| Tiyatro Kursu | Şirket Tiyatrosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| Ana Sayfa | Hakkımızda | Yazılar | Haberler | Yazarlar | Tiyatro Oyunları | Tiyatro Grupları | Sanatçılar | Kaynak | Duyuru Panosu | | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Şike Operasyonu Aziz Yıldırım Operasyonu Değildir, Olmamalıdır Üstün Akmen Sadece Fenerbahçe Spor Kulübü değil, Türk Futbolu şike yangınında kavrulmakta. Gel gelelim bu yangında Fenerbahçe ve onun başkanı vitrine konulmakta. Bugün itibariyle, yürütülmekte olan adli soruşturma kapsamında önce emniyet-hastane, sonra adliye-hastane arasında yedi gün mekik dokuyan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım; asbaşkanlar Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu ile kulübün Mali İşler Müdürü Tamer Yelkovan, altyapı sorumlusu, efsane futbolcu Cemil Turan tutuklanmış durumda. Fenerbahçeliler dışında 22 tutuklu daha var. Gerçi, pek söz eden yok, ama ne olursa olsun onlar da içeri tıkılmış durumdalar. Operasyonda masumiyet karinesi rafa kaldırıldığından, evrensel hukuk kuralları uygulanmadığından ve de “Ergenekon”, “Balyoz”, “KCK” tutuklamalarıyla eşdeğer bir film izlemekte olduğumuzdan, ne yazık ki Türk adaletine güven duyulmamakta, polisin işgüzarlığı şiddetle kınanmakta, Kuddusi Okur örneğini anımsayarak Aziz Yıldırım’ın sağlığı açısından endişe duyulmakta. MAFYA LİDERLERİ SAHNEDE Bu yazıyı yazmaya oturduğumda, içimdeki ses: “Amanın hayret ki ne hayret, ha gayret” diye bağırdı. Muhterem basınımız, TV’deki yorumcularımız, köşe yazarlarımız şikenin futbol sahasının orta yuvarlağında öbeklendiğini yeni öğrenmişlercesine şaşkındı. Liberalleşmeyle birlikte, mafyanın sırtının kalınlaştığını, medyada yer almaya yıllar önce başladıklarını, görünür olduklarını, devletteki kimi kişiler ve birimlerle işbirliği yapmaya soyunduklarını sanki şimdi anladılar. Bir dönem Dündar Kılıç Sarıyer’in, Behçet Cantürk Licespor`un başına geçmişti. Unuttular. 1980 sonrasında futbol spor olmaktan çıkmış, başlı başına bir ekonomi olmuştu. Suça bulanmış ülkücüler spora yönelmiş ve örgüt kurmuşlardı. Futbol, selamlaşırken birbirlerine tos atanlarla kol kola girdi. Kongrelere müdahale etmeye başladılar. Kulüp üzerindeki etkinliklerini, yöneticileri “bizzat” seçtirerek sağladılar. 1984`teki Beşiktaş genel kurulunda güvenliği Alaattin Çakıcı sağlamış ve eski futbolcu Süleyman Seba’nın başkan seçilmesine yardımcı olmuştu. Anımsayamadılar. GİZLİ BAŞKANLAR Fenerbahçe Spor Kulübü’nde de bir zamanlar genel kurullara mafya el atmıştı; 1983, 1984, 1985 yıllarındaki kongrelerde direkt olarak olayın içine daldı. Devlet uyumuş, hukuk devleti falan nanay olmuştu. O günlerden sonra bütün kulüplerin arkasında kimi yiğitler yer aldı; örneğin Mesut Yılmaz, Cem Uzan ve Mehmet Ağar Galatasaray'ın daimi gizli başkanı oldular. Kendileri girmese de adamlarını yönetimlere aldırdılar. Futbolcu alkollü araba kullanırken yakalandığında “Mehmet Abi” anında devreye sokuluyordu. Beşiktaş’ta Reha Muhtar’a ve Fikret Ercan’a yönetim kurulunda babaların hayrına mı yer verdiler sanırsınız? Yanılırsınız! Cavit Çağlar hâlâ politikada olsaydı, Bursaspor’un başkanı “yolsuzluk yaptın” diye derdest