| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Pinter'siz Bir Doğum Günü Partisi, İstanbul Şehir Tiyatroları Gülin Dede Tekin “Şehir tiyatroları ile aramızdaki ilişkide uzatmaları oynuyoruz.” Doğum Günü Partisi isimli oyunu izledikten sonra aynen böyle demiştim. Absürd tiyatro ve Harold Pinter üzerine çalışmalar yapmış biri olarak büyük beklentilerle gitmiştim bu oyuna. Bir süre, oyunu izledikten sonraki ruh halimi ifade etmekte oldukça zorlandım. Eleştirebilmek için dramaturji ile sahneleme arasındaki farka yeterince hakim olmak gerekli diye düşündüm, eksik bilgiyle yanlış yorumlar yapmaktan korktum, yazmaktan vazgeçtim ama gene de, biraz da olsa bir şeyler söyleme isteğime engel olamadım. Harold Pinter’i sevmek için çok nedenim var kendimce. Buradaki amacım teatral olarak bir oyunu incelemek olduğu için merak edenlere bu linki gönderiyorum kendisi ile ilgili. Ancak en kaba anlatımla; metinlerinde sessizliği, kısa konuşmaları kullanarak gerilim ve tehdit havası yaratan, böylece oyunlarını seyirciyi şok edecek bir hale getirebilmeyi tercih eden bir yazar olduğunu söylemek mümkün. Yani bir Absürd tiyatro yazarı. Doğum Günü Partisi adlı oyunun özüne baktığımızda da aslında görmemiz gerekenler bunlardır. Absürd tiyatronun önde gelen yazarlarından biri olan Pinter’in görünürde kısa ve boş cümleler söylerken anlatmaya çalıştığı şey; adındaki gibi absürdlüğü komediye dönüştürmekten ziyade, seyirciye gerçek hayattaki; iletişimsizliği, yabancılaşmayı, korkuyu, kuşkuyu, anlamsız ve mantık dışı yaşama çabasını göstermektir. Şimdi burada kimseye absürd tiyatro ya da dramaturji hakkında ahkâm kesme derdinde değilim, haddimde değil zaten. Ama absürd tiyatro ve Pinter ikilisinden uzaklaşmadan eleştirilerimi yazmaya çalıştığım, o gün Üsküdar’da sahnede izlediğim oyun sıradan basit bir komediden öteye geçemedi, hatta ve hatta bazen o kadar sıradandı ki komedi bile olamadı diyebilirim. Her şeyden önce en büyük hatanın popülariteyi eleştiren, karşı görüşlü bir yazarın oyunu için yapılan oyuncu seçimleriydi sanırsam. İyi niyetle, absürd tiyatronun daha geniş kitlelere ulaşmasını istedikleri için şu anda medya da fazlasıyla adı geçen üç ismi bu oyuna oyuncu olarak seçmiş olabileceklerini düşünmek istiyorum. Ana teması iletişimsizlik olan bir tiyatro akımında, iletişimin en büyük mecrası olan televizyon ekranında sürekli gördüğümüz Cem Davran, Özge Borak ya da Jülide Kural gibi magazinel isimlerin yer almasını çok da doğru bulmuyorum. Konunun bu kısımlarından ziyade tiyatroyu bağlayan teknik! kısımlarına dönersek bir mimar olarak sahne dekorunu çok beğendiğimi söylemek isterim. Marat ve Sade’daki tasarımını beğenmediğim Barış Dinçel’i bu oyunda çok başarılı buldum. Oyunun seyirciye yansıtması gereken çarpıklaşmayı en azından sahne dekoru verebilmişti diye düşünüyorum. Oyunun diğer