| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Geçmişin üzerimizde bıraktığı tatlı ekşi izler, buruk hüzünler Pınar Çekirge " Annemle görüşmüyoruz.Ben O'nun hayallerindeki gibi yaşamak istiyorum.." Ege'nin bu cümlesi Müge'nin isyanına karışıyordu : " Biz diye bir şey yok ! Anne ben toparlayamıyorum.Hiçbir şeyi toparlayamıyorum.Her şey gene dağıldı.Paramparça oldu.Ben yapamıyorum anne ! Ne yapacağımı bilemiyorum anne ! Ben toparlanamıyorum.." Hepsi yalnızdı..tenhalığında ölü umutların,hayallerin belirip kaybolduğu bir dehlizde sıkışmış olmalıydılar. Hayatın çirkinliğine karşı unutmayı kalkan edinmişti Özlem.Unuttuğu kadar varolacaktı bundan böyle.Fakat şimdi, yıllar sonra,yaşlılığın eşiğinde,çocuklarıyla ödeşmeye girmişti.Kıyasıya bir savaştı bu.Uzun sürmüş,garip bir kış uykusunda gibiydi.Kırık döküktü.Savunmasız.Sonrası yoktu işte.Yoktu. "Heyecan verici,büyüleyici,çok önemli bir oyun Limonata."Salondan çıktığımda Limonata’dan nasıl bahsedeceğimi bilemedim bir süre.Her sahne,her replik,mizansen içime sızmış gibiydi. "Yönetimi,oyunculuğu, tekstiyle gerçek bir tiyatro olayı bana göre",hayır çok sıradan olacaktı bu cümle de.Başka bir şeydi,damağımda kalan.Daha farklı bir tat.. "Kesinlikle,ama kesinlikle izleyin,"diyebilirdim aslında. "Tiyatro Sıfırnoktaiki'nin yepyeni bir başarısı daha".Evet, uygun olabilirdi bu cümle. Tam tadında bir Limonata hazırlamış kadro elbirliğiyle,limonu,şekeri kıvamında bir limonata.Peteği balla dolduran bir oyunculuk ve reji.Zaten Tiyatro Sıfırnoktaiki'nin tüm oyunlarında ilke bu değil mi ? Adeta kendilerini oynuyor,coşkularını herkese aktarabiliyorlar.Vazgeçmedikleri bir ortak nokta daha var : Bireyi ve toplumu çıplak gözle irdelemek.Korkmadan. Kendinden çoğalttığı,varettiği tarçın rengi duyarlılıklarla çiziyor Murat Mahmutyazıcıoğlu Limonata da yer alan karakterleri.Başka bir ifadeyle, kahramanlar gözlerinin içindeki ıssızlıkları,acıları,dünkü günde kalan keşkeleriyle çıkıyorlar sahneye.Yönetmen Mahmutyazıcıoğlu’nun bu noktadaki başarısı yadsınamaz.Kimi yerde şaşırtıcı,ürperten,kimi yerde inceden gülümseten bir anlayışla yaklaşmış Özlem, Müge, Koray, Melih,Ege’nin bozgununa. Gerçekte, nasıl desem,tanıdık,bildik hayatlardan derlenmiş bir izlenimler yumağı Limonata.İşte bu yumağa ustalıkla seyirciye aktaracak tonlar katmış yönetmen.Tabii, yönetmen yardımcılığını üstlenmiş Iraz Yöntem'de. Mahmutyazıcıoğlu'nun,sentimentalliği,günümüzde örnekleri hayli azalmış( belki de hiç kalmamış..) olan bir duyarlılığa çevirdiğini özellikle belirtmek istiyorum.Belli ki kendi iç sesine yürümüş. Tekst yönetmen ve oyuncuya olanak tanıyan bir yapıda zaten.Sami Berat Marçalı karakterler ve onların psikopatolojileri,yaşadıkları,yaşıyor oldukları travmaları,o kadar incelikli biçimde ele almış ki.Diyalogların satır aralarında öyle sesler,haykırışlar var ki..duymamak,sağır kalmak olasız.Dediğim gibi, oyunun çarpıcı,kıvrak bir dili var.