| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sayın Akmen! Ersan Uysal Siz eleştirmen misiniz? Yoksa oyuncu, rejisör, psikanalist misiniz? Sözlerim küçük görme anlamı içermiyor. "İyi Geceler Anne" oyunu hakkında yazdıklarınızı okuyunca, bir çırpıda o soruları sormak geldi aklıma. "...narsistik nesne seçimi, kişinin hayali yada gerçek anlamda kendine benzeyen yönleri olması nedeniyle nesneyi seçmesi söz konusu ediliyor. Analitik nesne seçimi ise kendine benzemeyen birini ifade ediyor .." buyuruyorsunuz. Biz de bilimsel makalelere bakıyoruz: İngilizce anaclitic, anaclisis. Türkçe anaklitik, anakliz. Tanım Freud'un, yaşamın ilk döneminde cinsel içgüdülerle öz-koruyucu içgüdüler arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullandığı bir terim. Bebeğin organik ihtiyaçlarını karşılamak için ihtiyaç duyduğu annesiyle olan ilişkisinin, anaklitik bir ilişki olduğu söylenir (Anaklitik depresyon). Freud iki tür nesne seçimi varsaymıştır: Narsistçe ve anaklitik (bağlanmalı). Kişi kendisiyle gerçek veya hayali bir benzerlik temelinde bir nesne seçimi yaptığı takdirde buna narsistçe nesne seçimi denir. Kişi çocukluğundaki gibi kendisine benzemeyen birisine bağımlılık temelinde bir seçim yaptığı zaman ise anaklitik (bağlanmalı) nesne seçimi yaptığı düşünülür. Bu formüle göre eşcinsellik narsistik, karşı-cinsellik ise anaklitik nesne seçimidir. Buradan çıkan sonuç, erkeğin kadında annesini, kadının ise erkekte babasını yeniden bulduğudur. Freud, çocukluktaki bağımlılığı öz koruma içgüdüsünün bir dışavurumu olarak değerlendirdiği için, anaklitik nesne seçiminde cinsel tercih, öz-koruyucu içgüdünün belirlediği yoldan gerçekleşir. Burada , (analitik-anaklitik) hatasından başka, görüşler de örtüşüyor. “ Psikanalizin insani deneyimden hareket ettiği açık bir veridir. Bu çerçevede psikanaliz, analiz edilenin şahsi deneyimini esas alarak söyleminin ardındaki güdülenmelerin gizli bilinçdışı anlamını yorumlamaya çalışır ve bilindiği gibi yorum çalışması analitik sürecin temelini oluşturur. Bununla beraber Freud'dan beri psikanaliz bilinçdışı simgesel faaliyetin yorumlanmasıyla yetinmemiş daha teorik bir ikinci dile de; metapsikolojiye de ihtiyaç duymuştur. Bu ikinci düzeyde insanın ruhsal süreçleri natüralist bir şekilde ele alınır.” Edith Jacobson’un görüşleri böyle. Peki siz NE demişsiniz? “Yorum çalışmam, analitik sürecin temelini oluşturdu. Freud’dan beri psikanalizin bilinçdışı simgesel faaliyetin yorumlanmasıyla yetinmediğini, daha teorik ikinci bir dile metapsikolojiye gereksinim duyduğunu yıllar öncesinden biliyordum. İkinci düzey olarak Jessie’nin ruhsal süreçlerini natüralist bir biçimde ele aldım... Edith Jacobson şu satırlarınızı okuyunca, “Bu benim aklıma neden yıllar önce gelmedi?” diye dövünmüştür. Simgesel-kültüralist ve teorik-natüralist safsatalarını atlayıp sadede geliyorum: Jessie’nin babasının intihar ettiğini ben NE metinde okudum NE de oyunda seyrettim. Bu olsa olsa eleştirinizi kendi bildiğiniz yönde geliştirmek isteğiniz olmalı: Öyle ya, Jessie’nin ruhsal sahneye salmak kolayınıza geldi. Yani :”Jessie babasına aşıktı. Babası intihar ettiğine göre yanına götürdü.” Bu DA bence Üstün Akmen’e yakışmadı. Psikanalist misiniz sorumun yanıtı böylece ortaya çıktı. Gelelim Rejisör müsünüz? Sorusunun irdelenmesine: Tiyatronun mutfağını bilir misiniz? Bu