| Tiyatro Kursu  | Şirket Tiyatrosu
Tiyatro Dünyası
Tiyatro Dünyası Bu Sahnede...
 
Ana Sayfa  |  Hakkımızda  |  Yazılar  |  Haberler  |  Yazarlar  |  Tiyatro Oyunları  |  Tiyatro Grupları  |  Sanatçılar  |  Kaynak  |  Duyuru Panosu  |
Kral Boş
Üzeyir Lokman Çaycı



Kral Boş


Üzeyir Lokman ÇAYCI/b>
uzeyir.cayci@free.fr


Oyuncular :

Kral Boş
Hayal, Kral Boş’un içindeki hayal
Bilge Han, bilim adamı
Sorgun, eğitimci
Kaypak, Saray sözcüsü
Yavşak, istihbaratçı
Yelpazeli kızlar
Hakim Adil, adalet danışmanı
Binbaşı Zambak
Muhafızlar
Halk
Ajanlar
1. Amka Birleşik Devletleri Temsilcisi
2. Amka Birleşik Devletleri Temsilcisi
Vali Fatih Bey
Profesör
Doktorlar
Saray hizmetkârları


Gülbahçe Sarayı’nın ortasında bir havuz… Çiçekler, heykeller, kaya parçaları, taş dikitler… Sağ ve sol tarafta, iki katlı birbirleriyle bitişik binalar ve pencereler. Karşı tarafta sarayın bahçeye açılan ve Kral Boş’un tahtıyla girip çıkarıldığı büyük bir kapı. Üst katta, bu kapının sağında Kral Boş’a ait, solunda ise Bilge Han’a ait oldukça büyük pencereler. Kral Boş zaman zaman buradan bahçede bulunanlara hitap etmektedir. Bilge Han da onun iğreti ve tutarsız hallerini bulunduğu yerden eleştirmektedir.
Yaz günü, Kral Boş’un tekerlekli yürüyen işlemeli altından tahtı sarayın çevresinde arkadan iki muhafız tarafından itilerek havuzun çevresinde gezdirilmektedir.
Kral Boş’un üzerinde altın iplerle işlemeli bir kaftan, aynı şekilde pantalonu ve ucu yukarıya doğru kıvrık altından bir yemeni. Başında beyaz bir kavuk.
Oldukça güzel, rengârenk giysileriyle cilve yapan iki kız Kral Boş’un tahtının iki tarafında yelpazeleriyle ona serinlik vermektedirler.

Birinci perde

(Zil sesiyle perde açılır)
(Sarayın bahçesinden kral kıyafetli insanlar gelip geçerler)
Kral Boş : (Hakim Adil’e hitaben) Hak ve halk için görev yapan hakim, savcı ve polis istemiyorum... Gerekirse bizim dışımızdaki insanları para vererek satın alın, gerekirse korkutarak susturun! Ya da yetkinizi kullanarak, baskı yaparak, iftira ederek görevlerinden uzaklaştırın... Herkes bizim oluşumumuza hizmet etmeli! Ben kendi içime sığamıyorum. Sizden ne istiyorsam onu mutlaka yapın! Subay, ilim adamı, siyasetçi, hakim, savcı ve polis, nerede vatansever varsa tutuklayın…
Hayal : Ne atarsan o dokunur milletin kafasına... İnsan olamazlar övgü yağdıranlar sokak yasasına... Ben senin içindeki sesim... Sen tek kişilik cehennemdesin. Beni duy! Hırsların seni haksızlıklara sürüklemesin... Kaprislerin kralı...
Bilge Han : Gözünüze kestirdiklerinizi, sizi kim eleştiriyorsa, kendinize kimi zararlı görüyorsanız… Yetkinizi kullanarak, emrinizdekilerin beyinlerini yıkayarak... Hastalıklarını, yaşlılıklarını, millete hizmet aşklarını hiç umursamadan onlardan intikamınızı alın !
Sorgun : Kimden bahsediyorsunuz efendim?
Bilge Han : Vatanseverleri tutuklatmak için emir verenlerden... Çıkarları için devletin bankalarının kasalarını boşaltan namuslulardan bahsediyorum. Suçsuz günahsız insanlara azap çektirenlerden... Sonra çıkıp ortaya hukuk devletinden, demokrasiden, özgürlükten, adaletten, insanlıktan, uyumdan, hoşgörüden, dinden, imandan, ahlâktan ve yetim haklarından bahsedenlerden? Yani utanmazlardan, sıkılmazlardan bahsediyorum... Bir şey yapamadıklarınıza da, meydanlarda, büyük salonlarda avazınız çıktığı kadar bağırarak seslenin! Onlara tertipler yapın, iftiralar atın, akıl almaz sözlerle ve İhtilalciliklerle suçlayın! Onları kıskıvrak ele geçirmek, tesirsiz kılmak, zindanlarda çürütmek için gece yarısı kanunları çıkarın! İtibarlarını sıfıra indirin... Taşıyamayacakları acılar yaşatın.

Kral Boş : (Kendi kendine konuşur) Ben bunlardan korkuyorum. Beni alaşağı edecekler! Silahlı kuvvetlerimizin yöneticilerini hiç vakit kaybetmeden etkisizleştirin! Birbirine düşürün... Gazetelerde her kesime şok yapacak ihbar ve iftira kampanyaları başlatın... Darbecilikle suçlayın... Bulundukları yerleri didik didik arayın, tertipler yapın, sahte evraklar düzenleyin, suç yamayın, morallerini bozun! Subay, ilim adamı, siyasetçi, ne kadar vatansever varsa bir saniye dahi vakit kaybetmeden tutuklayın!
Hayal : «Millet fakirleşmiş, ülkede ahlâken, hukuken, iktisaden kriz varmış, fabrikalar kapanıyormuş... İş yerlerine kara kilitler vuruluyormuş... intiharlar ve cinayetler artıyormuş...» bunları hiç önemsemiyorsun! Yakında senin kullanılma tarihin sonlanacak.

Bilge Han : Yeni gündemler oluşturun… Barby bebeklerini gündeme getirin… Halkı bunlarla uyutun. Olayları ve haberleri kendinize ayarlarak yorumlayın... Insanların acıları üstünde dans edin! Söyleyin analarımızın tekerlemelerini :
Evimizin önünde koskocaman bir hindi
Uyusunlar… büyüsünler benim halkım ninni
Bizim haksızlıklarımızı görmesinler
Sağa sola sapmadan… tıpış tıpış yürüsünler ninni
Hayatları boyunca bilmesinler hiç, komşuların evlerinden
Halil Efendi’nin cebinden bir şeyler yürütenler kimdi?
Uyusunlar… büyüsünler benim halkım ninni
Tıpış tıpış yürüsünler ninni...
Sorgun : Ama siz kendi kendinize konuşuyorsunuz. Kral Boş hep kendi tekerlemelerini ya da korkularını dillendiriyor. İnsanlardan birisi çürük domates atar korkusuyla halkın karşısına da çıkamıyor... Çoğu zaman saraydakilerden çekiniyor, bizi dahi öcü gibi görüyor. Bana göre ellerinde yetkileri varken halktan korkanlar inançlı olamazlar!
Bilge Han : Bak son günlerde Kral Boş ve Amka Birleşik Devletleri ajanlarının işbirliğiyle, önemli kademelerde bulunan vatansever kişilere süikastler düzenleneceğinden bahsediliyor. Ayrıca kamyon çarptı, intihar etti, kaza yaparak öldü denilerek önemli görevlerdeki insanlarımızın cinayete kurban gittiklerine dair söylentiler de oldukça endişe verici. Amka Birleşik Devletleri tarafından Kral Boş milletimize huzursuzluk yaşatması için ülkemizin başına getirildi!

