| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
HİŞT... HİŞT - Oyuncular Tiyatro
Üstün Akmen



Yalnızlık kısırdöngüsünün oyunlaştırılması: ‘Hişt… Hişt’
Şimdilerde bey oğullarının pek kalmadığı İstanbul’un Beyoğlu’sunda, Beyoğlu’sunun İstiklal Caddesi’nde, İstiklal Caddesi’nin yüz küsur yıllık ünlü mü ünlü Rebul Eczanesi’nin üstündeki Rumeli Han’da çalışmalarını büyük özveriyle sürdüren bir tiyatro grubu var. Adı: Oyuncular Tiyatro. Bu grubu, tam 16 yıl önce Selma Köksal ile Gülsüm Soydan adlı iki tiyatro delisi(!) kurdu. 1991-1992 sezonunda Strindberg’in “Matmazel Julie”sini Müge Gürman’ın rejisiyle Kenter Tiyatrosu sahnesinde oynayarak işe başlamışlardı. 1993-1994 sezonunda ünlü Rus yönetmen Kama Ginkas’ın, Antov Çehov’un öykülerinden oyunlaştırdığı “Hayat Çok Güzel” ile Avni Dilligil Jüri Özendirme Ödülü’ne değer görüldüler ve Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’ne katıldılar. 1994-1995 yılında Gülsüm Soydan ve Selma Köksal’ın Oktay Rıfat, Yusuf Atılgan ve Onat Kutlar’ın öykü ve şiirlerinden oyunlaştırdıkları “Bahar İsyancıdır”ı sahnelediler ve gene Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’ne çağrıldılar. “Işık İnsanları, “Sokağa Bakan Pencere”, “Bir Orman Gibi”, “Cüce”, “Kadife Çiçekleri”, “Binbirgece Masalları” benim anımsadığım, kimi kere alkışlayıp, kimi zaman acımasızca eleştirdiğim oyunlarından ilk aklıma geliverenler.

Dört öyküden bir tiyatro olur mu
Oyuncular Tiyatro, 2007- 2008 sezonunu Selma Köksal-Gülsüm Soydan ikilisinin gene el ele vererek Sait Faik’in dört öyküsünden oyunlaştırdıkları “Hişt… Hişt” ile açtı. Bu çalışmayı duyunca Kafka, Nazım Hikmet, Leyla Erbil gibi ustaların peşinden sürüklendikleri yeni bir serüven olarak algıladım. Edebiyat devlerinin tiyatro evrenindeki görsel ve işitsel izdüşümlerinin peşinden gidiyorlardı. Ne güzel! Öyle değil mi ama?
Köksal-Soydan ikilisi belli ki yalnızlık ve iletişimsizlik kısırdöngüsündeki insanın iç yaşamını kurcalamak istemişlerdi ve bunun için de doğru tanıyı bularak Sait Faik’in insanından, hayvan ve doğa sevgisinden yola çıkmayı yeğlemişlerdi. Seçtikleri öyküler: “Hişt… Hişt”, “Havuz Başı”, “Plajdaki Ayna”, “Öyle Bir Hikaye”…
Güzel…

Sait Faik’in toplumsal tavrı
Oyunu izledikten sonra umduğumu bulamadığımı itiraf etmeliyim. Bir kere, Köksal-Soydan ikilisi, pratikte geliştirilen bir tiyatrodan yola koyularak nasıl bir estetiğin yaratılabileceği araştırmamışlardı. Değerli buldukları, dolayısıyla konu edindikleri Sait Faik’in dört öyküsündeki toplumsal tavır/ların, genellikle benimsenen tavırlar olduğu için olsa gerek mi ne, hiç mi hiç altını çizmemişlerdi. Tiyatronun, insanlar arasında geçip dünden bugüne aktarıla gelmiş ya da kafada tasarlanmış olayların canlı görüntülerle yansıtılması ve bunun eğlendirme amacına yönelik olarak da gerçekleştirilmesi olduğunu düşünmüşler, ancak kotaramamışlardı.
Kotarılamayınca, oyuncu/ların bir gestus malzemesini yorumlayarak oyunun “öyküsüne” egemen olamamalarını doğal karşıladım. Canlandırdıkları karaktere egemen olamıyorlardı. Anlatılan öykü/ler sınırları belirli bu olay bütününden yola koyularak, o bütünün tek tek bütün özellikleriyle oyun kişisine geçmiyordu. Sait Faik (Emrah Kolukısa) karakteri, Sait Faik’in çeşitli tutum ve davranışlarındaki çelişkileri “hayret”le karşılama konusundaki duyarlılığından yoksundu. İzleyiciler, ilgili çelişkileri “hayret”le karşılayamıyordu. Karşılayamıyordu, çünkü Köksal-Soydan ikilisinin harmanladığı dört öykü, çelişkileri bir araya toplama olanağından yoksun kalmıştı. Öykülerin sınırlı bir olay olarak belli bir anlamı kalmamıştı.

