| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
-Şişman Domuz- Zayıflatıyor! İlkay Sevgi Sezonun yeni oyunlarından ‘Şişman Domuz’ bol hareketli bir komedi. İki çift üzerinden ilişkiler üzerindeki baskıları ele alan oyunu kahkaha ile seyrederken düşünmeden edemiyorsunuz. Her kadının en hassas noktalarından şişmanlık mı desek, kıskançlık mı desek, dedikodu mu desek, her şey bu oyunda! Bu sitede geniş bir açıdan eleştiri yazısı yer alan 'Şişman Domuz' oyunuyla ilgili olarak oyunun sahneye konuluşundan çok, konusu ve gündeme getirdikleri hakkında yazmak istediklerim var. Şişman Domuz’un başrollerini Helena karakteriyle Nurhayat Atasoy ve Tom karakteriyle Ozan Ayhan paylaşıyorlar. Oyunun yönetmeni Kadriye Kenter geçen sene Afife Jale ödülünü kazanmıştı. Şişman Domuz Amerikalı oyun yazarı Neil Labute tarafından kaleme alınmış. Bakırköy Tiyatrosu'nda Kadriye Kenter yönetiminde sahneleniyor. Koreografisini Sinan Temizalp, Yardımcı yönetmenliğini Serkan Öz üstlenmiş. Tipik bir Amerikan bakış açısını izleyebileceğiniz oyun, kadın üzerine biçimsellik ve nesnellik üzerine şekilleniyor. Görüntünün içerikten daha fazla önem kazandığı bir yaşam biçiminde, ilişkilerin korunabilmesi gerçekten güç bir süreç. Kadınların türlü kalıplar arasına sıkıştırılırken genişlediği bu süreçte bilinçlenirken daha esir olmaları, güzelleşirken yapaylaşmamaları, belki üç kişinin işini aynı anda yaparken genç kalmaları; sadece günümüz toplumunun beklentisi değil, aynı zamanda dayatması. Hareketli sahnelerde Dilara Yalçın ve Serkan Öz oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Dilara Yalçın, Jeannie karakteriyle evrensel kıskanç kadının duygu dünyasını hareketle görünür kılıyor. Kadın üzerindeki görsel ve biçimsel beklentilerin bir sınırı yok. Yatakta fettan, salonda hanımefendi, mutfakta hizmetçi gibi içinden çıkılmaz denklemlerin arasında boğulan kadına bu beklentileri gerçekleştirmesi için eğitim, kaynak ve tolerans verilmiyor. Feminist yazarların işaret ettiği üzere barbi bebeklerden itibaren küçük yaştan itibaren hayatımıza giren güzellik saplantısı, genç kızlar başta olmak üzere tüm kadınları etkiliyor. Güzellik, estetiğin felsefi olarak sunduğu tanımın dışında algılanıyor. Estetik diyor ki, bir organın güzel olarak nitelendirilmesi onun olduğu gibi olması ile ilgilidir. Dudaklar kırmızı olduğu için güzel bir dudak kırmızı ve canlı görünmelidir. Bir burun işlevini gerçekleştirebilecek şekilde tam bir burun gibi olmalıdır. Hâlbuki ameliyatlar ve kozmetikle burunu yok kadar küçük göstermek; anoreksik rejimlerle vücudun hiçbir kıvrımı belli olmayacak kadar zayıf olması, bugünün katı estetik beklentileri arasında geliyor. Günümüz toplumunu her noktasından saran ‘amaçsızlık’ kadın üzerinde nesnelleşerek görünür hale geliyor. Kadının şekli ve giyim beklentilerinin gündeme, politikaya hatta uluslararası ilişkilere bile damgasını vurması, aslında gerçek kadın düşüncesini iş dünyasından ve yönetim politikalarından uzak tutabilme niyetinin kılıfını oluşturuyor. Kadına rahatça baskı kurabilmek o kadar önemli ki, bu amaçla sistemler dahi kurulup, yıkılabiliyor. Bu baskıyı ister şekli beklentilerle, ister ahlaki beklentilerle kurun, sonuç değişmiyor. Asıl tartışılması gereken bir adım geride kalıyor. Kadınların ağırlıklı olduğu bir politikada savaş gibi 21.yüzyıl çağında akıl ve mantığa uzak kararların verilebilmesi imkansız olurdu. İnsanların ölüme gönderilmesini yadırgayan çünkü onlara asıl emeği veren ana bakış açısının duygusal bulanarak dışlanması, kadının yok sayılması, dengesiz bir dünya yaratarak, gezegenimizi ileri gitmekten alıkoyuyor. Kadın cinselliği neredeyse tüm toplumlarda örtülüp saklanması gereken bir ayıp nesnesi olarak algılanıyor. Kadına diğer eşit bireyler, insan olarak bakmaktan bile aciz erkek egemen bakış ile, bir mal ya da ayıp nesnesi olarak bakılan bir topluma düşen kadını ya örtüp saklamak, ya da ambalajlayıp parlatmak oluyor.. Anoreksik zayıf kadın beklentisi ile işleyen moda dünyası; bilinçaltından bu korkuları silemeyen başka bir alan, kadını saklamanın diğer bir yolu da cinsel kıvrımları yok eden, iskeletleştiren beden ölçüleri. Aşk, bir dokunuşa, paylaşıma, tanık olunmaya ait bir kavramken, kadının ölçüleri ve nasıl giyinip davranması gerektiği gibi şablonlarla örseleniyor. Bir erkek için doğal görülen yaşam tarzları, bir kadın sahiplenince günah oluyor. Halbuki evlilik aynı evlilik, insan aynı insan. Feminist yazarların işaret ettiği diğer bir konu; şekli zaaflarla birlikte yaşamak zorunda tutulan kadınların, eğitimden ve düşünceden uzaklaşarak, güzellik endüstrisine zaman ve imkânlarını aktarmak durumunda olması. Ev ve çocukla ilgili evlilik kurumunun tüm sorumlulukları da esas olarak kadının üstünde olunca iş hayatında dengeler altüst olmaya başlıyor. Kadınların politikada ve iş dünyasında varlık göstermesi, bütünsel algı, sanat, sağlık, çevre, tarih ve doğa gibi alanlara saygı duyulmasını sağlayacak, geleceğimizi şu an çizilenden farklı bir anlayışla görerek güven altına alacaktır. Böylece oyunlarda birey olarak ‘kadın’ı insan kavramı içinde görebileceğimiz, sorunlar yumağıyla örülen yabancılaşmış modellerden kurtulacağımız günler yakınlaşabilir. İlkay Sevgi Fotoğraflar: Volkan Bilici Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Seyirci Görür - ( 5/28/2011 ) Resimler ile alt yazılırı çaprazlanmış. Alttaki sahne resmi üste, üsteki de alta yer değiştirecek. |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|