Kaypak : (Arkasında bulunan iki muhafızla rap rap rap rap diye sesler çıkararak Kral Boş’un yanına gelir, üçü birden hazır ol vaziyetinde selam verirler. Üzerlerinde, silahları ve askeri elbiseleri vardır.) Efendim Amka Birleşik Devletlerinden iki temsilci sizinle görüşmek istiyorlar. Şu an sarayımızın dış kapısı önünde davetinizi beklemektedirler.
Kral Boş : Buyur edin… Misafirlerimizi daha fazla bekletmeyin … Saygı gösterin onlara! Taltiflerde bulunun… Huzuruma rahatça gelmelerini sağlayın...
(Kaypak ve arkasında bulunan iki muhafız birlikte rap rap rap rap diye sesler çıkararak oradan uzaklaşırlar. Kısa süre sonra aynı şekilde iki temsilciyle gelirler. 1. Amka Birleşik Devletleri Temsilcisi ve 2. Amka Birleşik Devletleri Temsilcisi, siyah takım elbiseleri, siyah gözlükleri, siyah fötr şapkaları ile dikkatleri çekerler. İkisi aynı anda selam verirler. Onlardan biri Kral Boş’un kulağına eğilerek fısıltı halinde bir şeyler anlatır. Kral Boş «evet» dercesine başını sallar. 2. Amka Birleşik Devletleri Temsilcisi elindeki dosyadan birer sayfa çıkarır ve dosyanın üzerine koyarak bir kalemle bilikte Kral Boş’a doğru uzatır. O verilen evrağı okumadan imzalar. İki temsilci zafer edasıyla önce birbirlerine gülümseyerek bakarlar. Sonra Kral Boş’a selam verdikten sonra rap rap rap rap diye sesler çıkaran iki muhafız ve Kaypak’la oradan uzaklaşırlar.)

Bilge Han : Gördün ya, Kral Boş Amka Birleşik Devletleri ajanlarının getirdikleri tahrip ve ülkemizi işgal planlarını imzaladıkça rahatlıyor. Onları arkasında hissettiği zaman kendisini güvende hissediyor... Yani arkasında halk ve Hak yok! İhanet ve dalalet var !
Sorgun : Milleti dindarlıkla, dinle, sahte vaatlerle aldattılar. Her kötülük bunlarda... Yalanla, hile ile ülkemizi karanlığa sürüklüyorlar! Hırsızlıkla, yolsuzlukla bizi sömürüyorlar!
Bilge Han : «Siz dikenlerinin peşinde koşarsınız! Gülleri başkaları koklar». Sömürgeci ülkelerin güdümüne girenler, halkın malını yiyenler, insanlara zulmedenler, hırsızlık ve haksızlık yapanlar, ya da yapılmasına göz yumanlar, sahte evrak düzenleyenler, müfteriler kim olurlarsa olsunlar huzurlu olamazlar. Her an için birilerinin kendilerine dokunacaklarını, devlet güçlerinin kendilerini sorgulayacaklarını düşünerek bu yönde kimden çekiniyor ve korkuyorlarsa onlara karşı savaş açarlar. Yani her şey benim emrimde olsun ve beni hiç kimse sorgulamasın gibi sınırsız isteklerle yaşarlar.
Sorgun : Bu mümkün mü?
Bilge Han : Elbette mümkün değil! Bir taraftan kendi vicdanlarıyla, diğer taraftan kusurlarıyla bu tür insanlar kendilerini köşeye sıkışmış hissederler. Yani yığınlaşan hatalar altında ezilirler.

Kral Boş : (Kendi kendine konuşur) Ben bunlardan korkuyorum. Hergün endişelerim devleşiyor... Şüpheler altında eziliyorum... Beni alaşağı etmelerinden önce, onlara karşı tedbirimi almalıyım! Subay, ilim adamı, siyasetçi, doktor, hakim, savcı ne kadar vatansever varsa konuşmalarını izleyin, girip çıktıkları yerleri, konuştukları kişileri, seyrettikleri televizyonları, okudukları gazeteleri tespit edin, göz açtırmayın onlara... Bir saniye vakit kaybetmeden, onları hayatlarından, yuvalarından, dostlarından kopararak tutuklayın!
Hayal : Unutma Kral Boş : Delinin düğünü kafasındadır! Kurguların gerçeklere ters düşüyor! Ajanlardan, işgalcilerden ; katillerden korkma, ülkemizin güzide evlâtlarından kork! Bu kabul edilecek bir şey değil… Sen kendini yönetecek durumda değilsin, ya istifa et, ya da intihar et, bu yüce millet senden ve senin şerrinden kurtulsun! Siz ömrünüzü hep boş şeylerle geçirdiniz... Benlik saplantılarınız sizin ileriye adım atmanızı hep engelledi. Güzellikler üretmediğiniz gibi başkalarının güzellikler üretmelerini de engellediniz... «Kin cumhuriyetinde mi yaşıyorsunuz?» Yuh olsun size!

Bilge Han : Çin oyuncakları dağıttığınız çocuklara, prinç helva, kömür, makarna ile kandırdığınız insanlara, sadaka ile aşağıladığınız yoksullara, kömür zehirlenmelerinden ve iş yerlerindeki tedbirsizliklerden ölen yoksul canlara, siz hâlâ halkım diyorsanız, yazıklar olsun size. Asıl alçalan onlar değil… sizsiniz sayın Kral Boş… Ben sizin yerinizde olsam, koltuğu değil, sarayı değil, başkenti değil, ülkeyi değil, dünyayı terkederdim…Biliniz ki hayat ölmeye değer, fakat zavallı bir hale düşmeye değmez!
Sorgun : Geçen gün zırhlı arabasıyla gittiği bir yöremizde çocuklar Kral Boş’un verdikleri oyuncakları kabul etmiyorlar. Çocuklardan biri ona : «Bizi basit oyuncaklarla aldanacak kadar aptal mı zannediyorsun? Kapattığın fabrikaları aç, sattığın gelir getiren kurumlarımızı geri al, babalarımızı işsizlikten kurtar! Kendinize değil, devletimize ve milletimize hizmet et! Bize vermek istediğin oyuncaklarla kendin oyna ve bu söylediklerimizi de unutma !» diyorlar. Kral Boş’un yüzü kızaracak değil ya… Hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor.
Bilge Han : Şekerle, unla, makarnayla aldatılan insanlarımız da çocuklarımız kadar duyarlı olsalar, bu maşa yöneticiler başımızda asla duramazlar. Tepki aynı anda ve birlikte gösterilirse anlam kazanır.