Üslubunun modernliği,konunun güncelliği de gözardı edilemez bir gerçek. Giderek otistik bir hale geçip kendi yaralarını yalayarak,kendi zavallı ıssızlıklarından başka bir şey göremeyen insanları anlatmış Marçalı.Hep bastırmaya çalıştıkları bir psikozun tam ortasında oldukları gerçeğini yadsıyarak..devam eden insanları.Sevinçlerden uzaklaşmış,aramızda yaşayan. Limonata'yı izlerken itiraf edeyim,hayatımın bir dönemini geri sardırıp,kendimi yeni baştan gözden geçirir gibi oldum. Deniz Türkali yaşar kıldığı Özlem karakterinde kelimenin tam anlamıyla muhteşem..soluk kesiyor yine.Birden seneler öncesine gittim.Dallar Yeşil Olmalı' yı hatırladım.Banu Çiçek Barutçugil Korku Tüneli' ndeki oyunculuğunu yeni doruklara taşımış Müge rolüyle.Heves Duygu Tüzün,Barış Gönenen,Sezgi Mengi,Tevfik Şahin..tüm kadro alkışı fazlasıyla hak etmiş. Bugün tiyatroda,tiyatro yazınında,oyunculuk,reji,sahne tasarımında neredeyiz tartışılabilir,ama Limonata daha önce dediğim gibi, yüzaklarımızdan biri.Düşler,umutlar,hayal kırıklıkları,küçüklükler,derin/taşkın olduğu kadar sızılı acılar var Limonata da.Trajik pasajlar o kadar belli belirsiz ki..o kadar doğru işlenmiş ki aynı zamanda.Murat Mahmutyazıcıoğlu'nun yönetimi oyuna ritm ve sıcaklık katarken,her türlü şablon basıcı tavırdan uzak kalmayı bilmiş. Özlem Benden özür dilemek istiyor. Koray Neden? Özlem Herhalde yanımda olmadığı için. Hiç haber vermeden evi terk ettiği için. Geri döndüğünde bana sarıldığı için. Sonra da gene gittiği için. Beni yalnız bıraktığı için. Koray Sen yalnız değilsin. Bak ben varım yanında. Özlem Benden özür dilemesin. İstemiyorum. Gelip benden özür dileyecek diye ödüm kopuyor. O özür dilemeden gitmek istiyorum. Koray Nereye? Özlem Başka bir yere. Koray Boş ver. Korkmana gerek yok. Ne kimsenin geldiği var ne de özür dilediği. Hep söylerim,istismar ailede başlar.Haydi bir adım daha atayım,gerçek anlamda ilk istismar önce ailede yaşanır.Hem de en vahşi biçimde.Sonrası kaçınılmazdır,çorap söküğü gibi gelecektir zaten.Herkes mutsuzluğunu karşısındakine yükler.Sürekavı hiç bitmez.Duygusal,bazen de fiziksel ezim ve santajlarla karşısındakinin iflahını kesmek ana kuraldır. Acı,yoksama,pişmanlık,isyan,suskunluk,nefret arasında çabalanır bir zaman.Kimi tek yetke sahibidir, kimi mecburi köle.Sonuçta sadece ödeşmeler kalacaktır.( Gerilerde kalmış bir şey,hiç dönülmeyecek bir şey..irin toplayan bir yaraya evrilmiş hatıralar.Hepsi bu ! ) En büyük hesaplaşmalar ailede yaşanır çünkü.Sevgiyle karışık en acımasız öfkeler de.Herkes kendi köşesine sıkışmıştır.Sözümona mutlu bir aile fotoğrafı için kadraja sığışmaya çabalamaktadır.Tıpkı birbiri ardından yediği darbelerle altüst olan o aile gibi. " Baban biz terk etti.Sen de cezalandırıyorsun.Yalan mı ?" Yerçekiminden kurtulmuş gibiydi Müge.Elleri , dudakları titriyordu.Dişlerini sıkıp,çenesini dikleştirdi bir an.Parmaklari kasıldı.Zehir zemberek acılar, nedenle başlayan sorular açılıp soluyordu beyninde.