olumlu taraflarından devam edersek kostümler genel olarak yerindeydi. Renklerdeki dağınıklıktan, takımlara dönüşmesine, Meg’in kıyafetine göre çanta ayarlamalarına kadar özenle çalışılmıştı. Işık ve efektlerde çok fazla bir oynama olmasa da arada karanlıkta geçen sahnelerdeki ışık oyunlarını başarılıydı. Hatta karanlıkta yapılan ışık oyunlarının, oyundaki gerçek hikayeyi belki de en iyi anlatan sahneler olduğunu da söylemek mümkün. Müzikler ise bence oyunla örtüşmemişti. Sahneye ilk olarak müzik eşliğinde çıkan Meg karakterinin temizlik sahnesi gereksiz ve fazla abartılıydı. Petey’i oynayan Bahtiyar Engin’i ise sahnede bulunduğu süre içerisinde başarılı buldum. Daha önceki tüm işlerini neredeyse beğenerek takip ettiğim oyunun yönetmeni Yıldıray Şahinler de oyuncu olarak rolüne iyi hazırlandığını gösteriyordu. (Keşke yönetmenliği için de bu kadar rahat konuşabilseydim) Ancak Jülide Kural ile, karşılıklı oynadıkları, Pinter’in akıcı olarak kurguladığı kısa kısa diyaloglardan oluşan sahnelerde fazla yavaş ve dikkatsiz görünüyorlar, bu da oyunu yavaşlatıyordu. Bu noktada oyuna dahil olan Cem Davran, ilk başlarda bu kopukluğu toparlamış gibi göründü! Hatta beni utandıracak galiba da dedim ama ne yazık ki çok vakit geçmeden o hiç keyif vermeyen, aynı tavırla hem oyuncu, hem spiker hem de komedyen olabilen havasına geri dönüverdi. Aslında oldukça yetenekli olduğunu düşündüğüm, eline koluna, mimiklerine bu kadar hakim bir oyuncunun bu duruma gelmesi gerçekten çok şaşırtıcı ve üzücü. Özellikle oyunun ilerleyen bölümlerinde Özge Borak ile birlikteki sahnelerde, (televizyonda gördükçe kanal değiştirmeme sebep olan) basit esprilerle (ne yazık ki) tüm salonu güldürmeyi başarmış! olmaları dikkate değerdi. Özge Borak için de çok farklı şeyler söylemek pek mümkün değil. O da Cem Davran gibi televizyondaki oyunculuğundan neredeyse hiç uzaklaşamıyordu. Yan karakterlerden Mccann’i oynayan Mert Tanık ise başarılı performansıyla, Yıldıray Şahinler ile beraber oyunu taşıyan oyunculardan biri idi. Sonuç olarak; karakterler bireysel olarak iyi çalışılmış, ancak yönetmen ve oyuncular bir araya geldiğinde, oynadıkları metnin ve karakterlerin birbirleri ile ilişkilerinin pek de farkında olmadan oyunu aceleyle toparlamışlar gibi bir izlenim oluşturdular bende. Oyunla ilgili en büyük eleştirim olan özünden uzaklaşılmasının dışında söyleyecek çok da bir şeyim yok aslında. Çünkü yerli yersiz gülen ya da ilk yarıda oyunu terk eden birçok seyirci gösterdi ki absürd tiyatroyu gerektiği gibi oynamazsanız karşı tarafın bunu algılaması oldukça zorlaşıyor. “Hem eğlence hem gerilim dolu bir oyun” olarak tanıtımı yapılan Doğum Günü Partisi de ne yazık ki bu durumun kurbanı oldu. Beklentilerimin çok yüksek olması sebebiyle biraz fazla eleştirdiğimi de düşündüğüm bu Pinter oyunundan çıktığımda aklımda dolaşan