Kaypak : (Arkasında bulunan iki muhafızla rap rap rap rap diye sesler çıkararak Kral Boş’un yanına gelir, üçü birden hazır ol vaziyetinde selam verirler. Üzerlerinde, silahları ve askeri elbiseleri vardır.) Efendim yüce ülkemizin silahlı kuvvetlerinden binbaşı rütbesindeki bir subay sizinle görüşmek istiyor. Şu an sarayımızın dış kapısı önünde davetinizi beklemektedir.
Kral Boş : Vay vay, oy oy… Bizim eşbaşkanlığını yaptığımız, Amka Birleşik Devletleri’nin ülkemizi ve bölgemizi parçalama planlarına karşı çıkan ordu mensuplarından biri mi gelmiş? (Kahkaka atar, aniden ciddileşir, tahtından iner, Kaypak’ın göğsüne asasını dayar ve bağırarak) Git ihtilâciyi getir!
(Kaypak ve arkasında bulunan iki muhafız birlikte rap rap rap rap diye sesler çıkararak oradan uzaklaşırlar. Kısa süre sonra aynı şekilde Binbaşı Zambak’la gelirler)
Binbaşı Zambak : Efendim, Yüce Ülkemizin yüce yöneticilerine karşı eylem yapacağım öne sürülerek bir çok kez sizin emrinizde bulunan Öfgenekon savcıları tarafından arkadaşlarım gibi ben de tutuklandım. İftiralar ve sahte evraklar havada uçuştu, şiddetli rüzgârlar estirildi. Kasırgalar oluşturuldu, inançları gereği size «taraf» olan gazetelerde iftiralar sele dönüştürüldü. İyi ki, az da olsa hukuk var, her seferinde suçsuz görüldüm ve serbest bırakıldım. Baktım ki bu iftiralar duracağa benzemiyor. Adalet saçan Kral Boş, hukuk devletinin selametini düşünerek emir kullarına talimat veriyor, vermeye devam ediyor…
Kral Boş : (kahkaka atar, aniden ciddileşir, tahtından iner, Binbaşı Zambak’ın göğsüne asasını dayar ve bağırarak) Yeter artık, benden ne istiyorsun? Şu kavuğu mu? (Çıkarır yere fırlatır sonra altın işlemeli cepkenini çıkararak atar)
Binbaşı Zambak : Efendim daha fazla kişiliğimle oynamadan, görev yaptığım kurumu ve genel kurmay başkanımızı daha fazla yıpratmamanız için size silahımı veriyorum. (Silahını oradaki masanın üzerine bırakır) Beni vurun ve ortadan kaldırın... Ya da bir hücreye atın! Hiç olmazsa insanlarımızın her gün başlarını ağrıtmamış olursun. Ben vatanım ve kurumum için canımı feda etmek istiyorum..
Kral Boş : Ama biz senin gibi adamlar üzerinde tertipler yapmazsak nasıl ayakta kalacağız? Size zulmederek halka kahraman görünüyoruz biz! Sizi ortadan sessiz bir şekilde kaldırırsak, o zaman milleti nasıl aldatacağız hı?... Biz dokunulmazlara dokunduk diye diye, bu günlere geldik! Sen ve senin gibiler her an için karşımızda ya da hedefimizde olmadan bizim ayakta veya hayatta kalmamız mümkün mü? Amka Birleşik Devletleri ne istiyorsa biz onu yapıyoruz. Sizin üzerinizden, size zulüm yaparak milleti korkutuyor ve propaganda yapıyoruz. Çeşitli yöntemlerle dev bir güç olduğumuzu insanların beyinlerine zerkediyoruz... (Bağırarak) Şu utanmaza bakın… korktuğum adamlardan biri burnumun dibine kadar geldi… (Ayağa kalkar, elindeki bastonuyla işaret ederek) İşte ben bunlardan korkuyorum. Hergün endişelerimi devleştiren bunlar... Alnımın ortasına süngü uçlarının dokunduğunu hissettirenlerden biri de bu!... Sizi bir çırpıda değil yavaş yavaş ve sindire sindire ortadan kaldıracağız... Beni alaşağı etmelerinden önce, bunlara karşı tedbirimi almalıyım! Subay, ilim adamı, siyasetçi, doktor, hakim, savcı, kasap, polis, öğretmen, öğrenci, mezarcı, vali ne kadar vatansever varsa bir saniye dahi vakit kaybetmeden tutuklayın! Muhafızlar! Muhafızlar... götürün bu adamı! Çullanın üzerine... Biber gazı sıkın... Tazyikli suyla ıslatın... Gerekirse kaza süsü vererek ortadan kaldırın!(Muhafızlar çullanmak için yaklaşırkan gürültülerle birlikte sahne karartılır)
Hayal : Amka Birleşik Devletleri bazen senin yerine, bazen de sen Amka Birleşik Devletleri’nin yerine geçiyorsun... Seni kışkırtan içindeki düşmandan kurtul... Saplantıların kralı!
Kral Boş : (Kendi kendine konuşur) Ben onlardan korkuyorum. Hergün endişelerim devleşiyor... Şüpheler altında eziliyorum... Onların beni takip ettiklerine dair korkular çevremi kuşattı. Alnımın ortasına süngü uçlarının dokunduğunu hisseder gibiyim... Beni alaşağı etmeden önce, onlara karşı tedbirimi almalıyım! Subay, ilim adamı, siyasetçi, doktor, hakim, kasap, polis, öğretmen, gazeteci ve yazar ne kadar vatansever varsa bir saniye dahi vakit kaybetmeden tutuklayın! Okulları satın... Kışlalara iş merkezleri yaptırın... Hastaneleri kiraya verin, kütüphaneleri kapatın! Gezim gezim gezdirin hastaları, özürlüleri eğitimsiz ve ilgisiz bırakın... İnsanların kafalarını allak bullak ederek strese sokun... İntihar etmelerini sağlayın! Kahrosun bizden olmayanlar!
Hayal : Herhalde unuttunuz, ya da gözlerinizden kaçtılar... Atlar, itler, kuşlar, kediler, inekler için de bir şeyler söyleyin sevgili Kral Boş!? Bakıyorum, her an kendi dışınızda geziniyorsunuz?

Bilge Han : Ükemizde yürütülen terör Karl Boş ve ekibiyle oldukça çeşitlendi! Gıda, siyaset, yabancılaşma, açılım, sağlık, eğitim, mali, adalet ve çıkar terörleri gibi yüzlerce terörle ülkemiz kaosa sürüklendi. Çıkar, makam, mevki ve para için kardeşin kardeşi dışladığı bir dönemi yaşıyoruz! Sağlık ocakları, hastaneler, okullar birer birer kapatılıyor... Özürlüler, hamile bayanlar, çocuklar, hayvanlar, bitkiler, hastalar, yaşlılar ve kimsesizler korunmadıkları gibi önemsenmiyorlar. İnsanî duyarlılıklarımız, ormanlarımız, akarsularımız, zenginliklerimiz, şehirler, tarih ve kültür varlıklarımız, farklı görünerek, aldatarak, yalan söylenilerek ya da açıkça birer birer talan ediliyor veya yağmalanıyor. Bir çok konuda anayasa ve yasalar umursanmıyor…
Sorgun : Efendim Kral Boş’la ilgili olarak zaman zaman sert konuşuyorsunuz? Bunun sebebi nedir? Ben de sizin gibi haykırmak istiyorum.
Bilge Han : Onu kompleksleri yönetiyor… Kendi iradesiyle hareket ettiğini ve milletle ilgili olumlu düşünceler taşıdığını, ülkemize hizmet ettiğini hiç görmedim. Onu bulunduğu makama dış güçler getirdiler. Buradan da yine o güçler götürecekler. O bunun sezgisini taşıdığı için korku içerisinde.
Sorgun : Pekiyi size oldukça saygı göstermesinin sebebi nedir?
Bilge Han : Ben ilmimle hareket eden biriyim. O ALLAH’la (C.C.) ve milletle ilişkilerimin mükemmelliğini biliyor. Manevi tecrübelerimle onun kalbinden geçenleri adeta okuyorum. Yani o korktuğu için bana saygı gösteriyor. Önündeki perdelerle hata yapıyor, ben ise önümdeki perdeleri indirerek onu irdeliyorum. Bir insan geçmişiyle anılır, hizmetleriyle saygı görür, ilmiyle olgunlaşır, inancıyla hatalardan kaçar, samimiyetiyle değer kazanır. Geçmişi karanlık, hizmet duygusu olmayan, cahil, inançsız ve samimiyetsiz kişiler korkular içinde yaşarlar. Etrafa da dehşet saçarlar.

