| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
403. KİLOMETRE -
Özgür Sahne



403. KİLOMETRE

 

Yazan                                     : İsmet Küntay

Yöneten                                : Turgay Ön

Reji Asistanı                          : Emrah Aktürk

Dramaturgi                            : Yusuf Sağlam

Müzik                                                 : Devrim Gencay

Giysi                                      : Emine Bardakçı

Dekor                                    : Özgür Sahne

Sahne Amiri                          : Velican Demirel Celalettin Aksoy

 

Oynayanlar

 

Niyazi                                    : Emrah Aktürk  

Osman                                   : Tarık Bayar

Özer                                      : Taşkın Ermişoğlu

Hazım Usta                           : Celalettin Aksoy

Faruk                                     : Cem Demir - Çağlar Yalçınkaya

Muhlis                                               : Turgay Ön

İzzet                                       : Yasin Yürekli

Adnan                                    : Velican Demirel

Kadın                                     : Firuze Ceren Kahraman -  Ebru Kum

 

MERHABA

                                                                          

Özgür sahne 1992 yılında kurulduğunda oldukça genç oyunculardan oluşuyordu. Deneyimsiz ancak alabildiğine heyecanlı, enerjik, ışıl ışıl oyunculardı. Şimdi bir çok yol arkadaşımız başka yerlerdeler, kimi Devlet Tiyatrolarında, kimi Ankara’da, İstanbul’da özel tiyatrolarda oyunculuklarını sürdürüyorlar. Onlar bizim gönüldeşlerimiz. Onlara teşekkür ediyoruz.

Kuruluşundan bu yana, yetkinleşme çabalarını sürdüren ve uzun bir zamandır eğitsel çalışmalara ağırlık veren Özgür Sahne, bu dönem, yine genç oyunculardan oluşan bir kadro ile izleyicisiyle buluşmak, ürettiklerini paylaşmak için, İsmet Küntay’ın “403. Kilometre” adlı oyun ile izleyici karşısında.

 İsmet Küntay’ın önemli oyunlarından birisi olan 403. Kilometre, yazıldığı 1960 – 1970  yılları, Siyasal, ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının yaşandığı edebiyat ve tiyatronun da etkilendiği bir dönemdir, Dünyadaki özellikle Avrupa’da ki sosyal hareketlilik Türkiye’de de karşılığını bulmuş , hızla toplumcu ürünler ortaya çıkmaya başlamıştır, belli tabuları, kalıpları kıran ve gerçekçi bir yaklaşımla dönemini değerlendiren oyunlar yazılmıştır. İşçi ve köylünün sorunlarının sahneye taşındığı, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve ekonomik sorunları irdeleyen toplumcu, gerçekçi oyunlar ile, köy ve gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle sahneye aktarılmıştır.   Bu dönemde ilk ağızda sayabileceğimiz yazarlarımız Oktay Arayıcı, Vasıf Öngören ve İsmet Küntay’dır. 1960 sonrası tiyatromuzda, İsmet Küntay'ın da bu yazarlar arasında önemli bir yeri vardır. Toplumcu yazarlarımızın başında sayılabilen yazar, düzenin eleştirisini getirirken, yalın bir anlatımının yanısıra, iyimserliği de gözardı etmeden, olup biteni sergileme yolunu seçmiştir. Sadece olaylara bir ayna tutmayı yeğlemiş, somut çözüm önerisinde bulunmaktan kaçınarak, izleyicinin kendi muhasebesini yapmasını amaçlamıştır.

İsmet Küntay, 403. Kilometre ile 1970’li yıllarda yaşanan koşulların günümüzden hiç de uzak olmadığını bize bir kez daha göstermektedir. Öykü karayolu şantiyesinde geçer; burada yöneticiler yolsuzluk yapar; bu yasa dışı işlerin işçiler tarafından ortaya çıkarılma mücadelesi anlatılır. Oyun, birlik olmanın, haksızlığa karşı direnmenin erdemini, para ve kaba gücün her şey olmadığını, insanın para ile alınıp alınamayacağı ikileminin sonuçlarını gösterir.