oyunu ele alalım. İki oyuncu, bir dramaturg, bir dekoratör, bir rejisör ve reji asistanları oturmuş aylar boyu kafa patlatmış, bir şeyler üretmiş. Siz gelip oyunu seyrediyorsunuz ve Thelma’nın mutfak tezgahını sildiği bezle yerleri de silmesini kafaya takıyorsunuz. Belli ki hijyen merakınız sizi rahatsız etmiş. Ama aynı bezle yerlerden sonra tabak,çanak, bardak filân silinmediyse? Kaldı ki kız annesinin elinden daha sonra aynı bezi alıyor ve çöpe atıyor. Belki de o sırada not alıyordunuz DA görmediniz. “Benim bulunduğum sahnelemenin final sahnesinde, Jessie odasına girip kapısına kilitledikten sonra, tabanca sesinin gelmesi gerekirken, sanırım silâh tutukluk yaptı ve ateş almadı.” diyorsunuz. Bir eleştirmen olarak, silâhın patladığı bir oyun seyrettikten sonra eleştiri yapmanız doğru olmaz mıydı? Dahası “Patlamayan silâhın sorumlularını sorgulayamaz mıydınız?” Bu Şehir Tiyatrosu’nu yönetenlerin aymazlığı değil midir sizce? İki saatlik bir bunalım yaşanıyor ve yaşatılıyorve düğüm noktası bir patlayan silâh! Kendinizi Thelma’nın yerine koyun: Oyununu silâhın patlaması üzerine kurmuş ve silâh patlamıyor ve Thelma sanki patlama olmuş gibi oyununu sürdürüyor. Oyuncu olmadığınız için o an oyuncunun çektiği azabı anlayamazsınız. Anlamadığınız DA sonraki satırlardan ortaya çıkıyor: “Thelma’nın kapıyı yumruklamasını,sesini,feryadını artırmasını NE yalan söyleyeyim yadırgadım, beğenmedim.” dedikten sonra, “Gürültüyü artırmaya çalışmadı, ellerini kullanmadı, ayaklarını eşiğe vurmadı,eline geçirdiği metal cisimle yüzeye vurmadı, gözlerini kullanmadı, kapıya pencereye koşmadı, kapının kilidinden içeriyi görmeye çalışmadı, kulağının birini (sanki ikisini dayayabilirmiş gibi) kapıya dayayıp dinlemedi.” Hem sesini feryadını artırmasını yadırgıyorsunuz hem gürültüyü artırmadı diyerek, oyuncuya mizansen tarif edip rejisörlük yapıyorsunuz. Hadi canım sizde. Seyrettiğiniz oyun tuluat tiyatrosunda oynanmıyor ki oyuncu kafasına estiğini söylesin, o an aklına gelen mizanseni yapsın? Bu yaklaşımınız bana bir oyunumu anımsattı: Geçmiş zaman, oyun komedi. Seyirciden olumlu tepki aldıkça, bayağılığa kaçmadan tuluat yapılıyor. Ama oyunda rejisörün ajanı var: Karısı. Ufak bir rol de ona vermiş deşifre olmasın diye. Rejisör bir gün hepimizi toplayıp cart curt ediyor. Tuluatı kesiyoruz, seyircide tıs yok. Sizin Thelma’dan beklediğiniz tuluat buysa, boşuna beklemişsiniz, çünkü en ufak ayrıntı aylar öncesinden saptanmıştır. Yine başa dönerek sözlerimi noktalayacağım: Jessie’nin psikosomatik bozuklukları olamaz mıydı? Bu tür bedensel rahatsızlıkların ortaya çıkardığı ruhsal belirtiler arasıda, intihar tehdidi ve girişimi, depresyon, aşırı huzursuzluk, varsanılar, uyku bozuklukları, yönelim bozukluğu ve yapılacak tıbbi işleme izin vermeme belirtilmelidir. Maksat bit atmak, tabii kaşınana. Kaşınmak dedim de, alkolü bıraktığım uzun bir süreçte, güneyde tatile gitmiştim. Her türlü haşaratın saldırısına uğradım. Davul gibi şiştiğimi gören bir avukat arkadaşım -rahmetli oldu- “Sen daha içme..” dedi. “Bak bana, yanıma bile sokulamıyorlar. Neden? “ “Rakıdan tabii” dedim gülerek. Rakılar düzelmiş, yavaştan ben de başladım. Geçen gün aldığım şişenin üstünde şu dizeler vardı: Yarasın efendim... Ersan Uysal
Oyuncu-Yönetmen (Haşa eleştirmen) Tiyatrokeyfi.com Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|