| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Mert Fırat ve Volkan Yosunlu ile Moda Sahnesi'ni, tiyatroyu ve gündemi konuştuk.
Onur Şimşek



Oyun Atölyesi’nden ayrılan Kemal Aydoğan, beraberindeki 11 kişiyle birlikte bu sezonun başında sevindirici bir tiyatro olayına imza attılar. Kimileri tarafından “Anadolu Yakası’nın başına gelebilecek en güzel şey” olan Moda Sahnesi’ni açarak. Ekibin ilk sezonda repertuara aldığı oyunlardan biri olan Bütün Çılgınlar Sever Beni’nin oyuncularından Mert Fırat ve Volkan Yosunlu ile Moda Sahnesi’ni, tiyatroyu ve gündemi konuştuk.

Tiyatroya yapmaya ilk ne zaman karar verdiniz?

Volkan Yosunlu: Ortaokulda karar vermiştim oyuncu olacağıma, klasik okul müsamereleri vesaire. Ama liseye başladığımda işi daha ciddiye almaya başladım. Biraz da şanslıydım, Ankara Kocatepe Mimar Sinan Lisesi’nde güzel bir tiyatro grubumuz vardı. Bizim lisenin eski mezunları gelip bizi çalıştırıyorlardı liseler arası şenlikler için. Lisedeki o ekipten sekiz kişi konservatuar bitirdi. Böyle bir birliktelik olunca, bu bizim işimiz olacak, hayatımızın önüne koyacağız dedik. Çalıştık, oldu.



Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü mezunusunuz. Konservatuar mecburiyetine inanıyor musunuz oyunculukta?

Volkan Yosunlu: Faydası tabii ki oluyor ama oyuncu olmak için birinci kural değil. Ancak şartlı bir onayım var kişisel olarak ya da alt kuşağa önerebileceğim; eğer iyi bir tiyatro ortamında usta-çırak ilişkisi yaşayabiliyorsanız eyvallah, buradan da yürünebilir. Ama mutlaka bir disipline olma durumu gerekiyor, okul da bunu sağlıyor zaten. Aslında okul okuyarak 4 yıl boyunca sizin günde 16-17 saatinizin tiyatroyla geçmesi üzerine bir şey yapıyorsunuz.

Olumsuz bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz?

Volkan Yosunlu: Açıkçası pek bir dezavantaj görmedim. Böyle bir duyum varsa da şöyle oluyor, kafasında çok büyütüyor olayı. Oraya girince dünyası tamamen değişecekmiş, bütün oyunculuğa dair algısı, yetkinliği bir anda basamak sıçrayacakmış gibi bir motivasyonla girince ve okulda bunun karşılığını göremeyince moral bozukluğu yaşıyor. Ben girdiğimde neyle karşılaşacağımı az çok biliyordum, oradan alabileceğim artıların farkındaydım. Bu motivasyonla girince bir hayal kırıklığı olmuyor. Ama düşündüğümden çok daha fazla çalışmam gerektiğini anladım o kesin, saat dilimi itibariyle.