Özgür Sahne için amatörlük bir tercihtir. Daha özgür bir alan yaratabilmenin yolunun amatörlükle olabileceğine inanmakta ve çalışmalarında son derece özenli, profesyonelce yaklaşmakta ve izleyicine en iyisini sunmaya çalışmaktadır.

Oyuncu arkadaşlarımızın yürekten katılımı ve özverileri ile yeni bir soluk, yeni bir duruş için başlangıç yapan Özgür Sahne; bundan sonra da duruş biçimini her zaman emekten,  özgürlükten, bağımsızlıktan ve  demokrasiden yana sürdürecektir.  Özgür sahne bu duruşunu sanat politikası olarak benimsemiştir. Özgür Sahne, amacını “değiştiren, dönüştüren bir tiyatro” olarak saptamıştır.. 

İyi seyirler…..

 

Turgay Ön

 

ISMET KÜNTAY (1923 — 25/7/1974)

İSMET KÜNTAY’IN KALEMİNDEN YAŞAM ÖYKÜSÜ *

 

1923 yılında Artvin’de doğdum.

Yüksek öğrenim yapmadım ve hiçbir yabancı dil bilmem. Artvin’in Sirya bucağına bağlı Oruçlu (Eski adı Orcuk) köyünden Hacıgillerden Kâmil Efendinin torunu. Kars eski Milletvekili, Darüleytâm Müdürü Ömer Lütfü -Sonradan ismini Ömer Kâmil olarak kullanmıştır- beyin oğluyum. Annem Rus asıllıdır. Sonradan öğrendiğime göre asıl ismi Olâ’dır. Din değiştirdikten sonra Aliye oldu. ikisine de rahmet olsun. nur içinde yatsınlar.

İlkokulu Ankara’da Gazi ilkokulu ve Mimar Kemal İlkokulunda, orta öğrenimimi Cebeci Ortaokulunda ve Bursa Erkek Lisesinin orta kısmında okudum. Lise tahsilimi birara Bursa Erkek Lisesinde, birara da özel Feyziati Lisesinde okudum.

Mutlu bir çocukluk geçirdim. Evimizde toplanan eski ittihatçılardan Eyüp Sabri (Akgöl), Enis Avni (Akagündüz), Hüsrev Sami, Patriyot, Akif paşa, Naci Aklan’ın sohbetleri içinde kulaklarım doldu.

Çok genç sayılacak bir yaşta aile reisi oldum. Babamı kaybettiğimizde kardeşlerimden Dr. Doğan Küntay bir Tıbbiye talebesi, Cankaya Lise talebesi, Uğur Ortaokul’un yeni talebesi idi.

Yazımın çok çirkin ve okunmaz olması nedeniyle rahmetli babamın - Seni bankaya olsalar, üçüncü gün kovarlar demesine rağmen Sümerbank Beyoğlu Şubesine veznedar olarak girdim. İlk maaşımla aldığım radyo rahmetli annemi çok ağlatmıştı. hâlâ bendedir.

Bu arada bankada tanıştığım Nadide Kavroğlu ile 2/7/1959 tarihinde evlendim. Çocuğum olmadı. 1967 yılında Sümerbanktan malülen emekliye ayrıldım. Bir ara yakın aile dostum Sayın Suphi Baykam’ın zorlaması ile HASTAŞ Genel Müdürlüğü, Genel Sekreterliği ve Halk Ticaret T.A.Ş. Genel Müdürlüğünde bulundum. Bir yıl sonra istifa ederek ayrıldım. Sanat dalında ilk çalışmalarım mizah dalında oldu. Amcabey ve Zübük’te hikayeler yazdım. İlk yazım bedelini ZÜBÜK’ten Sayın Aziz Nesin’den aldım. İlk oyun denememi «POMPA isimli skeç» Devekuşu Kabare tiyatrosunda 1968 de oynadı, sonra AST’ın Grevinden hemen sonra 1970’de Sayın Kerim Korcan’ın LİNÇ’i ile beraber TOZLU ÇİZMELER oynadı, arkasından gene Devekuşu Kabare tiyatrosunda oynanan HA BU DIYAR isimli oyunda «OSMAN KONGO’da» isimli skeç 1971’de, sonra «EVLER.EVLER» 1972 de ve 403, Kilometre… 1973 de Ankara Sanat Tiyatrosunda oynadı.