İçi zımparalanmıştı bir kez.İsyanın,pişmanlığın topraklarından kaçak geçip gelmişti annesinin odasına.İçinin derinlikleri kanıyordu.Cılk yaraydı..hepsi gibi.Diğerleri gibi.Asırlar yaşamışcasına yorgundu.Katılıp kalmıştı sonunda.Yanakları belli belirsiz kasıldı. " Böyle şeyler söyleme.Ben sürekli aynı şeyleri konuşmaktan çok sıkıldım "dedi annesine. " Neden "diye üsteledi Özlem. " Çünkü gerek yok.Boşver.." Yalnızlık ve kopuş bir senfoni olmuş hayatlarına eşlik ediyordu.Köpük mavisi bir ışık düşüverdi o an duvara.Susma zamanıydı.Korkulanla yüzleşme zamanı ya da. Koray Buldum. Bu kola çok acayip bir şey. Ege Nasıl? Koray Baksana, çok sihirli bir formülü var. Bence dünyamızın özeti. Ege Bir bok anlamadım. Koray Bir, boktan yapılıyor. İki, kabarcıklı. Üç asitli. Ege İkisi aynı şey. Koray Ne? Ege Kabarcıkla asit. Neyse devam et. Koray Dört siyah, beş ucuz. Ege Gene bi bok anlamadım. Koray Çünkü salaksın. Hem hiçbir yere ait değildi Koray,hem hiçbir yer ona.Paramparçaydı,tuzla buzdu nicedir.Tıpkı Ege gibi. Koray - Hayatımızı düşün. Ege - Düm. Koray- Düm ne ? Ege- Düşündüm işte.Düşündüm. Koray - İşte bir,boktan.İki,kabarcıklı.Üç,asitli ki bunlar aynı şey değil.Dört ,siyah.Beş,ucuz. Ilık savaştan,kıç kurtama savaşlarına,twitlenip duran hayatlara geçişin, zamanıydı.Geç kalmak olmazdı. Melih haklıydı." Aslında aynı her şey.Yani aynı gibi geliyor.İçine girdikçe daha çok fark ediyorsun.Detayları değişmiş.Kıvrımları farklılaşmış.Biraz eskimiş,paslanmış.." Benzer cümlelere sığınıyordu Özlem.Anneydi.Doğru yapan, en doğrusunu bilendi.Göreviydi bu..anne olmak..kusursuz anne rolünü üstlenmek,alkışını almak.Kutsal aile..umduğu gibi,dayatıldığı gibi olmamıştı oysa herşey,kimse bu sarmaldan kurtaramamıştı kendini.Sessiz sedasız başlamıştı ayrışma önce.Şimdiyse iniltilere karışan çığlıklar yükseliyordu duvarların arkasından.Bir an sustu.Kımıldamadan yüz yüze durdular.Ağırlaşmış gözkapaklarının altında,sıkıntıyla gölgelenmiş gözleri kaygılıydı. Müge N’apıyorum? Ege Abartıyorsun. Hayat senin hayatın. İstediğini yap. Siktir git istediğini yap. Sen yapmadığın zaman ben de bir bok yapamıyorum. Annem de bir bok yapamıyor. Melih de yapamıyor. Babam da yapamıyor. Müge Bilmediğin konularla ilgili konuşma. Lütfen. Ege Ne, babam mı? Müge Ege yapma. Ege Adam sevdiği kadının peşinden gitmiş, hayatını yaşamış. Sana ne bundan? Bize ne? Bizi önemsemiyor, tanımıyor, görmüyorsa onun problemi. Bizim değil. Öyle sanıyorum ki,Limonata nın bize getirdiği dünyada, açığa çıkan pisliklerin,acıların,paslı unutuşların yeniden dirim kazanıp,sorgulandığına tanık oluyoruz.Hem Nazım Hikmet: "Gelecek günler geçen günlerden güzeldir önünde sonunda,"demez mi? Neden olmasın ? Pınar Çekirge Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|