Kral Boş : (Hakim Adil’e hitaben) Ben bunlardan korkuyorum. «Yani vatan, millet, bayrak ve dinimiz için canımız feda olsun!» diyenlerden korkuyorum... Hergün endişelerim devleşiyor... Şüpheler altında eziliyorum... Onların beni takip ettiklerine dair korkular çevremi kuşatıyor... Alnımın ortasına süngü uçlarının dokunduğunu hisseder gibiyim... Beni alaşağı etmeden önce, onlara karşı tedbirimi almalıyım! Subay, ilim adamı, siyasetçi, doktor, hakim, kasap, polis, öğretmen, öğrenci, mezarcı, gazeteci ve yazar ne kadar vatansever varsa bir saniye dahi vakit kaybetmeden tutuklayın!
(Zil sesiyle perde kapanır)

İkinci perde

(Zil sesiyle perde açılır)
(Uzaktan muhafızların siyah takım elbiseleri bulunan, fötr şapkalı Amka Birleşik Devletleri ajanlarıyla el kol işareti yaparak konuştukları görülür)

Kral Boş üst kattaki pencereden tahtında oturarak saray avlusuna bakmaktadır. Üzerinde altın iplerle işlemeli bir kaftan, aynı şekilde pantalonu ve ucu yukarıya doğru kıvrık altından bir yemeni, başında beyaz bir kavuk bulunmaktadır.
Oldukça güzel, rengârenk giysileriyle cilve yapan iki kız, Kral Boş’un tahtının iki tarafında devamlı yelpazeleriyle ona serinlik vermektedirler.
Muhafız : (Nefes nefese koşarak gelir) Efendim... Efendim!..
Kral Boş : Efendinin başına taş düşsün... Söyle ne oldu? Yerden su mu çıktı? Öküzleri mi kaçırdın?
Muhafız : Efendim ilim adamları endişe içerisinde... Hergün yüzlerce kişi geliyor... Herkes memleketimizin halinden şikayetçi... Halk galeyan içinde. İntihar edenlerle, ağlayanlarla, birbirlerini öldürenlerle ülkemiz çalkalanıyor!
Kral Boş : İyi ya… Eş başkanlığını yaptığım Amka Birleşik Devletleri buna çok sevinecek!
Muhafız : Halk birbirine girdi... Alimler «açlık, işsizlik, yoksulluk ve adaletsizlik milletin dengesini bozdu, şu an insanlar birbirlerini haklıyorlar… bu gidişle halk, intihar etmeyecek, birbirini öldürmeyecek… Çalgıyla, oynaya - zıplaya Kral Boş Hazretlerinin yanına gelecek… Bizi bu hale Kral Boş getirdi diyecek....» diyorlar.
Kral Boş : (Merakla) Eeee sonra… Niye benim yanıma gelecekler?
Muhafız : «Akıllarını başlarına toplayacaklar… Uyanacaklar ve Kral Boş’u haklayacaklar!» diyorlar.
Kral Boş : Vah vah! Demek öyle… Pekiyi ne yapmam lazım ? Ulan aptal! Ulan salak ebeni al da git! Geceleri uyuyamıyorum... Gündüzler bana acı çektiriyor. İftiralar edin, bir şeyler uydurun, sahte imzalar atın, suçlar yamayın, gerekirse kaza süsü vererek ortadan kaldırın. Ne kadar vatansever varsa tutuklayın. Gazetelerde teşhir edin… Göz açtırmayın onlara. Analarından doğduklarına pişman edin…

Bilge Han : Silahlı kuvvetlerimize iftira atmak, ülkemizin düşmanlarıyla işbirliği yapmak, hainlerden talimatlar almak ve bunları uygulamak gibi Kral Boş’un icraatları artık hiç gizlenmiyor. Düşmanlara ait gizli servislerin ülkemizde serbestçe, hatta yöneticilerimizin taltifleriyle, faaliyetlerde bulunduklarını görüyoruz. Size sesleniyorum Kral Boş dalkavuklarınla, olayların ve kargaşalıkların arkasına saklanarak daha ne kadar ayakta kalacaksınız? Ne olur ne olmaz yanınızda her zaman bir suçlu torbası bulundurun. Ülkemizi hapishaneye çevirin… Acılarla şenlendirin ortalığı. Kondurun telgrafın tellerine baykuşları !
Sorgun : Efendim Kral Boş, tuhaf halleriyle bana ülkemiz adına endişe veriyor.
Bilge Han : Bu tür insanların, ancak, açlık, hastalık ve ölüm anlarında merhametli olduklarını görürsünüz. Diğer zamanlarında karşılarında konuşmanız mümkün olamaz. Yani asla size konuşma fırsatı vermezler!
Bir zamanlar eğitim görürken hocam yanıma geldi oturdu. Bana : ALLAH’a (C.C.) bağlı olanlar oldukça mütevazi olurlar. Kin ve öfke onların dünyalarına asla giremez. Onları ayak ayak üstüne atarak otururken asla göremezsiniz. Bu türlü davranışları, büyüklenme, böbürlenme kabul ederler. Yaradanın ve kullarının bu şekilde aşağılandığına inanırlar. Kral Boş’a bak her nerede bulunursa bulunsun ayak ayak üstüne atarken görürsün. Bu tür insanlar, oldukça bencil, çıkarcı, ALLAH’tan (C.C.) ve milletten kopuk insanlardır.
Sorgun : Çok güzel ifade ettiniz. Ben onu sık sık bu şeklilde görmeme rağmen bunları hiç düşünmemiştim...
Bilge Han : Kendi hal ve hareketlerini kontrol edenlerin havadan havaya girme gibi saplantıları olamaz. Sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet asil kalplerde gelişir, anlam ve değer kazanır. Zalim anne çocuğunu cimcikler, gafil baba başka kadınlarla ilişki kurarak yuvasını yıkar, anlayışsız komşu komşusuna huzur vermez, hayırsız kedi yavrusunu yer...
Sorgun : Bütün bu açıklamalardan sonra ifade etmek istediğiniz nedir?
Bilge Han : İyi bir devlet adamı, bir hükümdar, kaprisleriyle hareket etmez. Kusurları ve eksiklikleri olanlar bu görevlere talip olamazlar. Kendi iradeleriyle hareket etmeyenler her zaman hata yaparlar. Bu tür kişiler kendilerini ve ülkelerini de her an için zor durumlara düşürebilirler veya olumsuzluğa götürecek kararlara imza atabilirler. Geri plandaki gafletlerini, ürettikleri korkularla gizlemeye çalışırlar. Siz bunları sadece korkularıyla ve kaprisleriye tanırsınız.
Sorgun : Bu tür insanlara bir söz söylemek gerekirse siz öz olarak neleri tavsiye edersiniz?
Bilge Han : Ben bu tür insanlara : «Git çiçekleri seyret, çocukları sev... Yaşlıların ellerini öp. Hastaları ziyaret et, özürlülerin hal ve hatırlarını sor, kedilere, köpeklere zulüm yapanlar var mı ? araştır… İnsanların yaşadıkları çevreleri irdele, mutluluklarını, problemlerini, sıkıntılarını gözlemle. Kazaları, afetleri, olayları, sebepleriyle yerlerinde incele. Açları, yoksulları, mağdurları, dulları, kimsesizleri, itilmişleri-kakılmışları tespit et ve onlara acilen gereken ilgiyi göster! Mezarlıklarda dolaş!» şeklinde tavsiyelerde ve telkinlerde bulunmak isterim.
Sorgun : Efendim, ülkemizde eğitim kurumlarımız çöktü. İnsanlarımız boşlukta, esrarengiz insanlar ülkemize serbestçe girip çıkıyorlar. Cinayetler, olaylar, iş ve trafik kazaları arttı. Aileler parçalanıyor. Ülkemiz insanları Kral Boşa bağlı olanlar, karşıt olanlar diye ikiye bölündüler.
Senin ve benim gibi insanlar etkisizleştirilirken ehli olmayan insanlar önemli görevlere getirildiler. Kral Boş ve yandaşlarının ele geçirdikleri bütün kurumlarımızda hizmetler durdu. Şehirlerimiz, ormanlarımız, zenginliklerimiz ve duygularımız yağmalanıyor.
Bilge Han : Danışmanları alim ya da vatansever olmayan yöneticilerin öğütçüleri zalimlerden veya hainlerden olur. Ehli olmayan bir kişiyi kral, bakan, müsteşar, genel müdür, vali, kaymakam, belediye başkanı, muhtar ya da imam yaparsanız, kalkınmadan, huzurdan, eğitimden, adaletten, güvenden, hürriyetten, demokrasiden, inançtan, dürüstlükten bahsedemezsiniz. Partizanlık, ayırımcılık ve bölücülük gibi bir milleti çökerten unsurlar gelişir ; hatalar, ihmaller ve tahripler artar… Tahrik, tahrip, yolsuzluk ve hırsızlık meziyet gibi kabul edilir. Bilgisizlikler, belirsizlikler ve karamsarlıklar yaygınlaşır… Dürüstlük, güven, dayanışma ve samimiyet ortadan kalkar. Kazalar, afetler, seller insanların hayatlarını felç eder, cinayetler, hastalıklar ve kötü alışkanlıklar milleti tehdit eder…
Sorgun : Tersanelerdeki ölümleri, çöken yolları ve binaları, tren kazalarını, yağmur sularının kontrol edilememesini, hastanelerdeki çocuk ölümlerini, eğitimdeki olumsuz yansımaları bu açıklamalarınıza örnek olarak gösterebilir miyiz ?
Bilge Han : Elbette. Fabrikalar satılıyor, işçiler, eczacılar ve doktorlar soğukta - sıcakta sokaklara dökülüyorlar. Ama sorunlar bunlarla sınırlı değil. Kimi insanlarımız telefonlarımız dinleniyor diye korku tünellerine girdiler. Kimi de Kral Boş ve sömürücü güçlerin ülkemizde oluşturdukları sistem içerisinde eriyorlar... Kral Boş’a yakın görünmek ve kurulan kirli tezgahlardan çıkar sağlamak için yakınlarıyla ilişkilerini koparanlardan da söz etmek istiyorum. Bize gelen binlerce dosyaya bakan mı var sanki? Adeta dağlaşan problem yığınları altında ezilen zadece Kral Boş ve tayfası değil, milletimizin ve ülkemizin geleceği de tehdit altında!
Sorgun : Bunları anlamayanları nasıl adlandırabiliriz? Ya da bunlarla nasıl bir gelecekle karşılaşmamız muhtemel?
Bilge Han : Gerçekleri ifade etmekten kaçan satılmış bir ruh, haksızlıkları alkışlayan zayıf bir irade, kargaşalıklara yol açan adaletsiz bir güç toplumun dengesini bozar, özgürlüğü ortadan kaldırır, demokrasiyi tartışılır hale getirir.

