| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Çatışmalar - Kocaeli Şehir Tiyatrosu Alaattin Emrah Özdilek Roland Topor’ un yakın arkadaşı Jean-Michel Ribes ile birlikte kaleme aldığı ‘’Çatışmalar’’ Kocaeli Şehir Tiyatrosunda, Arzu Bigat Baril çevirisi ve sahnelemesi ile 2 sezon önce Türkiye prömiyerini yapmıştı. Oyun 3. Sezonuna girmiş olmasına rağmen, bir yazar olarak oyun hakkında hiçbir eleştiri yazısı bulamamanın hüznünü yaşıyorum. Bu benimde bir ayıbım belki de. Ancak yinede sormadan edemeyeceğim. Türk tiyatrosunda adını eleştirmen koymuş birçok eleştiri yazarı ağabeyimiz ve kardeşimiz, İstanbul’da galadan galaya koşarken, İstanbul’un kıyısındaki bu kuruma zaman ayıramıyor mu? Birçok yapımı taçlandırmak adına kurulmuş ödül veren yapılanmalar acaba hiç İstanbul dışında oyun izleyip değerlendirmeye alıyorlar mı? Neyi eksik İstanbul dışındaki tiyatroların sizin takipçisi olduğunuz kurumlardan? Kocaeli Şehir Tiyatrosunun bu başarılı oyununun sizin gözünüze batması için ya da en azından eleştiriye değer bulunması için İstanbul’a turne mi yapması gerekiyor? Çatışmalar beş farklı çatışmayı sunuyor seyirciye absürd bir dille. Sınıfsal ayrımların altını çiziyor. O ayrımın içindeki ince çizginin silinebilirliğini hiçbir şeyin sabit kalmayacağını ve bir gün makamların değişebileceğini görüyoruz ilk çatışmada. İkinci çatışma, biten aşkına el sallayan bir kadının kendisiyle yüzleşmemek için gösterdiği direnci, kendi iç çatışmasını anlatıyor. Sonra ölüm denen kavramla yüzleşiyoruz. Ölümü sorguluyor sahnedeki karakterlerimiz. Belki bizde sorguluyoruzdur oturduğumuz koltuklarımızda tebessümle. Ölüm hiç bu kadar güzel anlatılmamıştır... Sonra bir kadın geliyor seyircinin arasından, duvar dibinden korkak ve kuşkulu bakışlarla. İşlediği cinayeti anlatıyor samimi bir cesaretle ve son olarak iki adam bir kadın durumu çarpıyor göze ne olur onu geri al diyor halbuki ondan çalmıştı geçmiş bir zaman diliminde… Çatışmalar bize hiç de yabancısı olmadığımız gerçekleri sunuyor. Oyunun usta oyuncuları Betül Çobanoğlu, Barış Falay ve Şafak Karali başarılı performanslarının yanında birlikte iş yapmanın hazzını da sunuyorlar seyirciye. Barış Falay ve Şafak Karali ikili sahnelerinde gözlerinizi ayırmadan izleyeceğiniz bir oyunculuk performansı sunuyorlar. Ayrıca Türk tiyatrosunda absürt oyunculuk denildiğinde farklı yorumlamalara giden bir oyunculuk anlayışıyla çıkarılan karakterlere inat, olabildiğince doğal durumlarmış gibi değerlendirme yapıp karakterleri bu çerçevede yorumlamaları, durumların absürtlüğünü ve oyunculuk performanslarını ön plana çıkarmaktan geri duramıyor. Betül Çobanoğlu tek başına oynadığı iki sahnesinde başarılı ancak aynı oynuyordu. Belki karakterlerin bir ayrımı yapılabilirdi düşüncesindeyim. Barış falay ve Şafak Karali, karakterleri bir noktada birbirinden ayırıyorlardı bu net bir şekilde göz çarpıyordu ancak Betül Çobanoğlu o noktada biraz başarısız kalmış gibi gördüm. Biten bir aşkın çatışmasını yaşayan bir kadınla kendini keşfedememiş kendi içinde çatışmalar yaşayan bir kadın çok net bir şekilde ayrılık göstermeliydi. Yinede başarılı bir iş çıkarmış. Karakterler derdini anlatıyordu. Özellikle seyircinin arasında oynadığı