edilir, mahpus damına konulur muydu? Mümtaz medyamız bunları atladı. CESUR GAZETECİ UĞUR DÜNDAR BİLE SUS-PUS OLMUŞTU Devletin içinde mafyayla işbirliği yapan güvenlik güçlerinden siyasete, hatta yargıya kadar işbirliği yapan kesimler “neşr-ü nem”a buldu. Muhterem devletimiz hiç utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan kirli işlerinin istihbaratında mafyayı kullandı, bunun karşılığında mafyanın çete işlerine, uyuşturucu ticaretlerine izin vererek tavus kuşu taklidi yaparak ortak oldu. Bağımsız(!), tarafsız(!), cumhuriyetçi(!) ve demokrat(!) medyamız bütün olup bitenler karşısında sustu kaldı. Örneğin Uğur Dündar gibi astığı astık kestiği kestik bir gazeteci, 20 Şubat 2000'deki olağan kongrede seçilerek Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetim kurulunda 2. Başkan olarak görev yapmaya başladı, yani kulübün mutfağında yer aldı, gıkı çıkmadı. Oysa o dönem Sedat Peker’in kulübe, alt yapıya ve kongre üyelerine uluorta müdahale ettiği zamanlardı. Medyamız o zaman, şimdiki gibi kahrolmadı. FUTBOLCU ALPAY’IN TRANSFERİ Sözün kısası, spor kulüpleri giderek medyanın desteğini aldı. Medya da o kulübün gelirlerinden pay kaptı. Çünkü medya için futbolun parasının, kara ya da ak olması önemli değildi. Spor yazarlarının, TV yorumcularının, köşe yazarlarının çoğu, futbolun bütüüün, ama bütüüün kirli yüzünü görmezden geldi. Derken, 1984 yılında “munzam vergi iadesinden kaynaklanan hayali ihracat” patlaması yaşandığında, futbolcular üzerinden kara para aklama operasyonları çoktan başlatılmıştı. Futbolcu, örneğin bir milyon dolara alınıyor, ama futbolcu ve kulüp aralarında anlaşarak bu rakamı on milyon dolar olarak gösteriyorlardı. Para kulübe girdikten sonra, bir milyon dolar futbolcuya veriliyor, dokuz milyon dolar da böylelikle aklanmış oluyordu. Atilla (Kıyat) Paşa, Beşiktaşlı Alpay’ın Fenerbahçe`ye transferi konusunda kara para aklama teklifinde bulunduklarını, kabul etmeyince de Alpay’ın yurt dışına transfer edildiğini alenen açıklamasına karşın, mümtaz basınımızdan ses seda çıkmadı. Bu durum günümüzde de geçerliliğini korurken, Maliye Bakanlığımız uykusundan daha hâlâ (bugün bile) uyanamadı. Atilla Paşa’nın 2000 yılındaki “Alpay ve Oktay'ı karanlık güçlerin elinden kurtarmaya çalıştık” sözünün unutulmasıysa daha mümkün olmadı. MAFYA-FUTBOL İLİŞKİSİ Anlaşılabileceği gibi, endüstri haline gelen futbola mafyanın duyarsız kalması düşünülemezdi. Benim gibi, yani Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ya da diğer spor kulüplerinin yönetim ve denetleme kurullarında uzun yıllar görev yapmış, olayların içinde yaşamış olan “aklı evveller”, ekonomik değerin olduğu her yerde mafyanın, organize suç örgütlenmeleriyle karşımızda olacağının bilincindeydi. Futbol, giderek Türkiye'nin belki de en karanlık noktasını oluşturdu. Futbol, Türkiye'nin bütün büyük sorunları içinde öylesine bir özgürlük, öyle bir dokunulmazlık zırhıyla kuşatıldı ki, her türlü karanlık ilişki bu özgürlüğün, bu dokunulmazlığın içinde kuruldu. Mafyanın futbol dünyasındaki ilişkileri neredeyse açıkça, isim isim bilinmesine karşın kimse önlem almayı denemedi. Futbol-mafya ilişkisi meşrulaştırıldı. SPOR BAKANI’NIN KELAMI Şimdi