Can damarı, kan pınarı öykü değil mi
Oysa, özverilerini, başarılarını benim 16 yıldır hayranlıkla, alkışlarla izlediğim Köksal-Soydan ikilisi tiyatronun olmazsa olmazı olan öykünün oyunun can damarı olduğunu elbette biliyordu. Emrah Kolukısa’nın, Fuat Onan’ın, Ayça Öztürk’ün ve çocuk oyuncu Ege Soydan’ın çalışmalarının bu yönde yoğunlaşması gerekiyordu. Çünkü, tiyatronun temeli “öykü”ydü. Gestus kapsamına giren tüm olaylardan örülen kompozisyonun bütünü olmalıydı öykü. “Hişt… Hişt”, salt Sait Faik’in kirli pardösüsüyle simgelenmesi değildi çünkü.

Oyuncular ne oynamış
Oyuncuların hiçbirine değinmek istemiyorum. Gelecek oyunlarında kendilerine övgüler düzebileceğimi umuyorum. Sadece: “Şu kibritin, şu yanmam diye fısır fısır fısırdayıp da sonradan “peki emret anam, yanayım” diyen şu kibritin ışığına bak. Bu olur mu arkadaş. Böyle bir el sürçmesiyle açılıveren hararet, ışık, bayram gördün mü sen? Gül, sevin arkadaş. Şu ağzımızdan çıkan dumanlara bak! Nasıl uçuşuyorlar. Yaşıyorsun efendi. Pırıl pırıl, tane tane, ıslak ıslak. Cam cam, billûr billûr, fanus fanus, çeşmibülbüller gibi yaşıyorsun dostum. Dumanlarımıza, cigaralarımızın dumanına bak efendi! Bu mavi şey nedir? Bu insanın içini sevinçten, keyiften parlatan şey nedir? Ne kadınla yatmak, ne şarap içmek, ne arkadaşlarla prafa oynamak, ne tiyatro, ne sinema seyretmek... Hepsi bir yana dünyayı seyret. Al gözüm efendim. İşte sana kibrit alevi. İşte sana cigara dumanı,” tiradında Fuat Onan’a mini minnacık bir olayın, bir kibrit çakışının, bir sigara dumanının bile insanı coşturmaya, yaşama sevincini buram buram tüttürmeye yettiğini daha iyi özümsemesini ve ona göre yorumlamasını öneriyorum. Diğer taraftan, aynı tabloda olağanüstü ölçüde düşen tempo için Selma Köksal’ı uyarıyorum.
Ayrıca, sahne tasarımına “imza atan” Kamil Fırat’ın yatak, bank ve üç basamaklı merdivenden oluşan “yalın altı” dekorunda duvardaki prizleri, gofraları neden örtmediğini doğrusu merak ediyorum. Beyazıt Meydanı’ndaki bankın yanında priz olur mu ayol? Kamil Fırat’ın ışık tasarımı da kötü üstü. Ne duyguyu, ne düşünceyi, ne imajı, ne zamanı, ne atmosferi, ne derinliği, ne perspektifi verebiliyor.

Edebiyattan tiyatro olur, olur olmasına da…
Özetlemem gerekirse, “Hişt… Hişt”, izleyicinin haz kaynağını oluşturacak bildirim ve uyarımları içermiyor. İzleyici, olması gereken gibi, bir ırmağa atlar gibi Sait Faik öyküsünün içine kaldırıp kendini atamıyor. Sait Faik’in sularında gelişigüzel sağa sola sürüklenme keyfine eremiyor. Olup bitenler birbirine öyle bağsız ki, doğal olarak düğüm yeri bulunamıyor. Olayların farkına varılmadan birbirini izlemeleri gerekirken, izleyicinin varacağı yargılarla olayların akışının arasına girmesi, el atması, karışması sağlanmalıyken, kısacası öyküyü oluşturan bölümler, kendilerine özgü bir yapıyla, oyun içinde oyuncuk olma niteliğiyle donatılarak özenle karşı karşıya getirilmeliyken, bunların hiçbiri olmuyor.
Nasıl bir oyunlaştırma bu?
Anlaşılamıyor.
                               * *
KÜÇÜK BİR NOT: “Agu” dediğini bildiğimiz, “bıcı bıcı” yaparken anımsadığımız kimi tanışlarımız anaokulundan sonra ilköğrenimlerini, ortaöğrenimlerini yaptılar, tiyatro üzerine yüksekokullarda eğitimler gördüler, diplomalarıyla belgelendirilen akademik dereceler aldılar. Maşallah, dergi bile çıkartıyorlar. Dergilerinin sayfalarında bendenizi eleştiriyorlar. Kuyruk yanığı nereden kaynaklanıyor, biliyorum, ama gene de eleştirmek en doğal hakları diyorum. Elbette eleştiri yazılarımızı eleştirecekler, varsın eleştirsinler. Ola ki yararlanırım… Tiyatro eğitimi görerek lisans alanlara, lisansı olmadan eleştiri yazısı yazanlara meydanı bırakmamalarını öğütlüyorlar. Düşünceleridir, saygı duyarım… Ancak bütün bunları yaparken terbiye “lisans”ından yoksunlar. Dört yıl çalışmışlar çabalamışlar, sınavlara katılmışlar, “tiyatro eğitimi lisansı” almışlar, iyi güzel de, merak ediyorum: “Terbiye lisansı”nı kimden, nereden alacaklar?
 
