Dünyanın en büyük iki çelişkisi; kadın ve erkek. Biraraya gelmek için çırpınan, birbirine kendini beğendirmeye, kabul ettirmeye çalışan; kadın ve erkek. Bir şekilde buluşup bir araya gelen kadın ve erkek, aynı hayatı yaşamaya, aynı havayı solumaya başlayınca, hele de bu iş yıllar alınca, birbirinden soğumaya başlayan, başka ilişkiler, başka hayatlar arayan kadın ve erkek. Aldatmanın hak olduğuna inanıp, başka kadın ve erkeklere yönelen, mutluluğu başka kadın ve erkekte arayan yine aynı kadın ve erkekler.
“Portakal Çiçeği Suyu” Tiyatro Fora yorumuyla sahneye taşınıyor. Craig Right’ın kaleme aldığı oyun, kadın ve erkeğin evlendikten sonraki sıkıntılarını ele alıyor. Birbirlerine karşı alışkanlık edinen çiftlerin bir süre sonra başka arayışlar içine girmesini anlatıyor. Özünde mutluluğu arayan insanın, en basit portakal çiçeği suyunun kokusuyla mutluluğu tanımlaması, ama aynı basit istekle, büyük bir karmaşanın içine düşmesi başarılı bir şekilde ele alınıyor.
Oyunun yönetmeni ve başrol oyuncusu Tufan Karabulut, oyunu metnini olduğu gibi ele aldığından, zaman zaman kültürel farklılıklar, hikâyenin seyirciye geçirmekte zorlanıyor. Yönetmen olarak değerlendirdiğimizde kültür farklılıklarının etkisiyle, oyunun içine girmekte zorlanıyorsunuz. Oyuncu olarak bakıldığında, çok ciddi olarak, dış devinimden ziyade, iç aksiyona ihtiyacı olduğu görülüyor. Bedensel hareketini, duygusal olarak yansıtamadığından, seyirciyi ikna etmekte zorlanıyor.
Hassas ve kırılgan kadını sahneye taşıyan Suzan Acun, canlandırdığı kadını başarılı bir şekilde sahneye taşıyor. İç duygusunu güzel bir şekilde aktaran Suzan Acun, biraz daha pratikle kendini sahneye daha da yakınlaştıracaktır. Kadın denen varlığın hassaslığını güzel bir şekilde sahnede gösteren Suzan Acun’un biraz daha sesinden uzaklaşıp, tamamen içine dönmesinde fayda var.
Aldatılan kötü kocayı canlandıran Arda Kavaklıoğlu, bütün kaslarıyla ve bedeniyle giriyor oyuna. Her nefesinde, her sözünde, iliklerine işleyen, öfkeyi hissettirebiliyor. Karşısındaki oyuncuyu da yukarı çeken oyunuyla, hem iç aksiyonunu hem dış devinimini çok başarılı bir şekilde ifade ediyor.
Aldatılan eşlerden birini ele alan Burcu Alp, derin sessizliğini, kabullenmişliğini, durum karşısındaki rahatlığını çok başarılı bir şekilde ele alıyor. Özellikle içindeki sessiz çığlığı bakışlarıyla ve bedeniyle inandırıcı bir biçimde seyirciye aktarıyor. Burcu Alp üstünü çizerek söylemek gerekirse bakışlarıyla içindeki devinimi çok iyi yansıtıyor.
Oyunun bütününe bakıldığında tatmin edici bir sonuç çıkıyor. Kültürel farklılıklar olsa da dünyanın heryerinde yaşanan kadın erkek ilişkilerini irdelemek, yorumlamak adına seyredilebilecek bir oyun. Bazı cinsel içerikli sahneler nedeniyle yaş sınırına dikkat etmekte fayda var.
Kadının aradığı, beklediği hassasiyet, erkeğin bedensel doyumunu tatmin etme isteği karşısında kadın erkeğe yeniliyor. Ama sonunda ne kadın istediğini bulabiliyor, ne de erkek arayışından vazgeçiyor.
Oyunun finalinde daha belirgin sonuçlar ortaya çıksa belki de çok daha başarılı olacak. Finalde bir an farklı düşünceler oluşuyor. Finalde yaratılan havanın daha etkin, akılda kalıcı ve çarpıcı olması beklentisi olsa da özellikle evli çiftlerin, seyretmesi gereken bir oyun.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...