Özel bir tiyatro öğrenimim yok. Okullarda en yüksek dağın kaç metre olduğunu. bankada iki artı: ikinin dört ettiğini öğrettiler gerisini Ahmed’ten, Memed’ten öğrendim.

 

Ismet Küntay’ın yazdıkları burada sona eriyor, Tiyatro dünyamıza önemli katkıları olan bu yazarı yitirmemiz üzerine Nadide Küntay, eşinin «Ben, 403. Kilometreye kadar getirdim, benden sanrakiler de daha ileri kilometrelere götüreceklerdir.» dediğini belirterek, tiyotromuzu ileri götüren yazarlara her yıl verilmek üzere «İsmet Küntay Ödülü»nü kurdu.

Özdemir Nutku, Seçkin Cılızoğlu ve Doğan Koloğlu’ndan oluşan seçiciler kurulu, ödülü «Şili’de Av» adlı oyunuyla Orhan Asena’ya (1973 - 74). «Ferhat ile Şirin» adlı oyunuyla Ümit Denizer’e (1974 - 75), «Aladağlı Mıho» adlı oyunuyla Ömer Polat’a (1975- 76) verdi. Özdemir Nutku’nun Ege Üniversitesi güzel Sanatlar Fakültesi’ne gitmesi yüzünden oyunları izleme olanağı azaldığı için, seçiciler kuruluna S. Günay Akarsu geçti. Yeni seçiciler kurulu «Zengin Mutfağı» adlı oyunuyla Vasıf Öngören’i (1976 - 77) ödüllendirdi. Bu yıl Hayati Asılyazıcı’nın da katılmasıyla genişletilen seçiciler kurulu ödülü «Ölü Kentin Nabzı» adlı oyunuyla Orhan Asena ya verdi

 

(*). Oyun (Alık Dergisi), sayı:5, Temmuz 1979, s.5

 

 

 

YOL UZUN, ULAŞMAK GÜÇ…

Yusuf SAĞLAM

 

 “403. Kilometre” oyunu; şehirden uzak, yol yapım şantiyesinde geçen ve buradaki işçileri konu alan bir metindir. Dönem göz önünde bulundurulduğunda ve oyunun isminden hareketle ajitasyona dayalı oyun olduğunu düşünsek de, bu beklentimiz boşa çıkar. İşçiler arasındaki kişisel sorunlar, çekişmeler ve didişmeler, süre giden yolsuzluğun örtülmeye çalışılması ve bu amaçla adam öldürülmesi ile öldürülme olayına planlı kaza süsü verilmesi doğrultusundaki çaba, konunun asalını oluşturur.

Bir şekilde yolu bu şantiyede kesişen; aydın-işçi-köylü zorunlu birlikteliğindeki insanların; umutları, özlemleri, umutsuzlukları, gurbetlikleri, işçilerin kendi aralarındaki ve yöneticilerle olan ilişkilerindeki çatışkıları, kendi içlerindeki çelişkileri ve bilinçlenmeleri konunun sorunsalıdır. Oyun, slogancı değil, gerçekçidir. Gerçekçilik adına dil; karşılıklı söyleşime dayalı, arındırılmış seçkinci olmanın uzağında gündelik olanı çağrıştıran, sınıfsal konumu ve orunu belirleyen ve yaşatan araçtır. Sorunun ve sorunların varlığı gerçekçi boyutuyla ve uzantılarıyla göz önüne bu dille serilir.. Bilgilendirme ışığında bilinçlenmenin kapısı aralanmış, tüm toplum sorundan sorumlu tutulmuştur. Çözüm; aklın öngörüsündeki bilinçlenmeye paralel üretilecek olandadır. Bu, bugünden yarına gerçekleşmesi hemen olası olmayan, zamana ve toplumun edimine dair uzun bir yürüyüştür.

