İstanbul'un havasının oldukça dengesiz olduğu şu günlerde, kara bulutların yerini güneşin aldığı Cumartesi günü Tiyatrocu sanatçı arkaşlarımızında tanıtımında, çağrısında bulunduğu 19 Mayıs Diriliş Günü yürüyüşünde ben de vardım. Bir gazi dedeyle tokalaştım, sarıldı bana gözleri doldu... "Siz gençlere ihtiyacımız var, uyanın..." diye. Kızıl bir nehir gibi aktı Tünel'den Dolmabahçe'ye doğru akın akın kalabalıklar... Ucunu bucağını göremediğim... Arasında kaybolduğum... Slogan sesleri bir isyanın uğultusuydu adeta... Öğretmenler vardı aramızda, tiyatrocular vardı. Doktorlar, avukatlar, işçiler, öğrenciler, emekliler, bebekleriyle, çocuklarıyla gelen anneler, babalar vardı. Suriye'li, Tunus'lu, Filistin'li ve Küba'lı gençler vardı. Mesajlar verdiler dünyaya... "Biz genciz ve bazı şeyleri görmezden gelemeyiz ve bazı şeyleri değiştirecek kadar güçlüyüz." Arap gençlerden destek aldı Türk Gençliği... Ve Türk Gençliğinin verdiği en önemli mesaj ise şuydu; "Anayasanın ilk dört maddesine, 19 Mayıs ve Cumhuriyet Bayramına, Gençliğe Hitabeye ve Atatürk'e dokunacak olurlarsa bizlerde meşru fiili hareketlerimizi kullanırız."
"Tiyatroma Dokunma" diye bağıranlarda oldu örneğin. Halkın vergisiyle Belediyelerin işlerini yaptığı, borçlarını ödediği bürokrasinin, Şehir Tiyatrolarını ve Devlet Tiyatrolarını kapatma kararını alıp, özelleştirecek olması hakikaten gülünç... Her ne kadar özelleştirilecek olsada şifahende bir müdahele söz konusu olacak... Ülkemizde sanat, özellikle Tiyatro demir bir kafesin içindeydi zaten... Sadece bu dönemde değil, yıllar öncesinde de bilindiği gibi düşüncelerinden dolayı rol verilmeyen oyuncular hep sıkıntı yaşadılar maalesef... Fakat Tiyatro için yapılan böylesi ağır, haksız, diktalı kararlar hiçbir dönemde verilmemiştir. Muhsin Ertuğrul sahnesinin yıkılıp, bir oteli andırır hale dönüştürülürken bu işin içinde bir rant kokusu almıştım. Tıpkı Emek Sineması'nın yıkılmak istenmesi, Atatürk Kültür Merkezi'nin yıkılmak istenmesi gibi... Kültür ve Sanattır beyni dolduran, insanı cahillikten kurtaran... AKM'nin otele ya da bir eğlence merkezine dönüştürüldüğünü düşünün... Belki kimileri zenginleşecek... Bazıları gelip bütün artıklarını, pisliklerini bırakıp gidecekler paralarıyla birlikte... Bu size-bize ne katacak...? Cepler dolup, beyinler boş olduktan sonra... Ülkede yeterince eğlence merkezi yok mu? AVM'ler yok mu yahu...? Neyinize yetmiyor..? Neyse...
Peki tiyatrolar kapatıldıktan sonra ne olacak... İnsanlar kendine özgü beğendikleri oyunlara gidecekler, parası olan yine karar öncesinde olduğu gibi özel tiyatrolara akın edecek... Açlık sınırının 900 TL olduğu bir ülkede peki ya parası olmayan nasıl gidecek? Elinde bir torba nohut, makarna paketiyle mi göndereceksiniz tiyatroya? Çünkü maddi gücü yetersiz olanlar için Şehir ve Devlet Tiyatroları daha anlamlıydı, bir nimetti. Son 5 yılda artan tiyatro seyircisi azalır mı bu kararlardan sonra... ? Bence tam tersi daha da artacak... Bazı kararların etkisi daha güzel tepkilere dönüşür bir süre sonra... Tıpkı yasaklanmak istenen 19 Mayıs gösterisinin son yıllarda yapılan en güzel kutlama olması buna en güzel örnektir.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...