Mezuniyet sonrası Kocaeli Şehir Tiyatroları’nın oyunlarında rol almışsınız. Ödenekli tiyatroları ve son zamanlardaki ‘gelişme’leri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Volkan Yosunlu: Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları ödenekleri sayesinde birçok olanağa çok daha fazla hakimler. Bu olanakların ne kadar doğru kullanıldığıyla alakalı bir problem yaşanıyor zaten. Elinizde bir oyuncu/teknik ekip havuzunuz var. Dramaturglarınız, mekânınız, sahneniz var; buralara kira ödenmiyor. Maaşlar devlet bütçesinden. Bu noktada yapabileceğiniz şeyler bir anda çok yükseliyor. Bunun karşılığını hangi ŞT, hangi DT tam anlamıyla randımanlı bir şekilde veriyor; bu tartışmalı bir konu. Kurumun içinde hangi insanlar bu emeğin karşılığını alıyor/veriyor, bu da tartışılır. Ama seyirci açısından bir kere bu tür ödenekli kurumlar bence vazgeçilmez unsurlar. Ankara, İzmir, İstanbul gibi büyük şehirlerde özel tiyatrolar seyirciyle iç içe olup yeni çalışmalarını seyirciye aktarabiliyor. Fakat biraz daha Anadolu’ya geçince iş, tiyatro kültürünün son yıllarda çok ciddi şekilde geriye gitmesi , küçük bölgelerde sıkıntılar yaratmaya başladı. Özellikle DT/ŞT olan yerler bu anlamda çok önemli. Seyirciye tiyatro ulaştırmak ve seyircinin tiyatroyla tanışmasını sağlaması itibariye bence bu kurumlar yaşamalı. Ama bu kurumların nasıl yaşayacağına dair ciddi tartışmalar gerekiyor. Bunlar yıllardır yapılan tartışmalar. Bir revizyon gerektiğini düşünüyorum ama son zamanlarda konuşulan TÜSAK gibi bir kurumla değil. Şöyle düşünülüyor; burada işlemeyen bir şey var, bunların hepsini kesip atalım, bir kuruma bağlayalım, oradan yönetelim. Bu böyle olmaz. Merkeziyetçilik işlemiyor, bu da çok fazla soruna neden oluyor.



Oyuncu olarak alternatif sahne/büyük sahne ayrımınız var mı?

Volkan Yosunlu: Alternatif sahne genel olarak tiyatro yapılarıyla alakalı bir şey aslında. İtalyan sahne dediğimiz bir sahne modeli var. Gerçekçi tiyatronun bu ülkede yaygınlaşmasıyla birlikte seyirci-sahne arası mesafenin biraz daha kapandığı, daha çok o kutunun içinde oyuncuların devindiği, seyircilerin de buna tanık olduğu sahne biçimi. Alternatif sahneler hem teknik donanım hem yaptığı işler/seçimler itibarı ile daha hücresel yapılar olarak geliyor. İkisinin de avantajları var, doğruları var. Sizin hangi oyunu seçtiğinize, hangi kitleye seslendiğinize göre değişen şeyler bunlar. Ama genel olarak hepimizin ortak düşüncesi çok amaçlı salondansa, 40 kişilik doğru düzgün bir tiyatro salonu tercihimizdir. Çünkü çok amaçlı salon dediğimiz yerlerde teknik altyapı çok zayıf oluyor, izleme-seyir yeri itibarı ile çok sıkıntılar yaşıyoruz. Biz oynarken yaşıyoruz, seyirci izlerken yaşıyor.

Mert Fırat: Büyük sahnelerin izleyici sayısı avantajı var ama akustik yeterliliği olmayan, sahne ışığı iyi olmayan, yüksekliği belirli yüksekliğin üstünde olan yerlerde, isterseniz ağzınızla kuş tutun, o teknik imkânlar yeterli değilse ve seyirciye kaliteli bir seyir sunamıyorsanız salonun dezavantajlarından dolayı, 800 kişiye oynamanın bir avantajı yok. 40-50 kişiye oyna, daha iyi. Bir de biz perdesiz tiyatro sahnesinden yola çıktık, ideolojik olarak da bir duruştu aslında. Bir yandan da meydan sahne geleneğinden geliyoruz Volkan’la birlikte, DTCF kaynaklı. İnşallah imkânımız olursa bir gün başka bir sahnede, meydanda oynama isteğimiz var. Şu anda bizimki çerçeve sahne olarak dizayn edilmiş bir yer ve bu çerçeve sahnenin imkan verdiği doğrultuda oyunlar sahneliyoruz. Ama dönüştürülüp, mekanlar çeşitli biçimde değerlendirilirse meydan sahneye daha çok inanıyoruz desem daha doğru olur.

“MODA SAHNESİ’NİN İÇİNDEN BAŞKA DOĞUMLAR, BAŞKA SAHNELER ÇIKACAK”

Moda Sahnesi’nin açılışı süphesiz sezonun en sevindirici ve umut veren yeniliğiydi. Üzerinden neredeyse bir sezon geçti, kuruluş hikayesini dinlemekten sıkılmadık.