Kaypak : (Arkasında bulunan iki muhafızla rap rap rap rap diye sesler çıkararak Kral Boş’un yanına gelir, üçü birden hazır ol vaziyetinde selam verirler. Üzerlerinde, silahları ve askeri elbiseleri vardır.) Efendim Kuzey ilimizin valisi sizinle görüşmek istiyor. Şu an sarayımızın dış kapısı önünde emirlerinizi beklemektedir.
Kral Boş : (Umursamaz bir ifadeyle) Getirin… Ne yumurtlayacaksa?
(Kaypak ve arkasında bulunan iki muhafız rap rap rap rap diye sesler çıkararak Kral Boş’a selam vermek suretiyle oradan uzaklaşırlar. Kısa süre sonra aynı şekilde Vali Fatih Bey ile gelirler)
Kral Boş : (Yüzünü buruşturarak, aşağılayıcı bir şekilde) Derdin ne ? Ta Kuzey vilayetimizden gelecek kadar bir problemin mi var senin ?
Vali Fatih Bey : Keşke sadece benim problemlerim olsa? Ben ne yapıp ne edip bunları aşarım! Ama ülkemizin güvenliği söz konusu olunca vakit kaybetmeden yollara düştüm efendim… Ülkemizde ajanlar at koşturuyor. Bölgemizde olaylar arttı. Bölücülüğü körükleyen faaliyetler başını almış gidiyor… Eğer devletimizce vaktinde önlem alınmazsa, vahim sonuçlarla karşılaşabiliriz. Her kışkırtmanın arkasından ajanlar çıkıyor. Bunlardan biri bölgemizde yıllar önce gerçekleştirilen savaş esnasında tesadüfen düştüğü söylenen bir bombayla ilgili bir açıklama yaptı. Deprem bombası adıyla andığı bu bombanın mağmaya kadar uzanan etkisiyle gelecekte Amka Birleşik Devletleri tarafından uzaktan kumandayla patlatılacağını itiraf etti.
Kral Boş : (Umursamaz bir şekilde) Eeee ne olmuş yani?
Vali Fatih Bey : Yarın bir gün ülkemizde büyük bir deprem olursa suçlamamız gereken tek ülke Amka Birleşik Devletleri olmalı. Görünmez uçaklar, Araştırma ve casusluk amacıyla semalarımızda gördüğümüz yüzlerce«ufo» denilen üç ayaklı uzay araçlarının ülkemiz üzerindeki hareketleri hiç önemsenmiyor! Geçmişte Haiti adalarında yapılan nükleer denemelerin bugün milyonlarca insanı nasıl olumsuz etkilediğini görmemiz gerekir! Çok yakında, Afganistan, Pakistan, İran ve Irak’ta meydana gelebilecek depremlerle ilgili de bugün ben uyarıda bulunmak istiyorum.Ülkemizde bombanın düştüğü yerden başlayarak, tedbir amaçlı çalışmaların yapılması gerektiğini size hatırlatmak istiyorum. Bilim adamlarımızla ülkemize düşen bu bombanın zehirli oluşumlarını veya patlamayla meydana gelebilecek etkilerini çürütecek bilimsel araştırmalar yapmalıyız?
Kral Boş : Ta oradan buraya bu tür şikayetler için mi geldin?
Vali Fatih Bey : Efendim, bir kaç kişiyi yakaladık… Ülkemize çok büyük zararlar verdiklerini, süikastlere, cinayetlere, hatta uçaklarımızın düşürülmesine sebep olduklarını şahit ve belgelerle tespit ettik. Ama onları; sizi, içişleri ve adalet bakanlarını referans gösterdikleri için serbest bırakmak zorunda kaldık. Daha sonra da içişleri bakanımızın imzasıyla bana (cebinden resmi bir evrak çıkararak) misafir Amka Birleşik Devletleri görevlilerini mağdur ve taciz ettiğim ileri sürülerek açığa alındığımı ifade eden bu yazı gönderildi.
Kral Boş : Aferin içişleri bakanına ! Sen hangi hakla bizim Amka Birleşik Devletleri’ne eş başkan olduğumuzu görmezlikten geliyorsun ?
Vali Fatih Bey : Efendim vatanımızı savunmak, devletimizi korumak, milletimizi sevmek suç mu ? Sonra bizi, çoluk çocuğumuzla bu yaşımızdan sonra aç ve işsiz mi bırakacaksınız ?
Kral Boş : Evet vatanı savunmak, devleti korumak, milleti sevmek suç! Sonra «ha hı evet... » demek varken bu işleri yapmak, ya da vatanı, milleti savunmak, olabilecek depremleri düşünmek, halkı zehirleyecek oluşumlardan bahsetmek sana mı düştü hı? İşsizlik bizim siyasi hayatımızı devam ettirmemizin bir dayanağı! Biz aç ve yardıma muhtaç insanların çokluğuyla güç kazanıyoruz. Korkmayın aç kalmazsınız… Çoluk çocuğunuzla gidin dağlara ot yayılın… (Bağırarak) Şu utanmaza bakın… korktuğum adamlardan biri ta burnumun dibine kadar geldi… (Ayağa kalkar, elindeki bastonuyla işaret ederek) İşte ben bunlardan korkuyorum. Hergün endişelerimi devleştiren bunlar... Alnımın ortasına süngü uçlarının dokunduğunu hissettirenlerden biri de bu!... Beni alaşağı etmelerinden önce, bunlara karşı tedbirimi almalıyım! Subay, ilim adamı, siyasetçi, doktor, hakim, kasap, polis, öğretmen, öğrenci, mezarcı, çoban, vali ne kadar vatansever varsa bir saniye dahi vakit kaybetmeden tutuklayın! Muhafızlar götürün bu adamı! Çullanın üzerine... Gözlerine biber gazı sıkın... Tazyikli suyla ıslatın bu haini! Gerekirse kaza süsü vererek ortadan kaldırın!
Hayal : (İki elini yukarı kaldırarak) Çüşşş!... Fazla ileri gittin salak! Asıl tutuklanacak kişi sensin... Sana Peygamberimiz (S.A.) sözüyle bir hatırlatma yapayım : «Vatan sevgisi imandandır.» Helal olsun Vali Fatih Bey’e!
(Muhafızlar önce Vali Fatih Bey’in üzerine çullanırlar. Sonra apar topar götürürler…

