| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Samsun Devlet Opera ve Balesi'nden Kontes Mariza Onur Şimşek Samsun Devlet Opera ve Balesi perdelerini yeni temsil sezonuna güçlü bir programla açtı. Tüm zamanların en çok sahnelenen eserlerinden biri olan, ana konusunu Mérimée ’nin aynı adlı kısa romanında alan, Fransız besteci Georges Bizet’in 4 perdelik operası Carmen ile yapıldı açılış… Günler öncesinden tükenen biletleriyle prömiyer ve galada izleyemeyen (benim gibi) seyircilerini 1 Kasım günü bekliyor bu dev prodüksiyon. Hemen sahnelenme tarihi en yakın olan Kontes Mariza’ya biletimi aldım ve oyuncuları hakkında biraz bilgi toplamaya başladım. Araştırmaya Mariza’yı oynayan Eda Bingöl’den başladım ve video sitelerinde çeşitli operalarda söylediği eserlere rastladım. Dinleyip ardından hemen araştırmamı noktaladım. Zira sadece bu sesi duymak için bile bir akşamımı feda edebileceğimi fark ettim. Gösteri akşamı gelip, Yerlerimize oturduğumuzda salonda çalan karışık seslerden oluşan eser, ressam soyut bir resim yaparken birbirinden bağımsız her fırça darbesini bir nota yapıp kulağımıza fırlatıyormuş gibi bir his yarattı. Tek tek anlamsız, bütününe baktığımızda sanat eseri… Zehra Alev Tor’un yarattığı dekor ne kadar iyi bir gösteri izleyeceğimizin ilk habercisiydi. Afişinden ve isminden aldığım tüyoyla eserin ‘eski bir dönemde geçiyor olacağı’ düşüncem dekoru görünce daha da pekişti. Nitekim operette Kontes Mariza’nın Macaristan’daki çiftliğinde 1924 yılında geçen olaylar anlatılıyor. 3 perdeden oluşuyor ve yaklaşık 2 saat sürüyor. Dekor dedim de, perde arasında dönerek değişen dekor ayrı bir hava katmış. Ön dekordaki çiftlik evinin gösterişi, arka dekordaki evin ayrı 2 odasının sadeliğiyle birleşmiş. Sağ taraftaki odada bulunan tablo çok hoş fakat izleyicinin bir hayli oyundan kopup resmi yorumlamasına neden olduğu için biraz sakıncalı buldum.Tekrar dönüp ön dekor geldiğinde, oyun devam ederken, bir taraftan da dekor eklenmesi,arkadaki ellerin perdeyle haşır neşir olup kapatılmaya çalışılması da konsantrasyonumu biraz bozdu açıkçası. Tassilo(Barış Yanç) ve Karl Stephan(Hakan Yıldız)’ın karşılıklı oynadığı sahnede(1.perdede olan) -orkestranın devreye girmediği ilk sahneydi sanırım,belki bu yüzden olabilir ama benim düşüncem ‘dönem havasını yansıtalım’ fikriyle hareket edilmiş olduğu- oyunculuk genel izleyici tarafından biraz yapay bulundu. Bu ‘yapaymış gibi gösterme’ oyunu benim hoşuma gitti. İlerleyen dakikalarda her 2 oyuncunun da ‘iyi oyunlar’ ına ayrı ayrı şahit oluyoruz zaten. Oyun boyunca Zsupan ve Populescu’yu canlandıran Bilal Doğan ve Şahan Gürkan’ı -birbirlerine benzememelerine rağmen- karıştırmam benim için en kötüsü oldu. Sanırım ikisinin de komedi ögelerini barındırmaları ve uzun saçlı olmaları etkili olmuş olabilir. Ve tabii ikisinin de rollerinin üstesinden başarıyla gelmelerinin. Ve danslar…Çok başarılı bir kareografi…Çok uyumlu bir ekip…Hepsi görülmeye değer.Özellikle Zsupan, Populescu ,Kontes Mariza’nın birlikte yaptıkları dans ve keman eşliğinde Çingenelerin dansı harikulade. Ya müzikler?.. Başlarda biraz ağır başlayan, konunun bütünlüğüne göre neşeyi temsil ederek hızlanan,olayların devamında hüznü ve aşkı temsil ederek yavaşlayan,kısacası karakterlerin psikolojik durumuna göre hareket eden bir orkestra…İlk perdenin ilk sahnelerinde orkestra baskın çıkıp söylenenlerin anlaşılmadığı dakikalar yaşandı fakat ileriki sahnelerde (belki alıştığımız için) gayet net bir şekilde duyuldu.