buyurun size bir kanıt: 12 Mayıs 2005 tarihinde Neşe Düzel’in Radikal Gazetesi’nde, dönemin Spordan Sorumlu Bakanı Mehmet Ali Şahin ile yaptığı söyleşide sorduğu: “Hıncal Uluç, Engin Verel, Abdullah Çevrim, Feridun Nidelioğlu, Kazım Kanat, Osman Tamburacı, Fatih Altaylı, Ahmet Çakar kurşunlandı. Bu saldırılar hakkında ne yaptınız” sorusuna Bakan’ın yanıtı, Bakanların da olaylara sadece baktıklarının somut kanıtı olarak tarihe kazındı. Bakan şöyle diyordu: “Futbola 'şike' işlerini karıştıran, haksız menfaat temin etmek için uğraşan bazı çevrelerin olduğu kamuoyunda çokça tartışılıyor. Futbola müdahale ederek haksız kazanç elde etmek isteyen insanların varlığını inkâr edemeyiz. (…)” Bu arada, Aziz Yıldırım’ın: “Futbol saha içinde kazanılmıyormuş, onu anladım” sözünü mümtaz medyamız anlamazdan gelip masa başı oyunlara çekti, yeri geldikçe işine geldiği gibi bu anlamıyla kullandı. GENE YARGISIZ İNFAZ Yasal mücadeledeki zafiyete “Allah’ın inayetiyle” nihayet Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 14 Nisan 20011 tarih, 6222 sayılı yasayla son verilmek istendi, 25 kişi tutuklandı. Öyle anlaşılıyor ki, bu tutuklamalarda 14 Nisan 2011 öncesi suç unsurları da dikkate alındı. Medya muhabirleri, TV yorumcuları, köşe yazarları henüz kesinleşmemiş delil ve kararlar üzerinden derhal yargısız infaz yapmaya başladı. Soruşturmanın gizliliği ilkesi her geçen gün daha da artarak ihlal edildi. “İddia edilen hiçbir delil, mahkeme tarafından kabul edilmedikçe delil hükmü kazanamaz" hükmüne boş verildi. Mahkemenin hukuka ve vicdanına göre karar vermesi beklenmedi. Verilen kararın taraflarca bir yüksek mahkemede temyiz edilmesi, temyiz mahkemesi kararını onama ya da bozma şekline dikkat edilmedi. Temyiz mahkemesine kararın düzeltilmesi için karar talebinde bulunulması, bu karardan sonra verilen mahkeme hükmünün kesinlik kazanacağı beklenmedi, yargısız infaz Türkiye’de bir kez daha yerine getirildi. 104 yıllık bir kulübün başkanının emniyetteki eşkâl fotoğrafları basına sızdırıldı (yuh olsun Fatih Altaylı’ya), bilinçli kurgularla Aziz Yıldırım’ın bürosunda yapılan aramalara kime ait olduğu malum olmayan silahlar, şarjörler, Sedat Peker’in fotoğrafları eklendi. Karar mercii olmayan emniyet, 19 maçta şike olduğuna dair hüküm ilan etti. AZİZ YILDIRIM VE FENERBAHÇE GÜNAH KEÇİSİ Mİ Aziz Yıldırım, hiç kuşkusuz başarılı bir spor kulübü yöneticisi… Takımın altyapı eksiklerini tamamlamış, stadı büyütmüş, yıldızları takıma katmış, başarıyı sağlamış, şampiyonluklar getirmiş, taraftarlara zaferler tattırmış, Fenerbahçe’nin kasasını ticari zekâsıyla doldurmuş; sağlığını, ailesini, gecesini gündüzünü bu uğurda harcamış bir spor adamı. Ben onu bu vasıflarıyla seviyor, Aziz Yıldırım ve tutuklu olanları suçları sabit olana kadar koruyorum ve kolluyorum. Korumak ve kollamakla yetinmiyor, şike operasyonu Fenerbahçe ya da Aziz Yıldırım operasyonu olmaktan derhal kurtarılmalıdır diyorum. Bu işi bilinçli olarak bu hale getirenlere esef ediyor, ayıplıyorum. Üstün Akmen Evrensel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Tweet - ( 7/13/2011 ) çok haklısın abi haydar - ( 7/15/2011 ) TÜRK KADINI’NIN Tarih 01.31.2011 FUTBOL SEVDASI Anne, eş, iş