Mert Fırat: Oyun Atölyesi’nden ayrılan ekip sonradan bir araya geldik, yeniden birlikte tiyatro yapmanın koşullarını aradık, bir topluluk kurmayı düşündük. Ama bir sahne olmadan tiyatro kurmanın ve sürekli sahne aramanın zor olacağını düşündük. Zaten Oyun Atölyesi’ndeyken de bir sahne hayal ediyorduk, Avrupa Yakası’nda hiç yoksa 60-70 salon bakmışızdır, bu iyi niyetli bir girişimdi. Fakat sonra gerginlikler olunca, bu yeni süreçte niyet ettik, zaten daha önce de görüşmüştük orayla. Koşullar yaratıldı, aramıza İlksen’in eklenmesiyle 12 kişi karar verdik, İlksen de sağolsun destek verdi. Ve hep beraber 12 ortak Moda Sahnesi’ni kurduk.
İzleyici tarafına bakacak olursak, Oyun Atölyesi ve Kemal Aydoğan ayrılığına üzülenler çoğunlukta.

Mert Fırat: Buna üzülecek bir şey yok. Çünkü ayrılıklar Moda Sahnesi’ni doğurdu. Moda Sahnesi’nin içinden başka doğumlar, başka sahneler çıkacak. Ben buna inanıyorum, çıkması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi bizimle çalışan Dil/Tarih’li arkadaşlarımız var bizden birkaç dönem sonra mezun olan, içlerinde çok iyi tiyatro insanları var. Onlardan da çıkacaktır, olması gereken de budur. Bir süre birlikte tiyatro yapıp, o disiplini karşılıklı kazanıp, sonra başka sahnelerin açılması en doğrusu. Keşke daha önce yapsaydık.

Volkan Yosunlu: Eğer bir ayrılıkta bir şey sönümleniyorsa, bir yaşam ölüyorsa evet çok kötü olur bu. Ama iki-üç tarafta hayata başka bir denge katmaya devam ediyorsa o zaman bunda hiç negatif bir yan olamaz. Aynen bizim içimizden de böyle bir şey olabilir, başka başka işler çıkabilir.



İstanbul dışında birçok kentte de oynadınız oyunu. Memnun musunuz turnelerden?

Mert Fırat: Turneler aslında bizim hiçbir zaman ulaşamayacağımız ya da bize ulaşamayacak seyircinin buluşma yeri oluyor bizim için. Çünkü Moda Sahnesi’nde oynuyoruz düzenli olarak. Dışarıdan birinin İstanbul’a yıl içinde gelme imkânı düşük. Ki geldiğinde bizi izleme ihtimali de düşük. Her zaman bilet olmuyor, uyduramayabiliyor. Durduğumuz noktayı, söylemek istediğimiz sözü göstermek adına farklı şehirlerde, farklı biçimlerde, farklı insanlarla karşılaşmak bizim için bir şans oluyor.

Zorlukları var mı sizin açınızdan?

Mert Fırat: Seyahat zorluğu var.

Volkan Yosunlu: Çok yoğun olursa. Bazı tiyatrolar öyle çıkıyor, 4-5 ay turne yapıyor. Biz hiç tercih etmedik öyle. Bölge bölge kısa turneler yapıyoruz. Bu yüzden çok büyük bir zorluğu yok bunun. Ama keyifli iş, Mert’in dediği çok doğru. İnsanların sizin ne yaptığınızı bilmesi gerek. Bir tiyatro olarak ya da oyuncuların kişisel seçimleri olarak nasıl baktığını görmesi lazım tiyatroya. Bu anlamda bir yayılma durumu söz konusu oluyor, keyifli oluyor.

“TÜRKİYE HARİTASININ ÇEŞİTLİ RENKLERE BOYANMASI DEĞİL, KALDIRIMLARIN RENKLERE BOYANMASI HERŞEYİ ORTAYA KOYUYOR”

İleriye yönelik planlarınız, hayalleriniz vardır mutlaka.


Volkan Yosunlu: Hayal bittiği zaman hayat bitiyor. O yüzden sürekli düşünmeye devam ediyoruz aslında.

Mert Fırat: Moda Sahnesi’nde yeni oyunlar yapacağız. Volkan’la birlikte yapmak istediğimiz şeyler var bu yıl içinde. İlksen Başarır ile Kutu Film olarak yapmak istediğimiz yeni film var, bu yaz yapacağız inşallah.