(2.perdede Lisa’nın bir sahnesinde sesi tamamen alamadığımız birkaç saniye oldu ama duymamazlıktan(!) geldik) Oyuncularla orkestranın arasındaki uyuma söylenecek hiçbirşey yok. Tebrik edeceğim en önemli husus burasıdır sanırım.Çok dikkatle izlememe rağmen kaçırılan ya da iki ana unsurun(solist-orkestra) birbirini tutmadığı bir an’a dahi rastlamadım. Ha ses konusunda hiç problem yok muydu? Orkestrayla ilgili olmasa da ufak bir sorun vardı. Oyunun sonlarına doğru Kontes Mariza ve Tassilo’nun olduğu bir sahnede ilk 4-5 sıra izleyici suflözün sesini net olarak duyabiliyordu.Oyuncu söylemeden ne söyleyeceğini bilmek(her ne kadar sonucunu heyecanla beklediğimiz bir olay dizisi yaşanmasa da) insanın keyfini biraz kaçırıyor. İlginç tarzlı ve müthiş albenili; birbirinden farklı bilimum renkte –afişten gördüğüm kadarıyla tam da beklediğim gibi olan- kıyafetleri düşünürken mutlu sona gelinip gecenin yıldızlarının birer birer sahnede görünmesi bir oldu. Ve alkış alkış alkış…..Çıkışta kulise gidip rastladığım bütün oyuncuları tebrik edip,içten ve inandırıcı bir şekilde(en azından ben öyle düşünüyorum:) “harikaydınız” dedim ve gerçekten öyle düşünüyorum.Hepsi ayrı ayrı müthiş performanslar göstererek,bizlere harikulade bir gece yaşattılar. Opereti birlikte izlediğim okuldan arkadaşlarımla çıkışta mini bir değerlendirme yaptık,kendi aramızdaki konuşmalarımızda en çok söz konusu olanları sıralarsam, 1) Eda Bingöl(Kontes Mariza): Gösterinin başından beri bütün arkadaşlarla “Ebru Hoca’nın tıpkısı, o mu ki acaba?” diye sorarak, okuldan sevdiğimiz bir hocaya benzettiğimiz için olsa gerek herkese aşırı sempatik gelen,2 saat içerisinde her türlü karaktere bürünüp ve hepsini kendine yakıştırabilecek kadar oyun yeteğine, canlı dinlediğimde internetten dinlediğimin 10 katı kadar etkileyebilen bir sese sahip muhteşem bir soprano o… 2) Hakan Yıldız(Karl Stephan):Ufak bir sahnesi olmasına rağmen çıkışta topluca fotoğraf çektirmek istediğimiz tek isim o.Göründüğü sahnelerde,alışılmışın dışında karizması, gri uzun UGG botlarıyla göz dolduran,her şeyiyle orijinal,en dikkat çekenlerden biri… 3) Mehmet Erkoç(Penizek):Bana biraz abartılı gelse de oyunculuğu, göründüğü dakikalar seyirciden en çok gülme efektini alan sahneler oldu. Efekt dediysem de sahte değil,gerçekten güldük.Özellikle tiyatro severlerin aşina olduğu ve daha çok sevebileceği bir karakterin üstesinden başarıyla geldiği için tekrar tebriklerimizi sunuyoruz yeniden… 4) Bengi Yardımlı(Kemancı):Birkaç sahnede çalsa da kemanını sahneye getirdiği enerji 2 saat boyunca yetti de arttı.Kemanı çalarken şık,zarif el ve kafa hareketleri,her geldiğinde yanında getirdiği 4 dansçısının figürleri göz dolduran diğer unsurlardı. 5) Ve tabii son olarak en büyük iltifatlar,beğeniler,tebrikler, alkışlar başta orkestra şefi Markus BAISCH ve rejisör Kenan KORBEK olmak üzere tüm emeği geçenlere…3 perde için,2 saat için,her şey için… Görmek isteyenler 13.11.2010 14:00’de yeniden sahnede bu müthiş gösteri… Onur Şimşek Tiyatro Dünyası - Sizden Gelenler Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|