en net cümle ise aslında şuydu; televizyon VS tiyatro. Bu oyun tiyatrocuların dizilerde oynamasını doğru bulduğum kadar, medyatik olanların da tiyatroda olmaması gerektiğini düşündürdü bana. Bu sefer tiyatro televizyona yenildi galiba… Gülin Dede Tekin Y. Mimar --------------------------------------- Oyun tanıtım sayfası: Doğum Günü Partisi Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet Elif Şenel - ( 3/11/2011 ) Oyun hakkındaki görüşlerinizin çoğunu paylaşsam da Cem Davran-ın özellikle tiradlarında çok başarılı olduğunu ve hatta oyunculuğunun yer yer (bilinçli mi bilmiyorum) Analyze This filmindeki Robert de Niro-yu anımsattığını eklemeliyim. Ben de oyundaki tutukluğun yazarı tanımadığım için metnin kendisinden kaynaklandığını düşünmüştüm... Savaş Aykılıç - ( 3/11/2011 ) HERŞEY İYİ GÜZEL DE YAZINIZI -YÜKSEK MİMAR- DİYE İMZALAMANIZA TAKILDIM..BEN DE ÇIKIP ŞİMDİ MİMARİ BİR KONUDA VE BİR MİMARİ İNTERNET SİTESİNDE MİMARİ ÜZERİNE BİR ELEŞTİRİ YAZISI YAZSAM VE ALTINA DA -TİYATRO SANATÇISI- DİYE İMZA ATSAM...-ABSÜRD- OLMAZ MIYDI...:) SADECE ADINIZI KOYMANIZ YETERLİ.TİYATRO ÜZERİNE AKADEMİK BİR ÜNVANINIZ VARSA ALALIM AMA İSTERSENİZ MİMARİNİN PROFESÖRÜ OLUN BİZ SİZİN TİTRİNİZE DEĞİL YAZINIZA BAKARIZ... BU ELEŞTİRİM SİZİ ELEŞTİRİ YAZILARI YAZMANIZ KONUSUNDA OLUMSUZ ETKİLEMEZ UMARIM...LÜTFEN YAZMAYA DEVAM EDİNİZ...OYUNU İZLEMEDİĞİM İÇİN -UKALALIK- EDEMİYORUM...ANCAK OYUNU İYİ BİLİYORUM VE ERGENEKONLU GÜNLERE VE ÖZELLİKLE DE TUTUKLANAN SON GAZETECİLER DALGASINA- DENK GELMESİ İLE -ZAMANIN RUHUNA- UYGUN ; GÜNDEMİ YAKALAYAN İYİ BİR SEÇİM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM...OYUNUN BAŞINDAKİ SAHTE -DÜZEN- VE -DİNGİNLİK- EVE GELEN -TEHDİTKAR- GÜÇLER BU DÜZENİ VE DİNGİNLİĞİ ALTÜST EDER...BU FORMÜL AŞAĞI YUKARI TÜM PİNTER OYUNLARI İÇİN GEÇERLİDİR...-DIŞARDAN GELEN- TEHDİTKAR GÜÇLERİN STANLEY-İ SAÇMA SORGUSU DİLİN SORGULAMA VE İŞKENCEYE NASIL VARDIRILABİLECEĞİNİN GÜZEL BİR ÖRNEĞİDİR :-SÖYLE STANLEY ; NEDEN KARŞIDAN KARŞIYA GEÇTİ TAVUK !-...TIPKI ERGENEKON SORUŞTURMALARINDAKİ -ABSÜRD- SORULAR GİBİ... İYİ ÇALIŞMALAR...BAŞARILAR... gülin dede tekin - ( 3/14/2011 ) savaş bey size birebir ulaşamadığımdan buradan yazıyorum söylemek istediklerimi...y.mimar ukalalık olsun diye atılmış bir imza değildir, aksine yolladığım ilk yazım olmasından dolayı, yazının sitede nasıl yayınlanacağını da bilmediğimden (işhayatından alışmış olduğum için)orada gereksiz yere kalmış bir belirteçtir. eleştirinizi çok haklı bulmamla beraber, yazılarımda tiyatronun dışında biri olduğumu belirtmesi de önemli olabilir diye düşünüyorum. demem o ki, kendimi övmek en son aklıma gelen şeydir, yanlış anlaşılmak istemem. uğur yılmaz - ( 10/23/2011 ) oyunlarda medyatik kişilerin tiyatroya ilgiyi artırdığını düşünüyorum.belki çok ilgi olursa bizim içimizden gelen bizi anlatan oyunlara da ağırlık verilir.irlanda ile ilgili özel durumlarla ilgili espri yapıyorlar ve biz anlamıyoruz gülmemiz gerektiğini düşünüyoruz ve boş boş gülüyoruz.pınter diye bi adam var çok farklı bir oyun yazmış ama açıkçası anlattıkları bizim kültürümüzde değil.yok mizah içinde gerilimmiş.artık türk tiyatrosu yabancı eserlerden kurtulsun ve zevkle ilgiyle oyunlara gidelim istiyorum.