Oldukça yoğun bir gündemin olduğu günlerden geçtik, geçmeye devam ediyoruz. Umutlu musunuz?

Volkan Yosunlu: Kuşkusuz. Benim hiçbir zaman umudum bitmiş sayılmaz.

Mert Fırat: Benim bu seçimlerden sonra umudum daha çok arttı. Çok organize bir Türkiyeli halklar birliği gördüm. Bu birlik, değil bu yönetimleri, bunun beş katının baskısını da bertaraf edecektir. Rakamlar hiçbirşeydir. Rakamlar istatistiktir, istatistik de yalandır çoğu zaman. Hele böyle bir ortamda istatistiğin hiçbir şekilde gerçekliği yok diyebiliriz. O yüzden benim için bu seçim bir ölçer değil ama sahada/okullarda/sandık başında gördüğümüz insanları göz önünde bulundurursan çok büyük bir umudum var. 16-17 yaşındaki gençlere bakınca da, 70-80 yaşında torununun kolunda oraya gelip oyunu atmaya çalışan insan bağlamında da umudum var. %91 bunu gösteriyor zaten. Tüm muhalif kanadı göz önünde bulundurduğumuzda da çok büyük bir başarı elde ettiğini söyleyebiliriz. Kadın adayların seçilmiş olması, eşbaşkanlık süreci çok akıllıca bir yöntemdi, o yöntem de başarıya ulaştı. Artık TKP’li bir belediyemiz var. Bunların hepsi bu seçimde, Gezi’den sonraki sürecin farkındalığıyla cereyan etti. Bu bir uyanış ve devam edecek. Umarım insanlar aynı heveste devam ederler.

Volkan Yosunlu: Zaten sokak kendini belli ediyor. Türkiye haritasının çeşitli renklere boyanması değil, kaldırımların renklere boyanması her şeyi ortaya koyuyor. O irade bu insanlarda var. Sokakta kendini var eden bu dayanışma ruhu, Gezi’nin yenilmediği bu seçimlerde ortaya çıktı. Bunun oy olarak karşılığından bahsetmiyorum. 3 gündür uyumayan, oyları sahiplenen, birbirini tanımayan binlerce insan var. Bu bence yeterli bir şey. Oflayıp puflayacağımıza bunun doğru enerjisini nereye akıtacağımızı bulmanın vaktidir.

Mert Fırat: Birçok iradenin 30 yılda yaptığını, Türkiyeliler bir yıldan kısa bir sürede yaparlar. Demek ki bizim bir 30 yılımız olsa ortaya ne çıkar, işte bunun adına ümit denir.