kadını ve profesyonel liglerimizdeki 133 kulübün tek kadın başkanı sıra dışı bir insan Sevda Karaali Şireci ile futbolumuzı konuştuk. TÜRK FUTBOLU’NA SİHİRLİ DOKUNUŞ Nerede düzen varsa deriz ki buraya kadın eli değmiş. Hele bu kadın Türk kadınıysa sihirlidir dokunuşu. İşte futbola sihirli bir dokunuşun sahibi Sevda Karaali Şireci ile futbolumuzu konuştuk. TÜRKİYE’NİN TEK KADIN PROFESYONEL KULÜP BAŞKANI SEVDA KARAALİ ŞİRECİ KADINLAR OLSA, YABANCILAR OLMAZDI Hem iki kız çocuğu annesi hem de ülkemizin tek kadın profesyonel kulüp başkanı Sevda Şireci’ye futbolumuzda her zaman polemik konusu olmuş yabancı sayısıyla ilgili sorduğumuz sorumuza anne yüreğiyle şöyle cevap veriyor: Futbol eşittir erkek demek Türkiye’de. Bunun da sebebi biz onlara alanı çok bırakmışız. Süper ligde birkaç tane kadın başkan olsa şimdi 6+2+2 tane yabancı oyuncu mümkün değil olamazdı. Hiçbir anne kendi evladını bırakıp başkasının evladına yatırım yapıp para kazandırmazdı. Ben karşıyım bu kadar yabancı oyuncuya. Dünyadaki nitelikli en genç nüfuslardan birine sahip ülkeyiz. Çocuklarımızın fizyolojik yapıları, ülkemizin coğrafi yapısı, aile kültürü bunların hepsi futbolun gelişimi için çok elverişli. Biz ne yapıyoruz, taşıma suyla değirmen döndürüyoruz. Yabancıları getirip ülkemizde hem meşhur ediyoruz hem çok para kazandırıyoruz. Oysa Anadolu’da benzer fizyolojik özelliklere yakın çok çocuğumuz var. Yatırım yapmaktan ziyade hazır olmuşu almaya çalışıyoruz. Bu yanlış Onun için ikinci ve üçüncü lig kulüpleri, mahalli idareler ve merkezi yönetimlerle birlikte iş birliği yapıp yetiştirme misyonunu üzerine almak zorunda. Süper Lig ve Bank Asya ve kulüp başkanlarına diyeceğiz ki önce bizimkini dene yurt dışından getirme. Ama bu emek istiyor. AZİZ BAŞKAN FARKLI “Aziz Başkan da farklı bir şey var. Bana “Başkan iyi gidiyordunuz şimdi niye kötü gidiyorsunuz?” diye sorduğunda “Bizim antrenman sahamız bile yok başkanım” dediğimde “Ne yapabiliriz? Gelelim, ilgilenelim” diyebiliyor ” “Aziz Başkanın farkı şu; kendi imkansızlıktan gelen insanlar imkanlara kavuştuklarında geldiği noktayla vardığı nokta arasındaki bağı koparmıyorsa toplum gözünde kendini yüceltir. O yüzden Aziz Başkan Aziz Başkandır ” TFF ile Spor Toto Süper Lig Kulüpler Birliği Vakfı tarafından Swissotel-de düzenlenen --Türk Futbolunun Sorunları ve Geleceği-- konulu toplantıda karşılaştığımız Çankırı Belediyespor Başkanı Sevda Şireci toplantıda Fenerbahçe Başkanı Aziz yıldırım ile yaptığı söyleşiyi Gazeteniz BUGÜN’e anlattı: Toplantının arasında verilen yemekteydik ‘Başkan iyi gidiyordunuz şimdi niye kötü gidiyorsunuz’ dedi. ‘Yazın 2 kamp yaptık o gazla çocuklar eylülün sonuna kadar geldi. Futbolda çocuklara elinize top vereyim gidin odanızda antrenman yap diyemiyorsunuz. Sürekli sentetik sahada antrenman yaparsak çocuklar sakatlanıyor. Şehir stadyumunun çimi yorgun zaten haftada 2 defa antrenmandan fazla yaparsanız maç oynanmayacak hale geliyor. Eee haftada 2 defa antrenman yapan çocuktan ne bekliyorsunuz” dedim. “Ne yapabiliriz?” dedi. ‘Başkanım arazi aldık. alt yapıyı tamamlatmaya uğraşıyoruz. Çankırı’nın durumu belli zaten’ dedim. Aziz Başkan “Gelelim bakalım ne yapabiliriz destek