Oyunun konusunun geçtiği (geniş anlamda ülke, dar anlamda şantiye) zaman ve uzamda; yolsuzluk, namussuzluk, adam kayırma, adam kullanma, düzeysizlik, ilkesizlik, en insani zaaftan yararlanarak kadının sömürülmesi, cinayet işlenmesi ve bunun çıkar uğruna örtülmeye çalışılması… sosyo-ekonomik nedenlerden ileri gelen ahlaki, dolayısıyla insani bir çöküntünün kol gezdiği yozlaşmışlık toplumu tehdit etmektedir. Bu kaygı uyandırıcı ve önüne geçilmesi elzem bir durumdur.

Oyunun, üzerine kurulu olduğu (aydın-işçi-köylü) üçlü sac ayağından biri olan; aydın (mühendis); pratikten uzak, kuramcı, ilkesiz ve en yakın çalışma arkadaşıyla iletişimsiz olandır. Toplumuyla bağı olmayanın, aydın olma görevini yerine getirmesi, toplumunu dönüştürerek ileriye taşıması olası değildir. Diğer yandan, karşısına konumlandırılan başka bir aydın tipinde (teknisyen); toplumuyla kurduğu iletişim bağıyla, özümsemesiyle, ilkeli duruşu ve öncü olmasıyla; aydın olmanın vasıflarını yerine getirdiği gibi, dönüştürüp ileri taşımada da asal ereğine ulaşma yolundadır. Ancak, örgütsüzlüğü ve yozlaşmış ortamın handikabındaki aymazlığı; sonunu getirmektedir. Ölümü bile, karanlığı aralamada eşiktir.

En büyük kitleyi oluşturan işçiler, örgütlü değildirler. Sorunlar karşısında sığ, savruk ve tutarsızdırlar. Öznel gerçeklerinden duygusal ve öfkeye dayalı ürettikleri çözümler; yasal olmayan, anlık, çizgi dışı ve kaba kuvvet boyutundadır. Bu açmaz, bilgisizliğin sonucudur. Bununla bir sonuca varılamayacağı gibi, lümpen, kullanılmaya açık, anlık çıkarı ve güdüleri peşinde koşan, sıkıştığında geçmişine sığınan, raconu erkek dünyası üzerine kurulu olsa da en yakın arkadaşını ve yandaşını çıkarı için satan, birbirlerine, dolayısıyla sınıflarına ve topluma zarar veren konumdadırlar. Ancak, bu dağınıklık içinde güdüleri ve sezgileriyle yolunu bulanlar da yok değildir. Bunların, düşüncelerini korkusuzca dile getirmeleri, öznel nedenden yandaş bulmaları ve bilinçlenmeye dair ilk kıvılcımı çakmaları bağlamında, gelecek adına umutturlar. Aydınlık gelecek, bilinçli ve örgütlü çoğalmanın eseri olacaktır.

Üçüncü sac ayağını oluşturan köylüler; bu düzlemde azınlıkta olsalar bile; kökleri derinde olan, sağ duyuya sahip, öngörüleri kuvvetli, anlık zaman çakımında doğruyu gören, sezen ve bunu rafine edebilen, söyleyeceğini dolaysız söyleyen, umutsuzluğunu dışa vursa da içten içe umutla yüklü, türküsünü bozmadan dosdoğru ve kendi bildiğince söyleyen saf ve temiz olandır. Çaresizliğin ve yol yordam bilmezliğin üzerlerine bulaştırdığı pislik; “Ova tarlalarının en sütlü mısır koçanları…”nı getirmelerine engel değildir.

Toplumun asal genelini oluşturan bileşkenlere (aydın, işçi ve köylü) biçilen ve giyindirilmeye çalışılan; günü ve anı kurtaran, çıkarı peşinde koşan, biri diğerinden bihaber, örgütsüz, yoz, yobaz ve sömürüye dayalı, kokuşmuş bu ölü gömleği bir an önce yırtmalıdır. Toplumun üzerine serpilmiş olan bu ölü toprağından kurtuluşu, us öngörüsündeki bilinçlenmeyle olasıdır. Somut durumun güçlüğüne karşı koymak, ertelenemez; aştan ve işten önce gelen asal görevdir.




Paylaş      
Yorumlar

umut - ( 11/24/2009 )
harika biroyun bizzat kötü adam niyziyi oynadım...herkese tavsiye ederim...