Üstün Akmen
Evrensel Gazetesi


Yazarın Tüm Yazıları


Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 434
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Şerefe Hatıralar - Tiyatro Pera (Üstün Akmen) - 12/7/2007
  • Yolumuzu Bulalım (Kabare Dev Aynası) - 12/6/2007
  • Akıllı Bulut (Ali Erdoğan) - 12/6/2007
  • Ben Artist Olmak İstiyorum - Bursa Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 12/6/2007
  • 403. KİLOMETRE - (Özgür Sahne) - 12/5/2007
  • Haldun Dormen Söyleşisi (Yasemin Aktaş) - 12/5/2007
  • Kadıncıklar - Sadri Alışık Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 12/5/2007
  • Kadinciklar (Sadri Alışık Tiyatrosu) - 12/3/2007
  • YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ (Çalgılı, Şarkılı Oyun) - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 12/3/2007
  • Sahne Arkası Ekibi 9 Ay Son Gün Oyunundaydı (İsmail Can Törtop) - 12/1/2007
  • HİŞT... HİŞT - Oyuncular Tiyatro (Üstün Akmen) - 12/1/2007
  • Bayazıt - İstanbul Şehir Tiyatroları (Cüneyt İngiz) - 11/27/2007
  • Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler - Oyun Atölyesi (Üstün Akmen) - 11/27/2007
  • Tek Kişilik Şehir - Ankara Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/27/2007
  • Engin Alkan Söyleşisi (Yasemin Aktaş) - 11/24/2007
  • Mikado'nun Çöpleri - Yıldız Teknik Üniversitesi Oyuncuları (İsmail Can Törtop) - 11/23/2007
  • Kuva-i Milliye Kadınları - Konya Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/22/2007
  • An Interview with a Famed Stage Director Avra Sidiropoulou (Zeynep Kehaya) - 11/22/2007
  • Çıkmaz Sokak Çocukları - Tiyatro İstanbul (Üstün Akmen) - 11/20/2007
  • 9 AY sON GÜN - Tiyatro Oyunbozan (Yasemin Aktaş) - 11/19/2007
  • Yazar ve Çocuk (Erdinç Yapan) - 11/19/2007
  • Tiyatro Bambaşka (İstanbul) - 11/16/2007
  • Aşkın Yaşı Yoktur - Hadi Çaman Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 11/16/2007
  • Düşler Bankı (Erdinç Yapan) - 11/16/2007
  • Can Tarlası - İstanbul Halk Tiyatrosu (Yasemin Aktaş) - 11/15/2007
  • Kürklü Merkür - DOT (Üstün Akmen) - 11/13/2007
  • 9 AY sON GÜN (Oyunbozan Tiyatro) - 11/12/2007
  • UYUŞMA (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 11/12/2007
  • Divane Ağaç "Yunus Emre" (İstanbul Şehir Tiyatrosu) - 11/9/2007
  • Tozlu Çizmeler (İstanbul Şehir Tiyatrosu) - 11/9/2007
  • GÖZÜ KARA ALATURKA (Bakırköy Belediye Tiyatroları) - 11/9/2007
  • Sığıntılar - Pervasız Tiyatro (Adalet Çavdar) - 11/9/2007
  • Erdem Akakçe ile Söyleşi (Yasemin Aktaş) - 11/9/2007
  • Bir Mahalle Ki - Ankara Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/7/2007
  • KADIKÖY'ÜN HALDUN TANER'İNE BİR DAMLA GÖZYAŞI (Cüneyt İngiz) - 11/7/2007
  • Profesör ve Hulahop (Üstün Akmen) - 11/6/2007
  • Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler (Ezgi Toz) - 11/4/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..