Zil (*) sesiyle perde kapanır)


Üçüncü perde

(Zil sesiyle perde açılır)
Bilge Han : Bir zamanlar Bor’da «Bıyıkzade Hoca» adıyla anılan bir zat vardı. Benim de yakından tanıdığım bu kişinin marangozlar çarşısına girerken solda bir dükkanı vardı. Orada sadece Antakya sabunları satardı. Bu kişiyi ziyaret edenler satın aldıkları burcu burcu kokan sabunlarla bedenlerini, öğüt ve sözleriyle de kalplerini temizlerlerdi. İlçede yaşayan vatandaşlarımızdan Fikri Efendi evine gece yarısı giren hırsızları, polisle, yargıyla yakalattırmayı başaramayınca üzüntüye kapılır. Bir gün on yaşındaki oğluyla oradan geçerken Bıyıkzade Hoca çağırır : «Ne o Fikri oğlum, gelirken giderken bir kaç gündür senin oldukça üzgün olduğunu görüyorum. Her şeyin bir çaresi var... Sen inançlı bir insansın!» der. Fikri Efendi de :«Geçen gün evimizden hırsızlar bakır kazanlarımızı, leğenlerimizi çaldılar. Hanım ve ben buna çok üzüldük hocam...» cevabını verir. Bıyıkzade Hoca, önce dünyayı ve insanları tarif eder. Sonra ona aralıksız okuması için bir dua verir. O denileni yapar. Kırkıncı gece çaldıkları eşyaları hırsızlar getirip evine bırakırırlar. Çalanlar da çok geçmeden birer birer helâk olurlar. Yani burada Bıyıkzade Hoca Fikri Efendi’nin derdine çare olacak bir tavsiyede bulunur. O da bu tavsiyeyi harfiyyen yerine getirir. Hırsızları heba, Fikri Efendi’yi memnun eden dualardan ya da duaların ulaştığı makamdan kralların haberleri olur mu? Olamaz… Onların dünyalarına ne Fikri Efendi ne Bıyıkzade Hoca ne de yaratıcı giremez… Paralar, gemicikler, etraflarında fır dönen dalkavuklar varken onlar asla gerçekleri de göremezler. Neyin neye, nasıl ve ne şekilde etki yapacağı, sebeplerin hangi sonuçlardan kaynaklandığı, sonuçların nelere dayandığı çoğu zaman bilinmez.
ALLAH’ın kanunları krallara, fıravunlara, zalimlere hiç bir zaman fırsat vermez! Yüzüstü yere kapar onları… Sonuçta iflah olmazlar.«Sizin korkularınızdan, korktuğunuz insanların haberleri yok!» da diyemezsiniz onlara.
Sorgun : Sizin bu güne kadar bana bahsettiklerinizden Kral Boş ve adamlarının haberleri olsaydı bulundukları yerlerde daha fazla kalamazlardı.
Bilge Han : İnsansan eğer, görevlerin var : Susarak değil, konuşarak... teslim olarak değil, uyararak... eğilerek değil, dimdik durarak haksızlıklara karşı çıkacaksın! Gözlerinle gülleri incitmeyecek, kuşları yaralamayacaksın... Sözlerinle iyileri, doğruları, güzelleri incitmeyecek ve karalamayacaksın!

(Kral Boş parmaklarını ağzına götürerek ıslık çalar. Saray erkanı ve hizmetkârlar koşarak gelirler. Her biri Kral Boş’un karşısında hazırol vaziyetine geçerler)
Doktor : Ben saray doktoru Rasim, kendinizi iyi hissetmediğiniz zaman bana bir ıslık çalın yeter... Bitki özlerinden, hayvan gözlerinden yaptığım şifa veren ilaçlarımla emrinizdeyim efendim!
Dişçi : Ben Diş Doktorunuz Kazım, bir probleminiz varsa kerpetenimle, pensemle, ilaçlarımla huzurlarınızdayım efendim.
Aşçı : Ben saray aşçısı Hazım, ağzınızı, midenizi, bağırsaklarını rahatlatacak türlü türlü yiyecekler ve içeceklerle emrinizdeyim efendim.
Masajcı : Ben saray masajcısı Nazım, omuzlarızı, sırtınızı, ayaklarınızı dinlendirecek masajlar için hizmetinizdeyim efendim!
Kalaycı : Ben saray kalaycısı Asım, iyi çalkalarım, güzel kıvırırım, dilediğiniz gibi parlatır, istediğiniz gibi kaplarınızı kalaylarım efendim!
Mezarcı : Emredin bir insan boyu hazırlayayım mezarı... Şekil vereyim, isim yazayım, dilediğiniz gibi kazayım...
Kasap : Ben saray kasabı Kasım, emredin hayvanları bacaklarından asayım... emredin kelleleri pişirerek sırıttırayım!
Berber : Ben saray berberi Masum, emredin çekeyim usturamı, dilediğiniz gibi kazıyayım... Size güzel anlar yaşatmak için ottan boktan konuşayım. Türkü söyleyeyim, gazel okuyayım... «Kısa zamanda çok sıkıntılar çektirdiniz milletimize... Ordumuzu taşladınız... Tarımımızı imha ettiniz, çiftçilerimi dışladınız... İşçilerimizi, memurlarımızı haklarını gasbederek haşladınız! Ona buna bağırdınız, onu bunu suçladınız! Caka yapmak için sevgi gösterileriyle oyuncaklar verip, yalancıktan çocukları okşadınız! »
Kral Boş : Şuna bak şuna… milletin avukatlığını yapıyor sanki? Kes sesini ulan hıyar oğlu hıyar... Yazacak, söyleyecek başka bir şey bulamadın mı? Muhafızlar! Muhafızlar! Çullanın şu berber bozuntusunun üstüne! Ağzına biber gazı sıkın… Tazyikli suyla iyice ıslatın şu haini!
(Muhafızlar üzerine çullanırlar, biber gazı sıkarak apar topar götürürler)
Çaycı : Ben saray çaycısı Mahsun, emredin efendimiz çayınız, şekerli, kokulu, taze, demli olsun!
Ayakkabıcı : Ben saray ayakkabıcısı Tahsin, altın, gümüş, elmas işlemeli halis köselelerden şekillendirdiğim, el emeğim, göz nurumla hazırladığım, ayakkabı, terlik takunya ve çarıklarla emrinizdeyim efendim...
Terzi : Ben terziniz Aysun, bir bayan olarak, titiz, hassas altın, gümüş iplerle ve işlemelerle hazırladığım, cepken, entari, beyikli pantolon ve donlarla hizmetinizdeyim efendim.
Şair : Ben saray şairi Yasin, içinde bulunduğunuz sıkıntılı anları dağıtmak ve duygularımla sizin o geniş dünyanıza katkılarda bulunmak için yedi gün üzerine yedi gün, yirmi dört saat üzerine yirmi dört saat emrinizdeyim efendim... İsterseniz size bir şiirimi okuyabilirim ?
Kral Boş : Oku bakalım!
Şair : Bu sabah yeni bir şiire hamileyim çocuklar... Çok yakında nur topu gibi mısralar doğacak! Zıpkın gibi birilerine dokunacak, Sallayacak geleceklerini, tehlikeye sokacak bencilliklerini...
Kral Boş : Kes sesini edepsiz... Bir erkek nasıl hamile olur? Yazacak, söyleyecek başka bir şey bulamadın mı? Muhafızlar! Muhafızlar! Çullanın şu şair bozuntusunun üstüne! Ağzına biber gazı sıkın… Tazyikli suyla iyice ıslatın şu haini!
(Muhafızlar üzerine çullanırlar, biber gazı sıkarak apar topar götürürler)
Siyaset danışmanı : (İki gözü görmeyen bir adam bastonuyla Kral Boş’a yaklaşır) Efendim ben siyaset danışmanınız Harun, gerek Amka Birleşik Devletleri Ajanlarına gerekse sizin ülkemizin bölünüp parçalanması yönündeki kararlı adımlarınıza, o güzel açılımlarınıza destek olmak için yüce emirlerinizi bekliyorum. Siz çok yaşayın yüce halife, mukaddes padişah, saygıdeğer peygamber!
Kral Boş : Muhafızlar... Muhafızlar! Nerede kaldı şu bizim ilim adamı? Profesör Viddırıvızık...
Muhafız : (Koşarak gelir) Buyurun efendim?
Kral Boş : Nerede kaldı şu bizim ilim adamı... Profesör Viddırıvızık?
Muhafız : Emirleriniz başlarımızın üstünde efendim derhal araştırıp kendisine sizin onu beklediğinizi söyleceğim!

