Sanırım bundan 10 yıl evveldi. Okulun bitmek üzere olduğu zamanlar. Bir yandan iş, bir yandan okul, ne yapılacak, nasıl olacak, mezuniyet yaklaşıyor, nerelerde ne gibi işlere imza atılacak (ama atılacak orası kesin:) filan derken mezuniyet oyunları oynandı ve diplomalar ele alınarak, nasıl olsa biri beni keşfedecek yanılgısıyla havalı havalı gezintiler başladı.
Ben şanslıydım. Kendimi bir anda Şehir Tiyatroları’nda buldum. Mezuniyet Haziran, ilk prova Ağustos. Tam 2 ayda, bir sabit gelir olmasa da tiyatro yapabilecek kapı vardı önümde. Bunu parayla değerlendirmek istemem ama anlatacaklarım bununla da ilgili. Evet şanslıydım çünkü benimle aynı yıl Türkiye’nin her yerindeki konservatuvarların Tiyatro bölümlerinden mezun olan bir çok arkadaşım, bırakın bir tiyatroyu, animasyon gösterisi yapacak bir topluluk bile bulamamışlardı kendilerine. Sonra ne oldu? Kimbilir.
Ama keşke… işte o keşke var ya! O keşkeler perişan etti bir çoğunu. Keşke biraz daha asılınsaydı okula, keşke okulda kalınabilseydi, eğitmenlik yapabilmek de vardı aslında, keşke biraz daha iş odaklı bakılsaydı eğitim yıllarında…
Çalışmanın yalnızca okula girmek için harcanan emek olmadığı, sonrasında yapılan her şeyin; her oynanan sahnenin, her atılan tiradın, her girilen duygunun, her söylenen sözün, aslında okuldan çıkışı biraz daha kolaylaştırmak adına yapılması gerektiği anlaşılsaydı keşke…
1 hafta içinde yetenek sınavları başlıyor. Bu keşkeli bir sürü gürültü aslında bunun içindi. Sınavlar sizi keşke diye başlayan bir maceraya atacak, emin olun.
“Keşke kazanabilsem ve okulda tiyatro okuyabilme şansına erişebilsem”.
Bu dileğinizin gerçekleşmesi tamamen size bağlı. Ne kadar ve nerede okumak istediğinize. Keşke diye hayal kurarak başlayan maceranızı olumlu sonuçlandırmak için çaba sarfettiğiniz sürece.
Yazar olmak ister misiniz?
Yazar olarak tiyatrodunyasi.com ailesine katılmak, yazılarınızı yüzbinlerce tiyatroseverle paylaşmak isterseniz tiyatrodunyasi@tiyatrodunyasi.com adresine mail gönderebilirsiniz...