Onur Şimşek
onrsimsek@yahoo.com





Yazarın Tüm Yazıları

Oyun tanıtım sayfası:  Bütün Çılgınlar Sever Beni
 
Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 842
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Afife Hafife Alınamaz - 18. Afife Ödülleri Değerlendirilmesi (Cüneyt İngiz) - 4/22/2014
  • Tiyatro Seyirlik - Ya Başaramazsak (Cüneyt İngiz) - 4/22/2014
  • Kim Daha Kaçık - Guguk Kuşu - Kocaeli Şehir Tiyatroları (Mustafa Bal) - 4/22/2014
  • Bir Sır, Ne Kadar Gizli Kalabilir: Vakti Geldi (Üstün Akmen) - 4/16/2014
  • Bu Oyunu İzlememiş Olan, Tiyatroyu Seviyorum Demesin: Savaş (Üstün Akmen) - 4/10/2014
  • Samsun'da Sihirli Flüt (Üstün Akmen) - 4/10/2014
  • Faşizmin Gölgesinde Erkeklik Sorunsalı… Bent (İhsan Ata) - 4/10/2014
  • Oynamak ya da Oynayamamak... İşte Bütün Sorun Bu!: MELEK (Üstün Akmen) - 4/9/2014
  • Aydın'da Bir Tiyatro Çınarı: Yalçın Dinçer (Serkan Fırtına) - 4/7/2014
  • Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu - Babam 9 Doğurdu (Cüneyt İngiz) - 4/7/2014
  • Mert Fırat ve Volkan Yosunlu ile Moda Sahnesi'ni, tiyatroyu ve gündemi konuştuk. (Onur Şimşek) - 4/4/2014
  • Bu Oyun Oyuncular İçin… 6 Oyuncu Yönetmenini Arıyor (İhsan Ata) - 4/4/2014
  • Bursa, 1. Uluslararası Balkan Ülkeleri Tiyatro Festivali (Üstün Akmen) - 3/20/2014
  • Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'ndan Beceriksizler (Mustafa Bal) - 3/19/2014
  • Kızılırmak - Hayvanın Koyunu Insanın Cahili (Yurdagül Yurtseven) - 3/19/2014
  • Külkedisi Deyip Geçmeyin, Bir Gerçek O: La Cenerentola (Üstün Akmen) - 3/15/2014
  • DENİZ YILDIZI Dizisi'nin Sabihası NERMİN UĞUR İle Röportaj (Ulya Altıntaş) - 3/10/2014
  • Ölü Adamın Cep Telefonu: Naif bir Komedi (Ayşe Müge Gerdan) - 3/10/2014
  • Dot'tan, Yedi Yönlü Kapitalizm Eleştirisi: Makas Oyunları (Üstün Akmen) - 3/5/2014
  • İnsan Doğası Üzerine Bir Gözlem: Hadi Öldürsene Canikom (Üstün Akmen) - 2/27/2014
  • Üç Kadın Bin Turna (Ayşe Müge Gerdan) - 2/27/2014
  • Anket Defteri - Kurban - Büyük Bir Yetenek ve Mütevazılık Örneği: Aydın Şentürk (can Murat Yaşar Şengel) - 2/24/2014
  • 'Normal'ler için uygun olmayan oyun; Garaj (Seyhan Arman) - 2/24/2014
  • Kent Oyuncuları'nda: İyi Geceler Desdemona, Günaydın Juliet (Üstün Akmen) - 2/20/2014
  • Teneke Adana'da (Mustafa Bal) - 2/15/2014
  • Ankara Devlet Tiyatrosu Kostüm Tasarımcısı 'İnci Kangal' Röportajı (Ulya Altıntaş) - 2/15/2014
  • Dünden Bugüne 'Hırcar'ın Öyküsü… (İhsan Ata) - 2/2/2014
  • D22 Röportajı (Ulya Altıntaş) - 1/30/2014
  • Shakespeare, Ankara'da Üç Yıldır Kapalı Gişe: Venedik Taciri (Üstün Akmen) - 1/30/2014
  • Devlet Tiyatrolarında Atama Sorunu (Yurdagül Yurtseven) - 1/30/2014
  • Bir İnsan, Bir Ağaç, Bir Köpek - Adana Devlet Tiyatrosu (Mustafa Bal) - 1/27/2014
  • Dünden Bugüne Hayata Yansıyan 'İZ'ler (Rengin Uz) - 1/14/2014
  • Piyon (Sözsüz Oyun) (Serkan Fırtına) - 1/10/2014
  • Ankara Devlet Tiyatrosu ; Kaldığımız Yerden Devam Edersek….. (Murat Örem) - 1/7/2014
  • Bernarda Alba'nın Evi Üzerine… (Caner Turan) - 1/7/2014
  • Böğürtlenden Sirke Olur Mu: Sirke Tadında Böğürtlen Reçeli (Üstün Akmen) - 1/6/2014
  • Ankara'da Fıkır Fıkır, Şıkır Şıkır Bir Operet: Yarasa (Üstün Akmen) - 1/1/2014
  • Tiyatro Cansın - Kocamın Nişanlısı (Cüneyt İngiz) - 12/30/2013
  • Toprak İşleyenin mi, Belirli Güçlerin mi: Kafkas Tebeşir Dairesi (Üstün Akmen) - 12/27/2013
  • Bu Hamlet Başka! (İhsan Ata) - 12/23/2013
  • Su Konçertosu'nda Fazıl Say Ne Anlatmış (Üstün Akmen) - 12/23/2013


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    1 Mayıs'tan itibaren her ÇARŞAMBA Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..