Bilge Han : Neredeyse tuvalete uçakla gidecek! Avrupa’da devlet yöneticileri gerektiği zaman kendi çaylarını kendileri pişirirler... Halk gibi yaşarlar, halk gibi mağazalardan alışveriş yaparlar... Bu yüzden halkın arasına girmekten çekinmezler! Onların mütevazi hayatları vardır. Bu şekilde bir ıslıkla otuz kişiyi kendilerine hizmet için peşlerinden koşturmazlar. Kendilerini halife, padişah hatta peygamber ilan ettiren bu aşağılık adamların hırslarının veya nefislerinin halifeleri, padişahları; peygamberleri ve kralları olduklarını açık seçik görüyoruz.

Profesör : (Kral Boş’a yaklaşır) Buyurun efendim?
Kral Boş : Nerede kaldın ulan, Vıddırıvızık?
Profesör : İzah edeyim efendim.... Önce önemsemezlikten gelerek bana uydurma bir isimle hitap etmenizi şiddetle kınıyorum. Siz seçimlerden önce oldukça mütevazi idiniz! Devletimizin başına geçmeden önce partinizin emperyalist güçlerin maşası olacağını milletimize hiç bahsetmemiştiniz? Polisin sayısını artırarak, Ordumuzun kahraman subaylarına iftira ve tertip yapmak suretiyle halka endişe vererek bir korku imparatorluğu kuracağınızı açıklamamıştınız!
Kral Boş : Kes senini ulan!
Profesör : Bir dakika...Kral Boş bir dakika... Siz kime ulan dediğini biliyor musun? Susturmadan önce beni iyi dinle. Biliyorsunuz ki ben hafızım. Üç üniversiteden mezun oldum. Sen dahil yüzlerce öğrenci yetiştirdim. İlk dersimde : « Gönül pencereni devamlı açık tut… Dik dur! Aşk yorgunu ol… Sana dokunmasın belirsizlikler!» dediğimi unuttun mu? Beni sana dokunan belirsizlik gibi görme. Hiç olmazsa ilmime saygı göster. Çok yakınında olmalarına rağmen neden senin üzerinde hakkı olan Bilge Han ve sana gece gündüz hizmet eden Sorgun’u dışladın? Yazıklar olsun sana! (Kral Boş’un yüzü sapsarı kesilir. Elleri ayakları titremeye başlar) Bizim dinimiz, «bana bir kelime öğretenin kölesi olurum» der. Halk aç… İşçiler, memurlar ve eczacılar sokaklarda… Millete zulmederek ve karamsarlık verilerek hizmet yapılamaz. Kendi iradenle hareket etme gücünü de kaybettin. Kendini ülkeni ve milletini aşağılayıcı bir şekilde düşmanlarının ayaklarına kadar gidiyorsun, onlar emir veriyorlar, sen onları uyguluyorsun! Sonuçta ne oluyor? Fabrikalar kapanıyor… Çiftçi üretemez hale geliyor, işsizlerin sayısı artıyor, sebze ve meyvelerimizin özlerine müdahale ettirerek sağlığımızla oynuyorsun ! Sevgiyi, saygıyı, dayanışmayı yok ettin! (Muhafızlar yaklaşırlar) Sakın üzerime çullandırmak ve biber gazı sıktırmak için muhafızlarını çağırma. Sen acziyetin, zayıflığın, uşaklığın merkezi haline getirdin devletimizi. Bayrak düşmanlıklarının, vatanseverlere yapılan baskıların, iftiraların, huzursuzlukların, vurgunların, hırsızlıkların, yolsuzlukların, hırsların, kralı olma! İnsan ol insan! Çağı yakalama hamlesinden bahsediyor adamların… Çöken eğitimle, iflas içinde bulunan ekonomiyle, bozulan ahlâkla mı çağı yakalayacaksınız? Siyasette ektiğin kin ve nefret acı üretiyor… İnsanlarımızın neden intihar ettiklerini araştır. Yuvalar niçin parçalanıyor, her ay açlıktan kaç kişi ölüyor, incele? Haksızlık ve yolsuzluk yaparak elde ettiğin villalarını, gemilerini, bütün mal varlıklarını sat ve fakir fukaraya dağıt! Kendi siyasi hıslarını tatmin etmek için, aslan gibi adamlara yaptığın zulümleri durdur. Dokunulmazlıklarınızı kaldırt! Git mahkemelere. Yargılan! Hapis yat! Yeter artık! Ben halk içinde yaşamak istiyorum. Senin gibi kirlenmiş insanlarla çalışmayı bir onursuzluk kabul ediyorum. Yıllardır aldığım maaşları her ay «lösemili çocuklar vakfına» yatırdım. Öl fakat onursuz yaşama. Şehitlerin yatağı topraklarımıza, aziz milletimize ve Ata’mıza ihanet ettiğin yeter! Bu ülke insanları kendi topraklarını ve zenginliklerini pazarlayacak kadar gözü dönmüş, tersanelerini, gelir getiren iletişim kurumlarını satacak kadar hain, ülkesinin millî bütünlüğünü parçalayacak kadar gafil, ülkesini, bayrağını sevenleri iftiralarla tutuklayacak kadar zalim bir yönetici görmedi! (üzerindeki cübbeyi Kral Boş’un üzerine atar) ALLAH senin cezanı versin. Sana destek çıkanları, senin gibi olanları ALLAH helâk etsin! Yazıklar olsun size! (oradan uzaklaşır)

(Işıklar söner ve açılır)
(Kral Boş, konuşmalardan oldukça etkilenmiştir, rahatsızlanır, doktorlar etrafındadır. Sarayın bahçesinden kral kıyafetli insanlar gelip geçerler. Gürültüler arasında «Kral hasta» sesleri duyulur)
Kral Boş : (Sedye üzerine konulur) Neyim var benim? Ellerim, ayaklarım titriyor... Gözlerim görmüyor.
Bilge Han : Hukuka ve anayasaya aykırı olarak, idari bir kararla bir cezaevinde ağır ceza mahkemesi kurdurak yargısız cezalandırdığınız insanlara şimdi ihtiyaç duymaya başladınız!
Doktorlar (hepsi birden) : Efendim sizi tedavi edecek doktorların doktorları olan profesörleri siz emir vererek bir hiç uğruna daha önce tutuklattınız? Onları havasız, rutubetli emniyet nezarethanelerinde ve hapishanelerde çürüttünüz! Bazıları öldü, bazıları da ağır hasta!
Bilge Han : Kral Boş’a yaklaşarak konuşur. Ben önceden herkesi uyarmıştım : Ülkemizi katiller yönetiyor, diye...
Kral Boş : (Yalvarırcasına konuşur) Nefes alamıyorum... Konuştuklarınızı anlamıyorum. Söylediklerinizi duyamıyorum... Bir şeyler yapın… beni kurtarın!
Bilge Han : Hani bir ıslıkla etrafına hizmetkârlarını topluyordun? Şimdi ıslık çalacak gücü dahi kendinde bulamıyorsun... Hani halifelik, padişahlık, peygamberlik ve krallık taslıyordun? Konuşurken heybetinden adeta yer titriyordu? Ne oldu sana? (Işıklar söner ve açılır)