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 430
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • TEATRAL KAKAFONİ (Erdinç Yapan) - 12/15/2007
  • “YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ” OYUNU ÜZERİNE BİR ELEŞTİRİ DENEMESİ ! (Savaş Aykılıç) - 12/13/2007
  • Koca Bir Aşk Çığlığı - Aysa Prodüksiyon (Yasemin Aktaş) - 12/11/2007
  • Zamazingo (Trabzon Şehir Tiyatrosu) - 12/10/2007
  • Oyunu Bozuyorum - Sokak Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 12/10/2007
  • Üç Kızkardeş - İstanbul Şehir Tiyatroları (İsmail Can Törtop) - 12/9/2007
  • Şerefe Hatıralar - Tiyatro Pera (Üstün Akmen) - 12/7/2007
  • Yolumuzu Bulalım (Kabare Dev Aynası) - 12/6/2007
  • Akıllı Bulut (Ali Erdoğan) - 12/6/2007
  • Ben Artist Olmak İstiyorum - Bursa Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 12/6/2007
  • 403. KİLOMETRE - (Özgür Sahne) - 12/5/2007
  • Haldun Dormen Söyleşisi (Yasemin Aktaş) - 12/5/2007
  • Kadıncıklar - Sadri Alışık Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 12/5/2007
  • Kadinciklar (Sadri Alışık Tiyatrosu) - 12/3/2007
  • YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ (Çalgılı, Şarkılı Oyun) - İstanbul Şehir Tiyatroları (Ayşe Müge Gerdan) - 12/3/2007
  • Sahne Arkası Ekibi 9 Ay Son Gün Oyunundaydı (İsmail Can Törtop) - 12/1/2007
  • HİŞT... HİŞT - Oyuncular Tiyatro (Üstün Akmen) - 12/1/2007
  • Bayazıt - İstanbul Şehir Tiyatroları (Cüneyt İngiz) - 11/27/2007
  • Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler - Oyun Atölyesi (Üstün Akmen) - 11/27/2007
  • Tek Kişilik Şehir - Ankara Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/27/2007
  • Engin Alkan Söyleşisi (Yasemin Aktaş) - 11/24/2007
  • Mikado'nun Çöpleri - Yıldız Teknik Üniversitesi Oyuncuları (İsmail Can Törtop) - 11/23/2007
  • Kuva-i Milliye Kadınları - Konya Devlet Tiyatrosu (İhsan Ata) - 11/22/2007
  • An Interview with a Famed Stage Director Avra Sidiropoulou (Zeynep Kehaya) - 11/22/2007
  • Çıkmaz Sokak Çocukları - Tiyatro İstanbul (Üstün Akmen) - 11/20/2007
  • 9 AY sON GÜN - Tiyatro Oyunbozan (Yasemin Aktaş) - 11/19/2007
  • Yazar ve Çocuk (Erdinç Yapan) - 11/19/2007
  • Tiyatro Bambaşka (İstanbul) - 11/16/2007
  • Aşkın Yaşı Yoktur - Hadi Çaman Tiyatrosu (Üstün Akmen) - 11/16/2007
  • Düşler Bankı (Erdinç Yapan) - 11/16/2007
  • Can Tarlası - İstanbul Halk Tiyatrosu (Yasemin Aktaş) - 11/15/2007
  • Kürklü Merkür - DOT (Üstün Akmen) - 11/13/2007
  • 9 AY sON GÜN (Oyunbozan Tiyatro) - 11/12/2007
  • UYUŞMA (Değişim Atölyesi Oyuncuları) - 11/12/2007
  • Divane Ağaç "Yunus Emre" (İstanbul Şehir Tiyatrosu) - 11/9/2007
  • Tozlu Çizmeler (İstanbul Şehir Tiyatrosu) - 11/9/2007
  • GÖZÜ KARA ALATURKA (Bakırköy Belediye Tiyatroları) - 11/9/2007
  • Sığıntılar - Pervasız Tiyatro (Adalet Çavdar) - 11/9/2007
  • Erdem Akakçe ile Söyleşi (Yasemin Aktaş) - 11/9/2007


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..