üniversite türkçe son sınıf öğrncileri kah kendileri yazar kah türk eserlerini uyarlarlardı.inanın tiyatro oyunları amatörlerin elinde daha güzeldi.çünkü verilen mesajı herkes anlıyordu ben tiyatroyu böyle benimsedim.Şimdi profesyonel oyuncuları izliyoruz ama onlarda yabancı saçma çevirilerden kurtulamıyorlar.yine bu oyun fena değildi.bakın gündemdeki çeviri eserler beş para etmez. elinde cem davran .julide ,özge vs. var ama sen git insanların iyiki gelmişim abi diyebileceği bi oyun yapma da pınteri uyarla ve oyun sonu düşünelim.irlanda ne alaka-stanley ile julide kural arasındaki samimiyet kocaya rağmen neydi-bunlar ne ajanıymış ta stanley neden bi 20 dk.öylece kalakaldı.amannnnn ben keyifle ve ısrarla gitmek isteyeceğim anlayabileceğim oyunlar istiyorum.tiyatro emektir ama istanbul trafiğinde 3 hafta öncesinde bilet bulupta saatlerce ulaşım stresi yaşamak ta bir emektir.bir lüküs hayat bir kiralık konak bir yaşar ne yaşar ne yaşamaz vs daha istiyorum.bizi saçma sapan çevirilere mahkum etmeyin ne olur. Pervin Birsen - ( 10/18/2012 ) Dün izledim Doğum günü Partisini Üsküdar Müsahip Zade Celal sahnesinde.. Son yıllarda izlediğim en kötü oyundu diyebilirim.. Eleştirmiyeyim, ne iyiydi diye düşünüyorum, bulamıyorum.. Komedimi, drammı nedir belli değildi.. Oyunun konusu, verdiği mesaj neydi belli değildi.. Oyuncular da durumun farkında sadece sahne açılsın diye toplanmış gibiydiler.. Kariyerlerinde özelliklerini gösterip oyunu kurtarmaya çalışıyorlardı şaklabanlıklar yaparak.. Onca emek verilmemiş olduğunu bilsem, alkışlamak bile fazla gibiydi desem çok ağır konuşmuş olacağım biliyorum ama, öyleydi işte.. Ben aslında Şehir Tiyatroları genel yönetmenine sesleniyorum.. Yıllardır izliyoruz sizi ve devlet tiyatrolarını.. Lütfen söyleyecek biri varmı aranızda.. Bizim oyun yazarlarımızın kıtlığına kıran mı girdi?? Yok mu hiç yazılmış oyunumuz.. Aynı yemekleri pişirip, pişirip önümüze koyuyorsunuz.. Bıktık artık, bu Rus, Amerikan, Bulgar zırvalarından.. Konusuz, anlamsız, mesaj vermeyen bu saçmalıkları oynatmaya daha ne kadar devam edeceksiniz.. Sandalye, koltuk sayısı bu yüzden eksiliyor.. Tüm iyi oyuncularınızı tv dizilerine kaptırıyorsunuz aynı sebeple.. Lütfen oyunlar konusunda biraz daha seçici olun.. Tiyatroyu unutturtmayın bizlere.. Tiyatro iyi yapılan bir sanat kolu olarak yaşıyor yurdumuzda.. Böyle devam ederse, daha ne kalacak elimizde.. Sevgiler.. Pervin Birsen |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|