaştırma etmenleriyle, seyirciyle oyun arasında bir uzaklık kursaymış. Keşke yeni, yepyeni komedi unsurları yaratsaymış. Keşke oyun içinde oyunu açsaymış. Keşke… Kurmamış, yaratmamış, açmamış. Orhan Veli Kanık’ın hayli ilginç çevirisinin sahneye uygun çeviri olup olmadığı konusunu Yönetmen Prof. Giorgi Antadze doğal olarak tartışmaya açamamış. Dolayısıyla kimse, Antadze ile birlikte metin üzerinde çalışmamış. Eminim, provalarda oyuncuların gereksinimlerine ve kişisel özelliklerine göre değişiklikler yapılmamış. Üstüne üstlük, “oyun içinde oyun” izlediğimizin altını ancak ikinci perdenin başında çizmiş. Dile yabancı kalmaktan olsa gerek, Tartuffe’ün; “Fevkaladenin fevkinde” esprisi haydi neyse ne de, Orgon’un “ilgi” ve “alaka” sözcüklerini bir arada kullanmasını yönetmen yardımcılarından ne Esra Ülger, ne de Derya Keyf engellemiş. İkinci bölümde müzikal fona oturtulan Henry Mancini’nin bestesi “The Pink Phink” de, ne yalan söyleyeyim kendisine hiç iyi yer edinmemiş. Bakalım yaratıcı kadro neler eylemiş Yönetmenin tavrı böyle olunca, Ali Göktaş da dekor tasarımı diye, “commedia dell’arte”variye kayan, “Brechtyen” biçemi de andıran stiller “manzumesi” bir dekor yaratmış. Evet, “oyun içinde oyun”a uygun sahne çerçevesi kurmuş, sözüm yok, kenarlarda 17. yüzyıl tarzı sandalyeleri de dizmiş, tamam da, bu saydıklarımın hiçbirinin oyuna katkısı yok. H. İbrahim Karahan-Hamdi Erkan ikilisinin ışık tasarımına gelinceee… Işık tasarımında başarılı olabilmek, sadece tasarım tekniğini sahnede uygulamak değil ki. Aynı zamanda oyuna ışıklandırmayla yorum getirebilmek, dekora derinlik kazandırabilmek ve oyuncunun üçboyutluluğunu sağlayabilmek demek, ışık tasarımında başarılı olabilmek. Işık tasarımı, ön çalışma olmaksızın yapılınca işte böyle oluyor. Tekst analizi yapılmazsa, çıkış yolu böylesine tıkanıyor. Oyuncular karanlıkta kalıyor, gölgeler içinde oynamak zorunda bırakılıyor. Esra Selah’ın 17. yüzyıla sadık kalarak tasarladığı kostümler ile ilgili olarak “başarılı” ifadesini rahatlıkla kullanacağım da, ayakkabıların kostümlere uyum sağlayamadığını da söylemeden geçemeyeceğim. Bir de, Dorine’in giysisinin altına “tayt” giydirmesini yadırgadığımı söyleyeceğim. “Tayt” yerine, döneme uygun “uzun külot” daha iyi olmaz mıydı acaba, diye de soracağım. Oyuncuların tümü iyi Oyuncuların değerlendirilmesine geldiğimde; “kadro, mükemmel bir uyum içinde oyun çıkarıyor” demeliyim. Madamme Pernelle’de A. Esra Ülger, yanıt atikliğiyle dikkat toplamakta. Marlane’de genç oyuncu Derya Keyf için tiyatroda jestin hiç değilse birkaç işleyişini görgül olarak saptamasını ve rolünü kurarken jestlere yasladığı davranışları nasıl kullanacağını önceden saptamasını önereceğim. Orgon’un oğlu Damis’te Murat Aslan; Marlane’in Aşığı Valer’de Hakan Dülger yönetmenin verdiklerini kusursuz işliyor. Hakan Elmasoğlu, Cleante’ı seyirciye başarıyla ulaştırıyor. Z. Şirin Çetinel, Dorine’in gerçeklerin aktarımındaki farklılığını seyirciyle çok iyi paylaşıyor. Şirinel, gerçekten kutlanacak bir oyun vermekte. Ahenk Demir, devinim ve diksiyon hâkimiyeti sayesinde eylemleri gibi metne de anlam kazandıracağı sözceleme durumlarını iyi tasarlamış. Elmire’yi betimlerken coşkularını yönetmeyi ve onları izleyiciye okutmayı biliyor. Özellikle Orgon-Tartuffe-Elmire tablosunda çok iyi. Orgon’a can veren Evren Çağrı Turan’ın mükemmel bir komedyen gömleği olduğunu söylemeliyim. İyi hazırlandığı sezilen ve açık seçik olan bir alt partisyon kurmuş. Tartuffe’te Gökhan Doğan ise yöntemli Tartuffe yorumuyla öne çıkıyor. Gökhan Doğan, Tartuffe karakterine ilişkin ne bulduysa, Molière’in metninden ne algıladıysa seyirciye aktarırken, kavrama ve yorumlama sınırlarını da göz göre göre zorluyor. “Helal olsun” dedirtiyor. Diğer taraftan, öyle ya da böyle, Adana Devlet Tiyatrosu kadrosundaki tiyatro misyonerleri, sırtlarındaki kutsal yükü, “Tartuffe” ile Çukurovalıya taşımayı sürdürüyor. Hepsi, alınlarından öpülmeyi ayrı ayrı hak ediyor. Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|