Sorgun : Efendim Kral Boş’un cenazesini dört Amka devleti ajanı kaldırdı. Halk sevinç içerisinde. İnsanlarımız adeta bayram yapıyorlar.
Bilge Han : Zalimler, hainler, gafiller asla sevilmezler. ALLAH’ın laneti onun ve onun gibi olanların üzerine olsun.
Hayal : Maşalar, insanlara cennet vaat edenler, sahte dindarlar, kendilerini aldatanlar, sahtekârlar, millet düşmanları ve bölücüler bu ölüm size ders olsun!
Sorgun : Düşman ülkeler Kral Boş’un ölümüne oldukça üzüldüklerini açıkladılar. Bundan sonra ülkemizde at koşturamayacaklarını anladılar.
Bilge Han : O taş gömlek giydi. Haksızlıklarla beslendi, zulümle ayakta kaldı. Çaresizlik içinde yaşadı… Korkuyla öldü.

(Zil sesiyle perde kapanır)

Paris, 14.01.2010

(*) Zil : Sanç, zenç, ceng

Nerede yer aldı ?

http://www.yerelturk.com.tr/?p=435
http://www.mirhaber.com/haber.php?haber_id=31350
http://www.onurluhamle.com/
http://www.borhaber.net/index.php?option=com_content&view=article&id=2508:konuk-yazarmz&catid=46:konukyazar&Itemid=68
http://www.ucnokta.com/modules.php?name=Encyclopedia&op=content&tid=4153
http://www.guvercinevi.net/tumyazilar/kulturyasam



Paylaş      
Yorumlar

Bu Oyun Hakkındaki Görüşlerinizi Paylaşın !

İsim
Mail  (Yayınlanmayacak)
Yorum
Güvenlik Kodu= 650
Lütfen bu kodu yandaki kutuya yazınız
 

    Son Eklenen Yazılar     En Çok Okunan Güncel Yazılar
27 MART… UMUDUNU ARAYAN BİR GÜN (Ahmet Yapar)
YOKLAMA LİSTESİ (Skeç)
    Tüm Tiyatro Yazıları

    Bu Tarihte Yayınlanan Diğer Yazılar
    Bu yazının yayınlandığı tarihte gündemdeki diğer yazılar aşağıda listelenmiştir...

  • Haluk Bilginer'e Açık Mektup - Yakıştı mı? (Melih Anık) - 10/3/2011
  • Yazarlığın Ağırlığı, Eleştirmenin Hafifliği (Melih Anık) - 10/1/2011
  • Zaman Dilimlerine Değer Kazandırmak (Üstün Akmen) - 10/1/2011
  • Teşekkür Ederim Sevgili Seyirci… (Ayşe Burcu Eren Önen) - 9/26/2011
  • Oyun Seçme Sanatı (Melih Anık) - 9/20/2011
  • Geçmişin üzerimizde bıraktığı tatlı ekşi izler, buruk hüzünler (Pınar Çekirge) - 9/20/2011
  • AKM İçin Bu Kadar Yumurta ve Yumurtlama Yeter Be Bakanım (Üstün Akmen) - 9/20/2011
  • Karnı ağrıyan Prometheus - Zincire Vurullmuş Prometheus (Ayşe Burcu Eren Önen) - 9/19/2011
  • Yine Yeniden Her Zaman Tiyatro (Yurdagül Yurtseven) - 9/19/2011
  • Karanlığın Çocukları (Üzeyir Lokman Çaycı) - 9/16/2011
  • Kral Boş (Üzeyir Lokman Çaycı) - 9/16/2011
  • İstanbul AKM'yi Yakın! Ama Bekletmeyin, Kibritinizi Hemen Çakın! (Üstün Akmen) - 9/16/2011
  • Çocuk Tiyatrosu'nda Yeni Arayışlar – 1 (Rasim Aşın) - 9/16/2011
  • Kültür Politikaları ve Bir Kültür Çınarı : Faruk Pekin (Melih Anık) - 9/13/2011
  • Şems Unutma... (Ayşe Burcu Eren Önen) - 9/4/2011
  • Yazar ile Hayâli bir Sohbet (Melih Anık) - 9/4/2011
  • Sevinç Aktansel - Taziye Sayfası (Tiyatro Dünyası) - 8/26/2011
  • Generaller, Çay ve Barbekü / Boris Vian ve Engin Alkan (Melih Anık) - 8/18/2011
  • Kültür Ayrı Turizm Ayrı mı? (Özer Arslanpay) - 8/18/2011
  • Oyunculuk Bölümüne Girecek Adayın Bilmesi Gerekenler (İhsan Ata) - 8/17/2011
  • Bakan Günay'a Bir İki Zorunlu Hatırlatma (Üstün Akmen) - 8/17/2011
  • Bir -Münasebetsiz- Komedi (Röportaj) (Onur Şimşek) - 8/16/2011
  • Hillay Clinton'a Açık Çağrı: Artık Sabrımız Tükendi, ABD ve NATO Olaya El Koysun; AKM Yıkımı Durdurulsun! (Savaş Aykılıç) - 8/15/2011
  • Bir Damla Gözyaşı ve Tebessüm:Yeşim Koçak'tan Mutfak Söyleşileri (Melih Anık) - 8/15/2011
  • Üstü Kalsın (Arda Aydın) - 8/15/2011
  • Kız Kafası (Yurdagül Yurtseven) - 8/15/2011
  • Yeşim Özsoy Gülan Proje'si: Yüzyılın Aşkı (VDŞT) (Melih Anık) - 8/5/2011
  • Tiyatro Sanatının Başat Sorunlarından Eğitmen Olgusu - 1 (Hakan Urcu) - 8/3/2011
  • 20 Temmuz 2011 ve Köyümüzde Şenlik Var (Hüseyin Köroğlu) - 8/3/2011
  • Keşke (Arda Aydın) - 8/3/2011
  • Çiçek Arif'in -Çiçek Barı-ını da Mazime Gömdüm (Üstün Akmen) - 8/3/2011
  • Konservatuvar giriş sınavları (Tuncer Cücenoğlu) - 7/15/2011
  • Hasat Dansı (Metin Boran) - 7/15/2011
  • Artık Yeter! (Haluk Işık) - 7/15/2011
  • Doğum Günü(m) Kutlu Olsun (Üstün Akmen) - 7/15/2011
  • Şike Operasyonu Aziz Yıldırım Operasyonu Değildir, Olmamalıdır (Üstün Akmen) - 7/13/2011
  • Hülya Karakaş'a Dair... (Üstün Akmen) - 7/13/2011
  • Ordu'da Seçim Sonrası Gündem Tiyatro Üzerinde Odaklanmıştı (Üstün Akmen) - 6/30/2011
  • Aydın'dan Geçen Aydınlık (Serkan Fırtına) - 6/30/2011
  • BÜO'da Kadınlar Meclisi (Yoksa -Kadınların Barışı- mı?) (Melih Anık) - 6/28/2011
  • Adem, Shakespeare ve Biz (M. Erkul Eğilmez) - 6/28/2011


  • Tiyatro Kursu Başlıyor!
    19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de!
    Çalışanlara yönelik hobi sınıfı!



    Duyuru Panosu!



    Son Eklenen Tiyatro Oyunları

         Güncel Yazılar

    Yazar olmak ister misiniz?
    Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...

    Mail Listemize Üye Olun

         Güncel Haberler
    Tiyatro Maydanoz, Nazım’ın Kadınları ile Sahnede
    Tekin Deniz: Dümbüllü kavuğunu kimseye devretmedi

    Tiyatro Dünyası'nı takip Edin
     
     |  ..