sahnesinde gözlerinden kendimi alamadım. Bu oyunda oynayan oyuncuların genel bir tavrımıydı bu bilmiyorum ancak ben ilk defa oyuncuların gözlerini bakışlarını kaçırmamaya çalıştım çünkü ciddi anlamda beden devinimleri bir yana gözleriyle oynuyorlardı. Uzatmanın bir anlamı yok oyuncular oyunun hakkını fazlasıyla veriyorlar ve her şeyden önce inandığım bir gerçek burada gözüme çarpıyor. Oyuncu oynadığı oyuna inanmalı! Kurum tiyatrolarında oyuncular inandıkları işlerde oynama imkanına her zaman sahip olamıyorlar çünkü tepeden inme asılıyor roller ve bir memur zihniyeti ile oynamak zorunda kalıyor oyuncular. Ancak çatışmalarda bu böyle olmamış sanıyorum çünkü oyuncular gerçekten o oyunun bir parçası olduklarını ve oynadıkları karakterlere inandıklarını seyirciye fazlasıyla aktarıyorlar ve bu da oyunun başarılı olmasına bir parçada olsa katkı sağlıyor… Oyunun yönetmeni Arzu Bigat Baril’ de Kocaeli Şehir Tiyatrosunun usta sanatçılarından. Buradan anlıyoruz ki şehir tiyatrosuna yıllarını vermiş omuz omuza yol almış ve kurumun şuan ki duruşunda en büyük paydaya sahip olan dostlar bir araya gelmiş ve seyircide tebessüm yaratan bir oyunun yükü altına girmişler. Oyunu izledikten sonra helal olsun diyebiliyorsunuz. Arzu Bigat Baril oyunun çevirisini de kendi reji diline uygun tasarlamış sanıyorum. Sahnede bir reji dili bir yönetmen duruşu hissediliyor. Bu gün izlediğimiz bir çok oyunda sahnedeki varlığını hissedemediğimiz yönetmen bu oyunda ben buradayım diye bas bas bağırıyor. Arzu Bigat Baril oyunu sahnelemeye girişirken, bu oyun nasıl muhteşem olur düşüncesi ile bir çatışmanın içerisinde bulmuş kendisini. Yoksa bu kadar mükemmel bir işin ortaya çıkması mümkün olamazdı. Metinde tek bir boşluk göremiyorsunuz çeviri metinlerde mutlaka açıklar görülebiliyor ancak bu oyunda hiçbir dramaturjik açığa rastlamak mümkün değil, bu bir çeviri ve reji başarısıdır. Oyundaki dekor değişimleri teknik elemanlara uygulanan koreogfilerle ayrı bir hava kazanmış ve bir sahne geçişinden öte oyunun bir parçası haline gelmiş. Oyunun rejisine, oyuncularına söylenecek söz yok bence, övgüye değer bir oyun! Arzu Bigat Baril’e teşekkürü borç bilirim böylesine müthiş bir metni bize izlenir kıldığı için… Oyunun sahne ve ışık tasarımı; Cem Yılmazer’e ait. Sahne tasarımı; ucuz maliyetle yapıldığını düşündüğüm bir dekor ancak işlevsel ve oyuna fazlasıyla hizmet eden bir tasarım olmuş. Işık tasarımı dekoru renklendirme noktasında başarılı. Çok şaşalı bir duruştan uzak ve sade… Zaten bu oyunda her şey abartıdan uzak – durumlar dışında – bu genel bir tercih sanıyorum. Her şey yerinde ve dozunda işlenmiş. Yine bu genel duruşa hizmet eden başarılı kostümlerde Aslı Ataseven’in imzasını taşıyor. Oyunlarda oyuna hizmet eden kostümler tasarlamak yerine, modacı zihniyeti ile defile yapma yarışına giren kostüm tasarımcılarına Aslı Ataseven’in sade ve yerinde duruşu ders olsun. Uzatmanın anlamı yok. Kocaeli Şehir Tiyatrosunda bu oyun daha ne kadar oynar bilmiyorum bildiğim tek şey mutlaka izlenmesi gereken bir oyun. Yazının başında sorduğum sorulara cevap alabilir miyim bilemiyorum. Ama sizlere iyi seyirler diliyorum… Alaattin Emrah Özdilek Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|