olalım” dedi. Sormayabilirdi de. Biz de şehirli teklifi denen bir şey vardır. “Aaa Sevdacım nasılsın iyi misin” demek başka bir şey “Seni üzgün gördüm bir problem mi var nasıl yardımcı olurum demek” başka bir şey. Soru sormak sorunu çözmeye gayret etmek. Bu çok önemli. Aziz Başkanın farkı şu; kendi imkansızlıktan gelen insanlar imkanlara kavuştuklarında geldiği noktayla vardığı nokta arasındaki bağı koparmıyorsa toplum gözünde kendini yüceltir. O yüzden Aziz Başkan Aziz Başkandır. Her tutkunun bedeli vardır Futbol insanı kocaman direkler arasından küçücük bir topun kolayca geçirebileceğini düşünmeye iten bir oyun. Futbol çok büyük bir camia herkes ben iyi basket oynarım demez ama herkes ben futbol oynayıp gol atarım diyor neden? Potada asılı 45 cm çapında sepete topu geçireceksin ama futbol kalesinin ölçüleri ne 7 metre 32 cm futbolda kaleye gol atmak daha kolay geliyor insanlara. Ben şuradan bir şut atayım demeyecek bir adam yoktur. Büyük Kulüp Başkanlarının işi çok zor. Her tutkunun bedeli vardır. Toplantıda ‘Manisaspor Beşiktaş’ı yeniyorsa Yeni Malatya Fener’i yeniyorsa diye başlayan bir söz söylendi. Aziz Başkan biraz sinirlendi. Bu işin psikolojik yanı çok ağır. Bizler kulüp başkanı olarak çok ağır bir psikolojik darp ve baskı altındayız. Başkan ve Yönetim takımının kötü bir duruma düşmesini isteyebilir mi? Başkanlar sahaya çıkıp oynayamaz ki. Tribündeki insandan sahadaki futbolcudan malzemeciden masöründen aklınıza kim geliyorsa tavuğu az haşlayan aşçısına kadar hepsinin sorumlusu başkan.İSTANBULDAKİ TOPLANTIYA PROJEYE GELDİK Eskiden yurt olan tesisi kulübümüze kazandırdık ama bu tesisin yapım ve onarımı için desteğe ihtiyacımız vardı. Buraya gelmeden önce hazırladığımız bir projeyi de yanımızda getirdik. Proje kapsamında tesisimizin 1 odasının yapımı 10 bin lira. Bize destek veren başkanların isimlerini vereceğiz odalara. İlk Aziz Yıldırım projemizi gördü ve destek vereceğinin sözünü aldık. O sohbette bulunan Başkan Göksel Gümüşdağ ve Levent Kızıl da birer odanın yapımını üstlenecekler. Aziz başkan ‘Diğer Süper Lig Takımlarına da söyleyelim belki de umduğumuzdan fazla yardım eden olur. Elimizden geleni yapalım’ dedi. Kulübümüzün durumu malum. Kişisel katkılarla destek sağlarsak bir yere varırız. Tabela kulübü değil gerçek bir kulüp olma yolunda NOT BEN GAZETECİ DEGİLİM HİÇ BİR FUTBOL KULÜBÜNDE YÖNETİCİDE DEGİLİM BU HABERİ YÖRESEL BİR İNTERNET GAZETESİNDE OKUDUM VE SİZİNLE PAYLAŞMAK İSTEDİM 133 PROFESYONEL KULÜP İÇERİSİNDE TEK KADIN BAŞKAN OLAN SEVDA KARALİ ŞİRECİ BUGÜN,E KONUŞMUŞ TESİS İHTİYACIMIZ VARDI BİR ODA MALİYETİ 7 BİN LİRA FENERBAHÇE BAŞKANI SÜPER LİG BAŞKANLARINI ORGANİZE ETTİ KENDİSİ VE GÜMÜŞDAG PARAYI YOLLADI DİGERLERİNİ TAKİP EDİYORMUŞ SAYIN AZİZ YILDIRIM BU KONUYU HATIRLATMAK İSTEDİM DAYGILARIMI SUNARIM ACABA BU 7 BİN LİRAYI BABALARININ HAYRINAMI VERDİLER |
Tiyatro Kursu Başlıyor! 19 Kasım'dan itibaren her SALI Kadıköy'de! Çalışanlara yönelik hobi sınıfı! Duyuru Panosu!
Son Eklenen Tiyatro Oyunları
Güncel Yazılar
Yazar olmak ister misiniz? Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...
Güncel Haberler
Tiyatro Dünyası'nı takip Edin | .. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|